- A +

Abbasiler döneminin önemli değişikliklerinin yaşandığı Samarra şehrinin inşaatına miladi 836/ hicri 221 yılında başlanmış ve burada ikamet eden sekiz Abbasi Halifesi boyunca şehir sürekli olarak genişlemiştir. Abbasi Halifesi Mu’temid Ahmed bin Mütevekkil, merkezi tekrar Bağdat’a taşıdıktan sonra şehir eski önemini kaybetmiş, zaman içerisinde harap bir hale gelmiştir.

Bağdat’ın 100 km. kuzeyinde, Dicle nehrinin sol tarafında kurulan Samarra şehri, Halife Mu’tasım Billah tarafından, iktidarla organik bağları bulunan ve o zamana dek askeri gücü oluşturan Arap kabilelerini yönetimden uzaklaştırmak ve toplumsal sorunlardan yalıtılmış bir idari merkez oluşturmak amacıyla inşa edilmiştir. Tek bir manastır dışında çevresinde hiçbir yapı bulunmayan ve “Surra Men Rae” olarak bilinen yere kurulan Samarra şehri, Bağdat şehri gibi tek seferde inşa edilmeye çalışılmış, bundan ötürü şehrin merkezi gridal bir şekilde tasarlanmıştır. Şehri oluşturan bölgeler geniş caddeler, sokaklar ve boş alanlarla birbirinden ayrılmıştır. 20.yy’ın başlarında, Herzfeld tarafından yürütülen kazı çalışmalarında ortaya çıkarılan şehrin kalıntıları bu durumu açıkça göstermekte olup, Orta Asya Bozkırlarından ve Fergana Bölgesi’nden getirilen yaklaşık 70.000 memlük (köle asker) ile kurulan yeni ordunun, burada ikamet etmesi için, şehrin başlarda bir askeri karargâh olarak kurulmuş olma ihtimali de buna sebep olmuş olabilir.

Tüm idarî ve siyasî yapının tek bir şehre toplanmasıyla bugünkü manada bir başkent profili çizen Samarra’da ilk, saray ve köşk yapıları yapılmış, sonra devlet memurlarının, askerlerin ve halkın yaşayacağı yerler inşa edilmiştir. Akabinde şehrin ilk cuma camisi, çevresini saran çarşılar, pazar yerleri ve hamamlar kurulmuştur. Belazuri, Halife Mu’tasım Billah tarafından yaptırılan bu caminin adının “Sürremenraâ” olduğunu, sonradan Samarra Ulu Camii’nin bugün halen ayakta duran minaresiyle birlikte Halife Mütevekkil tarafından genişletilerek tekrar inşa edildiğini bildirir. Ayrıca Kazvini eserinde,  Halife Mütevekkil’in Dicle nehrinden iki kanal açtırdığını ve bu iki kanalın caminin içinden geçip, şehre dağıldığını söyler.

Yaklaşık 240 x 160 metrelik bir alana kurulmuş olan Samarra Ulu Camii, İslam dünyasındaki en büyük cami olup, içerisinde 10.000’den fazla insan namaz kılabilmekteydi. Cami 38.000 m2’lik bir yüz ölçümüne sahip olup, Ayasofya’nın 5.5 katı büyüklüğündedir. Avlusu ile birlikte 150.000 m2’ye ulaşmaktadır. Caminin kuzey tarafında konumlanan, eski Babil zigguratlarına benzeyen, Melviye adında devasa bir minare bulunmaktadır. Helezonik bir rampanın dolandığı koni biçimindeki bu yapı, 52 metre yüksekliğinde olup, her kenarı 33 metre genişliğinde olan 3 metre yüksekliğinde kare bir taban üzerine kurulmuştur.

Samarra Ulu Camii’ni çevreleyen dış duvarlar, ortalama 15 metre yüksekliğinde, 2.70 metre kalınlığında tuğladan yapılmış olup, müstahkem bir görünüme sahiptir. Bu duvarlar, yapının köşelerinde 1’er adet, doğu ve batı tarafında 12’şer adet, kuzey ve güney tarafında ise 8’er adet olmak üzere tam 44 adet yarı daire biçimindeki kuleler ile desteklenmiştir. Bu kuleler arasındaki her duvarın üst kısmında, 6’şar adet kare formunda bir girintide bulunan tabak şeklinde frizler bulunmaktadır. (Eski Yunan ve Roma yapılarında taban kirişi ile çatı arasında kalan, üzeri boydan boya kabartmalarla süslü bölüm, efriz._ TDK, friz)

Üç tarafı revaklarla çevrili avluda, revakları taşıyan ayaklı direkler kuzeyde üçer veya yanlarda dörder sıralı olup (camideki toplam ayak sayısı 464 adet olarak tahmin edilmektedir) harim kısmı, kıble duvarına dikey uzanan revaklı 25 bölmeden (sahın) oluşmaktadır. Bu bölmelerin arası ile aynı hizada bulunan, güney cephesindeki dış duvarların yüzeyine denk gelen birer adet pencere olup, frizlerin alt kısımlarında yer almaktadırlar. Bunun dışında yan cephelerde bulunan pencereler de dâhil edilirse camide toplam 28 pencere olmakla birlikte, dar dikdörtgen biçiminde açıklıklar da mevcuttur. Caminin içerisine açılan 16 kapı bulunup, avludaki revakları taşıyan ayakların mesnetlerinden ve harimdeki 25 bölmeyle sedir ağacından yapılmış ahşap çatıyı taşıyan, 216 ayağın mesnetlerinden bugün hiçbir şey kalmamıştır. Yapıda zarif mermer sütunlar kullanılmış olup, bu sütunların bir kısmı antik yapılardan devşirilmiştir. Zemini beyaz mermer ile kaplanmış olan caminin mihrabının sağında ve solunda çifte mermer sütunlar bulunmakla beraber, dikdörtgen biçimindeki bu mihrabın üst kısmı yıkılmıştır. Mihrabın genişliği 2.60 metre, derinliği 1.75 metre olup oyulmuş ağaç kaplamalarıyla döşenmiştir. Kazılarda birçok cam mozaik parçaları bulunmuş olup, bunların Mukaddesi’nin Ahsenü’t-Takasim adlı eserinde “minâ” olarak belirttiği mozaikler olduğu düşünülmektedir.

  • İbn-i Havkal. 10. Asırda İslam Coğrafyası. çev. Ramazan Şeşen. İstanbul: Yeditepe Yayınevi, 2014: 201.

  • El-Belazuri. Fütuhu’l Buldan. çev. Mustafa Fayda. İstanbul: Siyer Yayınları, 2013: 337-338.

  • Mustafa Demirci. “Sâmerrâ”. DİA. c. 36. İstanbul: TDV, 2009: 70-71.

  • Henri Stierlin. İmanın ve İktidarı Hizmetinde. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2008: 38-41.

  • Suut Kemal Yetkin. İslam Mimarisi. Ankara: Doğuş Ltd. Şirketi Matbaası,1959: 82-85.

  • Mukaddesi. İslam Coğrafyası (Ahsenü’t-Takasim). çev. D. Ahsen Batur. İstanbul: Selenge Yayınları, 2008: 125-127.

  • Ya’kubî. Ülkeler Kitabı. çev. Murat Ağarı. İstanbul: Ayışığı Kitapları, 2002: 38-50.

Atıf Bilgisi

Samarra Ulu Camii. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/samarra-ulu-camii/3484