Ercan Alkan

Hakkında

1978 yılında Sivas’ta doğdu. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu (2000). Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslâm Bilimleri Anabilim Dalı’nda “Letâifu’l-İ’lâm fî İşârâti Ehli’l-İlhâm ve Mütercimi Meçhul Tercümesi” başlıklı yüksek lisans tezini 2002 yılında; “İbn Arabî’nin Hal’u’n-Na’leyn Şerhi: Tahkik ve değerlendirme” başlıklı doktora tezini 2014’te tamamladı. 2020 yılında Doçent oldu.

Katkıda bulunduğu maddeler

Muhasebe Döneminde Tasavvuf
Bir bütün olarak değerlendirildiğinde XVII. ve XVIII. yüzyıllar, tasavvuf tarihinde süreklilik gösteren muhtevaların yanı sıra farklı yönelimlerin de gözlenmeye başlandığı bir döneme karşılık gelmektedir. ...
Abdulkâdir-i Geylânî
Kâdirî tarikatının pîri olan Abdülkâdir-i Geylânî, istivânın keyfiyeti, müteşâbihâtın tevili ve halku’l-Kur’ân gibi kelâmî ve itikâdî meselelerde mensubu olduğu Hanbelî mezhebinin klasik tavrını sürdürmüştür...
Afîfüddin Tilimsânî
Genel itibariyle kaynaklarda Tilimsân’da tasavvufî çevreler ile ilişki hâlinde olduğu ve tasavvufî arayışları sebebiyle Anadolu’ya geldiği yönündeki bilgilere yer verilmiştir...
Ahmed el-Gazzâlî
İmam Gazzâlî’de ilim ve marifet gibi kavramlar daha öncelikli iken Ahmed el-Gazzâlî’de aşk ve vecd kavramları öne çıkmaktadır. Literatürde bu konuları ele aldığı Sevânihu’l-uşşâk adlı eserinin etki sahası oldukça geniştir...
Ahmed er-Rifâî
Rifâî tarikatının pîri olan Ahmed er-Rifâî'ye göre İslam zâhir ve bâtını ile bir bütündür. O, zâhir-bâtın, şeriat-tarikat ilişkisini, beden-kalp analojisi üzerinden izah etmiştir...
Ahmed Yesevî
Ahmed Yesevî, tasavvuf anlayışını “hikmet” adı verilen, üslupça sade, muhtevaca zengin şiirleri ile dile getirmiştir. Bu şiirler zamanla farklı kişiler tarafından derlenerek Dîvân-ı Hikmet mecmuaları oluşturulmuştur...
Aynülkudât el-Hemedânî
Aşka dair görüşleri ile bilinen sûfî ve şair Aynülkudât el-Hemedânî'nin düşünceleri üzerinde iki ismin tesiri büyüktür: Arapça kaleme aldığı eserlerde Muhammed, Farsça eserlerinde ise Ahmed el-Gazzâlî tesiri göze çarpmaktadır...
Aziz Mahmud Hüdâyî
Aziz Mahmud Hüdâyî tasavvufun seyr ü süluk ve amelî yanına ilişkin konularda daha çok İhyâu Ulûmiddîn ve Avârifü’l-Maârif yazarları çizgisinde bir sûfî iken tasavvufun teorik bahislerinde İbnü’l-Arabî’nin eserlerinde dile getirdiği vahdet-i vücûd anlayışını benimseyen bir müellif olmuştur...
Bahâeddin Nakşibend
718/1318 yılında Buhara-Kasrıârifân’da doğan Bahâeddin Nakşibend, tasavvufî eğitiminde birçok şeyhten istifade etti. Henüz çocukken dedesinin mürşidi Baba Muhammed Semmâsî müridi Emîr Külâl’i onun tasavvufî anlamda eğitimini üstlenmesi için görevlendirdi...
Dârâ Şükûh
Babürlü hükümdarı Şah Cihan ile hatırasına Tac Mahal yapılan Mümtaz Mahal’in ilk oğlu Dârâ Şükûh, 1024/1615’de Ecmir yakınlarında dünyaya geldi. İslâmî ilimlere dair belirli bir düzeyde eğitim aldı; Arapça, Farsça ve Sanskritçe öğrendi...
Ebü'l-Hasen eş-Şâzelî
Şazelî tarikatının pîri olan Ebü'l-Hasen eş-Şâzelî'nin tasavvuf öğretisi klasik tasavvufça sıkça tekrarlanan bir muhtevaya sahiptir. Dolayısıyla marifetullahı elde etmenin yolunun şeriata riayetle mümkün olacağı kabulü Ebü’l-Hasen eş-Şâzelî tarafından da tekrarlanmıştır....
Emîr Sultan
Emîr Sultan, 770/1368 yılı civarında Buhara’da doğdu. Asıl adı Şemseddin Muhammed olan Emîr Sultan seyyiddir. Babasının vefatı sonrasında on yedi-on sekiz yaşlarında iken bazı sûfîler ile birlikte hacca gitmek maksadıyla Buhara’dan ayrıldı. Bir süre Medine’de ikamet etti...
Eşrefoğlu Rûmî
Eşrefoğlu Rûmî, klasik tasavvufî muhtevayı gerek nesir gerekse nazım türünde sade bir üslup ile Türkçe’ye aktaran bir müelliftir. Üslup ve ifade tarzındaki başarısı tasavvufun Osmanlı coğrafyasında popülerlik kazanmasında büyük katkılar sunmuştur...
Fahreddîn-i Irâkî
Fahreddîn-i Irâkî, bilgili ve kültürlü bir aile ortamında yetişti, eğitimine erken çağlarda başladı. Küçük yaşta Kur’ân-ı Kerîm’i ezberledi. Kur’ân tilâvetindeki mahareti sebebiyle Hemedân’ın tanınan bir siması hâline geldi...
Hacı Bayrâm-ı Velî
Bayrâmî tarikatının pîri olan Hacı Bayrâm'ı Velî, fütüvvet ehli olup melâmet neşvesine sahip bir sûfîdir. Arı bir Türkçe ile yazılmış, vahdet neşvesini terennüm eden üç dört şiiri dışında günümüze kadar ulaşan herhangi bir eseri bulunmamaktadır...
Hacı Bektâş-ı Velî
Hacı Bektâş’ın öğretisinin köken ve kaynakları genel itibariyle Orta Asya tasavvuf geleneğinde bilhassa Melâmet ve fütüvvet tavrının öne çıktığı Nişabur mektebinde aranmalıdır. Derleme bir eser niteliğindeki Makâlât’ta Hacı Bektâş’ın tasavvufî görüşlerine yer verilmiştir...
İbn Seb'în
İbn Seb’în, 614/1217’de Mürsiye (Murcia) yakınlarındaki Rakûta’da doğdu. Eğitimini çocukluk ve gençlik dönemini geçirdiği Endülüs’te, dil-edebiyat, Eş’arî kelâmı, Mâlikî fıkhı, mantık ve felsefe alanlarında aldı...
İbn Türke
İbn Türke Arapça ve Farsça olarak kaleme aldığı kırktan fazla eserinde, ilm-i hurûfa ilişkin öne sürdüğü temel teorilere ve İşrâkî ve Meşşâî çizgi ile sentezlediği İbnü’l-Arabî tasavvufuna ilişkin yaklaşımlara yer vermiştir...
İmâm-ı Rabbânî
İmâm-ı Rabbânî’yi tasavvuf tarihinde öne çıkaran husus vahdet-i vücuda dönük eleştirileridir. Üslup ve muhteva bakımından onun vahdet-i vücûd eleştirisi daha çok Alâüddevle Simnânî’nki ile yakın benzerlikler taşımaktadır. Yoksa bu bağlamda o, İbn Teymiyye benzeri bir eleştiri tarzını benimsemiş değildir...
İsmâil Ankaravî
Dönemi göz önünde bulundurulduğunda İsmâil Ankaravî, genel itibariyle Osmanlı tasavvufunda özel olarak da Mevlevîlik tarihinde etkili isimlerden biridir...
Müeyyidüddîn Cendî
Tasavvufî telif tarihinde İbnü’l-Arabî-Konevî çizgisini sürdüren Müeyyedüddîn Cendî, İbnü’l-Arabî’nin metinlerinin (Fusûs ve Mevâkiu’n-nücûm) önde gelen şârihlerinden ve Sadreddin Konevî’nin derslerinin yakın takipçilerinden biridir.
Necmeddîn-i Kübrâ
Necmeddîn-i Kübrâ’nın yazıları ilki daha çok manevi arınma ve yetkinleşmenin temel ilkelerinin tespiti, diğeri ise bununla irtibatlı olarak açığa çıkan tasavvufi tecrübe ve müşahedelerin aktarımı olmak üzere iki ana esas üzerinde durmaktadır.
Niyâzî-i Mısrî
Tasavvufî öğretilerini Niyâzî-i Mısrî şiirlerini derlediği Dîvân-ı İlâhiyât’ı ve arapça kaleme aldığı Mevâidü’l-irfân’ı dışında çoğu birkaç varaklık yazılardan oluşan otuz kadar eserinde dile getirmiştir...
Sofyalı Bâlî Efendi
Sofyalı Bâlî Efendi, Fusûsu’l-hikem’e yazdığı şerh dışında, Etvâr-ı Seb’a, Risâletü’l-kazâ ve’l-kader, Şerhu hadîsi küntü kenzen, Risâle fî halli müşkilâti’l-Fusûs ve Vâridât başlıklarını taşıyan bâzı küçük risaleler kaleme almıştır...
Şa’rânî
Merkezde tasavvuf olmak üzere Şa’rânî fıkıh, hadis, tefsir, kelâm, akâid ve ahlâk konularında üç yüz civarında eser telif etmiştir. Ne var ki bu eserlerden günümüze yüz kadarı ulaşmıştır. Bunların çoğu ise büyük oranda biri diğerinin özeti ya da genişletilmiş versiyonudur...
Yûsuf el-Hemedânî
Hemedânî’nin tasavvuf anlayışı, daha çok sahv ve temkin tavrını yansıtan bir muhteva üzerine bina edilmiştir. Sekr halinin dışavurumu olan şatah türü sözleri tasvip etmemiş, bu sözlerle örülü metinler yazan kimi sûfî-müellifleri de eleştirmiştir...
Sadreddin Konevî
Tasavvuf tarihinin -İbnü’l-Arabî dışarda tutulacak olursa- en etkili düşünürü Sadreddin Konevî’dir. İbnü’l-Arabî ve Sadreddin Konevî ile birlikte tasavvuf nazarî bir disiplin veya “müdevven bir ilim” olma hüviyetini kazanmıştır...
İbnü’l-Arabî
Vahdet-i vücûd düşüncesinin kurucusu olan İbnü’l-Arabî, tasavvufî düşünce tarihinde yeni bir döneme başlangıçta (Konevî ile birlikte) en merkezi ve belirleyici isimdir...