Hacı Bayram Başer

Hakkında

 

Hacı Bayram BAŞER, lisans eğitimini 2006’da İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde tamamladı. 2009’da İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı’nda “Ebû Nasr Serrâc et-Tûsî’nin Tasavvuf Anlayışı” başlıklı yüksek lisans çalışmasını tamamladı. Aynı bölümde 2015'te “Sünnî Tasavvufun Teşekkül Sürecinde Şeriat-Hakikat İlişkisi Sorunu (Hicrî III. ve IV. Yüzyıllar)” başlıklı doktora tezini tamamladı ve bu tezini Şeriat ve Hakikat: Tasavvufun Teşekkül Süreci adıyla kitaplaştırdı (2017). Halen Yalova Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Tasavvuf Ana Bilim Dalı’nda görev yapmakta ve erken dönem tasavvuf tarihi, tasavvuf ve dini ilimler ilişkisi, vahdet-i vücûd düşüncesi, ahlak felsefesi konularında çalışmalarını sürdürmektedir.

Katkıda bulunduğu maddeler

Teşekkül Döneminde Tasavvuf
En genel tanımıyla tasavvuf, İslâm’ın deruni yaşantı biçimi ve ahlâkı olarak tarif edilebilir. Bir ilim olması bakımından ise tasavvuf, konusu hâl veya ahlâktaki değişim, meseleleri haller ve makamlar, ...
Yenilenme Dönemi Tasavvuf Geleneğinde Kurumsallaşma: Tarikatların Teşekkülü
İslâm Düşünce Tarihi Bakımından Tarikatların Önemi“Yol” anlamına gelen tarikat, temelde tasavvuf yöntemini uygulayıp nefsini terbiye ederek Hakk’a ulaşmaya talip olan sâlik veya mürid ile ona ...
Hâce Abdullah Herevî
Herevî’nin tasavvuf tarihindeki yeri, tasavvuf ilminin konusu olan haller ve makamlar bahsine getirdiği tasnifçi yaklaşımdan tespit edilebilir. Herevî, pek çok mutasavvıf tarafından dağınık ve sade bir üslupla dile getirilen halleri ve makamları sistematik bir tasnife tabi tutmuştur.
Abdullah b. Mübârek
Abdullah b. Mübârek, züht ve tevekkül konusunda çağdaşı İbrâhim b. Edhem’le aynı görüşleri paylaşmakla birlikte hem hadis tedvininde görülen titiz ilmî kişiliği hem de sınır boylarındaki savaşlara katılma konusunda gösterdiği gayret vesilesiyle daha aksiyoner bir züht anlayışının mümessili olmuştur...
Bâyezid-i Bestâmî
Şathiyeleri ile ünlü, tasavvuf tarihinin en etkili sûfîlerinden olan Bâyezid-i Bestâmî, tasavvuf tarihinin münferit şahsiyetlerinden biri olarak görüşlerini sistematik bir tarzda anlatmamıştır. Öğretisinin genel çerçevesi, ondan nakledilen sözleri yorumlayan sonraki sûfîler tarafından ortaya konulmuştur...
Cüneyd-i Bağdâdî
Cüneyd-i Bağdâdî, şeriat-hakikat alanları arasında öteden beri süregelen çatışmacı ortamı, uzlaşmacı üslubu ile dengeleyen isim olarak temeyyüz eder. Cüneyd’in düşünceleri, tasavvuf nazariyatçıları tarafından “sahv ekolü” olarak nitelenir...
Ebû Osman el-Hîrî
İlk dönem melâmetîlerinden olan Ebû Osman el-Hîrî, öncelikle öğretim teknikleri konusunda seleflerinden ayrılır. Ebû Hafs ve Hamdûn Kassâr’ın aksine Ebû Osman, halka yönelik vaaz vermeyi bir irşad yöntemi olarak benimsemiş ve bu sohbetlerinde sûfîlerle melâmetîleri uzlaştırmayı amaçlayan söylemlere başvurmuştur...
Ebû Saîd Harrâz
Tasavvufun ehl-i sünnet inanç ve ibadet ilkelerine bağlı bir ahlâk hareketi olarak şekillendiği erken dönemde Harrâz, şeriat-hakikat özdeşliğini savunmuş ve dinî yükümlülükleri küçümseyen sapkın grupları dışlayıcı bir yaklaşım getirmiştir...
Ebû Süleyman Dârânî
Ağır riyazet ve mücahede usulleri ile bunların kişideki ahlaki dönüşümü sağlayan tezahürleri arasındaki ilişki, Dârânî’nin görüşlerindeki temel mesele olarak karşımıza çıkar. Havf ve reca kavramları arasında kurduğu ilişki, bu yönüyle dikkat çeker...
Ebû Tâlib el-Mekkî
Ebû Tâlib el-Mekkî'ye göre tasavvuftaki bütün uygulamaların ve pratiklerin Kur’ân ve sünnetten dayanakları bulunur ve bu çerçevede tasavvuf Hz. Peygamber'in ve ondan sonraki nesillerin uygulamalarını temsil eder...
Ebü'l-Hüseyin en-Nûrî
Bağdat tasavvuf ekolünün önde gelen sûfîlerinden olan Ebû Hüseyin Nûrî'nin öğretisinde temel kavramlar îsâr ve fedakârlıktır. Bunun yanında tasavvuf tarihinde “Allah aşkı” tabirini kullanan ilk sûfînin Nûrî olduğu söylenir...
Evhadüddîn Kirmânî
Çağdaşları Mevlana ve Hafız gibi, ilahi aşk fikrini işleyen Evhadüddin, en çok da Hakk’ın yarattığı güzel suretlere bağlılığı anlatan ve “şâhidbâzlık” denilen anlayışı sebebiyle eleştirilmiştir...
Feyz-i Kâşânî
Feyz-i Kâşânî’nin düşünce dünyası, Molla Sadra’nın etkisi göz önüne alındığında, Şii bakış açısıyla sınırlanmış vahdet-i vücûd anlayışının işrâkî-meşrep bir takipçiliğini yansıtır...
Hâce Abdullah Herevî
Herevî’nin tasavvuf tarihindeki yeri, tasavvuf ilminin konusu olan haller ve makamlar bahsine getirdiği tasnifçi yaklaşımdan tespit edilebilir. Herevî, pek çok mutasavvıf tarafından dağınık ve görece sade bir üslupla dile getirilen halleri ve makamları sistematik bir tasnife tabi tutmuştur...
Hakîm Tirmizî
Hücvîrî tasavvufun vazgeçilmez bir şekilde “velâyet” fikrine dayandığını ve bu konuda ilk sistematik düşünceyi Hakîm et-Tirmizî’nin dile getirdiğini söyler. Bu bakımdan Hakîm et-Tirmizî’nin geniş müellefâtı ve karmaşık düşünce dünyası arasında, velâyet meselesi onun ele aldığı temel sorun olarak tespit edilebilir.
Hallâc-ı Mansûr
“Ene’l-Hak” sözüyle tanınan ve görüşlerinden dolayı idam edilen meşhur sûfî Hallâc-ı Mansûr'un ilahi aşk fikrinin savunucularından biri olduğu ve bunu lahut-nasut teorisiyle izah ettiği söylenebilir.
Hamdûn el-Kassâr
Hamdûn Kassâr, Ebû Hafs Haddâd ve Ebû Osman el-Hîrî ile birlikte Horasan’da neşet eden Melâmetîlik akımının kurucularından biri olarak kabul edilir.
Hucvîrî
Hucvîrî, Serrâc ile başlayan “sünnî tasavvuf anlayışının tedvin edilmesi” sürecinin müelliflerinden biri olarak, hicri beşinci asrın en önemli tasavvuf nazariyatçısı ve tarihçisi niteliğini taşır...
İbn Kerrâm
Kerrâmiyye fırkasının kurucusu zâhid-mütekellim olan İbn Kerrâm'ın en meşhur görüşlerinden biri, sadece dille ile ikrarın iman için yeterli sayılacağına yönelikti. Ayrıca İbn Kerrâm, cebr, irca, şekk gibi kavramlara yeni yorumlar getirmiştir...
İbrâhim b. Edhem
Horasan’daki tasavvuf hareketinin bilinen ilk temsilcilerinden olan İbrâhim b. Edhem’in öğretisi, geçim için helal rızık kazanma ile münzevi bir hayat sürerek tevekkül anlayışını benimseme prensiplerini uzlaştıran bir züht anlayışını temsil eder.
Kelâbâzî
Kelâbâzî, sûfîlerin bilhassa itikadi konularda Ehl-i sünnet âlimlerince ortaya konulan ilkelere bağlı bir zümre olduğu yönünde ortaya koyduğu savunmacı görüşleriyle bilinir. et-Ta’arruf, akâid bahislerine göre tasnif edilmiş ve tasavvuf bahisleri akâid bahislerine eklemlenmiştir.
Kuşadalı İbrâhim Halvetî
XIX. yüzyıl Osmanlı toplumunda hem zahir ilimlere verdiği önem hem de tasavvufla ilgili derin vukûfiyeti nedeniyle dönemin önde gelen pek çok âlim ve bürokratının etkilendiği bir isim olan Kuşadalı İbrahim Halvetî’ye, Halvetilik tarikatının usullerine getirdiği yeniliklerden dolayı Kuşadaviyye kolu nispet edilmiştir...
Kuşeyrî
Kuşeyrî’nin temel düşüncesi, tasavvufun şeriatın ilkeleriyle uyum içinde gelişim gösteren bir disiplin olarak, tıpkı diğer dinî ilimler gibi, kendi terminolojik yapısına sahip olduğu şeklinde özetlenebilir.
Lâhîcî
Lâhîcî’nin düşünce dünyası, felsefe ve kelam arasındaki tercihlerinde kendini ele verir. İsfahan felsefe ekolüne mensup Lâhîcî, Molla Sadra’nın en önemli öğrencilerinden biri ve İbn Sînâ, Sühreverdî el-Maktûl, Nasîruddin-i Tûsî gibi düşünürlerin de takipçisidir...
Osman Fazlı Atpazarî
Vahdet-i vücûd düşüncesinin XVII. yüzyıldaki en önemli temsilcilerinden biri olan Atpazarî’nin tasavvuf anlayışı Tanrı-âlem-insan ilişkilerine odaklanır...
Râbia el-Adeviyye
Tasavvufî düşüncenin korku, kaygı ve hüzün gibi kavramlarla dile getirildiği bir dönemde Râbia, ilahi sevgi ve aşk fikrini ilk kez dile getiren isimlerden biri olarak dikkati çeker. Râbia’nın en temel düşüncesi, beklentisiz ve koşulsuz bir kulluk bilincinin ancak ilahî sevgiden kaynaklanan rızâ ve ihlâs ile mümkün olmasıdır...
Sehl b. Abdullah et-Tüsterî
Sehl-i Tüsterî’nin tasavvuf öğretisi, nefisle mücahede ve zikir ilkeleri üzerine kuruludur. Sürekli devam edilmesi durumunda zikir, kulun Allah’a vâsıl olmasını ya da daha teknik bir deyişle yetkinleşen insanın kalbinde Allah’ın nurunun tecelli etmesini temin eder...
Serrâc
Lüma‘ adlı eseriyle tanınan Serrâc, hem tasavvufun meşruiyetini savunmacı bir söylemle izah eden önceki yaklaşımları takip ederken, hem de tasavvufun diğer din ilimlerinden üstünlüğünü ortaya koyan tahsisî bir dil kullanır...
Sülemî
Sülemî’nin en önemli yönü, daha sonra Irak merkezli tasavvuf anlayışının karşısında etkinliğini kısmen yitiren Horasan merkezli tasavvuf anlayışının günümüze kadar ulaşmasını sağlayan eserler telif etmesidir...
Şakîk-i Belhî
Şakîk-i Belhî tasavvuf tarihinde katı bir tevekkül anlayışının ilk temsilcilerinden kabul edilir. İbrâhim b. Edhem ve İbn Mübârek gibi nefis tezkiyesi için sınır boylarında gazalara katılmayı şehir hayatına tercih etmesine karşılık Şakîk, diğer zahidlerden farklı olarak, tevekkül ve kesb arasında bir karşıtlık ilişkisi olduğunu düşünüyordu...
Zünnûn el-Mısrî
Erken dönem sûfîlerinden olan Zünnûn el-Mısrî, tasavvufun bilgi ve yöntemine dair nazarî eğilimler taşıyan ilk görüşlerin sahiplerinden biri olarak bilinir.
İsmail Hakkı Bursevî
İrili ufaklı 150’ye yakın telifi, İsmail Hakkı Bursevî’nin tasavvuf yanında tefsir, kelam, akaid, fıkıh, hadis, dil ilimleri ve şiire vukûfiyetini ve üretkenliğini gözler önüne serer. Bir mutasavvıf olarak Bursevî, vahdet-i vücûd düşüncesini takip eder...