Pazar

622
İslam şehirlerinde iktisadi hayatın merkezini oluşturan çok boyutlu kurum
- A +

Pazar kelimesi Farsçada kullanılan “bâzâr” kelimesinin Türkçe söylenişidir. Arapçada “sûk” kelimesi pazarın karşılığıdır. Çarşı ise Farsçada “dört yol” (çâr-su) manasında; birbiriyle kesişen pazar sokaklarının oluşturduğu bütünü ifade eder. Yaygın anlamıyla pazarlar alışveriş yapılan tezgahlardan oluşan bir sırayı çağrıştırırken, çarşılar çok boyutlu, çeşitli ve karmaşık yapılardan oluşan büyük bir pazar anlamını taşır.

Modern kullanımıyla pazar, “alım-satım işlerinin yapıldığı mekân” anlamının yanında “bir beldenin/ülkenin ticaretini etkileyen bütün soyut-somut yapıları içeren kurum” anlamında “piyasa” kavramına denk gelir. Ancak klasik dönemde ticaretin gerçek ürün ve mekâna dayalı olması dolayısıyla pazar, modern piyasanın tam karşılığı değildir. Müslümanlar için pazarın piyasaya karşılık gelebilecek kurumsal yönünü “çarşı” ifade eder ancak yine de içeriğindeki mekânsal ağırlığı korur.

Pazar İslâm tarihi ve kültürü açısından özel bir mekândır. Hz. Peygamber’in davetinin kamuya açılması pazarlarda gerçekleşmiştir. Medine’de Hz. Peygamber’in idarî tecrübesinin önemli bir boyutu, kurduğu pazardır (622). İslâm’ın ilk asırlarında ulaştığı geniş coğrafî alanda yeni kurulan şehirler ile eski beldeler arasında adeta pazarlardan bir ağ örülmüştür. Pazar, şehirlerin merkezî mekânı iken Cuma namazlarının kılındığı camiler de pazarın merkezindeydi. Camiler aynı zamanda ilim meclislerine ev sahipliği yaptığından ilmin ve âlimin pazarda muhakkak izi olurdu. İlerleyen asırlarda ortaya çıkan medreseler de pazarların içinde ya da kıyısında bulunurdu. Pazarın baş aktörü tüccar, ilk asırlarda hadis ravisi rolüne de sahipti. Şehirleri dolaşabilen bir figür olarak farklı yerlerdeki rivayetleri gittiği yerlere aktarırdı. Pek çok âlimin tüccarlığı ifade eden nisbeleri vardı ve bu asırlar boyunca rastlanılan bir örnektir. Ayrıca, hem pazar eşrafı hem de şehrin ileri gelenleri olan zengin şahıslar tarih boyunca ilmin başlıca destekçilerinden olmuşlardır. Bu gibi örnekler ilimle pazarın güçlü ilişkisini vurgular.

Pazarlar modern öncesi dünyada insanların içinde yaşadığı kapalı topluluklardan çıkabildikleri, başka iklimlerden, dinlerden insanlar tanıdıkları yerdir. Kamu pazardadır. İnsanlar hukukî ilişkilerini burada ilân ederler. Fermanlar herkesin pazarda olduğu Cuma günleri duyurulur. Sultana isyan da itaat de pazarda ilan edilir. Pazarlar hukukun ana mekânı oldukları kadar hikmet anlatılarına da ev sahipliği yaparlar. Evler ve özel mekânlar tecessüse kapalı olduğundan ibretlik anekdotların çoğu pazarlarda geçer. Bir şehrin ahvali pazarından bilinir.

İslâm tarihindeki ilk pazarlar çadırlardan ve kurulup dağılan tezgahlardan oluşurken çok geçmeden hanut denilen dükkan biçimleri ve sabit pazarlar ortaya çıkar. İslâm’ın geniş coğrafyasında ticaretle büyüyen şehirlerde pazarlar/çarşılar, zamanla çok farklı yapıların dahil olduğu kompleks bir alan halini alır. Aynı ürünü satanların bir arada olması ilkesine göre düzenlenen arastalar, hanlar, bedestenler, kaysariyyeler, tîmler gibi kapalı yapılar çeşitli zamanlarda ve coğrafyalarda pazarlarda hizmet verdiler. Osmanlı örneğinde olduğu gibi büyük kapalı çarşılar devasa bir pazarın tek mekânda toplandığı yapıları oluşturur. Doğu İslâm ülkelerinde ise açık meydanlı geniş alana yayılmış çarşılar baskın örneklerdir.

Pazarın İslâm tarihinde gelişim dinamikleri vergi ve parasallaşmadır. Kimsenin yer seçmede bir ayrıcalığının olmadığı ve vergi verilmeyen ilk pazarların yerine kurulan sabit dükkanlar ticaretten vergi alınmasına imkân sağladığı için yönetimlerce teşvik edilir. Pazarların devletçe denetimi ve vergilendirilmesi pazarların/çarşıların yapısal gelişimine paralel olarak artar. İlk dönemlerde çok tartışmalı olan meks vergisi ve diğer resmler ilerleyen asırlarda yerleşik hale gelir ve çeşitlenir. Ticaretin Japonya’dan Mağrib’e kesintisiz bir ağ ile bağlandığı Müslüman tecrübede ilk asırlardan itibaren güçlü bir parasallaşma görülmektedir. Parasallaşma ticaretin mesafesini artırırken; konaklama ve depolama gibi ihtiyaçlara hitap eden büyük kapalı mekân ihtiyacını doğurur. Sarraflar sayesinde yürütülen çok farklı ödeme biçimleri ile ticaretin coğrafî zemini ve hacmi büyür. Bu nedenle büyük pazarların/çarşıların muhakkak sarraflara ayrılmış kısımları bulunur. Bu gelişmelerle birlikte pazarın, aynı zaman diliminde en basit ve en karmaşık formları bir arada var olmuştur. Günlük, aylık ya da mevsimlik; kurulup dağılan tezgahlardan oluşan pazarlar ya da zamanla ortaya çıkan büyük yapılardan müteşekkil çarşılar, ticari faaliyetlere ve alışverişe eş zamanlı ev sahipliği yaparlardı.

Pazar, Müslüman kültürde güçlü bir hukukî yapı ile çerçevelenir. Pazarların bir kadı ya da kadının atadığı muhtesip tarafından denetlenmesi, asırları ve coğrafyaları aşan bir uygulamadır. İslâm hukukunun ticareti ilgilendiren ve pazar ilişkilerini düzenleyen boyutu çok geniş bir yekûn tutar. Üçüncü asırdan itibaren görülmeye başlanan pazar/çarşı esnafının örgütlenmesi zamanla sistematik bir boyut kazanır. Fütüvvet ve ahilikle oluşan meslekî örgütlenmeler pazarın mimarî planını da şekillendirir, aynı mesleği yapanlar belirli alanlarda bir arada bulunur.

Bu merkezi ve kadim konumuna rağmen doğrudan pazarları/çarşıları konu alan bir literatür oluşmamıştır. Fakat pazara dair meseleleri çeşitli açılardan gündemlerine alan metinlerin varlığından söz etmek mümkündür. Muhtesipler için yazılan rehber niteliğindeki kitaplar, pazar/çarşının meselelerini en yoğun ele alan metinler olarak sayılabilir. İkinci sırada ise ticareti konu alan risaleler zikredilebilir. Seyahatnameler ve coğrafya kitapları pazarın/çarşının pek çok boyutuyla okunabileceği diğer metinlerdir. Bunların dışında klâsik tarih metinleri, fıkıh metinleri, tasavvuf ve edep kitapları pazara dair meselelerin yansıdığı literatürün başlıca örnekleridir.

Modern öncesi İslâm dünyasının kimi pazarları hala bulundukları şehirlerin merkezinde eski alışveriş biçimlerini sınırlı düzeyde de olsa korumaktadır. Ancak eski dünyanın ticârî usul ve dengelerinin yerini modern usûl ve dengeler almıştır. Müslüman ticaret ve pazar/çarşı kültürünün kapitalizmin bir örneği ve öncülü olabileceğine dair tartışmalar, bu değişimin bir süreklilik mi arz ettiğini sorgulamaktadır. Müslüman kültürünün dünya tarihindeki yeri açısından bu tartışma önemli olmakla beraber İslâm tecrübesinin kapitalizmden farklı bir örneklik sergilediği düşünülebilir. Benzer şekilde pazarlar/çarşılar, İslâm medeniyetinin tarım mı ticaret medeniyeti mi olduğu konusunda yürütülen tartışmada ticareti ön plana çıkaran araştırmacıların görüşlerini güçlendirmektedir.

  • Cengiz Kallek, “Hisbe”, DİA, c. 18 (1998), s. 133-143.
  • Cengiz Kallek, Sosyal Servet: İslâm’da Yönetim ve Piyasa İlişkisi, Klasik Yayınları, İstanbul 2015.
  • Cengiz Kallek, “Pazar”, DİA, c. 34 (2007), s. 194-203.
  • Mustafa Hizmetli, Tarihte Şehir ve Pazar, Araştırma Yayınları, Ankara 2012.
  • Maxime Rodinson, İslâm ve Kapitalizm, çev. Fevzi L. Topaçoğlu, Spartaküs Yayınları, İstanbul 1996.
  • M.A.J. Beg, “Sûk (5- In Mediaeval Iraq)”, Encyclopaedia of Islam (Second Edition), c. 12 (2004), s. 756-759.
  • J.H. Kramers, İslâm Medeniyeti Tarihinde Coğrafya ve Ticaret, çev. Ömer Rıza Doğrul, Asarı İlmiye Kütüphanesi Neşriyatı, İstanbul 1934.
  • J.H. Kramers, “Oriental Bazaar”, Analectica Orientalia: Posthumous Writings and Selected Minor Works, c. 1 (1954), s. 108-112.
  • Ö. Küçükerman, K. Mortan, Çarşı, Pazar, Ticaret ve Kapalıçarşı, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul 2010.
  • Th. Bianquis, P. Guichard, “Sûk (1- In the Traditional Arab World)”, Encyclopaedia of Islam (Second Edition), c. 9 (1997), s. 786-789.
  • Pazar Kitabı, ed. Emine Gürsoy Naskali, Kitabevi Yayınları, İstanbul 2020.
  • Sa‘id el-Efğanî, Esvaku’l-Arab fi’l-Cahiliyye ve’l-İslâm, Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, Dımaşk 1996.
  • The Bazaar in the Islamic City, ed. Mohammad Gharipour, The American University, Cairo 2012.
  • Yılmaz Can, İslâm Şehirlerinin Fizikî Yapısı, TDV Yayınları, Ankara 1995. 

Atıf Bilgisi

Pazar. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/pazar/5094