- A +

Azerbaycan’ın kadim bir bölge olan Şirvân, ayrıca bugün mevcut olmayan bir şehirdir. Şehrin ismi Cambisena, Şervân veya Şâberân/Şâburân olarak kaynaklarda geçmektedir. Batı bölgesinin susuz, dağlık ve kayalık olmasından dolayı “Cambisena” ismine dayanan Strabon, buraya “Susuz il” demektedir. Şirvân ismi, bir görüşe göre Sâsânî hükümdarı I. Hüsrev Enûşirvân, bir başka görüşe göre de “hoş ve güzel” manasındaki “şîr-revân”dan gelmektedir. Halk arasında ise “Şirler diyarı, Şirler meskeni” olarak isimlendirilmiştir. Eskiçağ’da Albanya ve Ortaçağ’ın ilk zamanlarında Arran’ın bir bölümünü oluşturmaktaydı. Halk arasında Ahvan olarak bilinen Şirvân Kür nehri, Kafkas sıradağları ve Alazan çayı arasında bulunmaktadır. Şirvân eyaletinin başşehri Şemâkhiyye (sonraları Şemâhî/Şemâhâ) şehridir. Şirvân’ın ne zaman kurulduğu konusunda net bir bilgi olmamakla birlikte, Sâsânîler döneminde inşa edildiği tahmin edilmektedir. Mezkûr dönemde Azerbaycan’ın en büyük şehirleri arasındaydı (Aydın, 2010, s. 204).

Şirvân’ın İslâm fetihleri öncesindeki tarihi karanlıktır. Şirvân VII. yüzyılın ortalarında Müslümanlar tarafından fethedildi, sonrasında bölgeyi yöneten valilerin mensup olduğu Şirvânşâhlar hanedanı kuruldu. Şirvânşâhlar’ın 799-1607 yılları arasında yaklaşık sekiz yüzyıl sürdü. Bununla birlikte XI. yüzyıldan sonra Selçuklular, Moğollar ve Timurlulara tâbi oldular. Şirvânşâhların şehirdeki hâkimiyeti, Safevî hükümdarı Şah Tahmasb tarafından son verildi (1538). Bu tarihten sonra Safevî Devleti’nin bir eyaleti olan Şirvân, halkının Sünnî olması nedeniyle Safevîlere karşı birçok isyanın yaşandığı bir yer oldu. Mezhebî kimlikleri farklı olmasından dolayı Safevî idaresine karşı Osmanlılar’a meylettiler. Bu bağlamda da Osmanlılardan yardım talebinden bulundular. Şirvân, 1578’de Osmanlılar ile Safevîler arasında vuku bulan Koyungeçidi Savaşı’nın neticesinde Osmanlı hâkimiyetine girdi.

1590 yılına kadar Osmanlılar ile Safevîler arasında birkaç defa el değiştiren Şirvân, bu tarihte yapılan antlaşma ile kesin olarak Osmanlı hâkimiyetine geçti. Ancak 1607 yılına Safevî hükümdarı Şah Abbas tarafından zapt edildi. 1719 ve 1722 yıllarında Şirvânşâh hâkimiyetini tekrar tesis etmek isteyen Hacı Dâvud isimli isyancıların lideri, Kuba ve Şemâhî şehirlerini ele geçirdi. Ancak 1722 yılında Ruslar Şemâhî’yi ele geçirdiler. Bunun üzerine Osmanlı Devleti, Rusların bölgeden çekilmeleri için ültimatom verdi ve Hacı Dâvud’un hâkimiyetini tanıdılar. 24 Haziran 1724 tarihinde Osmanlı Devleti ile Rusya arasında imzalanan İstanbul Antlaşması’yla Şirvân’ın merkez kesimi ve Şemâhî, Osmanlı hâkimiyetine girdi. Bununla birlikte Şirvân’ın bir kısmı da Ruslarda kaldı. Osmanlı Devleti, Şirvân’da Şemâhî Hanlığı isimli bir siyasî teşekkül kurdu. Bu tarihten sonra 1733’te Nâdir Şah’ın müdahalesine maruz kalan Şemâhî, Eski Şemâhî ve Yeni Şemâhî şeklinde ikiye ayrıldı. Ayrıca hanlıkta taht kavgaları baş gösterdi. Bu nedenle hanlık diğer hanlıkların saldırılarına açık bir hale geldi. Şemâhî Hanları, XVIII. yüzyılının sonuna kadar Kuba ve Şeki Hanlıkları ile mücadele ettiler. İran Şahı Ağa Muhammed, 1794 yılında Şemâhî’yi ele geçirdi ve Develi Mustafa Han’ı buraya han olarak tayin etti. Ancak Ağa Muhammed’in çekilmesinden sonra Mustafa Han hanlığı tekrar ele geçirdi. Bu tarihlerde Şemâhî Hanlığı ile Rusya arasında mücadelelerin yaşandığı görüşmektedir. Mustafa Han, görevinden uzaklaştırılmasına rağmen tekrar han olmayı başarmıştır. XIX. yüzyılda Şemâhî Hanlığı-Rus mücadelesi devam etti. 1805 yılında Şemâhî Hanlığı, Rusya ile anlaşarak hâkimiyetlerini tanıdı. 1813 Gülistan Antlaşması ile tamamen Rusya’ya terkedildi. Yedi yıl sonra hanlığın Rusya tarafından ortadan kaldırılmasıyla Mustafa Han, İran’a sığındı. 1826-1828 İran-Rus Savaşı’nın başlarında hanlığı geri alsa da İran’ın yenilgisi ile 24 Eylül 1826 tarihinde tekrar İran’a döndü. Artık tamamen Ruslar’ın hâkimiyetine giren Şirvân, Kuba ve Bakü ile birleştirilirdi ve Hazar bölgesi olarak isimlendirildi (1840). 1859 depreminde hasar görmesi üzerine Bakü idarî bölgesine dâhil edildi (Aydın 2010, s. 205-206).

Aslen Şirvânlı olan önemli âlim, edip ve şairler arasında Hâkânî-i Şirvânî, Felekî-yi Şirvânî, Hâmidî, Kabûlî, Şemsüddîn Kâtibî, Seyyid Yahyâ eş-Şirvânî, Fethullah eş-Şirvânî ve Sadruddînzâde Şirvânî gibi isimler sayılabilir.

XIX. yüzyılda Şirvân’ın nüfusu yaklaşık olarak 135.000 iken Şemâhî’nin nüfusunun 20.000 olduğu tahmin edilmektedir. 1930’larda Şemâhî’nin nüfusu 27.800 iken bu sayı 1970’lerde azalarak 17.900 kadar düştü.

  • C. Edmund Bosworth, “Šervân”, EIr, (http://www.iranicaonline.org/articles/servan).
  • Guy Le Strange, Doğu Hilafetinin Memleketleri (Mezopotamya, İran ve Orta Asya): İslâm Fetihlerinden Timur Zamanına Kadar, çev. Adnan Eskikurt-Cengiz Tomar. Yeditepe Yayınları, İstanbul 2015.
  • Mustafa Aydın, “Şirvan”, DİA, c. 39 (2010), s. 204-06.
  • Mustafa Aydın, Üç Büyük Gücün Çatışma Alanı Kafkaslar, İstanbul 2008.
  • Naile Bayramova, “XIX. Yüzyıl Başlarında Şamahı Hanlığı ve Rusya”, çev. Hatem Cabbarlı, Türk Dünyası Tarih Dergisi, sy. 217 (2005), s. 51-55.
  • Nargiz Aliyeva, “Selçuklular Devrinde Şirvan İlmi Muhiti ve Şirvanşahların Alimlerle Münasebetleri”, Selçuklularda Bilim ve Düşünce: Entelektüel Hayat, c. 4 (2013), s. 427-34.
  • Rakif Hüseynoğlu İbadov, “Şeki Hanlığı ve Osmanlı İmparatorluğu ile İlişkileri”, çev. Sadık Sadıkov, Türkler, ed. Hasan Celal Güzel v. dğr., Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, c. 7, s. 73-81.
  • Sara Aşurbeyli, “Şirvanşahlar”, DİA, c. 39 (2010), s. 211-13.
  • V. Minorsky, A History of Sharvān and Darband in the 10th-11th Centuries, Cambridge 1958.
  • W. Barthold, “Şirvan”, MEB İslâm Ansiklopedisi, c. 11, s. 571-573.

Atıf Bilgisi

Şirvân. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/mekanlar/sirvan/61