Aziz Mahmud Hüdâyî

(ö. 1038/1628)
Celvetî tarikatının kurucusu
- A +

Hayatı

Aziz Mahmud Hüdâyî, 948/1541’de Ankara/Şereflikoçhisar’da doğdu. Sivrihisar’da başladığı eğitimini Küçükayasofya Medresesi’nde tamamladı. Ardından hocası Nâzırzâde Ramazan Efendi’nin (ö. 1576) muîdi  oldu. Nâzırzâde’nin Edirne’de müderrislik, Mısır ve Şam’da kadılık vazifelerini üstlendiği esnada onunla birlikte bulundu. Mısır dönüşünde (1573) Bursa Ferhadiye Medresesi müderrisliği ve Câmi-i Atîk Mahkemesi nâibliğine tayin olundu. Nâzırzade’nin ölümü sonrasında Hüdâyî müderrislik ve kadılık görevlerini terkederek bütünüyle tasavvufa yöneldi. Aslında Hüdâyî’nin tasavvufî muhîtler ile ilişkisi gençlik yıllarına dayanmaktaydı, Küçükayasofya Medresesi’ndeki öğrenciliğinde Halvetî şeyhlerinde Nûreddinzâde Muslihuddin Efendi’nin ve Mısır’da bulunduğu dönemde ise Halvetî-Demîrtâşî şeyhlerinden Kerîmüddin el-Halvetî’nin sohbetlerine iştirak etmişti. Halvetiyyeye mensup adı anılan iki şeyh ile ilişkisinin kurucusu olacağı Celvetîliğin tasavvuf anlayışının şekillenmesinde önemli bir yeri vardır. Fakat tasavvufa bütünüyle yönelişi ve tarîkat anlayışında Bayrâmîliğin etkisi 1576’da Bayrâmî şeyhi Mehmed Muhyiddin Üftâde’ye intisabıyla gerçekleşti. Sivrihisar’a kısa bir süreliğine şeyhinin halifesi olarak gitti (1579), ardından Rumeli’ye geçerek Eski Zağra’da kaldı, sonrasında İstanbul’a geldi. Küçükayasofya Camii Tekkesi postnişînliği Hoca Sâdeddin Efendi vâsıtasıyla uhdesine verildi. Bu esnada Fâtih Camii’nde ve Üsküdar Mihrimah Sultan Camii’nde vaizlik yaptı. 1589’da tekkesini inşâ edeceği araziyi satın aldı, tekkenin inşaatı 1595 yılında tamamlandı. Ayrıca Bulgurlu’da bir çilehane ile hamam yaptırdı. Sultan Ahmed Camii’nin açılışında (1616) ilk hutbeyi verdi ve burada bir süre vaizlik yaptı. Hüdâyî vefâtına dek (1038/1628) tarîkat faaliyetlerini Üsküdar’daki tekkesinde sürdürdü.

Aziz Mahmud Hüdâyî Osmanlı sûfîleri içinde saray çevresi ile ilişkileri üst düzeyde olan bir isimdir. Kânûnî’den IV. Murad’a kadar sekiz padişahın saltanat döneminde hayat sürmüş (1543-1628) ve bunlardan dördü ile etki düzeyi oldukça yüksek ilişkiler geliştirmiştir. İmparatorluğun sosyal sorunlarına pratik çözüm önerileri getirmek maksadıyla padişahlara sunulmak üzere mektuplar kaleme alması, padişahların gördükleri rüyaları tabir etmesi bu ilişkilerin muhtevasına ışık tutan örnekler olarak zikredilebilir. Yine IV. Murad’a kılıç kuşatması da saray üzerindeki nüfûzunu göstermek bakımından önemli bir husustur. Hüdâyî’nin nüfûz sahası ve tarikat faaliyetleri yalnızca saray çevresiyle sınırlı değildi. Devlet adamları ve ilmiye sınıfı üzerinde de nüfûzu hissedilmiş, tarikat faaliyetleri hüsnü kabul görmüştür. Bunlar arasında Sadrazam Halil Paşa gibi devlet adamlarının, Hoca Sâdeddin Efendi, Şeyhülislam Hocazâde Esad Efendi ve Okçuzade Mehmet Şâhî gibi ilmiye mensuplarının isimleri sayılabilir.

Öğretisi

Aziz Mahmud Hüdâyî, tasavvufî öğretisini Arapça ve Türkçe kaleme aldığı eserlerle izaha çalışmıştır. Tasavvufun seyr ü süluk ve amelî yanına ilişkin konularda daha çok İhyâu Ulûmiddîn ve Avârifü’l-Maârif yazarları çizgisinde bir sûfî iken tasavvufun teorik bahislerinde İbnü’l-Arabî’nin eserlerinde dile getirdiği vahdet-i vücûd anlayışını benimseyen bir müellif olmuştur. Nitekim diğer eserlerinde de rastlanmakla beraber bilhassa Dîvân-ı İlâhiyât’ında Ekberî ekolün vahdet anlayışını -Yunus Emre üslûbuyla- Türkçe şiirin imkanlarıyla buluşturmuştur. Bestelenen bu şiirlerin çoğu İstanbul tekkelerinde okunmuş, böylelikle vahdet-i vücûd anlayışı -teorik bir dille değil şiirle- popüler düzeyde yaygınlık kazanmıştır. Hüdâyî’nin eserlerinde öne çıkan bir başka muhteva ise Hz. Peygamber’in mânevî yönü, miraç ve mevlid konularıdır. Burada Hüdâyî, nûr-ı Muhammedî ve hakîkat-i Muhammediyye düşüncesini merkeze alarak meseleleri değerlendirmeye çalışmıştır. Dönemindeki semâ ve devran tartışmalarına ilişkin de bir eser kaleme alan Hüdâyî, savunmacı ve cevap verici bir yaklaşımdan ziyade öncelikli olarak meselenin kendisini izah etmeyi amaçlayan bir üslubu tercih etmiştir. 

Öne Çıkan Eserleri

  • Dîvân-ı İlâhiyyât: haz. Mustafa Tatçı, Musa Yıldız, H Yayınları, İstanbul 2008.
  • Hulâsatü’l-Ahbâr fî Ahvâli’n-Nebiyyi’l-Muhtâr: trc. Kerim Kara, Mustafa Özdemir, Alemin Yaratılışı ve Hazreti Muhammed'in Zuhuru, İnsan Yayınları, İstanbul 1997.
  • Câmiu’l-Fezâil ve Kâmiu’r-Rezâil: trc. Hasan Kâmil Yılmaz, İlim Amel ve Seyr ü Sülûk,  Erkam Yayınları, İstanbul 1988.
  • Miftâhu’s-Salât ve Mirkâtü’n-Necât: trc. Hasan Kâmil Yılmaz, İlim Amel ve Seyr ü Sülûk, Erkam Yayınları, İstanbul 1988.
  • Habbetü’l-Mahabbe: Mektebetü’s-Sekâfeti’d-Dîniyye, Kahire 2002; trc. Ahmed Remzi Akyürek, haz. Rasim Deniz, Eski Eserleri ve Turizmi Sevenler Derneği Yayınları, Kayseri 1982.
  • Nasâih ve Mevâiz. Sohbetler, haz. Safi Arpaguş, İnsan Yayınları, İstanbul 1995.
  • Külliyât-ı Hazret-i Hüdâyî (Tarîkatü’l-Muhammediyye, Tarîkatnâme, Necâtü’l-Garîk): haz. Muzaffer Ergür, Adalet Çakır, Dergah Yayınları, İstanbul 2015.
  • Hasan Kâmil Yılmaz, Aziz Mahmud Hüdayi ve Celvetiye Tarikatı, Erkam, İstanbul 1999.
  • Ziver Tezeren, Aziz Mahmud Hüdayi, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara 1987.
  • Ekrem Işın, “Aziz Mahmud Hüdai”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Tarih Vakfı, İstanbul 1993, c. 1, s. 505-507. 
  • Hasan Kâmil Yılmaz (ed.), Aziz Mahmud Hüdayi Uluslararası Sempozyumu Bildiriler I-II, Üsküdar Belediye Başkanlığı, İstanbul 2006.

Atıf Bilgisi

Aziz Mahmud Hüdâyî. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/aziz-mahmud-hudayi/103