Kûfe
Irak’ın güney kesimlerinde, Bağdat’ın 150 km. kadar güneyinde yer alan şehir, Fırat’ın batı yakasında bulunmaktadır. Günümüzde Necef şehri ile birleşmiş durumdadır. Adının Farsça veya Süryânîce kökenli olduğu söylendiği gibi, arazi şekline bağlı olarak Arapça “yuvarlak kum tepesi” ya da “insanların toplandığı yer” anlamına gelen kûfe kelimesinden geldiği veya şehrin adını buradaki Kûfân denilen bir tepeden aldığı da kaydedilmektedir.
Kadisiye Savaşı (15/636) ile birlikte Irak bölgesi fethedildi ve savaşa katılanlar geçici olarak Sâsânîler’in başkenti Medâin’e yerleştirildiler. Yörenin nemli iklimi ve sivrisineklerinin çokluğu nedeniyle bir süre sonra insanların sağlığı bozuldu ve deve ile koyunlar da zarar gördü. Bu durum, Müslümanları yeni bir ordugâh şehir kurmaya sevk etti. Hz. Ömer’in talimatı doğrultusunda şehir, Sa‘d b. Ebû Vakkâs tarafından Bâbil harabelerinin 65 km. güneyinde, Arapların tabiatına uygun ve Medine ile arasında nehir engeli olmayan bir yerde kuruldu (17/638). Burası kuzeydoğu yönünde devam etmekte olan askerî seferler için stratejik bir öneme sahipti. Çevresinde zengin tarım arazilerinin bulunmasının yanı sıra ticarî güzergâh üzerindeydi. Bir karargâh olarak kurulan Kûfe, çok geçmeden bölgenin idarî ve ticarî merkezi haline geldi.
Cami etrafında dairevi biçimde genişleyen bir plana sahip olan şehrin merkezinde valilik binası (dârülimâre), pazar ve meydan bulunmaktaydı. Kabilelere bağlı olarak şekillenen mahallelerin her birinde cuma camii dışında mescid ve mezarlık bulunmaktaydı. Yoğun insan hareketliliğin yaşandığı Kûfe’de başlarda en kalabalık grup Güney Arapları (Yemenliler) idi. Sayı bakımından onları Kuzey Arapları, Doğu Arapları (Benî Rebîa v.dğr.), Deylemliler ve Farslar takip etmekteydi. Sonraki zamanlarda cihad maksadıyla gelenlerin (mukâtile) yanı sıra iktisadi kaygılarla şehre yerleşenler oldu. Kûfe’nin nüfusunun Emevîler döneminin başlarında 140 bin, sonlarına doğru ise 300 ilâ 350 bin arasında olduğu tahmin edilmektedir.
Kûfe, erken dönemlerde birçok siyasi gelişmeye tanık oldu. Faklı kabile, millet ve dinlere mensup kimselerden oluşan şehrin kozmopolit yapısı, iç karışıklıkların meydana gelmesinde etkili oldu. Kûfe’de Araplar, Irak’ın fethinde bulunanlar (ehlü’l-eyyâm) ve sonrasında orduya katılıp Sâsânîler’in mağlup edilmesinde büyük yararlılık gösterenler (revâdif) şeklinde iki gruba ayrılmıştı. İkinci gruptakiler, diğerlerine göre az maaş aldıkları için huzursuzluk çıkarmaya ve Hz. Osman’ı hedef alan muhalefetin içinde yer almaya başladılar. Öyle ki, Hz. Osman’ı Medine’de şehit edenler (35/656) arasında Kûfeliler de bulunmaktaydı.
Kûfeliler Cemel Savaşı’nda (36/656) Hz. Ali’nin tarafında yer aldılar. Bu hadiseden sonra Hz. Ali, Medine’ye dönmeyerek Kûfe’de kalmayı tercih etti. Kûfeliler Sıffîn Savaşı’nda (37/657) Hz. Ali’nin safında Muâviye’ye karşı savaştı. Ancak onlardan büyük bir grup, Hz. Ali’nin hakem tayinini kabul etmesi yüzünden kendisini terk ettiler. Hz. Ali bir süre Hâricîler olarak ortaya çıkan bu grupla mücadele etti. Hâricî İbn Mülcem tarafından şehid edilen Hz. Ali Kûfe yakınlarında defnedildi (40/661). Hâricîler, Muâviye’nin halifeliğine isyanla karşılık verdiler. Hucr b. Adî ve arkadaşları, Emevî valilerinin Hz. Ali ve taraftarlarına yönelik hakaretlerine açıkça muhalefet gösterdikleri için öldürüldüler (51/671).
Hz. Hüseyin Muâviye’nin ölümü üzerine yerine geçen oğlu Yezîd’e biat etmeyince, Kûfeliler gönderdikleri elçi ve mektuplarla onu halife yapmak üzere Kûfe’ye davet ettiler. Halk, Vali Ubeydullah b. Ziyâd’ın sert tedbirleri karşısında geri adım attı. Son gelişmelerden haberdar olmayan Hz. Hüseyin, Kûfe’ye doğru yola çıktı. Vali Ubeydullah’ın Ömer b. Sa‘d komutasında sevk ettiği ordu tarafından Kûfe yakınlarındaki Kerbelâ’da ailesi ve yakınları ile birlikte şehit edildi (61/680). Kûfe’de Hz. Hüseyin’i önce davet edip sonra da sözlerinden caymakla onun öldürülmesine neden oldukları için pişmanlık duyan Tevvâbûn adında bir grup ortaya çıktı. Ancak bu muhalefet hareketi de Emevîler tarafından sert biçimde bastırıldı (65/685).
Kûfe bir ara, Emevîler’e karşı halifeliğini ilan eden Abdullah b. Zübeyr’in kontrolüne geçtiyse de Hz. Ali’nin oğlu Muhammed b. Hanefiyye adına Kûfe’ye gelen Muhtâr b. Ebû Ubeyd es-Sekâfî şehri ele geçirdi (66/685). Muhtâr önce Emevî orduları karşısında ağır bir yenilgiye uğradı ve daha sonra Abdullah b. Zübeyr’in kardeşi Mus‘ab’la girdiği savaşta öldürüldü (67/687). Şehir bir süre Abdullah b. Zübeyr adına Mus‘ab b. Zübeyr tarafından idare edildi. Abdülmelik b. Mervân Mus‘ab’ı savaşarak ortadan kaldırdı ve şehirde Emevî hâkimiyetini yeniden kurdu (72/691). Emevîler’in Irak’a vali tayin ettiği Haccâc b. Yûsuf es-Sekafî bölgeyle birlikte Kûfe’yi sert tedbirlerle yönetti (75-95/694-714). Kûfe, bu dönemde cereyan eden Abdurrahman b. Muhammed b. Eş‘as isyanın (81-82/701-702) merkezi konumundaydı. Haccâc Kûfe ile Basra arasında Vâsıt şehrini kurunca (83/702), bölgenin idarî merkezi Kûfe’den Vâsıt’a taşındı. Daha sonra Kûfe Hz. Hüseyin’in torunu Zeyd b. Ali’nin (122/740), Hâricî lider Dahhâk b. Kays eş-Şeybânî’nin (127/744-45) ve Ca‘fer-i Tayyâr’ın soyundan gelen ve Cenâhiyye hareketinin kurucusu kabul edilen Alevî reisi Abdullah b. Muâviye’nin (127/744) isyanlarına sahne oldu. Emevîler’in son döneminde yaşanan Kuzey-Güney Arapları arasındaki yoğun çekişme, Kûfe’ye de yansıdı.
Kûfe, Emevîler’in son döneminde gizlilik içinde yürütülen Abbâsî ihtilal hareketinin başlıca merkezlerinden biriydi. Ebû Müslim komutasındaki Abbâsî ordusu Kûfe’yi ele geçirdikten bir ay sonra Ebü’l-Abbas es-Seffâh ailesiyle birlikte Kûfe’ye geldi ve ilk Abbâsî halifesi olarak Kûfe Camii’nde kendisine biat edildi (132/749). Kûfe Abbâsîler’in ilk yıllarında yönetim merkezi oldu; ancak şehirde Hz. Ali taraftarlarının yoğun olması nedeniyle Ebü’l-Abbas, merkezi Enbar’a taşıdı. Abbâsîler’in ilk iki asrında Kûfe siyasî ve sosyal açıdan önemini korudu. Abbâsîler döneminde şehir Hz. Ali soyundan gelenlerin liderliğinde bazı isyanlara tanık oldu. 4/10. yüzyılın başlarında Karmatîler’in saldırılarına maruz kaldı.
Bağdat’ı ele geçirerek (334/945) Irak’a hâkim olan Şiî Büveyhîler zamanında Kûfe, bazı yerel hanedanlar arasında birkaç defa el değiştirdi. Şehir, bu dönemde Hz. Ali ve yakınlarına ait türbe ve makam gibi mekânlarından ötürü büyük ilgi görmeye başladı. Mezyedîler’in hakimiyeti altına giren Kûfe, Hille’nin yeni bir merkez olarak kurulmasıyla (495/1102) önemini kısmen kaybetti. Şehrin yaklaşık 10 km. güneybatısında Hz. Ali’nin türbesinin bulunduğu Necef kenti zamanla Kûfe’nin yerini almaya başladı. Kûfe, Osmanlı döneminde ise Kerbelâ sancağının Necef kazasına bağlı bir nahiyeydi.
Kûfe’de fıkıh, hadis, kıraat, tefsir, kelam, dil ve tarih gibi sahalarda birçok âlim yetişmiş ve ilmî ekoller ortaya çıkmıştır. Hz. Ömer’in, Kûfe kadılığı ve beytülmâl idaresiyle görevlendirdiği Abdullah b. Mes‘ûd Kûfe kıraat, tefsir, hadis, fıkıh ve dil mekteplerinin temelini atmıştır. Onun ve öğrencilerinin temsil ettiği Irak tefsir ekolü, re’ye önem vermekteydi. Kûfe’de II/VIII. asırda ortaya çıkan fıkıh ekolü ehl-i re’y adıyla bilinmektedir. 3/9. yüzyıldan itibaren Kûfe, Şiî düşüncenin başlıca merkezlerinden biri olarak öne çıktı.
Basra’dan ayrı olarak Kûfe dil mektebi ortaya çıktı. Kûfiyyûn adıyla bilinen mensupları, Basra ekolü ile rekabet halinde olmuştur. Tarih alanında daha ziyade Hz. Peygamber’in hayatı ve hadisleri etrafında şekillenen Medine tarih ekolünden ayrı olarak Kûfe, Basra ile birlikte çeşitli kabilelere ait ensâb, şiir, ahbâr ve fütûhât türünden rivayetlere ağırlık veren Irak tarih ekolünü meydana getirmiştir. Kûfî olarak isimlendirilen geometrik çizgilere dayalı Arap yazısı, Kûfe’nin 5 km. güneyinde bulunan Lahmîler’in başşehri Hîre’de doğmuş ve Kûfe’de şekillenmiştir.
Günümüzde bir ilçe konumunda olan Kûfe, bağlı bulunduğu Necef şehri ile bitişmiş durumdadır. Kûfe’nin nüfusu 2014 yılında 230.000 civarına ulaştığı kaydedilmektedir.
- Casim Avcı, “Kûfe”, DİA, c. 24 (2002), s. 339-342.
- Hichem Djaït, “al-Kûfa”, EI², c. 5 (1986), s. 345-351.
- Hişam Cuayyıt, el-Kûfe: Neş’etü’l-Medîneti’l-Arabiyyeti’l-İslâmiyye, Beyrut 1993.
- Mehmet Mahfuz Söylemez, Bedevîlikten Hadârîliğe Kûfe, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2015.
- Mehmet Mahfuz Söylemez, Kûfe’nin Siyasi Tarihi, Ankara Okulu Yayınları, İstanbul 2015.
- Salih Ahmed el-Ali, el-Kûfe ve Ehluhâ fî Sadri’l-İslâm: Dirâse fî Ahvâliha’l-Umrâniyye ve Sükkânihâ ve Tanzîmâtihim, Dârü’l-Beşâir, Beyrut 2003.
- Avaz Abdülkerim ez-Züneybât, İshâmâtu Ulemâi’l-Kûfe fi’l-Hareketi’l-Fikriyye fî Bağdâd (149-334h./766-945m.), Kerek 2002.
- Mehdî el-Mahzûmî, Medresetü’l-Kûfe ve Menhecuhâ fî Dirâseti’l-Luğa ve’n-Nahv, Dârü’r-Râidi’l-Arabî, Beyrut 1986.
- Nilüfer Kalkan Yorulmaz, Kufe Dil Ekolü Rivayet Anlayışı (Hicri İlk Üç Asır Örneği), Kayıhan Yayınları, İstanbul 2018.
- Hüseyin Kahraman, Kûfe’de Hadis: İlk Üç Asır, Emin Yayınları, Bursa 2006.
- Ahmet Hamdi Furat, Hanefî Mezhebinin İlk Oluşum Dönemi Kûfe Ekolü: Sosyal Yapının Hukuka Etkisi, Yalın Yayıncılık, İstanbul 2009.