- A +

Bugün Kahire sınırları içerisinde bulunan İbn-i Tolun Camii, miladî 876 yılında, Mısır valisi Ahmed b. Tolun tarafından, Fustat’ın kuzeydoğusunda el-Kataî denen bölgede yaptırılmıştır. Yapıda yer alan vakfiye metninin yazılı olduğu kitabede ise, düz kûfî hatla yapının tamamlanma tarihi 265/879 olarak verilmektedir (Abouseif, 1999, s. 416). 

 Buhara asıllı bir Türk olan Ahmed b. Tolun, Abbâsî Halifesi Müstaîn-Billâh zamanında Sâmerrâ şehrinde orduda görev yapmış, zaman içerisinde yükselerek Mısır’a vali olarak atanmıştır. Abbâsîlerin zayıflamasından istifade eden Ahmed b. Tolun, Fırat nehrinin batısında kalan Filistin ve Şam topraklarını hâkimiyeti altına almış, sikkeleri, üzerine Abbâsî Halifesi ile birlikte kendi adını da ekleterek bastırmış ve İbn-i Tolun Camii’ni inşa ettirmiştir. Abbâsîler ile arasının bozulmasından sonra hâkimiyeti altında bulunan topraklarda Abbâsî Halifesi’ne ismen bağlı müstakil bir devlet kurmuştur (Özkuyumcu, 2012, s. 234).

İbn-i Tolun Camii, bânisi Ahmed b. Tolun’un askeri geçmişinden ötürü Mısır’daki yapılardan farklı olup, daha çok Sâmerrâ ile yakından ilişkilidir. Bunun en bariz emareleri, yapının planimetrik şemasının Sâmerrâ kökenli olup, Mısır gibi bir taş malzemenin ve buna dayalı yapım tekniğinin bulunduğu bir yerde, caminin tuğlayla ve bu malzemenin gerektirdiği yapım tekniği ile inşa edilmiş olmasıdır (Yetkin, 1959, s. 87-88). Kapladığı alan ile yine Sâmerrâ Câmiu’l-Kebîri ile benzerlik gösteren İbn-i Tolun Camii, Mısır’daki İslâm dünyasına ait ilk anıtsal yapılardan biri olma özelliğini gösterir. Cami, Fâtimîler ve Memlükler döneminde önemli tamiratlar geçirmiş ve camiye bu dönemlerde birtakım eklemeler yapılmıştır.

Cami, yaklaşık 162 x 162 metre ebatlarında kare formunda bir dış avlu (ziyade) ile çevrili olup, caminin kıble duvarı ile dış avlunun kıbleye bakan duvarı orta eksenden bitişiktir. Dış avlu ile bitişik harim kısmı, yaklaşık 120 metre genişliğinde olup, dış avlu duvarlarıyla arasında yaklaşık 20’şer metre boşluk bulunmaktadır. Yapının kıble duvarının ortasından dışarı taşan bir mihrap mevcut olup, üstüne Memlük sultanı Lâçin zamanında (1296-97) ahşap bir kubbe eklenmiştir. Bu ana mihrap dışında, ikisi daha kıble duvarında bulunan toplam beş adet mihrap bulunmaktadır. Caminin dış çeperini oluşturan, kuzey yönündeki duvarda yedi adet, doğuda ve batıda bulunan duvarlarda altışar adet ve kıble yönündeki duvarda da bir adet olmak üzere toplamda yirmi adet kapı, caminin dış avlusunu şehre bağlamaktadır. 

Caminin minaresi yapının dış avlusunun kuzey tarafında, mihrap hizasının sol tarafında konumlanıp, taş malzeme ile inşa edilmiştir. Geniş kare kaide üzerinde yükselen minare yaklaşık 40 metre yükseklikte olup, Sâmerrâ’da bulunan Malviya ile benzerlik taşımaktadır. Minarenin başta tuğla ile yapılmış olduğu, Memlük sultanı Lâçin tarafından taş ile yeniden inşa ettirildiği düşünülmektedir (Abouseif, 1999, s. 418). Ancak X. yüzyıl tarihçilerinden Mukaddesî caminin minaresinin taştan olduğunu ve minarenin küçük bir yapı olduğunu söyler (Mukaddesî, 2008, s. 212). İlk yapımının Malviya’nın ziggurat formuna daha çok benzediği tahmin edilse de, Memlükler döneminde yapılan değişikliklerle, Kuzey Afrika’daki minarelerin çıkış noktası olan deniz fenerlerine ait referanslar taşıdığı gözükmektedir. Dıştan dolanılarak çıkılan minarenin üst kısmı, Memlükler zamanında yapılan “mehbâre” (buhurdan) denilen türde silindirik gövdeli ve dilimli kubbecikle örtülüdür. Minare camiden müstakil bir yapı olmayıp, iç avlunun kuzey tarafındaki revakların damına açılan bir köprü ile camiye bağlanmıştır.

Caminin iç avlusuna ve harim kısmına açılan kuzeyde beş, doğuda ve batıda yedişer adet olmak üzere, toplamda 19 adet kapı bulunmaktadır. Üç tarafı çifte revaklarla çevrili avlu ve harim kısmı 140 x 122 metrelik bir yer kaplarken, iç avlu yaklaşık 92 x 92 m. ebatlarında kare bir alan teşkil eder. Yine Mukaddesî, avlunun ortasında Zemzem kubbesine benzetilerek inşa edilmiş bir kubbe olduğunu ve kubbenin içinde su içmeye mahsus bir korna yeri bulunduğunu ifade etmekle birlikte, caminin giriş kısmında ve çevresinde bir su kanalının mevcut olduğunu da bildirir. Ancak bugün avlunun ortasında bulunan kubbeli şadırvan yapısı bu zamandan kalma olmayıp, Memlükler zamanında inşa olunmuştur (Abouseif, 1999, s. 417). İç avlunun zemini dış avlu gibi, çakıl taşlarıyla kaplı olup, üzerinde mermer kaplı yürüme yolları mevcut iken, yakın zamanda iç avlunun tamamı mermer ile kaplanmıştır. 

Cami duvarının üst kısmında sivri kemerli pencereler mevcut olup, dış duvarlardaki pencerelerin arasında tezyin edilmiş sağır nişler bulunmaktadır. Cami ve dış avlu duvarlarının üstünde, farklı şekillerde birbirine geçmeli bir mazgal dizisi ve bu mazgal dizisini köşelerde tutan dikmeler bulunup, ayrıca korkuluk görevi de görmektedir. İç avlunun revaklarını örten çatıyı taşıyan tuğladan yapılmış kemerler sivri ve hafifçe taşkın olup, köşelerinde tuğladan birer gömme ince sütun bulunan, 2.46 m. genişliğinde ve 1.27 m. derinliğindeki ayaklara dayanmaktadır. Ahşap kirişler yardımıyla çatıyı tutan taşıyıcı sistemin ağırlığını azaltmak ve ışıklandırmayı sağlamak için ayakların yukarısında, kemerlerin arasındaki köşeliklerde pencereler açılmıştır. Taşıyıcı sistemdeki elemanlar, ayrıca bir tezyin unsuru olarak kullanılmakla birlikte, kemerlerin ön ve yan yüzleri çeşitli kompozisyonlarda oyulmuş alçı süslemelerle zenginleştirilmiştir.

Yapının harim kısmı da aynı revaklardaki gibi, çatıyı taşıyan ahşap kirişlerle birlikte pişmiş tuğladan sivri tepeli ve hafifçe taşkın kemerlerin üzerine oturtulduğu ayaklara sahip olup, bunların sayıları revaklar da dâhil toplam 148’i bulur. Harim kısmı kıble duvarına paralel uzanan beş bölmeden (sahın) meydana gelir. Buradaki kemerlerde de ışıklandırma ve ağırlığı azaltma amaçlı pencereler açılmış, avludaki kemerlerde bulunan tezyinat aynen uygulanmıştır. Bunun haricinde caminin ahşap tavanında kufi hat ile yazılmış ayetler bir tezyinat unsuru olarak kullanılmıştır.

Caminin kıble duvarındaki dışarıya doğru taşan ana mihrap, Ahmed b. Tolun zamanında yapılmış olup, diğerlerinden daha ehemmiyetli bir durumda bulunmaktadır. Bu mihrabın sağında ve solunda Bizans başlıklı iki sütun mevcut olup, diğer yapılardan devşirildiği düşünülmektedir. Sivri kemerli, yarım daireli mihrap hücresinde, mermer kaplamalar ve cam mozaikler haricinde geri kalan tüm tezyinat ilk döneme aittir ve bu orijinal kısmı ağırlıklı olarak alçı silmeler oluşturur. Mihrabın tezyinatı Memlük sultanı Lâçin zamanında yenilenmiş, mermer kaplamalar ve cam mozaikler de bu yenilenme esnasında eklenmiş, bir de en üst kısma boyalı ahşaptan bir levha eklenmiştir. Diğer mihraplar ise Fâtimîler ve Memlükler döneminde yapılmıştır. Caminin, geometrik ve bitki desenli süslemeleri olan ahşap bir minberi mevcut olup, yine Memlükler döneminde yenilenmiştir.

XII. yüzyıl seyyahlarından İbn Cübeyr, şahsî düşünceleri hariç bu cami hakkında pek bilgi vermemekle beraber, dönemin hükümdarı tarafından caminin, Mağripli gurbetçilerin kalabilecekleri bir sığınma evi haline getirildiğini, bu gurbetçilere erzak yardımı yapıldığını ve herhangi birinin bu gurbetçiler üzerinde tahakküm kurmaması için caminin yönetiminin bu gurbetçilere devrettiğini nakletmektedir. Bugün ibadete açık olan İbn-i Tolun Camii, turistlerin uğrak yerlerinden biri konumundadır (İbn Cübeyr, 2008, s. 28).

  • N. Özkuyumcu, “Tolunoğulları”, DİA, c. 41 (2012), s. 233-236.
  • Doris Behrens Abouseif, “İbn Tolun Camii”, DİA, c. 20 (1999), s. 416-418.
  • H. Stierlin, İmanın ve İktidarı Hizmetinde, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2008.
  • İbn Cübeyr, Endülüsten Kutsal Topraklara, çev. İsmail Güler, Selenge Yayınları, İstanbul 2008.
  • İstahrî, Ülkelerin Yolları (Mesâliku’l-Memâlik), çev. Murat Ağarı, Ayışığı Kitapları, İstanbul 2015.
  • Mukaddesî, İslâm Coğrafyası (Ahsenü’t-Takâsim), çev. D. Ahsen Batur, Selenge Yayınları, İstanbul 2008.
  • S.K. Yetkin, İslâm Mimarisi, Doğuş Ltd. Şirketi Matbaası, Ankara 1959.

Atıf Bilgisi

Tolunoğlu Camii. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/tolunoglu-camii/3486