- A +

Eserin Adı

Uluğ Bey Medresesi

Yeri

Registan Meydanı, Semerkand, Özbekistan

Yapım Yılı

1417-1420

Mimar

Medresenin mimarının ismi bilinmese de kuruluşu sırasında mimar ve nakkâşlar grubunun “mühendisler sultanı” Gıyâseddin Cemşid el-Kâşî’nin idaresi altında çalıştıkları söylenebilir.

Peryod/Hânedan

Timurlular

Yönetici

Mirza Muhammed Tarık b. Şahruh (Uluğ Bey- ö.1449)


Timur İmparatorluğu’nun 4. varisi olan Uluğ Bey, Timur’un oğlu Şahruh’un oğludur. Bir saldırı sonrası babası tarafından 1409’da tekrar geri kazanılan Semerkand’ın yönetimi kendisine bırakılmıştır. Bu tarihten sonra Uluğ Bey hem Kadızâde Rûmî’den ders alarak öğrenimini devam ettirmiş ve hem de hükümdarlık yapmıştır. Çeşitli şehirlerde başlattığı medrese yapılarının yanı sıra Semerkand’da da Uluğ Bey Medresesi ve Külleyisi’ni inşa ettirmiştir. XVII. yüzyılın başlarında külliye içerisinde bulunan, hankâh (tekke), hamam ve kervansaray harabeye dönüşmüştür. Bu binaların yapısına dair herhangi bir bilgi günümüze ulaşmamıştır. 1417-1420 yıllarında inşa edilen medresenin mimarı bilinmemektedir. Medrese, Uluğ Bey öncülüğünde Kadızâde-i Rûmî ve Gıyâseddin Cemşid el-Kâşî’nin katılımlarıyla yaptırılmıştır. Valihocayev’in görüşüne göre medrese, Gıyâseddin Cemşid el-Kâşî idaresinde inşa edilmiştir. Bugün de varlığını devam ettiren Registan Meydanı’nın oluşmasını sağlayan ilk yapıdır. Medrese, o devirde harabe olmuş külliyenin devamı olan hankâh, hamam ve kervansaray yapılarının yerine, 1636 -1660 yıllarında inşa edilen Şirdar ve Tillâkârî medrese yapılarına ilham olmuştur. Medrese, nakkâşlık, hattatlık, ahşap ve taş sanatkârlığını üst düzey örneklerinden biridir. Registan Meydanı’nın doğu kısmında bulunan medresenin alanı 56x81 metre ebadında olup, tipik dört eyvanlı medrese planına sahiptir.

Çeşitli kaynaklarda Uluğ Bey’in medreseye çok sayıda mal, mülk, yer ve köy vakfettiğini zikretseler de vakıfname günümüze kadar ulaşmamıştır.

Cephe Özellikleri

Yaklaşık olarak 20x25 metre olan taçkapısı doğuya bakar. Ön cephenin kuzey ve güney köşelerinden üç katlı birer minare yükselmektedir. Minare yanlarında ise yine birer kubbe görünmektedir. Yapının batı tarafında ise tekraren iki minare ve iki kubbe mevcuttur. Günümüzde medresenin ön iki minaresi ve batı tarafında bulunan bir minarenin yarısı mevcuttur. Kubbeler ise günümüze kadar özgün varlığını sürdürememiştir. Sivri kemerli taçkapının nakışları, yıldız ve gök tasvirli çinilerle süslenmiştir. Taçkapı iki taraftan tuğla payandalarla geniş bir eyvan şeklinde tasarlanmıştır. Taçkapının giriş kapısı ise ahşap oymacılığı sanatıyla süslenmiştir.

İç Mekan

Taçkapı geçilerek avluya ulaşılabilirken aynı zamanda taçkapının oluşturduğu eyvanın kenarlarından birer koridorla da avluya ulaşılabilir. Medresenin ön-doğu cephesine bakan kuzey ve güney köşelerinde bir kenarı yaklaşık olarak 30 metre uzunluğa sahip kare planlı üzeri kubbe ile örtülü iki dershâne bulunmaktadır. Benzer dershâne mekânı batı cephesinde de mevcut olup, batı cephesinde ayrıca bir mescit de inşa edilmiştir. Doğu cephesindeki dershâneler taçkapıdan ayrı olarak meydanla bağlantılıdırlar. Batı eyvanının arkasındaki mescit uzun dikdörtgen bir mekana sahiptir. Mescit yine aynı cephede bulunan dershânelerle doğrudan bağlantılıdır. İki katlı medresenin toplamda elli beş hücresi bulunmaktadır. Her hücre iki katlıdır. Bu katlardan birincisi sohbet ve mütaala yeri olarak ikincisi ise yatakhâne olarak planlanmıştır. Her hücre iki kişilik olarak tasarlanmıştır. Uluğ Bey Medrese’sini diğer medreselerden ayıran en büyük özellik rasathânesini kendi içinde barındırmasıdır. Uluğ Bey’in bu sebeple medrese duvarlarını yeryüzü haritası ve yedi iklim resmini tasvir ettirdiği, XVII. yüzyılda yaşayan şair ve edebiyatçı olan Mevlânâ el-Mutrıbî es-Semerkandî tarafından zikredilmektedir. Fîrûze ve lâcivert çinilerin yoğun işlendiği medrese duvarları, mermer malzemelerle de desteklenmiştir.

Yenileme Süreci

Medresenin çeşitli zamanlarda gördüğü hasarlar ve restorasyonlar Mutrıbî’nin rivayet ettiği tasvirlerin ortadan kalkmasına neden olmuştur. Zamanla değişen medrese, XVIII. yüzyılda hububat deposu olarak kullanılmıştır. Yapı daha sonra tekrar kendi işlevini geri kazanmıştır. Kubbeleri, ikinci kat hücreleri ve minareleri harap olmaya yüz tutmuş medresenin, ön cephesinin kuzey kısmında bulunan minaresi yıkılmak üzereyken 1918-1932 yıllarında mühendis Mayer ve usta Abdulkâdir tekrar onarma vazifesini edinmişlerdir. Aynı cephenin güney minaresi ise Gendel’in projesine uyularak restore edilmiştir.

1930 ve 1950 yıllarında medrese çeşitli restorasyon çalışmaları geçirmiştir. Uluğ Bey’in doğumunun 600. yılında yapılan bir çalışma ile ikinci kat hücreleri tekrar onarılmış olup ardından büyük bir restorasyona başlanılmıştır.

  • R. Pinder Wilson, “Timurid Architecture”, The Cambridge History of Iran, ed. Peter Jackson, Cambridge University Press, Cambridge 2006.
  • Baturhan Valihocayev, Uluğ Bey Devri Medreseleri, İsar Yayınları, İstanbul 2004.
  • A. Engin Beksaç, “Uluğ Bey Medresesi”, DİA, c. 42 (2012), s. 129-130.
  • Gözde Ramazanoğlu, Orta Asya’da Türk Mimarisi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1999.
  • Suut Kemal Yetkin, Türk Mimarisi, Bilgi Yayınevi, Ankara 1970.
  • Lütfi Göker, Uluğ Bey (Rasathânesi ve Medresesi), MEB Yayınları, İstanbul 1995.

 

Atıf Bilgisi

Uluğ Bey Medresesi. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/ulug-bey-medresesi/3470