Selahattin Polatoğlu

Hakkında

Selahattin Polatoğlu, lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde tamamladı (1999-2004). Öğretmenlik yaptı (2005-2011). Yüksek lisansını Fırat Üniversitesi’nde İslam Tarihi alanında İbn Miskeveyh’in Tecâribü’l-Ümem’i üzerine hazırladığı teziyle tamamladı (2008). Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi Anabilim Dalı’nda araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladı (2011). Ürdün Üniversitesi’nde yaklaşık bir yıl misafir araştırmacı olarak bulundu (2013-2014). Hâlen Ankara Üniversitesi’nde doktora eğitimine devam etmekte olup çalışmaları Abbâsî tarihi, Müslümanlarda tarih yazıcılığı ve İslam kurumları tarihi üzerine yoğunlaşmaktadır.

Katkıda bulunduğu maddeler

Beytü’l-Hikme
Abbâsî halifesi Me’mûn’un 830’da Bağdat’ta kurmuş olduğu ilim ve araştırma merkezi olan Beytü’l-Hikme’nin temelleri Abbâsîler’in ikinci halifesi Mansûr dönemine kadar uzanır...
Beytülmâl
Beytülmâl, devlete ait malların muhafaza edildiği fizikî mekânı ifade ettiği gibi, devlete ait taşınır taşınmaz malların bütününü ve bunların idaresiyle ilgili kurum anlamına da gelir...
Cami
Müslümanlara özgü bir mabet olan cami veya diğer adıyla mescid, ibadetlerle birlikte çeşitli fonksiyonlara sahip başlıca mekânlar arasındadır. İslam inancına göre yeryüzündeki ilk mabet Kâbe'dir. İlk mescid ise Mekke’den hicret eden Müslümanlar tarafından Medine yakınlarındaki Kubâ mevkiinde inşa edilmiştir...
Dîvân
darî, malî ve askerî kayıtların tutulduğu devlet daireleri anlamına gelen divanların ilk örneğine Hz. Ömer zamanında rastlanır. Fetihler sonucunda hızla genişleyen İslâm topraklarından Medine’ye ulaşan ve fey olarak adlandırılan devlet gelirleri artmış; maaş (‘atıyye) ve erzak yardımı şeklinde Medine halkına dağıtılan bu gelirler için defter tutma geleneği başlamıştır (641).
Fütüvvet ve Ahîlik
Fütüvvet teşkilatı ilk olarak, Abbâsîler döneminde merkezi iktidarın zayıfladığı dönemlerde toplum düzenine ve siyasî otoriteye karşı çıkan gençlerden oluşan bir yapı şeklinde ortaya çıkmıştır. Fütüvvet anlayışı tasavvufî unsurlarla yoğrularak Anadolu’da Ahîlik teşkilatı olarak zuhur etmiştir...
Halifelik
Hz. Peygamber’in vefatından sonra Müslümanların birliğini sağlamak ve devlet işlerini yürütmede oluşan boşluğu doldurmak üzere onun yerine geçecek bir kişi arayışına gidilmesiyle halifelik ortaya çıkmıştır
Hastane
Sağlık hizmetlerinin sunulduğu mekân olan hastane için İslâm toplumunda bîmâristan, mâristan, dârüşşifâ, dârussıhha, dârülâfiye, dârülmerdâ, şifâiyye, bîmârhâne, şifâhâne ve tımarhâne gibi isimler kullanılmıştır...
Kütüphane
Kütüphane, kitapları okuyucusuna sunmak ve muhafaza etmek için bir arada bulunduran mekânlardır. Kütüphanelerin İslâm dünyasındaki varlığı, Emevîler dönemine kadar geriye götürülmektedir.
Mahkeme
Bir karara bağlamak için davaların görüşüldüğü veya davalık olanların yargılandığı mekân olan mahkeme, neredeyse insanlık tarihi kadar eski bir kurumdur.
Medrese
İslâm tarihinde eğitim ve öğretim kurumlarının genel adı olan medrese, yüksek eğitim kurumu anlamında da kullanılmıştır. İslâmiyet okuma ve yazma faaliyetinin yaygın olmadığı bir coğrafyada doğmuş, ancak kitâbî bir din olması ve vahyin “oku” emriyle başlaması Müslümanları yoğun bir şekilde eğitim ve öğretim faaliyetine sevk etmiştir.
Ordu ve Emniyet Teşkilatı
Ordu (ceyş), daha çok dış saldırılara karşı Müslümanları korumak ve İslâm Devleti’nin hakimiyet alanını genişletmek amacına hizmet etmiştir; emniyet teşkilatı (şurta) ise daha ziyade iç güvenliği sağlamak ve suçluları tespit etmek, tutuklamak ve ilgili adlî kuruma sevk etmekle görevlidir...
Posta Teşkilâtı (Berîd)
Merkezle taşra arasındaki haberleşmeyi sağlayan posta teşkilatı için İslâm tarihinde “berîd” tabiri kullanılır. Hz. Peygamber, çeşitli muhtevalara sahip mektuplarını postacılar vasıtasıyla gönderirdi...
Rasathâne
Beytü’r-rasad ve marsad isimleriyle de anılan rasathâne, düzenli gözlemler yapmak üzere açılan, astronomlar tarafından icat edilmiş gözlem araçları bulunan, matematikçi ve astronomların birlikte görev aldığı bir kurumdur...
Vezirlik
Vezir, İslâm devletlerinde hükümdardan sonra gelen en yetkili yöneticidir. İlk olarak Abbâsî Devlet’inde vezir sıfatıyla anılan kimselere rastlanır. Abbâsî ihtilalinin son safhasında “Âl-i Muhammed’in veziri” olarak nitelenen Ebû Seleme el-Hallâl (ö. 132/750) ilk vezir olarak anılır...
Tekke
Tekke, dervişlerin ve tarikat ehlinin bir araya gelip şeyh veya halifesinin gözetimi altında ibadet ve zikir ettikleri, seyrü sülûk aşamalarını geçirdikleri, nefis terbiyesi gördükleri, ahlaken eğitildikleri mekândır...
Bağdat
Orta Irak’ta Dicle nehrinin iki yakasında, Fırat nehrinin Dicle’ye yaklaştığı bir mevkide yer alan şehir başkent yapılmak amacıyla Abbâsî Halifesi Ebû Ca‘fer el-Mansûr tarafından 762’da temelleri atılarak 766 yılında tamamlanmıştır. Abbâsî Devleti’ne yıkılışına kadar Sâmerrâ dönemi hariç- başkentlik yapmış; Osmanlılar devrinde Bağdat vilâyetinin merkezi, 1921’de de Irak’ın başşehri olmuştur...
Basra
Basra Güney Irak’ta Dicle ile Fırat nehirlerinin birleştiği noktanın yaklaşık 50 km. güneybatısında, Basra Körfezi’ne 70 km. kuzeyinde, bugünkü Basra’nın yaklaşık 22 km güneybatısında bir mevkide, Zübeyr kasabası yakınlarında kurulmuştur...
Hille
Orta Irak’ta Antik Babil kalıntıları yakınında Bağdat-Kûfe yolu üzerinde Fırat Nehri’nin 10 km doğusunda yer alan bir şehirdir. Kûfe’nin 45 km. kuzeyinde, Bağdat’ın ise 110 km güneyinde bulunur. Fırat’ın önemli kollarından biri olan Sûrâ (Hille) nehri başlarda şehrin doğu sınırında yer alırken günümüzde şehri ortadan ikiye bölmektedir...
Hûzistan
İran’ın güneybatısında bir eyaleti olan Hûzistan’ın batısında Irak, güneyinde Basra körfezi, kuzeyinde Zagros sıradağları yer alır. Îlâm (Kirmanşâhân), Lûristan (Hürremâbâd), Çehârmahal, Bahtiyârî, İsfahan ve Fars bölgeleriyle çevrilidir. Müslümanların bölgeyi fethetmesi sırasında yerli halkın Hûzî dilini konuşmasından ötürü Hûzistan adının verildiği belirtilir...
Kûfe
Irak’ın güney kesimlerinde, Bağdat’ın 150 km. kadar güneyinde yer alan şehir, Fırat’ın batı yakasında bulunmaktadır. Günümüzde Necef şehri ile birleşmiş durumdadır. Adının Farsça veya Süryânîce kökenli olduğu söylendiği gibi, arazi şekline bağlı olarak Arapça “yuvarlak kum tepesi” ya da “insanların toplandığı yer” anlamına gelen kûfe kelimesinden geldiği veya şehrin adını buradaki Kûfân denilen bir tepeden aldığı da kaydedilmektedir.
Sâmerrâ
Sâmerrâ, Halife Mu‘tasım-Billâh tarafından 221’de (836) Bağdat’ın yaklaşık 125 km. kuzeyinde ve Dicle’nin doğu yakasında kurulmuş, 836-892 yılları arasında Abbâsî Devleti’ne başkentlik yapmış, günümüzde Irak sınırları içerisinde bulunan bir şehirdir. İslâm tarihçilerinin çoğu, Sâmerrâ adının “göreni sevindiren” anlamındaki “sürre men reâ” ifadesinden kaynaklandığını ileri sürmektedir...
Şehrezûr (Şehrizor)
Günümüzde Kuzey Irak’ta Cibâl bölgesinde verimli bir ova için kullanılan Şehrezûr, tarihte farklı yerleşim yerlerini içine alan bir bölgeye karşılık gelmektedir. Şehrizor, Şehrizol, Şehrezûl ve Şehrüzûr şeklinde farklı telaffuzları bulunan bölge, “Zûr’un şehri” anlamına gelen ismini onu inşa ettiği kabul edilen Zûr b. Dahhâk’tan almaktadır.
Şîraz
Şîraz İran’ın güneyinde bulunan Fars idarî bölgesinin ortasında, 300 km. uzaklıktaki Basra körfezini kuzeyde ve doğudaki şehirlere bağlayan tarihî ticaret yolu üzerinde, denizden yaklaşık 1.550 m. yükseklikte ve Zağros dağları arasındaki bir düzlükte yer almaktadır...
Vâsıt
Irak’ın güneyinde Batîha denilen bataklık bölgenin kuzeydoğu ucunda bulunan Vâsıt, günümüzde aynı adı taşıyan muhafazanın merkezi olan Kût’un (Kûtü’l-emâre) 60 km. kadar güneybatısında uzaklıkta yer almaktadır...