Nedim Tan

Hakkında

Katkıda bulunduğu maddeler

Abdülganî en-Nablusî
Abdülganî en-Nablusî çok yönlü kişiliğiyle ve kişiliğini eserlerine yansıtmasıyla tanınır. Sûfî olduğu kadar fakih, kelâmcı, müfessir, muhaddis, tarihçi ve şâir olan Nablusî farklı hacimlerde üç yüze yakın eser kaleme almıştır. Bu külliyat içerisinde tasavvufun merkezî bir yeri vardır...
İbnü’l-Fârız
Aşkı ve aşktan kaynaklanan iştiyak, elem, hasret, vecd ve cezbe gibi halleri şiirlerinde dile getirmesiyle tanınan İbnü’l-Fârız, Mısır ve Mekke’deki inzivâ ve riyâzet hayatının getirdiği tecrübeleri çeşitli mazmunları kullanarak sıra dışı bir üslupla sunmasıyla tanınır...
Sultan Veled
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin büyük oğlu olarak 623/1226’da Karaman’da doğdu. Mevlânâ ona dedesinin ismini (Bahâeddin Muhammed Veled) vermiş, kendisi de şiirlerinde “Veled” mahlasını kullanmıştır...
Rûzbihân Baklî
Yaşadığı dönemde gördüğü saygıya bağlı olarak çeşitli övgü ifadeleriyle anılan Baklî, özellikle şathiye konusundaki tavrı dolayısıyla “Şeyh-i Şattâh” ve “Şattâhu’l-Fâris” gibi sıfatlarla tanınmıştır...
Ahmed Avni Konuk
Tercüme ve şerh faaliyetlerini doğrudan kendi üslubunu merkeze alarak değil, önceki sûfî telifleri üzerinden gerçekleştiren Konuk, tasavvufî bilginin kemâle ermiş sûfîler kanalıyla sahih bir şekilde aktarılabileceğini düşünür...
Ahmed et-Ticânî
Ticâniyye tarîkatının pîri olan Ahmed et-Ticânî, kendi öğretisini konu alan herhangi bir eser yazmamış, bu yüzden onun görüşleri Ali Harâzim başta olmak üzere halifelerinin ve sonraki dönem takipçilerinin metinlerinden hareketle aktarılmıştır...
Hâlid el-Bağdâdî
Bağdâdî’nin Nakşibendiyye üzerine getirdiği yorumlar ve geliştirdiği tavırlarla şekillenen Hâlidiyye, bu tarikatın temel esasları ve terbiyevî uygulamalarından özellikle şeriat vurgusunu merkeze alarak ve râbıta kavramını işleyerek farklı bir hareket sahası oluşturmuştur...
Ferîdüddin Attâr
Eserlerinden anlaşıldığı kadarıyla gençliğinde bir yandan attarlık yaparken diğer yandan ilim tahsil ederek seyr ü sülûk faaliyetleriyle meşgul olmuş ve bazı sûfîlere hizmet etmiştir. Tasavvuf büyükleri hakkındaki metinleri okumuş ve sûfî sözlerini ve ilgili şiirleri derlemiştir...
İsmail Hakkı Bursevî
İrili ufaklı 150’ye yakın telifi, İsmail Hakkı Bursevî’nin tasavvuf yanında tefsir, kelam, akaid, fıkıh, hadis, dil ilimleri ve şiire vukûfiyetini ve üretkenliğini gözler önüne serer. Bir mutasavvıf olarak Bursevî, vahdet-i vücûd düşüncesini takip eder...
Ömer el-Halvetî
Hayatı ve faaliyetleri hakkındaki bilgiler daha çok menkıbe kaynaklı olan Ömer el-Halvetî, sonraki dönem tarikat uygulamalarıyla irtibatı kurularak anlatılagelmiş bir sûfîdir.
Abdürrezzâk el-Kâşânî
İbnü’l-Arabî çizgisini sürdüren çok yönlü eserleriyle tanınmış sûfî ve müellif olan Abdürrezzâk el-Kâşânî’nin tasavvuf tarihindeki önemi İbnü’l-Arabî-Konevî çizgisini çeşitli yönlerden tasnif ve şerh eden eserleri dolayısıyladır...
Ebû Hafs Şehâbeddin Sühreverdî
Gençliğinden itibaren tarikatların yapısını şekillendiren düşünce ve uygulamaları yakından tanıyan Sühreverdî, edindiği tasavvufî birikimi iktidarla ilişkileri çervesinde hem eser yazarak hem de siyasî hamleler geliştirerek ilerletmeyi başarmış bir figürdür...
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî
İlmî yönünü ve edebî tavrını sûfî kişiliğinde birleştiren Mevlânâ, tasavvuf tarihinde hem düşünce hem de sosyal yapı bakımından köklü dönüşümlerin gerçekleştiği XIII. yüzyılın kalıcı etki bırakan ve kendisinden sonraki birikimi şekillendiren temsilcilerindendir...
Saîdüddin Fergānî
Fergānî’nin, Konevî’nin halkasından aldığı güçle İbnü’l-Fârız’ı merkeze alarak nazarî unsurlarla muhayyile kaynaklı birikimi sentezleyen Meşâriku’d-derârî adıyla Farsça, Müntehe’l-medârik adıyla Arapça birer şerh yazması onu dönemi açısından ayrıcalıklı kılar...
Tâhirülmevlevî
Tâhirülmevlevî tasavvufu müstakil bir inceleme konusu ederek belli bir doktrini ya da yorum çerçevesini sürdürmüş bir müellif olmamakla birlikte, mevcut tasavvufî eserlerin okunması ve belli başlı kavramların değerlendirilmesi doğrultusundaki faaliyetleriyle dolu çok yönlü bir yazı hayatına sahiptir...
Yunus Emre
Sahip olduğu tasavvufî muhayyileyi kendi dönemine yansıyan birikimden elde ettiği, ancak bunu yaparken kendi tecrübesini ve karakterini de büyük bir ustalıkla bu birikime yansıttığı anlaşılan Yunus Emre’nin tasavvufun Türkçe ifade gücü kazanmasında büyük bir yeri vardır...
Abdullah Bosnevî
Fusûs şerhiyle övgüye mazhar olan ve kendisine “Şârihu’l-Fusûs” lakabı verilen Abdullah Bosnevî, şerhin mukaddimesinde vücûd mertebeleri başta olmak üzere nübüvvet ve velâyet, ilm-i zâhir ve ilm-i bâtın, insân-ı kâmil ve hakîkat-i Muhammediyye konularına ilişkin açıklamalarda bulunur...