- A +

Romalılar tarafından “Arabia Felix” olarak isimlendirilen Yemen, Arap Yarımadası’nın bir parçası olmakla beraber, coğrafi unsurları, iklimsel özellikleri ve konumu sebebiyle ait olduğu bölgeden farklı bir profil çizmektedir. Tarih boyunca Arap Yarımadası’nın en şehirleşmiş bölgesini teşkil eden Yemen’de, Arap dilinin teşekkülü bile, geri kalan kısımlarından farklı bir seyir izlemiştir.

Yemen Cumhuriyeti’nin başkenti olan San’a ise, her zaman için bölgenin en mühim yerlerinden birisi olmuştur. Öyle ki, İslam öncesi Arap şairlerinin şiirlerinde bile övgülerle anılan bu yer, Hindistan’ı ve Afrika sahil bölgelerini, Ortadoğu’ya ve Akdeniz’e bağlayan önemli bir ticaret ve kültür merkezidir. Bugün bile bölgede, 1970’li yıllardan beri yürütülen arkeolojik kazılardan elde edilen en erken tarihli bulgular ve mimari eserler, San’a şehrindendir.

San’a şehrinin eski bölgesi, Dünya ve İslam tarihine ait pek çok önemli mimari eser barındırmasından ötürü 1986 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dâhil edilmiş, özellikle San’a Camiu’l-Kebir’i ve etrafı, eski Ğumdan Sarayı, San’a Katedrali gibi mühim eserlerin üzerinde konumlandığı için, mevcut eserler arasında ayrı bir yer teşkil etmiştir.

Bölgede varlığını bildiğimiz ilk ülke Sebe olmakla birlikte, miladi 4. asrın başından itibaren bölgeye hâkim olan Arap asıllı Himyeriler, o zaman için ismi Himyer olan San’a’da, müstahkem bir kale olan Ğumdan Sarayı’nı inşa etmişlerdir. Erken dönem İslam kaynaklarında dünyadaki en harika ve acayip eserlerinden biri olduğu belirtilen Ğumdan Sarayı’nın inşasına dair Mesudi, Zühre(Venüs) adına Dahhak tarafından yaptırıldığını ifade etmiştir. Bölgede Mecusiliğin yaygın olması ile birlikte Yahudilik de varlık kazanmış, 4.yy’da Bizans ile kurulan ilişkilerle monofizit Hristiyanlık yayılmaya başlamıştır. Son Himyeri hükümdarı Zûnüvâs’ın Yahudiliği benimsemesiyle bölgedeki Hristiyanların, özellikler Necran’daki Hristiyanların acımaz işkencelerle katledilmesinden ötürü(Ashab-ı Uhdud vakası), hem dindaşlarını korumak, hem de bölgedeki iktisadi üstünlüğü ele geçirmek için Bizans’tan yardım alan Habeşliler, miladi 525 yılında Yemen’i ele geçirmişlerdir. Bu süreçte San’a şehri ve Ğundam Sarayı gibi eserler tahrip edilmiştir.

Habeş hâkimiyeti esnasında Yemen valisi Ebrehe tarafından, Yunanca aslı “ekklessia” şeklindeki kelimenin Arapçalaşmış hali Kalis ya da Kulleys olan ve San’a Katedrali olarak geçen eser inşa edilmiştir. Yarım asır süren bölgedeki Habeş hâkimiyeti, kendilerine zulüm uygulanan Yemenli Arapların Sasanilerden yardım istemesiyle miladi 570 yılında son bulmuştur. Bu tarihten itibaren “Ebna” olarak adlandırılan Sasani askerlerinden ve Yemenli Arap kadınlardan doğan yönetici sınıf, Yemen’i yarım asır kadar yönetmiş, Hz. Peygamber’in davetiyle ebnalardan Yemen valisi olan Bâzân İslam dinini kabul etmiş, geleneksel rivayetlere göre yaklaşık 630 senesinde bugün San’a Camiu’l-Kebir’inin bulunduğu yere İslam dünyasındaki ilk mescitlerden birini yaptırmıştır.

San’a Camiu’l-Kebir'i günümüze kadar pek çok tadilat görmüş, bununla birlikte bugünkü halini Emevi Halifesi Velid bin Abdulmelik zamanında yapılan genişletmelerle kazanmıştır. 705-715 yıllarını kapsayan bu imar faaliyetlerinde Hz. Osman döneminde yıktırılan Ğumdan Sarayı ve San’a Katedrali’ne ait mimari elemanların kullanıldığı, yapılan restorasyonlar ve arkeolojik çalışmalarla tasdiklenmiştir. Yapının iç avlusu 80 x 60 m. ebadında dikdörtgen şeklinde olup, dönemin Bizans, Habeş ve Sasani üsluplarının etkilerini de barındırmaktadır. 8. yy’da Abbasiler tarafından tadilat gören mescide, 9. yy’da doğu tarafına ilk minare eklenmiştir. Batı tarafındaki ikinci minaresi ise 12. yy’da inşa edilmiş olup, Fatimi dönemi Mısır mimarisinin izlerini taşımaktadır. 9. ve 10. yy’da meydana gelen sel felaketinde ve Karmatilerin işgalinde büyük tahribata uğrayan Camiu’l-Kebir, 12.yy’da Süleyhiler tarafından büyük çaplı imar faaliyeti geçirmiş olup, batı tarafındaki minaresi bu dönemde inşa edilmiştir.

16. yy’da da tadilat gören mescidin bakımı Osmanlı döneminde de devam etmiş, çevresine bir hapishane ve askeri garnizon yaptırılmıştır. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmesiyle 2003 yılında restorasyon çalışmalarına başlanan mescitte, Hz. Ali’nin Hilafet dönemine ait olduğu zannedilen 12 adet el yazması Kur’an-ı Kerim bulunmuştur.

  • Hossein Soltanzadeh ve Mohammadreza Sadeghi Moghaddam. "Sana'a, Structure, Historical Form, Architecture and Culture". Civil Engineering and Architecture 3.3: 56-67. https://www.researchgate.net/publication/299562950, 2015.

  • "Restoration of the Great Mosque in Sana'a, Yemen". World Heritage Institute of Training and Research-Asia and Pacific (shanghai) of Unesco. Retrieved 25 December 2012.

  • Rina Talgam. The Stylistic Origins of Umayyad Sculpture and Architectural Decoration: Text. Wiesbaden: Otto Harrassowitz Verlag, 2004: 112–114.

  • Mustafa L. Bilge. “San’a”. DİA. c. 36. İstanbul: TDV, 2009: 88-90.

  • Mustafa Fayda. “Ebna”. DİA. c. 10. İstanbul: TDV, 1994: 78-79.

  • D. Ahsen Batur. İslam Coğrafyası (Ahsenü’t-Takasim). İstanbul: Selenge Yayınları, 2015: 104-105.

Atıf Bilgisi

San’a Camiu’l-Kebir. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/sana-camiul-kebir/3485