İmam Mâtürîdî
(ö. 332/944)
Mâtürîdiyye mezhebinin kendisine nisbet edildiği kelâmcı, müfessir ve fakih
Hayatı
Yaklaşık 238/852 yılında Semerkant’ın Mâtürîd köyünde doğdu. Babasının adının Muhammed ve dedesinin adının Mahmud olduğu dışında nesebiyle alakalı bilgi bulunmamaktadır. Bununla birlikte Matürîdî’nin kızının torunları olan iki kişiye kaynaklarda yer verilir. Bunlardan biri Şeyh Kadı İmam Hasan el-Mâtürîdî (ö. 450/1058 civarı), diğeri ise Kadı Ebû’l-Hasen Ali b. Hasen el-Mâtürîdî’dir(ö. 511/1117). Künyesinin Ebû Mansur oluşu, onun Mansur adında bir oğlu olması gerektiğini akla getirse de, kaynaklarda böyle bir bilgiye rastlanmamasından, onun Mansur adını vereceği bir oğlu olması ümidiyle bu künyeyi aldığı anlaşılmaktadır. Nitekim bizzat kendisi Tevîlâtu’l-Kur’ân adlı eserinde bunu ifade eder. Zebîdî ve Sem’ânî gibi alimler onun Arap asıllı olduğunu söylemekteyse de ilk kaynaklarda bu hususta bir bilgi bulunmaması ve eserlerinin dil ve üslubu incelendiğinde ibârelerin zorluğu ve Türkçe cümle yapısına yakın olması nedeniyle Türk olduğu kabul edilir. Başta Ebû Nasr el-İyâzî (ö. 260/874) olmak üzere, Ebû Bekir el-Cüzcânî (ö. III./IX. asrın ikinci yarısı), Muhammed b. Mukâtil er-Râzî (ö. 248/862), Nusayr b. Yahya el-Belhî (ö. 268/881) Ebu Bekir Muhammed b. Ahmed b. Recâ el-Cüzcânî (ö. 285/898) gibi alimlere talebe oldu. Eğitimini Ebu Nasr el-İyâzî’de tamamladı. Kaynaklarda, ilim seyahatleri, hac yolculukları ve aldığı görevlerle ilgili bilgi bulunmamaktadır. Bununla birlikte kendi döneminin zalim hükümdarı hakkında adil nitelemesinde bulunanın kafir olacağını söylemesi ve zalim devlet yöneticileriyle ilişki içerisinde olması nedeniyle Ebu’l-Kâsım el-Ka’bî’yi eleştirmesinden, onun döneminin siyasî idaresiyle ilişkilerinin iyi olmadığı anlaşılır. Yaklaşık 100 senelik bir ömür süren Mâtürîdî yaygın kabule göre 333/944 tarihinde vefat etti.
Öğretisi
İmam Matürîdî ortaya koyduğu düşüncelerle Ehl-i Sünnet kelâmını teşkil eden iki damardan biri konumunda olan Mâtürîdiyye’nin kendisine nispet edildiği kişi oldu. Kitâbu’t-Tevhîd ve Te’vîlâtü’l-Kur’ân adlı eserleriyle İslâm akaidinin özünü teşkil eden tevhidi savundu. Bu bağlamda o Mu’tezilî, Kerrâmî, Rafızî ve Haricî gruplar başta olmak üzere muhtelif kesimleri eleştirilerine hedef aldı. Fikirlerinde akıl-nakil uyum ve dengesini muhafaza etti.
Kitâbu’-t-Tevhîd adlı kelâm eserini, daha sonra telif edilecek olan sünnî kelâm eserlerine şematiğini verecek şekilde ilâhiyât-nübüvvet-me’âd ana konuları üzerine binâ etti. Bu eseriyle naklin yanında aklın önemini muhafaza eden sistematik kelâmî düşüncenin ilk örneklerinden birini verdi. Te’vîlâtü’l-Kur’ân adlı eseriyle dirayet tefsirinin ilk örneğini verdiği kabul edilir. Tefsir ile tevil ayrımı yaptı ve eserini buna göre inşa etti. Buna bağlı olarak, kendisine kadarki dönemde rivayet ağırlıklı tefsirlerin aksine o, rivayetleri ihmal etmemekle birlikte dirayeti öne çıkardı.
Kelâm ve tefsir alanlarında olduğu gibi fıkıh alanında da etkili bir konum edindi. Fıkıh alanındaki görüşleri Semerkant çevresinde etkili oldu ve Semerkant fıkıh okulunun öncüsü olarak kabul edildi. Kendisinden sonra öğrencileri tarafından kaleme alınan eserlerde Hanefî fıkıh usulü düşüncesinde merkezî bir konuma yerleştirildi.
Mâtürîdî’nin kelâm alanında ortaya koyduğu fikirler daha sonra Hakîm es-Semerkandî, Ebu’l-Mu’în en-Nesefî, Nureddin es-Sâbûnî tarafından geliştirilerek bir Mâtürîdî geleneği oluşturulmuştur. Bu ekol, bazen Eş’arîliğe bazen Mu’tezile’ye yakın görüşleri savunan düşünce yapısı itibariyle Eş’arîlik ile Mu’tezile arasında olmakla nitelenmiştir. Mâtürîdî, onu, Ehl-i Sünnet dairesinin içerisinde tutan fikirleriyle Eş’arîliğe yakın olurken, bazı özgün fikirleriyle de Eş’arîlikten ayrışmıştır. Eş’arîlikten ayrıştığı temel hususlar üzerinden Mâtürîdî düşüncenin özgün bazı fikirlerini takip edebiliriz. Bu hususlar şunlardır: 1-Allah Teâlâ insanlara peygamber göndermese de insanlar Allah’ın varlığını ve kemâl sıfatlarıyla vasıflandığını bulmakla sorumludur. Bu anlamda Allah’ı bilmek, Eş’arîlere göre şer’an vâcib iken, Mâtürîdîlere göre aklen vâcibtir. 2-Eş’arîlere göre Allah Teâlâ’nın kudret sıfatı vardır, bu nedenle de kadîm bir tekvin sıfatına ihtiyaç yoktur. Zira tekvin, mükevvenin kendisinden ibarettir. Mâtürîdîlere göre ise tekvin mükevvenden ayrıdır. Tekvîn sıfatı, kadîm iken mükevven hâdistir. 3-Eş’arîlere göre Allah Teâlâ’nın fiilleri hikmetlilik ya da hikmetsizlikle nitelendirilemez. Allah Teâlâ ne yaparsa hikmet odur. Mâtürîdîlere göre ise hikmet, Allah Teâlâ’nın ezelî bir sıfatıdır. Allah Teâlâ’nın hikmetine aykırı davranması düşünülemez. Ona göre, biz bir kısmını kavrayamasak da Allah Teâlâ’nın fiillerinde hikmet vardır. 4-Eş’arîlere göre “fiil” kelimesinin asıl anlamı yaratmak demek olduğundan, hakîkî anlamda fâil Allah Teâlâ’dır. İnsanın fâil oluşu mecâz anlamdadır. İnsan hakîkî anlamda sadece kâsibtir. Mâtürîdîlere göre ise insan hakîkî anlamda fâildir. Bununla birlikte bu fâillik insanı fiillerinin yaratıcısı yapmamaktadır. 5-Eş’arîlere göre insanın iradesi muhdestir, Allah Teâlâ tarafından yaratılır. Mâtürîdîlere göre ise insanın, Allah tarafından yaratılan bir küllî irâdesi vardır. İnsanın bir de cüz’î irâdesi vardır. Bu irade, insanın tikel fiillerle olan ilişkisinde ortaya çıkar ve yaratılmamıştır. 7- Eş’arîlere göre insanın güç yetirilemeyeceği şeyle sorumlu tutulması câizdir. Çünkü Allah Teâlâ kâdir-i mutlaktır. Hiçbir şeyin kudretinin dışında kalması düşünülemez. Mâtürîdîlere göre ise insanın güç yetiremeyeceği şeyden sorumlu tutulması câiz değildir. Çünkü bu, Allah Teâlâ’nın hikmeti ile örtüşmez. 8- Mâtürîdîlere göre hüsün-kubuh eşyanın kendi özünden kaynaklanır. Bu anlamda eşyanın hüsün-kubhunu akılla bilmemiz mümkündür. Eş’arîlere göre ise hüsün-kubuh ancak şer’in bildirmesiyle bilinebilir. Akıl tek başına bunları idrak edememektedir. 9-Eş’arîlere göre kadından peygamber gelmesi mümkündür. Mâtürîdîlere göre ise kadından peygamber gelebileceği fikri yanlıştır. Zira tarih boyunca kadınlardan peygamber gelmemiştir. Öte yandan Mâtürîdîlere göre kadınların yaratılış itibariyle toplum içerisinde aktif ve önde olmasının gerekmesi ve erkeğe göre yaratılış itibariyle daha zayıf olması gibi hususlar da kadından peygamber olamayacağını destekler niteliktedir.
Öne Çıkan Eserleri
- Kitâbü’t-Tevhîd (Telif) thk. Bekir Topaloğlu, Muhammed Aruçi. Beyrut: Dâru Sâdır; çev. Bekir Topaloğlu. İstanbul: İSAM Yayınları, 2015.
- Te’vîlâtü’l-Kur’ân (Telif) Ed. Bekir Topaloğlu. İstanbul: Mizan Yayınları, 2005-2010.
İsim | İmam Mâtürîdî |
Kısa Tanıtım | Mâtürîdiyye mezhebinin kendisine nisbet edildiği kelâmcı, müfessir ve fakih |
Yaşadığı Tarih | Miladi: 852 - 944 Hicri: 237 - 332 |
Doğum Yeri | Mâtürîd |
Ölüm Yeri | Semerkant |
Hocaları | Mukatil b. Süleyman Ebu Bekir Ahmed b. İshak el-Cüzcani Ebu Nasr el-İyazi |
Etkilendikleri | İbn Küllâb el-Basrî |
Etkiledikleri | Nureddin es-Sabuni Habbâzî Muslihuddin Kestelî Alâeddin es-Semerkandî Yûsuf el-Hemedânî Bâbertî Seyyid Şerîf el-Cürcânî Manastırlı İsmail Hakkı Seyyid Bey Ebü’l-Muîn en-Nesefî Ebü’l-Yüsr el-Pezdevî |
Ekolleri | Kelam Tasavvuf Mâtürîdîlik |
- İmam Matüridi. Kitabü’t-Tevhid.
- İmam Matüridi. Te’vîlâtü’l-Kur’ân.
- Şükrü Özen, Bekir Topaloğlu. “Mâtürîdî”. DİA. c. XXVIII. İstanbul: TDV: 146-65.
- Şükrü Özen. "Ebû Mansur el-Mâtürîdî’nin Fıkıh Usulünün Yeniden İnşası". Basılmamış doçentlik tezi.
- Sönmez Kutlu. İmam Maturidi ve Maturidilik: Tarihî Arka Plan, Hayatı, Eserleri, Fikirleri ve Maturidilik Mezhebi. Yay. Haz. Sönmez Kutlu. Ankara: Avrasya Yayın Reklam Matbaası, 2003.
- Ahmet Ak. Büyük Türk Âlimi Mâtürîdî ve Mâtürîdîlik. İstanbul: Bayrak Matbaası, 2008.
- Şaban Ali Düzgün. Mâtürîdî’nin Düşünce Dünyası. Ed. Şaban Ali Düzgün. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2011.