Hûzistan
İran’ın güneybatısında bir eyaleti olan Hûzistan’ın batısında Irak, güneyinde Basra körfezi, kuzeyinde Zagros sıradağları yer alır. Îlâm (Kirmanşâhân), Lûristan (Hürremâbâd), Çehârmahal, Bahtiyârî, İsfahan ve Fars bölgeleriyle çevrilidir. Müslümanların bölgeyi fethetmesi sırasında yerli halkın Hûzî dilini konuşmasından ötürü Hûzistan adının verildiği belirtilir. Bölge için Osmanlı kaynaklarında Diyârımüşa‘şa‘, geç dönem Fars kaynaklarında ise Arabistan da denilmiştir. Bir yandan çöl görünümlü yaylalara sahip olan bölge, diğer yandan hayatı olumsuz yönde etkileyen geniş bataklıklara sahiptir. Bölgede çok sayıda nehir ve su bendi bulunmaktadır.
Hûzistan eyaletine Bihbehân, Abadan, Endîmeşk, Ahvaz, Îzeh (Eyze, Îze, Îzec), Deştâzâdgân, Bendermâhşehr, Hürremşehr, Dizfûl, Râmhürmüz, Şâdgân, Şüster (Tüster) ve Mescidisüleyman illeri (şehristan) bağlıdır. İslâm coğrafyacıları Hûzistan’ın tarih boyunca değişen bölge sınırlarını farklı şekillerde kaydetmiştir. Hamdullah el-Müstevfî’nin (ö. 740/1340) kaydettiğine göre Hûzistan’ın merkezi Şüster idi ve burada bir kısmı günümüzde mevcut olmayan veya değişik adlarla anılan Sûs, Errecân (Ergân), Sûkulehvâz (Ahvaz), Mehrûbân, Huveyze (Hûzkân), Cündişâpûr, Askerimükrem, Devrek, Tîb, Kurkûb, Cübbâ, Hısnımehdî, Muhammere (Hurremşehr) gibi şehirler vardı.
Hûzistan Müslümanların gelişine kadar sırasıyla Elâmlılar, Sumerler, Akkadlar, Gutiler, Bâbilliler, Asurlular, Medler, Persler (Ahamenîler), Grek-Makedonlar, Parth-Arsakiler (Eşkâniyân) ve Sâsânîler’in idaresinde kaldı. Bölge Sâsânîler’in Nimrûz eyaletinin sınırları içinde yer alıyordu. Romalılar’ın zulmünden kaçan Hristiyanlar buraya sığınmış ve Beyt-i Huzâye adını verdikleri bir cemaat oluşturmuşlardı. I. Şâpûr, hiçbir zaman Hûzistan’a kadar gelemeyen Romalılar’la yaptığı bir savaşta aldığı esirlerle birlikte bir kısım halkı bu bölgeye yerleştirmiş ve Cündişâpûr şehriyle Şüster bendi bu sırada imar ve inşa edilmiştir.
Hûzistan bölgesi, 17/638 yılından itibaren Kârûn nehri boyunca ilerleyerek önce Ahvaz’da, daha sonra Şüster’de Hürmüzân’ı yenen Basra Valisi Ebû Mûsâ el-Eş‘arî idaresindeki İslâm ordusu tarafından fethedildi (19/640). Bölgedeki Hâricîler’in yoğunluğu sebebiyle Emevîler Ahvaz’ı onlara karşı bir üs olarak kullandılar. Haccâc b. Yûsuf’un gönderdiği Mükrem b. Muâviye adındaki kumandanın Ahvaz yakınlarında kurduğu ordugâh daha sonra “Askerimükrem” adıyla anılan bir şehir haline geldi. Yine Abdurrahman b. Muhammed b. Eş‘as 82 (701) yılında Hûzistan’da Haccâc’ın ordusuna yenildi. Cenâhiyye hareketinin lideri Ca‘fer-i Tayyâr’ın ahfadından Abdullah b. Muâviye’nin (ö. 129/746-47) kısa bir süre idaresi altına aldığı yerlerden biri de Hûzistan’dı. Emevîler’den sonra Abbâsîler’in eline geçen bölge 196’da (812) Tâhir b. Hüseyin tarafından zaptedildi. 869-883 yılarında meydana gelen Zenc isyanında Ahvaz ve çevresi zarar gördü. İsyanın bastırılmasının ardından Ya‘kûb b. Leys es-Saffâr, Hûzistan’ın kuzey kısımlarını işgal edip Cündişâpûr’u başşehir ilân etti (264/877). Halife Râzî-Billâh zamanında (934-940) Berîdîler’in elinde bulunan Hûzistan 334’te (945) Büveyhî emiri Muizzüddevle tarafından ele geçirildi.
Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey 447’de (1055) Büveyhîler’in bölgedeki hâkimiyetine son verdi. Selçuklu döneminde Hasan Sabbâh’ın adamları Hûzistan’ın kuzeyindeki Zagros dağlarında bulunan müstahkem kaleleri ele geçirdiler. Büyük Selçuklu Hükümdarı Berkyaruk zamanında (1092-1104) Türkmenler’den Porsukoğulları gelip buraya yerleştiler. İsmâilîler’in bölgedeki ve özellikle Errecân’daki faaliyetlerine 1116’da son verilebildi. Sultan Sencer, Sâve savaşından (1119) sonra birçok yeri ve bu arada Hûzistan’ı Irak Selçukluları’nın başına getirdiği yeğeni Sultan Mahmûd b. Muhammed Tapar’a bırakmıştı. Onun ölümünün ardından (1131) başlayan taht kavgaları sırasında Selçuk Şah’ın atabegi Karaca Sâkî Fars ve Hûzistan’a hâkim oldu.
Moğol istilâsından sonra İlhanlı Hükümdarı Abaka Han, Hûzistan’ı Lûristan Atabegi I. Yûsuf Şah’a iktâ olarak verdi. Hurşîdîler’den Melik İzzeddin’in Fars valisi Muhammed Sultan hâkimiyetini Lûristan’dan Hûzistan’a kadar genişletti (1396). Hûzistan kaleleri 1408’de Celâyirliler tarafından zaptedildi. Bölgede bir müddet hüküm süren Akkoyunlular’ın dağılmasının ardından Hûzistan, bir Şiî Arap kabilesi olan Müşa‘şa‘lar’ın eline geçti. Safevî Hükümdarı Şah İsmâil, Bağdat Seferi’nin (1508) ardından bu bölgeyi Safevîler’e bağlı kalmak şartıyla Müşa‘şa‘lar’ın idaresine bıraktı. Daha sonra Hûzistan, Osmanlılar’la Safevîler arasında devamlı el değiştiren bir sınır bölgesi oldu. Bölgede ilk ciddi Osmanlı hâkimiyeti, 1534-1535 kışında Hemedan ve Basra’ya kadar giden Kanûnî Sultan Süleyman’ın Irakeyn Seferi sırasında buradaki Arap kabilelerinin biat etmesiyle gerçekleşti.
Afgan hâkimiyeti sırasında 1727’de yapılan antlaşma ile Hûzistan Osmanlılar’a bırakıldıysa da Nâdir Şah bölgeyi geri aldı ve buraya merkezden bir vali göndererek kontrolü sağladı (1737). Dicle nehri kıyıları boyunca göçebe olarak yaşayan Benî Lâm kabilesinden büyük bir grup 1788-1846 yıllarında tedrîcen Hûzistan’a göç etti. Ayrıca Basra’da yaşayan Arap kabilelerinden Benî Müntefık’ın bir kısmı 1812 yılında Ahvaz çevresine yerleşti. XIX. yüzyılda Benî Kâ‘b, Hûzistan’ın en nüfuzlu kabilesi haline geldi ve Müşa‘şa‘ kabilesinin yerini aldı. Sınır boylarındaki Arap aşiretleri ve konargöçer ahali bazan Osmanlı hükümetine, bazan da İran hükümetine vergi vermek suretiyle kendilerini baskılardan koruyabiliyorlardı. Kaçar hânedanından Feth Ali Şah Hûzistan’ı ikiye ayırarak Şüster, Dizfûl ve Ahvaz’ı içine alan kuzey kısmını Kirmanşah Valisi Muhammed Ali Mirza Devletşah’ın, Râmhürmüz şehrinin bulunduğu güney kısmını ise Fars valisi olan oğlu Hüseyin Ali Mirza’nın idaresine bıraktı. 1856’da Kaçarlar’la anlaşan İngiliz kuvvetleri Hûzistan’a yerleşip ekonomik üstünlük elde ettiler.
İngilizler’in desteklediği Benî Kâ‘b’dan Muhammere şeyhi Haz‘al Han Hûzistan’da bağımsız bir Arap devleti kurmak için yoğun bir faaliyete başladı ve İngilizler’le temas kurdu. 1913’te zengin petrol yataklarına sahip Abadan ve Basra’yı işgal eden İngilizler’e karşı İranlılar’ın bölgeyi koruyamadıklarını gören Osmanlı yönetimi, Irak’ta bulunan ordusunu Dağıstanlı Mehmed Paşa idaresinde Hûzistan’a sevketti. İngilizler pek çok yerden çekildilerse de Ahvaz’ı terketmediler. Bu arada İngilizler, Kaçar hânedanının zayıfladığını görerek Muzafferüddin Şah’a karşı Haz‘al Han’ı desteklediler. 1925’te İran Savaş Bakanı ve Konsey Başkanı Rızâ Pehlevî Hûzistan’a girerek Haz‘al Han’ın idaresine son verdi; aynı yıl şahlığını ilân edince bölgenin Arabistan olan adını Hûzistan’a, Kâ‘b kabilesinin idare merkezi Muhammere şehrinin adını da Hürremşehr’e çevirdi.
Sûs başta olmak üzere bölgede yapılan kazılar burada Antikçağlara uzanan siyasi ve iktisadi açıdan çok canlı bir hayatın olduğunu göstermektedir. Dizfûl’da Müslümanlar ve Yahudiler tarafından ziyaret edilen Dânyâl peygamberin türbesi bulunmaktadır. Vâsıt ile Sûs arasındaki yol üzerinde bulunan Kurkûb halifelerin tırâz imalâthanelerinde dokunan yünlü, ipekli, pamuklu kumaşlarla meşhurdu. Râmhürmüz şehri ise bir zamanalar Mu‘tezile’nin merkezi idi.
Hûzistan’ın hareketli ve canlı iktisadî durumu XIII. yüzyıldan itibaren kabileler arasındaki çekişmeler, Moğol istilâsı, sürekli savaşlar, ticaret kervanlarının yağmalanması, yöre halkının göçebeleşmesi, sürekli ve emniyetli bir idarenin olmayışı gibi sebeplerle sönmeye başlamış, bunun neticesinde Cündişâpûr ve Sûs gibi şehirler tamamen terkedilmiştir. XX. yüzyılın başlarına kadar bölge harap bir halde idi. 1908’den itibaren İngilizler tarafından çıkarılmaya ve işlenmeye başlanan petrol bölge ekonomisinin canlanmasında büyük rol oynamıştır. Bölge İran-Irak savaşı sırasında çok zarar görmekle beraber petrol sayesinde kısa sürede toparlanmıştır. Hûzistan’ın verimli arazilerinde büyük ölçüde ziraî faaliyetler yürütülmektedir.
Günümüzde merkezi Ahvaz olan Hûzistan eyaleti, 64.057 km2 alana sahip olup 2011 yılına göre yaklaşık 4.530.000 nüfusu barındırmaktadır. Hûzistan halkı Arap, Fars, Kürt ve Türkler’den oluşmaktadır. Halkın çoğunluğu Şiî mezhebine, az da olsa Sünnî mezhebine mensuptur.
- Recep Uslu, “Hûzistan”, DİA, c. 18 (1998), s. 436-439.
- R. M. Savory, “Khūzistān”, EI²,c. 5 (1986), s. 80-81.