Ebû Tâlib el-Mekkî

(ö. 386/996)
Kûtü’l-kulûb adlı eseriyle tanınan mutasavvıf
- A +

Hayatı

Biyografisi hakkındaki bilgiler kısıtlıdır. Aslen İranlı olduğu ve ilk tahsiline Mekke’de başladığı ve burada hadis öğrendiği bilinmektedir. Bu süreçte, çeşitli şehirlere seyahat ederek oradaki âlim ve sûfîlerle görüşmüş, aynı zamanda dersler de vermiştir. İlk olarak Bağdat’ta Cüneyd’in halkasına mensup Basralı sûfîlerden biri olan Ebû Saîd b. el-A‘râbî’ye intisap ettiği nakledilir. Muhammed b. Hasan el-Âcurrî, Ali b. Ahmed el-Masîsî ve Muhammed b. Ahmed el-Cercerâî gibi Mekke’deki tanınmış âlimlerinden hadis tahsil etti. Basra’da bulunduğu sırada ünlü kelâm ve tasavvuf ekolü Sâlimiyye’nin kurucusu kabul edilen Ebü’l-Hasan İbn Sâlim ile (ö. 350/961) görüştü ve ondan etkilendi. İbn Sâlim’in vefatının ardından Bağdat’a gitti ve bir süre burada vaizlik yaptı. 386/996 Bağdat’ta vefat etti.

Öğretisi

Şeriat-hakikat ilişkisi sorunu Mekkî’nin düşüncelerindeki temel problem olarak tebarüz eder. Ona göre tasavvuftaki bütün uygulamaların ve pratiklerin Kur’ân ve sünnetten dayanakları bulunur ve bu çerçevede tasavvuf Hz. Peygamber'in ve ondan sonraki nesillerin uygulamalarını temsil eder. Genel anlamda Cüneyd’in “sahv” ekolünün bir temsilcisi de sayabileceğimiz Mekkî, büyük ölçüde görüşlerini ilk sahabe nesline ve özellikle Sehl b. Abdullah et-Tüsterî ve İbn Sâlim’e dayandırır. Kûtü’l-kulûb’daki üslubu onun tasavvuf düşüncesini de yansıtır. Esere taharet bahsiyle başlar ve gündelik hayatın her anında yapılması gereken çeşitli ibadet ve zikir türlerine yer verir. Daha sonra namaz, oruç, hac gibi ibadetleri sırasıyla ele alır ve sûfîlerin bu ibadetlere bakışlarını aktarır. Ardından tasavvufî haller ve makamlar bahsine geçer. Böylece, şeriatsız hakikat ya da hakikatsiz şeriatın olamayacağına yönelik düşüncelerini dile getirir.

Mekkî’ye göre tasavvuf ya da onun tabiriyle “iman ve yakîn ilmi”, Hz. Peygamber’den beri varlığını sürdüren bir ilimken fıkıh, kelâm vb. diğer tüm ilimler sonradan ortaya çıkmış bidat mesabesindedir. Bu minvalde, tıpkı Serrâc gibi, dinî ilimlerde yaşanan alan ayrışmalarına karşı çıkar. Çünkü ona göre bu ayrışmalar zamanla bidatlerin de aralarına karıştığı bir bozulma sürecini beraberinde getirmiştir. Zühd ve tasavvuf hayatını Sünnî ilkelere göre uzunca anlatan Mekkî, Gazzâlî’nin İhyâ’daki en büyük kaynaklarından biridir.

Öne Çıkan Eserleri

  • Kûtü’l-Kulûb: el-Matbaatü’l-Meymeniyye, Kahire 1893/1310; Mustafa el-Babi el-Halebi, Kahire 1961; thk. Abdülmünim el-Hıfni, Dârü’r-Reşad, Kahire 1991-1996; Kûtü’l-Kulûb: Kalplerin Azığı, çev. Yakup Çiçek, Umran Yayınları, İstanbul 1998; Kalplerin Azığı, çev. Muharrem Tan, İz Yayıncılık, İstanbul 1999. 
  • Bilal Saklan, “Ebû Tâlib el-Mekkî”, DİA, c. 10 (1994), s. 239-240.
  • Tahsin Yazıcı, “Mekkî”, MEB İslam Ansiklopedisi, c. 7, s. 643-644. 
  • Alexander Knysh, Tasavvuf Tarihi, Ufuk Yayınları, İstanbul 2011, s. 120-122.
  • Saeko Yazaki, Ebû Tâlib el-Mekkî’de Tasavvuf, Litera Yayıncılık, İstanbul 2016. 

Atıf Bilgisi

Ebû Tâlib el-Mekkî. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/ebu-talib-el-mekki/142