- A +

Suriye’nin kuzeyinde yer alan Halep, tarih boyunca önemli ana yolların kavşak noktası yer almasından dolayı büyük bir ehemmiyet sahipti. Özellikle Anadolu, Mezopotamya, Akdeniz ve İran’a giden yolların kavşak noktasında kurulmuştur. Şehir bugün Şam’dan sonra Suriye’nin ikinci büyük şehridir. Halep denizden 390 m yükseklikte olup, Suriye’nin iç yaylasının kuzeybatı ucunda ve Torosların son tâlî sırtlarından çıkan Kuveyk Nehri’nin kenarında yer almaktadır. Şehir bir ova ile çevrilidir (Sauvaget, s. 117).

Halep şehri için Hititçe’de “Halap”, Mısır dilinde “Hrb”, Akkadça’da “Halaba”, “Halman” ve “Halvan” gibi isimler geçmektedir. Ayrıca Selefkoslar döneminde şehre “Beroia” ismi verilmiştir. Şehrin ismi, ilk defa M. Ö. III. bin yıla ait çivi yazılı Akkad tabletlerinde görülmektedir. Halep isminin kaynağına dair farklı rivayetler bulunmaktadır. İlk olarak, Hz. İbrahim’in buraya yerleştikten sonra orada insanlara koyunlarından süt vermesi ve fakirlerin de “haleb” diye ondan süt istemelerinden dolayı geldiği ileri sürülür. İkinci rivayete göre, yine Hz. İbrahim’e Allah tarafından beyaz topraklara göç etmesi emredilmesi üzerine Cebrail tarafından Halep’e getirilmesinden hareketle bu isimle anılmıştır (Atmaca, s. 28).

Şehrin ilk defa M. Ö. XX. yüzyılda tarih sahnesine çıktığı görüşü bulunmaktadır. İslâmî kaynaklara göre şehirdeki ilk yerleşim Hz. Âdem’den 3989 yıl sonra gerçekleşmiştir. İslâmiyet’ten önceki dönemlerden itibaren öneme haiz bir şehir olan Halep’in dünya tarihinin en eski şehirlerinden biri olduğu kabul edilmektedir.

İslâm öncesi döneme baktığımız zaman Halep, M. Ö. XVIII. yüzyılda Yahmad Krallığı’na başkentlik yapmıştır. Daha sonra Hitit Krallığı’nın hâkimiyetine giren şehir, dönemin önemli bir eyaleti olmuştur. Hititler’den sonra Halpa Krallığı adıyla bağımsız bir Geç Hitit Devleti’nin hâkimiyetine girmiştir. M. Ö. 854-539 yılları arasında Asur İmparatorluğu idaresinde ve M. Ö. 539-333 tarihleri arasında Pers hâkimiyetinde kalmıştır. Sonrasında Büyük İskender tarafından ele geçirilen şehirde Selefkoslar’ın idaresi başlamıştır. Bu dönemde Seleukos Nikator tarafından imar edilen şehir yeniden kalkınmıştır. Ayrıca bu dönemde şehre Beroia ismi verilmiştir. Beroia, Makedonya kolonisi olup, şehrin tarihinde kesin bir dönüm noktası olmuştur. Bu koloni ile Halep şehir karakterini yeniden kazanmıştır. M. Ö. 69 - M. S. 395 yılları arasında Roma hâkimiyetinde kalan Halep’in büyümesi devam etmiştir. 395-637 yılları arasında Bizans hâkimiyetinde altında olan Halep, bu dönemde Hıristiyanlığın önemli bir merkezi olmuştur.

İslâm fetihleri öncesinde şehir, Bizans’ın idaresi altında idi. Halep, Halife Hz. Ömer döneminde İyâz b. Ganm tarafından 637 yılında fethedilmiştir. 639 yılında Muâviye b. Ebû Süfyân’ın Suriye valiliğine tayin edilmesi ile Halep de onun idaresine girmiştir. 750 yılında Emevî Devleti’nin yıkılışına kadar Emevî hâkimiyetinde kalan şehir, bu dönemde eski önemini yitirmiştir. 750 yılında Abbâsî ihtilalinin başarıya ulaşması sonucunda şehir de Abbâsîler’in hâkimiyetine girmiştir. Bu dönemde Suriye’nin genel olarak önemini kaybetmesi ile Halep şehri de gelişme gösterememiştir. 878 yılında Tolunoğulları Devleti’nin kurucusu Ahmed b. Tolun tarafından ele geçirilen Halep bir süre hâkimiyetleri altında kalmıştır. 884-903 yılları arasında Abbâsî hâkimiyeti altında kalan şehir, 903 yılında Karmatîler’in eline geçmiş ve 936 yılında İhşidîler tarafından yönetilmeye başlanmıştır. 944 yılında Hamdânî hâkimiyetine giren şehir bu tarihte onların başşehri olmuştur. Bu dönemde Bizans saldırılarına maruz kalmış ve bu nedenle ağır hasar görmüştür. Neticesinde 962 yılında Bizans tarafından ele geçirilmiştir. Bir dönem Fâtimî nüfuzu altında olan Halep, 969’da tekrar Bizans’ın eline geçmiştir. Ancak 1014 yılında tekrardan Fâtimî hâkimiyetine giren şehir on yıl boyunca onlar tarafından yönetilmiştir. 1024 yılında Mirdâsî hanedanının kurusu Salih b. Mirdâs şehirde hâkimiyet kurmuş ve burayı merkezi yapmıştır. Mirdâsîler döneminde şehirde Fâtimîler adına hutbe okutulmakla birlikte, onların zayıflaması ve Selçuklular’ın bölgeye gelmesi ile şehirde Abbâsîler ve Selçuklular adına hutbe okutulmaya başlanmıştır (1070). Selçuklu sultanı Alp Arslan döneminde şehir kuşatılmış ve kısa süre sonra Selçuklu hâkimiyetine girmiştir.

1080 yılında Mirdâsîlerin ortadan kaldırılması ile Halep de Ukaylîler’in hâkimiyetine geçmiştir. Halep 1085 yılına Türkiye Selçuklu Sultanı I. Süleyman Şâh tarafından kuşatılmış, ancak kısa süren bu kuşatma neticesiz kalmıştır. Diğer tarafından Suriye Selçuklu hükümdarı Tutuş’un da şehre göz dikmesi neticesinde Halep için I. Süleyman Şâh ve Tutuş karşı karşıya gelmişlerdir. 4 Haziran 1086’da meydana gelen savaşta I. Süleyman Şâh mağlup olmuş ve hayatını kaybetmiştir. Sonrasında 11 Temmuz 1086 tarihinde Tutuş şehri ele geçirmiştir. Fakat Büyük Selçuklu sultanı Melikşâh, 3 Aralık 1086 tarihinde şehri teslim almıştır. 1092 yılında Melikşâh’ın vefatına kadar Büyük Selçuklu Devleti tarafından atanan kişilerce yönetilen Halep 1092 yılında tekrardan Tutuş tarafından ele geçirilmiştir.

Bir süre sonra hem bölgeye gelen Haçlılar ile mücadele hem de Selçuklu melikleri arasında rekabetten dolayı şehir zor bir dönem geçirmiştir. Suriye Selçuklu Devleti’ni kuran Tutuş, oğulları arasında taksimata giderek Halep’i Rıdvan’a vermiştir. Selçuklular’dan sonra şehir, Mardin Artukluları’ndan İlgazi’nin eline geçmiştir. Bir süre sonra ise Irak Selçuklu hükümdarı Mes‘ûd, şehrin idaresi İmâdü’d-dîn Zengî’ye bırakmıştır (1129). Bu tarihten itibaren başlayan Zengî hâkimiyeti 1183 yılında kadar sürmüştür. Aynı tarihte Eyyûbîler tarafından hâkimiyet altına alınmıştır. İlk olarak Eyyûbîler’den el-Melikü’z-Zâhir Gâzî tarafından yönetilen şehir, onun döneminde oldukça parlak bir dönem yaşamıştır. Şehir başta ticari ve ilmi olmak üzere her açıdan gelişme göstermiştir. XIII. yüzyılda ortaya çıkan Moğol istilası, Halep’i de vurmuştur. 1260 yılında şehir Moğol hükümdarı Hülâgü tarafından ele geçirilmiş ve bununla da yetinmeyen Moğollar şehri yakıp yıkmışlardır. Fakat kısa süre sonra Memlükkler ile Moğollar arasında cereyan eden Ayn-i Câlût Savaşı (3 Eylül 1260) neticesinde şehir Memlükk hâkimiyetine girmiştir. 1400 yılında Timur şehre girmiş, bütün şehri yakıp yıkmış ve yağmalatmıştır. Daha sonra tekrar Memlükk hâkimiyetine giren şehir, uzunca bir dönem Memlükkler tarafından yönetilmiştir. Nihayetinde Mercidâbık Savaşı’ndan sonra 28 Ağustos 1516 tarihinde Osmanlılar tarafından ele geçirilmiştir. Halep, Osmanlı döneminde tarihinin en parlak dönemini yaşamıştır. 1832 yılında Mısırlı İbrahim Paşa, şehri işgal etmiş ve sekiz yıl boyunca Mehmed Ali Paşa tarafından yönetilmiştir.

I. Dünya Savaşı öncesinde Halep, İstanbul ve Kahire’nin ardından Osmanlı Devleti’nin üçüncü büyük şehriydi. Savaşın sonlarına doğru Osmanlı ordusunun geri çekilmesi ile şehir önce Araplar, daha sonra da İngilizler tarafından işgal edilmiştir (27 Ekim 1918). Bu şekilde Halep’teki dört asırlık Osmanlı idaresi sona ermiş ve Faysal el-Hâşimî idaresindeki krallığın hâkimiyetine girmiştir. Ancak bağımsız bir devlet kurulmamıştır. Zira Fransızlar Sykes-Picout ve Manda anlaşmasına dayanarak Şam ve Halep’i işgal etmişlerdir. Önce Halep özerk bir bölge ilan edilmiş, 1922 yılının sonlarında ise Şam, Dürzî ve Alevî özerk bölgeleri ile birleştirilerek federal bir devlet kurulmuştur. Bu federal devletin merkezi Halep iken, devletin yapısı üniter olarak değiştirilmiş ve merkez de Şam’a kaydırılmıştır (1924). II. Dünya Savaşı sonrasında ise, Fransız işgalinden tamamen kurtulmuştur (15 Nisan 1946) (Harîtânî, 1997, s. 247-248). Bugün Suriye Arap Cumhuriyeti’ne bağlı olan Halep, 1883’ten bugüne kadar artan nüfusa sahiptir. 2007 yılı sayımına göre, şehrin toplam nüfusu yaklaşık olarak 4.400.000’dir.

Halep’te Hamdânîler’den Seyfüddevle zamanında ilmî ve edebî bir canlılık yaşanmıştır. İlmi ve kültürel faaliyetler Moğol istilasına kadar artarak devam etmiş, Moğolların vurduğu ağır darbe şehirdeki ilmi ve kültürel faaliyetleri de olumsuz etkilemiştir.

Halep’te ilk olarak, Mardin Artukluları hükümdarı İlgazi’nin emri ile Selçuklu Emîr Bedrüddevle tarafından Züccâciyye Medresesi kurulmuştur. Zengîler döneminde Nûreddin Mahmûd, özellikle Bâtinîlere karşı Ehl-i Sünnet düşüncesini yaymak ve siyasi birliği oluşturmak amacı ile medreseler kurmuştur. Bu dönemde Halep’de yedi medrese, Eyyûbîler döneminde ise on beş medrese bulunmaktaydı. Memlükkler döneminde şehirde birçok medresenin faal olduğu görülmektedir. Bu dönemde umumî medreselerin yanı sıra ihtisas medreseleri ve bîmâristanlar da bulunmaktadır. Halep’in umumî medreseleri arasında Züccâciyye, Şuaybiyye, Halâviyye, Nûriyye, Esediyye, Mukaddemiyye, Asrûniyye, Câveliyye, Şâzbahtiyye, Haddâdiyye, Cürdîkiyye, Beni’l-Acemî, Sâhibiyye, Zâhiriyye, Seyfiyye, Hüsâmiyye, Atabekiyye, Atabekiyye (2), Sultâniyye, Revâhiyye, Tumâniyye, Dükâkiyye, Firdevs, Haşşâbiyye, Cemâliyye, Buldûkiyye, Esediyye (Kale’deki), Şerefiyye, Bedriyye, Kaymeriyye, Kılıciyye, Zeydiyye, Nâsıriyye, Salâhiyye, Keltâviyye ve Seffâhiyye medreseleri yer almaktadır. Şehirde ihtisas medreseleri bulunmaktaydı ve bunlar arasında dârü’l-kur’ânlar ve dârü’l-hadîsler yer almaktaydı. Memlükkler döneminde Bahâiyye, Sehlûliyye ve Nâsıriyye gibi dârü’l-hadîslerde faal olarak eğitim-öğretim yapılmaktaydı. Memlükk döneminde tıp eğitimi ve öğretimi için Bîmâristânü’l-‘Atîk, Bîmâristânü’l-Nûrî ve Bîmâristânü’l-Argûnî el-Kâmilî isimli kurumlar faaliyet göstermekteydi (Atmaca, s. 122-186).

Halep şehrinde doğan, sonrasında buraya gelip yerleşen birçok âlim, edip ve şair bulunmaktadır: Tıp âlimi Halîfe b. Ebü’l-Mehâsin; mutasavvıf Şehâbü’d-dîn Sühreverd ile mutasavvıf İmâdüddîn en-Nesîmî, Ebû Tay el-Halebî, Râgıb et-Tabbâh; kıraat âlimleri Ahmed el-Hâbûrî, Muhammed et-Tâzefî, Şeyh Alemüddîn Talha; müfessirler Semîn el-Halebî, İbn Hilâl; muhaddisler Ebü’l-Vefâ Sıbt İbnü’l-Acemî, Ebû Zer Sıbt İbnü’l-Acemî, Kutbüddîn el-Halebî, Hâdırî, Ebü’s-Senâ Mahmûd b. Selmân, İbnü’n-Nakîb; fakihler İbnü’ş-Şıhne Ebü’l-Velîd, İbnü’ş-Şıhne Ebü’l-Fazl, İbnü’l-Adûn, İbn Emîri Hâc, İbnü’l-Verdî; tarihçiler İbnü’l-Adîm, İzzüddîn İbn Şeddâd, İbn Hallikân, İbn Habîb el-Halebî; dil ve edebiyat âlimleri İbnü’n-Nehhâs el-Halebî, Ahmed b. Ömer, Emînüddîn Abdülmuhsin b. Hammud; şair İbn Sadaka el-Halebî, İbn Câbir; tıp ve riyâzî ilimler Reşîdüddîn İbn Ebî Useybia, Eminüddîn el-Ebherî, İbn Şems, Ahmed b. Yûsuf, Muhammed b. Ahmed el-Huveyyî. Matematik, tıp, astronomi, edebiyat, gramer konularında eserler veren Necmüddîn el-Lebbûdî, Halep’in önemli âlimlerinden biridir.

  • Ali Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1983.
  • Bruce Masters, “Halep, Osmanlılar Dönemi”, DİA, c. 15 (1997), s. 244-247.
  • Emin Kırkıl, “Selçuklu Döneminde Halep”, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Fırat Üniversitesi, Elazığ 1999.
  • Esra Atmaca, Halep’te İlmî Hayat: Memlükkler Döneminde (1250-1517), Ensar Neşriyat, İstanbul 2016.
  • İbn el-Adim, “Artukluların Haleb’teki Hâkimiyeti”, çev. Aydın Usta, Tarih İncelemeleri Dergisi, sy. 23/2 (2008), s. 227-260.
  • İbrahim Duman, “Halep Selçuklu Meliki Rıdvân b. Tutuş Devrinde Halep ve Çevresinin Sosyo-Ekonomik Durumu Hakkında Bir Araştırma (1095-1113)”, The Journal of Academic Social Science Studies, sy. 37/1 (2015), s. 491-509.
  • İbrahim Duman, “Haleb Selçuklu Meliki Rıdvan bin Tutuş (488-507/1095-1113)”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli Üniversitesi, Kocaeli 2014.
  • J. Sauvaget, “Haleb”, MEB İslam Ansiklopedisi, c. 5/1 (1977), s. 117-122.
  • Mahmûd Harîtânî, “Halep. Son Dönem”, DİA, c. 15 (1997), s. 247-248.
  • Ramazan Şeşen, Salâhaddin Eyyûbi ve Devri, İSAR Yayınları, İstanbul 2000.
  • Ramazan Şeşen, Salahaddin’den Baybars’a Eyyubiler-Memluklar (1193-1260), İSAR Yayınları, İstanbul 2007.
  • Tâlib Yâzîcî, “Halep”, DİA, c. 15 (1997), s. 239-244.