Sebte
Kuzey Afrika’nın batı ucunda, günümüzde Fas’ın Akdeniz sahilinde yer alan şehir, konum itibariyle bölgenin en önemli şehirlerinden biridir. Doğusunda Tıtvân, güneyinde Şefşâven, kuzeyinde Akdeniz, batısında ise Atlas Okyanusu bulunur. Bir görüşe göre şehrin ismi “yedi tepe” olarak bilinen kurulduğu bölgeden gelmektedir. Fenikelilerin önemli ticaret merkezlerinden biri olan Sebte, Kartaca, Romalılar, Vandallar ve Bizans’ın hakimiyetine geçti. Şehir, karşı sahilinde bulunan İber Yarımadası’yla tarih boyunca yakın ilişkiler içinde olmuştur. İslâm fethinin ardından Endülüs’ün Cezîretülhadrâ (Algeciras) bölgesinden Mağrib’e geçiş noktası büyük çoğunlukla Sebte olmuştu. Şehrin idaresini -muhtemelen- Bizans adına yürüten Julianus, Vizigotlarla ilişkilerinin bozulması sebebiyle Müslümanların ilk fetih harekâtı döneminde Endülüs’e geçişlerinde lojistik destek sağlamıştı.
Fâtımîler’in Mağrib’in batısına doğru yayılmaya başladığı IV/X. yüzyıl başlarında şehrin hakimiyetini Endülüs Emevî halifesi III. Abdurrahman ele geçirdi ve Sebte IV/X. yüzyıl boyunca bu iki devlet arasındaki mücadelelerin merkezinde yer aldı. İbn Ebû Âmir el-Mansûr’un hâciblik görevinden önce Sebte kadılığında bulunduğu bilinmektedir. Fâtımî tehdidine karşı mücadele ile görevlendirilen Hâcib el-Mansûr tarafından şehre bir sur inşa edilmişti. Şehir bir süre sonra Hammûdîler tarafından ele geçirilmişse de, onların yıkılışından sonra V/XI. yüzyılda Murâbıtlar’ın hakimiyetine geçmişti. Mülûkü’t-tavâif döneminde Tuleytula’nın düşüşünden sonra Endülüslü emîrlerin Murâbıtlar’dan yardım istemek üzere gönderilen elçilik heyeti bu talebi Sebte’de iletmişti. Murâbıtlar hakimiyeti altında Sebte, donanma inşâsında Tanca ile birlikte en önemli iki şehirden biri olmuştu. Endülüs’ün Murâbıtlar’a bağlanmasının ardından donanma üssünün Endülüs’ten Mağrib’e taşındığı dönemde Sebte donanma merkezi haline gelmişti. Bu özelliklerin yanı sıra Sebte, Mağrib’in dış ticaretinde önemli bir liman şehriydi. Murâbıtlar’ın yıkılışının ardından şehre Muvahhidler, bu devletin ortadan kalkmasından sonra ortaya çıkan otorite boşluğunda kısa süre Hûdîler ve Hafsîler’in kontrolüne girdi. Nihayet şehir 672/1273’te Merînîler tarafından ele geçirildi. 1415’te Portekizliler Sebte’yi ele geçirdi, önemli ticaret yollarının şehirde geçiyor oluşu bir süre sonra İspanyolların da ilgisinin bölge üzerinde yoğunlaşmasına neden oldu. Sebte ve çevresinde vuku bulan savaşlardan sonra Portekizliler Sebte’nin ardından bazı sahil şehirlerini daha ele geçirip Senegal kıyılarına kadar olan bölgede koloniler kurmuşlardı, Sebte ise güneye doğru yayılmayı amaçlayan bu devletin Afrika’ya açılan kapısı olmuştu.
İspanya’nın 1581’de Portekiz topraklarını ilhak etmiş, 1668’de ise Portekiz’in bağımsızlığını Sebte’nin kendisine bırakılması şartıyla kabul etmişti. XVIII. yüzyılda İngiltere, XIX. yüzyılda ise Fransa’nın şehri ele geçirme teşebbüsleri sonuç vermedi. Bununla birlikte 1912’de Fas topraklarını işgal eden Fransa, Sebte ve Tıtvân şehirlerinin İspanya’ya bırakılmasını kabul etmiş, geri kalan toprakları sömürge valileri tarafından yönetmeye başlamıştı. Fas’ın bağımsızlığını kazandığı dönemde (1956) İspanya, Sebte ve Melîle (Melilla) dışındaki şehirlerde hakimiyetini bırakarak bu ülkenin bağımsızlığı tanımıştı.
V/XI. yüzyıldan itibaren Endülüs ile gittikçe artan ilmî ve kültürel yakınlığa sahip olan Mağrib bölgesinin en önemli ilim ve kültür merkezlerinden biri Sebte idi. Bilhassa Murâbıtlar döneminden itibaren Mağrib ve Cezayir’de yaşayan öğrencilerin ilim tahsili için seyahat ettikleri şehirler arasında Sebte de bulunmaktaydı. Mağrib’de ilk medresenin kurulduğu şehir olan Sebte’de gerek idareciler tarafından kurulan medreselere ait olacak şekilde gerekse de ilim adamlarının şahsî gayretleriyle oluşturulan çok sayıda kütüphane mevcuttu. Bunlar arasında aslen Endülüslü olup uzun yıllar boyunca topladığı nadide eserlerden oluşan kütüphanesini Sebte’de kurduğu medreseye vakfeden Şârrî’ye (ö. 649/1251) işaret edilmelidir. Kâdı İyâz bütün tahsilini memleketi Sebte’de görmüş, ilim tahsili için sadece bir yıl Endülüs’te bulunmuş, doğuya gitmemişti. Ayrıca Endülüs’ten ayrılarak bir süreliğine veya hayatının sonuna kadar yaşayan çok sayıda ilim adamına da ev sahipliği yapmış, bu da şehre çok daha canlı bir ilim merkezi olma hüviyeti kazandırmıştı. Aslen Meriyeli (Almeria) bir hadis ve kıraat âlimi olan Hacrî (ö. 591/1195) bir süre Sebte’de ders okutmuştu. İşbîliye’nin (Sevilla) düşüşünden sonra şehirden ayrılan ve Sebte’deki ilmî faaliyetlerin canlanmasında önemli paya sahip olan dil ve tefsir âlimi İbn Ebü’r-Rebî‘ (ö. 688/1289), Mürsiyeli (Murcia) mutasavvıf ve filozof İbn Seb‘în (ö. 669/1270) bu kişiler arasında zikredilmesi gereken şahsiyetlerdir.
Sebte’de isimleri şehirle bütünleşen çok sayıda ilim adamı yetişmiştir. Kâdı İyâz olarak meşhur olan fıkıh ve hadis âlimi İyâz b. Musa (ö. 544/1149), Nüzhetü’l-müştâk adındaki coğrafya kitabıyla meşhur olan Şerîf el-İdrîsî (ö. 560/1165), fakih ve muhaddis İbn Rüşeyd (ö. 721/1321), er-Ravzu’l-mi‘târ adlı coğrafya kitabıyla tanınan Himyerî (ö. 727/1327?) zikredilebilecek ilk isimlerdir.
2015 verilerine göre şehrin nüfusu 84293 kişidir. Halkın üçte ikisine yakını Hırsitiyan, yaklaşık üçte biri Müslümandır, şehirde toplamda 1000 kadar da Yahudi ve Hindu yaşamaktadır. Şehir halkının başlıca çalışma alanları liman ticareti, turizm ve balıkçılıktır.
- İsmail Ceran, “Sebte”, DİA, c. 36 (2009), s. 258-60.
- Ruth First, Portugal’s Wars in Africa, London 1973.
- Muhammed İsa Harîrî, Târîhu’l-Mağribi’l-İslâmî ve’l-Endelüs fi’l-asri’l-Merînî, Kuveyt 1985.
- Himyerî, Kitâbü’r-Ravzi’l-Mi‘târ, thk. İhsan Abbas, Beyrut 1975.
- Kâdı İyâz, el-Ğunye, thk. Mahir Züheyr Cerrâr, Beyrut 1982.
- Sebte ve Devrühâ fî İsrâi’l-Fikri’l-İslâmî, Tıtvân 1984.
- Muhammed Tavît, Târîhu Sebte, Dârülbeyzâ 1982.
- Yakût el-Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, Dârü’l-Kitâbi’l-Arabî, Beyrut [t.y].