Arûsiyye
Bağdat Mu‘tezilesi
Bağdat Tasavvuf Okulu
Basra Dil Ekolü
Basra Mu‘tezilesi
Bayramîlik
Cehmiyye
Çiştiyye
Cüneydiyye
Ekberîlik
Ekberîlik, Muhyiddin İbnü’l-Arabî’ye nispet edilir ve geleneksel tarzda bir tarikattan ziyade tasavvufî ve fikrî bir hareket olarak temeyyüz eder. Ekberîliğin _asıl unsurlarından birini oluşturan ve dinî-felsefi düşünce geleneklerindeki varlık araştırmalarının bir uzantısı olarak ortaya çıkan vahdet-i vücûd düşüncesi, filozoflarla kelamcıların varlık ve yaratılışla ilgili görüşlerine karşı geliştirilen bir varlık ve yaratılış görüşü ve buna bağlı olarak Tanrı-insan ilişkilerine dayanan bilgi teorisini ifade eder. Bu düşüncenin temelde iki önermesi bulunur: Birincisi, “Varlık olmak bakımından varlık Hakk’tır” cümlesidir. İkincisi ise İbnü’l-Arabî’nin tümel ve tikel mevcutların hakikatlerini oluşturan âyân-ı sabitenin ezelîliği görüşüdür. İbnü’l-Arabî’nin “varlık olmak bakımından varlık Hakk’tır” cümlesi, filozofların zorunlu varlık düşüncesinin yeniden yorumlanmasından ibaretti. Âyân-ı sâbite düşüncesi ise Platon’un ide, İbn Sînâ’nın mahiyet ve Mutezile’nin madum şeylerin sübutu hakkındaki görüşlerinin bir ikmali ya da devamı sayılabilir.İbn Arabî sonrasında Sadreddîn Konevî tarafından gerçek anlamda sistemleştirilen bu gelenek, 13. asırdan başlayarak sonraki yüzyıllar boyunca, İslam düşünce tarihindeki en etkili okullarından biri olmuştur.
Eşarîlik
Ebu'l-Hasen el-Eş'arî (324/935-6) tarafından kurulan ve kurucusuna nispetle adlandırılan Sünnî bir kelâm mezhebi olan Eşarîlik; İmam Eş'arî'nin Tanrı'nın zorunlulukla fiil yapıp yapmadığı problemi etrafında Mutezîlî olan hocası Cübbâî ile giriştiği bir tartışma neticesinde doğmuştur. Temsil değeri yüksek bu tartışmada el-Eş'arî'nin tutumu Tanrı'yı "özgür bir fâil" olarak ispat etmeyi amaçlar ve daha sonra bu tutum Eş'arî geleneğin karakeristik özelliklerinden biri haline gelir. el-Eş'arî ertesinde, İslam düşünce tarihinin en önemli düşünce okullarından biri haline gelen Eş'arîlik sonraki yüzyıllar boyunca, Mâturîdîlikle birlikte Sünnî kelam geleneğinin en önemli unsuru olmaya devam etmiştir. Sıfatlar meselesi, Tanrı'nın özgür bir fail olarak ispatı, nedensellik, doğa, insan fiilleri, cevher-araz ayrımı gibi birçok konuda filozoflarla ayrılan bir bakış açısını benimseyen mütekaddimîn dönem Eş'arîliği, Gazâlî ertesinde yeni bir evreye geçerek Fahreddîn Râzî'nin hem yöntem hem de mesele bazlı katkılarıyla Yeni-Eş'arîliğe dönüşmüştür. Yeni-Eş'arîliğin en önemli özelliği, Eş'arîliğin temel karakterini belirleyen metafizik öncüllerin korunarak özellikle İbn Sînâcı felsefeden kaynaklanan meydan okumaların söz konusu metafizik öncüller temelinde cevaplanarak yeni bir mesele ve çözüm alanı ortaya çıkarmış olmasıdır.
Genç Osmanlılar
Gülşenilik
Halvetîlik
Hanbelîlik
Hanefilik
Test denemesi
Haydarîlik
Hurûfîlik
Hüseyniyye
İbn Sînâcılık
İbn Sînâcılık, İbn Sînâ'nın ilk üç kuşak öğrencileriyle inşa edilen ve daha sonra Kelam, Tasavvuf ve İşrâkîlik'le girdiği ilişkiler etrafında farklı açılardan gelişme gösteren felsefî bir akımdır. Bir kısmı İbn Sînâ'nın doğrudan öğrencisi olan Cüzcânî, İbn Zeyle, Ma'sûmî ve Behmenyâr gibi isimlerin katkısıyla oluşan erken dönem İbn Sînâcılığı, İbn Sînâ felsefesinin bir tür yeniden ifadesine ve yaygınlaşarak yerleşmesine katkıda bulunmuştur. Sultan Sencer'in himayesindeki Merv'de Behmenyâr'ın öğrencisi Levkerî ile başlayan süreç İbn Sînâcılık açısından bir tür dönüm noktası olarak görülebilir. Bu süreç ertesinde İbn Sînâcılık, önce Gazâlî'nin daha sonra da Fahreddîn Râzî'nin eleştirileriyle yeni meseleler ve çözümler kazanarak İbn Sînâ felsefesinde bir tür "yeniden ele alma" çabasını ifade etmiştir. Diğer taraftan, doğrudan doğruya İbn Sînâcı olmamakla birlikte İbn Sînâcı teorik çerçevenin ve terminolojinin imkânlarını kullanan, ancak kelâmî ya da tasavvufî perspektiften onu eleştiren isimlerin bir tür "eleştirel İbn Sînâcılık" meydana getirdiği de söylenebilir.
İdrisiyye Tarikatı
İmâmiyye
İsfahan Felsefe Ekolü
İsmaililik
İşrâkîlik
Kaderiyye
Kādiriyye
Kalenderîlik
Kübrevilik
Mâlikîlik
Mâtürîdîlik
Mâtürîdîlik, Ebû Hanife ve Ebû Mansûr el-Mâtürîdî'nin akaid ve kelamla ilgili görüşlerine dayalı bir şekilde ortaya çıkmış bir kelâm mezhebidir. Esasen 10. asırda el-Mâtürîdî'nin sistemleştirmesiyle birlikte, Eş'arîlikle birlikte Sünnî kelâmının temel iki okulundan biri haline gelen Mâtürîdîlik, özellikle Mâverâunnehir, Hârezm, Sind-Hind ve Anadolu gibi bölgelerde yaygınlaşmıştır. İmanın doğası, insan fiilleri, tanrının sıfatları gibi bazı konuların yanısıra, aklî istidlale verdikleri hususi rolle de Mâtürîdî kelamcılar Eş'arîlerden ayrılmıştır.
Melâmetîlik
Meşşâîlik
M.Ö. 4. asırda Aristoteles tarafından Lyceon'daki öğrencilerine telkin edilen felsefî öğretinin, daha sonra M.S. 1. asırda Rodoslu Andronikus ve öğrencileri tarafından filozofun kaybolan metinlerinin tasnifi ve yeniden yaygınlaştırılmasıyla birlikte sistemleştirilmesi sayesinde ortaya çıkan felsefe okulu. Esasen Aristoteles'in derslerini öğrencileriyle birlikte yürüyerek gerçekleştirmesine atıfta bulunan, Yunanca yürüyenler anlamındaki peripatos kelimesinin Arapça tercümesi olan ve "yürüyenlere mensup" anlamına gelen Meşşâî ifadesi, Arapçaya tercüme edilen Antik-Helenistik birikimin İslam dünyasında yaşayan Klasik Dönem'deki filozoflar tarafından yeniden yorumlanışına tekabül eder. İlk İslam filozofu Kindî'den başlayarak Fârâbî, İbn Sînâ ve İbn Rüşd gibi farklı felsefî tutumlara sahip filozoflar için kuşatıcı ekol ifadesi olarak kullanılan bu terim, peripatostan farklı içerimlere sahip olduğu kadar kendi içinde de farklı çizgileri barındırır.
Mevlevilik
Mürcie
Müşebbihe
Mutezile
Nakşibendilik
Rifâîyye
Şafiilik
Şâzeliyye
Senûsîlik
Şiilik
Sühreverdiyye
Ticâniyye
Usûlî Ekolü
Usûlîyye
İmâmiyye Şîası geleneğinde dinî hükümlerin aklî istidlâl yoluyla elde edilebileceğini savunan ekol.
Vefâîlik
Yeni-Eşarîlik
Yeni-Eş'arîlik, İbn Sînâ'nın kelâma yönelik yöntem bazlı eleştirileri ile İbn Sînâ felsefesinin kelâm ilminin sınırlarına nispetle taşıdığı kapsayıcı bilimsel çerçeveyle karşılaşan Eş'arî kelâmının, Gazâlî sonrasında geçirdiği ve Fahreddîn Râzî'yle birlikte zirvesine ulaşan bir dönüşüm evresini ifade eder. Bu evrede Eş'arîlier, klasik veya mütekaddimin dönem Eş'arî kelâmının temel metafizik öncüllerini korumak suretiyle, İbn Sînâ felsefesinin eleştirilerini karşılamaya ve kendi sistemlerinde açık oluşturan kapsamlı teorik dili ile meselelerini söz konusu metafizik öncüllerle uyumlu bir şekilde yorumlama çabasına girişmişlerdir. Bu durum Eş'arî kelamında, yöntem açısından dönüşümler yarattığı gibi, Eş'arî kelamının yeni meselelerle genişleyerek metafizikleşmesine ve felsefî bir terminoloji kazanmasına yol açmıştır. Bunula birlikte, en başta nedensellikle ilgili olmak üzere Eş'arîliğin temel metafizik öncüllerini korumak suretiyle gerçekleşen bu karşılaşma, diğer taraftan İbn Sînâ felsefesine yönelik güçlü eleştiriler barındırmış ve söz konusu eleştiriler Levkerî sonrası İbn Sînâcılığının teşekkülünde önemli bir rol oynamıştır.