- A +

Timbuktu (Arapça: Tinbûktû, Fransızca: Tombouctou), Mali Cumhuriyeti’nin sınırları içerisinde bulunan, Sahra çölünün güneydoğu kıyısında ve Nijer Nehri’nin yaklaşık 10 km Kuzeyinde yer alan antik Batı Afrika şehridir.

Arkeolojik araştırmalar Timbuktu’nun yaklaşık V. yüzyıldan itibaren ticaret yolu olarak kullanıldığını göstermektedir. Yine bu veriler VII. yüzyıl itibariyle çölde yaşayan göçebe kavimlerin özellikle Nijer Nehri civarında küçük yerleşim birimleri ve köyler kurulduğunu göstermektedir. Ancak bölgenin şehirleşmesi XI. yüzyıl itibariyle gerçekleşmiştir. IX. yüzyılda Afrika içlerinde kabul edilemeye başlayan İslâm, X ve XI. yüzyıllardan itibaren Doğu, Batı, Orta Afrika da yayılmaya başlamıştır. Timbuktu da XI-XII. yüzyıllarda, Sahra Çölü’nün en önde gelen kavimlerden biri olan Maghsharan Tuaregleri (Tevarikler) tarafından bir şehir olarak iskan edilmeye başlamış, ilk olarak ticaretle ilgilenen Tuareg kabileleri, Jenne göçebeleri ve bazı Kuzey Afrika Arapları bölgeye yerleşmiştir. İkliminin yaşama elverişliliği, ticari açıdan canlılığı, Nijer Nehri’nin yanında yer alması ve altın madeni açısından zenginliği bölgedeki diğer kabilelerin Timbuktu’ya yönelmesine sebep olmuştur. Bu durum şehrin büyüme ve gelişimine imkan tanımıştır.

Timbuktu, 1300’lü yılların başında Mali Sultanlığına (1240-1645) bağlanmıştır. Mali hükümdarı Mansa Musa (Kanku Musa, 1312-1337) Timbuktu’ya büyük önem vermiştir. Mansa Musa bölgenin önemli şehirleri olan Gao ve Timbuktu’yu ticaret, ilim, kültür ve sanat başta olmak üzere pek çok yönden gelişime açmış, büyük medreseler ve camiler inşa ettirmiştir. Mansa Musa, tarihi kaynaklarda meşhur olan Hac yolculuğu sırasında konakladığı yerlerde altınlar dağıtarak İslâm şehirlerindeki Müslüman âlimleri kendi hanedanlığına ve Timbuktu’ya çekmeye çalışmıştır. Mekke’de tanıştığı Endülüslü Ebû İshak İbrâhim es-Sâhilî el-Gırnâtî’yi yanına alarak Timbuktu’ya dönmüştür. O dönemde Timbuktu başkent olmamasına rağmen sultanın isteği üzerine Ebû İshak, Timbuktu’da Djinguereber (Cingareybir) Camii (1327-1330) ve Madugu Sarayını inşa etmiştir. Bu eserlerden günümüze sadece Djinguereber Camii kalmıştır. XIV. yüzyıl başlarından itibaren Mansa Musa ile birlikte Timbuktu ilmi açıdan canlılık göstermeye ve önem kazanmaya başlamıştır. XIV. yüzyılda yaptırılan ve günümüze kadar ayakta kalmayı başarabilen diğer eserler Sankore ve Sîdî Yahyâ camileri olmuştur.  Sankore Camii zaman içerisinde medrese ve kütüphane de eklenmiştir. Mali sultanları Sankore Medresesi’ne başta Mâlikîler olmak üzere İslâm dünyasından pek çok âlimi davet etmiştir. Bu dönemlerden itibaren İslâm dünyasındaki Müslüman âlimlerin Timbuktu’ya ilgisi yükselmiştir. Timbuku sultanların ilmi faaliyetlere desteği, medreselerindeki öğrenci kapasitesi, zengin kütüphaneleri ve güçlü ilmi halkaları sayesinde pek çok talebe ve âlimin yetiştiği İslâm dünyasının önemli ilim merkezlerinden biri olmuştur. Burada yetişen âlimler Doğu ve Batı Afrika’da olduğu kadar, Endülüs’ten Kahire’ye kadar İslâm dünyasının çeşitli bölgelerinde hizmet etmişlerdir.

XV. yüzyılın ortalarından itibaren Mali Sultanlığı’nın siyasî gücü zayıflamaya başlamış, Tuaregler Timbuktu’nun yönetimini ele geçirmiştir. Aynı dönemlerde yükselişe geçen Songhay Sultanlığı (1430-1591) Timbuktu’yu Tuareglerin elinden alarak kendi egemenlik alanlarına dahil etmişlerdir. Ancak Songhay Sultanı Sünni Ali Ber, Timbuktu’yu Tuareglerden aldıktan sonra gerek şehri gerekse cami ve medreseleri tahrip ederek ilim adamlarına baskı uygulamıştır. 1492 yılında Askiya Muhammed’in Songhay Sultanı olarak yönetime geçmesi ile birlikte Timbuktu yeniden ilim, kültür ve ticaret merkezi haline gelmiştir. Bu dönemde Songhaylar, Mali Sultanlığı’nın bölgedeki etkinliğine tamamen son vermişlerdir.

Timbuktu’nun XIV. ve XV. yüzyıllarda Mali hakimiyeti altındaki ilim merkezi olarak yükselişi, XVI. ve XVII. yüzyıllarda Songhay Sultanlığı ile artarak devam etmiştir. Bu dönemde şehirde en az 180 medresenin ve 25.000 talebenin bulunduğu tahmin edilmektedir. XIV.-XVII. yüzyıllar arasında Sankore Medresesi İslâm dünyasında Kayrevan gibi önde gelen yüksek öğrenim merkezlerinden biri haline gelmiştir. Timbuktu, fil dişi, altın, tuz, bakır ve köle ticaretinin yanı sıra kitap ticareti konusunda önemli bir merkez olmuştur. Bölge yöneticilerinin kitaplara ve ilim ehline verdiği önem Dârü'l-İslâm topraklarında duyulmaya başlamıştır. İbn Battuta XIV. yüzyılda âlimlere ve seyyahlara çok hürmet gösterildiği methini duyduğunu için Timbuktu’yu ziyaret etmiştir.  Timbuktu’da bir iki gün kalmış olmasına rağmen Mali Sultanlığı dönemindeki Afrikalıların adet ve gelenekleri hakkındaki izlenimlerini seyahatnâmesine kaydetmiştir.  İbn Battûta, Timbuktu’da pek çok farklı bölgeden gelmiş olan Müslümanların ağırlandığına, hatta beyazlara ait müstakil mahallerin bulunduğuna değinmiştir.  İbn Haldûn’da Kitâbu’l-İber isimli eserinin son cildinde Mali ve Sudan’dan bahsederken Timbuktu’ya da değinmiştir. Timbuktu’yu ilmi açıdan zirvede olduğu dönemde ziyaret eden bir diğer önemli isim ise Afrikalı Leo (Joannes Leo Africanus) olarak anılan Hasan b. Muhammed el-Vezzan (ö. 1554 ?)’dir. XVI. yüzyılda Songhay hanedanlığı döneminde Timbuktu’ya giden Hasan el-Vezzan, şehirde çok sayıda tabip, âlim ve kadı bulunduğunu ifade etmiş, burada ilim ehline ve kitaplara büyük bir hürmet duyulduğunu, kitap ticaretinin çok önemsendiğini dile getirmiştir.  XVI. yüzyıl itibariyle Timbuktulu âlimlerin de kendi tarih ve ilmi faaliyetlerini kaleme almaya başladıkları görülmektedir. Abdurrahman b. Abdullah es-Sadî (ö. 1066/1656)’nin Târîhu’s-Sudan adlı eseri ve Hacı el-Mutevekkil Ka'tî’nin Târîhu’l-Fettaş’ı ve Ahmed Bâbâ et-Tinbüktü’nün Teẕkiretü’n-nisyân isimli kitabı Timbuktu ve çevresinin hem yönetim hem de entellektüel tarihinin anlaşılmasında günümüze kadar ulaşmış en önemli kaynaklar arasındadır.

Timbuktu, Endülüs ve Kuzeybatı Afrika’yı, Biladi’s Sudan (Orta, Doğu ve Batı Afrika) ve Arabistan yarımadası ile buluşturan ticaret yollarının kesişim noktası olmuştur. Timbuktu’nun bu stratejik konumu ona ilmi canlılık kazandırmış ve Timbuktu ulemâsının İslâm dünyasındaki son ilmi gelişmelerden ve kitaplardan haberdar olmasını imkan tanımıştır. Tüccarlar sayesinde Endülüs, Fas, Kahire ve Bağdat’ta çıkan kitaplara erişim sağlanmış, kitapların büyük bir kısmı Timbuktu’da kopyalanmış ve okutulmuştur. Endülüs, Kuzey Afrika, Biladu’s Sudan ve Arabistan yarımadası gibi pek çok ilim merkezinden temin edilen kitap akışı sayesinde Timbuktu zengin kitap koleksiyonlarına ve ilmi canlılığa sahip olmuştur. Timbuktu’da kitaplara verilen önem ve farklı kollardan pek çok kitaba erişim imkanı şehirde zengin ve çeşitlilik arz eden özel kitap koleksiyonlarının oluşmasına imkan tanımıştır. XIV-XVII. yüzyıllar arasında sadece Sankore medresesinde 400.000 ila 700.000 civarında kitap bulunduğu tahmin edilmektedir.

Timbuktu ulemâsı, kelâm, fıkıh, tefsir, tasavvuf, astronomi, matematik ve mantık gibi alanlarda eserler kaleme almışlar, felsefi ve kozmolojik görüşlerine genelde tasavvufla eserlerinde yer vermişlerdir. Timbuktu’da yaşamış âlimler hakkındaki en erken veriler Songhay döneminde yaşamış olan es-Sadî’nin Târîhu’s-Sudan isimli eserine dayanmaktadır. Sadi özelde Sankore Medresesi ulemâsını esas alarak yaklaşık 22 önemli âlimin ismini kaydetmiş ve onlar hakkında kısa bilgiler vermiştir. Bu isimlerden bazıları şu şekildedir: Kadı Muhammed el-Kabarî, Abdurrahman b. Ebû Bekir el-Hac ve kardeşi Seyyid İbrahim, el-Emin b. Ahmed, Kadı Ömer ve Kadı Mahmud, Ebü’l-Abbas Ahmed Buryu, Kadı Ebü’l-Berakat Mahmud. Ahmed Baba et Tinbuktî ve Şeyh Sidi Muhtar el-Kuntî XVI. yüzyıl sonrası Timbuktu’da öne çıkmış önemli âlimlerdendir. Modern dönemdeki çalışmalar Timbuktu ulemâsın hakkında çok daha geniş bilgiler sunmaktadır.

XVII. yüzyılın başlarında Fas’taki Sadî Hanedanlığı Sultanı Ahmed el-Mansûr, Biladi’s-Sudan bölgesinin zenginliğini ele etmek amacıyla bölgeye akınlar düzenlemeye başlamıştır. Songhay hanedanlığına son veren Sadîler Timbuktu’yu, Fas’a bağlamak istemiş, halkın ve ulemânın direnişi ile karşılaşınca şehri yağmalamış, kütüphane ve medreseleri yıkmış, pek çok kitabı yakmış, âlimlerin pek çoğunu öldürmüş veya Fas’a sürgüne göndermiştir. XVII. yüzyılda Timbuktu’nun önde gelen âlimlerinden kabul edilen Ahmed Baba et-Tinbukti’de bu dönemde Fas’a sürgün edilmiştir. 1608 yılında Timbuktu’ya geri dönen Ahmed Baba, Sankore Medresesi’nin başına geçerek ilmî faaliyetleri devam ettirmiştir. 1760-1893 yıllar arasında Timbuktu pek çok yönetimin ve isyancı grubun idaresi altına girmek zorunda kalmıştır. 1893 yılında şehir Fransızlar tarafından işgal edilerek sömürgeleştirilmiş ve yağmalanmıştır. Timbuktu’nun ilmi hafızası olan pek çok el yazması eser Fransa’ya götürülmüş, şehrin tarihi dokusuna büyük zarar verilmiştir. Bu dönemde Mali’ye bağlanan Timbuktu, 1960 yılında Mali’nin bağımsızlığını kazanması ile sömürge döneminden çıkmıştır. Siyasî istikrarsızlıklar, baskınlar ve yıkımların yanı sıra 1760-1960 yılları arasında sürekli devam eden baskı ve yağmalar bölge halkında yazma eserleri koruma ihtiyacı oluşturmuştur. Özellikle Fransız sömürge hareketi ile birlikte pek çok eser yerli halk tarafından çamur evlerin altına veya şehrin dışındaki mağaralara saklanarak korunmaya çalışılmıştır.

Bugün Timbuktu dünyadaki en zengin yazma eser koleksiyonlarından birine sahiptir. Eserler uzun yüzyıllar boyunca Timbuktulular tarafından aile mirası olarak korunmuştur. Ancak iklim şartları ve ekonomik açıdan yetersizliklerden kaynaklı bakımsızlık bu tarihi el yazmalarının büyük bir kısmı yok olma tehlikesi ile karşılaşmıştır. 1970 yılında Birleşmiş Milletler Timbuktu’daki mirası koruma altına almak için Centre de Documentation et de Recherche Ahmed Baba (CEDRAB) isimli bir merkez kurmuştur. Merkez daha sonra yüksek eğitim enstitüsüne dönüştürülerek Institut des Hautes Etudes et de Recherches Islamiques Ahmed Baba (IHERIAB) adını almıştır. İlerleyen yıllarda çeşitli uluslararası kuruluşların destek ve çalışmaları ile Timbuktu’da çok sayıda kütüphane kurulmuş, böylece yazma eserler koruma altına alınmaya çalışılmıştır. Bugün Timbuktu’da altmışı aşkın özel kütüphane ve koleksiyonlarla birlikte 300.000’den fazla yazma eserin bulunduğu tahmin edilmektedir. Bu yazma eserlerin sadece 18.000’i Ahmed Baba Enstitüsü’nde (IHERIAB) korunmaktadır. 1988’de UNESCO Timbuktu’yu insanlığın ortak mirası sayılan şehirler arasına dahil etmiş ve tarihi eserleri ve kütüphaneleri korumak için yeni girişimlerinde bulunmuştur. 2005-2010 yılları arasında şehri korumak amacıyla uluslararası kurumlar yeni projeler üretmeye çalışmıştır.

2007’li yıllardan itibaren siyasî unsurların etkisi ile Sahra Afrika’sında etkisini artıran el-Kaide başta olmak üzere çeşitli isyancı ve radikal gruplar Timbuktu’nun entelektüel, tarihi ve kültürel mirasının korunması ve yaşatılmasına yönelik önemli tehditler oluşturmuştur. 2012 yılında çıkan iç savaşla birlikte Timbuktu radikal grupların işgaline maruz kalmıştır. Aynı yıl, Mağrip El-Kaidesi (AQIM) olarak da bilinen radikal bir grup tarafından Timbuktu’nun en önemli dokusu ve yüzlerce yıllık manevi mirası olarak kabul edilen âlim ve mutasavvıflara ait kabirler sistematik bir şekilde yıkılmıştır. Ancak el yazmaları başkent Bamako’ya taşınarak korumaya alınmıştır. 2019 yılında ise İslâm Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA) ile Mali hükümeti yazmaların dijital ortama aktarılması konusunda iş birliği anlaşması imzalamıştır.  Sahip olduğu en zengin yazma eser koleksiyonları ile İslâm dünyasının ve Afrika’nın ile entelektüel hafızasını muhafaza eden Timbuktu, yeni araştırmalarla geçmişe dair geniş ufuklar açmayı beklemektedir.


  • Alexandra Huddleston, “Divine Learning: The Traditional Islamic Scholarship of Timbuktu, Mali”, Fourth Genre: Explorations in Nonfiction, sy. 11/2 (2009), s. 129-135.
  • Ahmet Kavas, “Tinbüktü”, DİA, c. 41 (2012), s. 190-192.
  • Brent D. Singleton, “African Bibliophiles: Books and Libraries in Medieaval Timbuktu”, Libraries and Culture, c. 39, sy. 1 (2004), s. 1-2.
  • Charlie English, Timbuktu’nun El Yazmaları, çev. Akın Emre Pilgir, Koç Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2018.
  • Elias N, Saad, Social History of Timbuktu: The Role of Muslim Scholars and Notables, 1400-1900, Cambridge University Press, Cambridge 1983.
  • John Hunwick, Timbuktu, and the Songhay Empire: Al-Sa‘dî's Ta’rikh Al-Sudan down to 1613 and other Contemporary Documents, Brill, Leiden 1999
  • J.D. Fage (ed.), The Cambridge History of Africa, Cambridge University Press, 2001.
  • N. Levtzion, “The Thirteenth- and Fourteenth-Century Kings of Mali”, The Journal of African History, sy. 4/3 (1963), s. 341-353.
  • Marq de Villiers & Sheila Hirtle, Timbuktu: The Sahara's Fabled City of Gold, Walker Books, 2007.
  • Morcos Bell Nawal, “The Age of Mansa Musa of Mali: Problems in Succession and Chronology”, The International Journal of African Historical Studies, sy. 5/2 (1972), s. 221-23.
  • Shamil Jeppie ve Souleymane Diagne Bachir, The Meaning Of Timbuktu, Human Sciences Research Concil, Cape Town 2008.
  • İbn Battûta, İbn Battûta Seyahatnâmesi, çev. Sait Aykut, YKY, İstanbul 2005.

Atıf Bilgisi

Timbuktu. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/mekanlar/timbuktu/339