Sidi Ukba Câmii/Kayravan Câmiu’l-Kebîri

(221/836)
- A +

Sidi Ukba Câmi ilk kez, zamanında İfrîkiyye olarak bilinen bölgede kurulan Kayravan şehriyle birlikte inşa olunan, hem şehri tanımlayan hem de şehrin bir parçası olan bir mimari eserdir. Hz. Osman’ın hilafetinde fethedilen İfrîkiyye bölgesi, Muaviye’nin hilafeti zamanında Ukbe bin Nâfi el-Kureyşi tarafından tekrar ele geçirilmiş, bölgeyi hâkimiyeti güçlendirmek için yine aynı kişi tarafından “ordu, ordugâh, karargâh” anlamlarına gelen ve merkez haline getirilen Kayravan şehri kurulmuştur. Kaynaklarda şehrin kurulduğu alanın evvelinden, ılgın ağacı ve meşeliklerle kaplı, çeşitli yırtıcı ve zehirli hayvanların mekân tuttuğu bir yer olduğu geçmekle birlikte, şehir bölgenin en önemli merkezi haline getirilmiştir. Bölgenin İslâmlaşma süreci adına Kureyş, Mudar, Rabi’a, Kahtan gibi Arap kabilelerinden bir kısım insanlar buraya yerleştirilmiş, şehrin orta yerine Sidi Ukba Câmii’nin ilk hali inşa edilmiştir. Şehrin genelini tuğla ve balçıktan müteşekkil yapılar oluşturmakla birlikte, kurulduğunda dönemi için bölgenin en zengin, en büyük ve metropol sayılabilecek kenti olmuştur. Sonraki yıllarda gücünü bir miktar kaybetse de, bölge için önemini muhafaza etmiştir. 

 Erken dönem tarihçilerinden Belâzûrî, caminin yerinin Ukbe b. Nâfi el-Kureyşî’nin gördüğü bir rüya üzerine tayin edildiğini, önce minarenin yapıldığını, ardından da caminin geri kalanının inşa edildiğini belirtir. Lakin caminin minaresi 724’te başlayan yeniden inşaata ait olmakla birlikte, haberin sıhhati tartışmalıdır. İlerleyen yıllarda pek çok kez yenilenen, hatta yıkılıp tekrar yapılan caminin Ukbe b. Nâfi el-Kureyşî tarafından yaptırılan mihrabına dokunulmamış, bölgedeki kıble tayini uzun süre bu mihrap baz alınarak belirlenmiştir.

 670 yılından sonra inşa edilen cami, bölgedeki iktidar mücadelelerinde ciddi tahribat görmüş, 703 yılında Hasan b. Numan tarafından yeniden inşa edilmek zorunda kalmıştır. 724 yılında yapı kuzey tarafında doğru genişletilmiş, 774 yılında Abbâsî yöneticisi Yezid b. Hatim, mihrap haricinde camiyi yıktırmış ve tekrar inşa ettirmiştir. Aglebîler zamanında I. Ziyadetullah da, camiyi mihrapla beraber yıktırıp, 836 yılında tekrar inşa ettirmiştir. Caminin günümüze ulaşan şekli bu dönemdeki inşa faaliyetiyle gerçekleşmiş, 862 yılında tekrar genişletilmiştir. Muvahhidler, Hafsiler ve Osmanlılar döneminde çok defa bakımı ve tadilatı yapılan Sidi Ukba Câmii/Kayravan Câmiu’l-Kebîri 1967 ile 1972 yılları arasında geniş çaplı bir restorasyon geçirmiştir.

 126x77 m. ebatlarında olan, taş, tuğla, ahşap ve mermerden müteşekkil caminin güneyden kuzeye doğru daralan duvarları yamuk bir dörtgen şekli oluşturmaktadır. Dış çeperi yüksek duvarlarla ve çeşitli boyutlardaki payandalarla müstahkem bir görünüm veren camiye, yan cephelerde bulunan 8 farklı kapıdan girilmektedir. Caminin avlusu yaklaşık 67x56 m. ebatlarında dikdörtgen şeklinde olup, dört bir tarafı çifte revaklarla çevrilmiştir. Yapının kare formundaki kalın gövdeli minaresi, caminin avlusunun kuzey-batı kısmına düşen revakların ortasında yer almaktadır. Tuğla ile inşa edilmiş, eni ve boyu yaklaşık 10’ar metre, yüksekliği ise yaklaşık 32 metre olan yedi katlı bu kule, İslâm dünyasındaki ilk minarelerden biri olup, sonradan Kuzey Afrika ve Endülüs’te yapılacak minarelerin prototipi konumuna gelecektir.  Avlunun içerisinde ise su kuyuları ve Osmanlı dönemine ait olduğu bilinen bir güneş saati mevcuttur. Avlunun güney-doğu kısmındaki revaklar ise son cemaat yerini tanımlar.

 Yaklaşık 70x46 m. ebatlarında olan caminin harim bölgesi (namaz için ayrılan kısım), son cemaat yeri ve mihrabın üzerindeki iki kubbe haricinde düz damla örtülüdür. Tavan, duvarlarda taşkın kemerlerle taşınırken, geri kalan kısımları mihraba dikey doğrultuda sekiz kemerli 17 nef ile taşınmaktadır. Son cemaat yerindeki kubbe ile aynı hizada bulunan ortadaki nef, diğerlerine nazaran daha geniş olup, sağ ve sol taraftan çifte mermer sütunlarla taşınmaktadır. Bu sütunların başlıklarının ekseriyeti İslâmiyet öncesi mevcut yapılardan alınmıştır. Mihraba kadar uzanan bu nef, kıbleye her iki taraftan da paralel uzanan bir koridor ile kesişip, cami içerisinde bir T şeklinde mekân meydana getirmektedir. Yapıdaki kubbeler her yanından üçer atnalı kemeriyle bölümlenmiş ve kare şeklindeki kasnaklar üzerine oturtulmuştur. Diğerine nazaran daha geç tarihli olan mihrap önü kubbesi, dört adet sütun üzerinde, geniş ve yüksek atnalı kemerler vasıtasıyla taşınmakta olup, bu kubbenin üzerinde 8 adet pencere ve 16 adet niş bulunmaktadır. Caminin sağır duvarları ve açıksız tavanından ötürü tek ışık alabildiği yer avlu olduğu için, güneşin aydınlatmasından maksimum bir şekilde yaralanmak amacıyla, tavan yüksekliğini arttıran ve gün ışığını kesmeyen atnalı şeklindeki kemerler kullanılmıştır. Aynı zamanda bu kemer cinsi minarede, kapı ve pencere üstlerinde de mevcuttur.

 Avluda da bulunan atnalı şeklindeki kemerler, Kuzey Afrika’da bir cami yapısında ilk kez burada kullanılmıştır. Hindistan’dan İspanya’ya kadar geniş bir coğrafyada yaygın bir kullanım alanına sahip atnalı biçimindeki kemerler, bulunduğu bölgeye göre form değiştirebilen, yapısal taşıyıcılığın ve estetiğin bütüncül olarak kullanılabildiği önemli bir mimari elemandır. Sözgelimi bu kemer çeşidi, Sidi Ukba Câmii’nde daire kavisli iken, hemen yanındaki Kahire’de bulunan Amr Camii’nde sivri veya kırıktır.

 Bölgenin merkezinde bulunmasına nazaran Sidi Ukba Câmii, Şam Emeviyye Câmi’den cephe ve tezyinat olarak farklı bir profil ortaya koyar. Gayet katı, işlenmemiş geometrik bir cepheye sahip olan caminin avlusu ve harim bölümü de tezyinat noktasında oldukça sadedir. Caminin başka yapılardan getirilen sütun başlıkları haricinde bazı kemer kısımlarında taşın üzerine kabartma olarak yapılmış, gayet naif ve ince işçilikli geometrik ve bitkisel işlemeler vardır. Bunun dışında minber, mihrap ve maksure gibi kısımlarda da bu işlemeler var olmakla beraber, farklı renklerin ve süslemelerin kullanıldığı ahşap işleri ve çini kaplamalar bulunmaktadır.

  • Belâzûrî, Fütûhu’l-Buldân, çev. Mustafa Fayda. Siyer Yayınları, İstanbul 2013.
  • Kadir Pektaş, “Sîdî Ukbe Camii”, DİA, c. 37 (2009), s.149-151.
  • Mukaddesî, İslâm Coğrafyası (Ahsenü’t-Takâsim), çev. D. Ahsen Batur, Selenge Yayınları, İstanbul 2008.
  • Ya’kûbî, Ülkeler Kitabı, çev. Murat Ağarı, Ayışığı Kitapları, İstanbul 2002.
  • İbn Havkal, 10. Asırda İslâm Coğrafyası, çev. Ramazan Şeşen, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2014.
  • Suut Kemal Yetkin, İslâm Sanatı Tarihi, Güven Basımevi, Ankara 1954.
  • Henri Stierlin, İmanın ve İktidarı Hizmetinde, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2008.

 

 


 

Atıf Bilgisi

Sidi Ukba Câmii/Kayravan Câmiu’l-Kebîri. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/sidi-ukba-camiikayravan-camiul-kebiri/3458