- A +

Günümüzde Suudi Arabistan Krallığı sınırları içerisinde yer alan Medine, Arap yarımadasının ve başkent Riyad’ın batısında, Mekke’nin kuzeyindedir. Geniş bir düzlükte kurulan şehir, zengin su kaynaklarına sahiptir. Şehrin ne zaman ve kimin tarafından kurulduğu hakkında kesin bilgi yoktur. Medine kelimesinin kökeni ve anlamı konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Romalı ve Bizanslı bazı coğrafyacılar, şehrin adını Iathrippa şeklinde kaydetmişlerdir. Medine’nin meşhur olan eski isimlerinden biri Yesrib’dir. Yesrib’in kelime anlamındaki olumsuzluğa dikkat çeken Hz. Peygamber, şehre olumlu anlamlar içeren isimler verilmesini talep etmiştir. Bu çağrının Müslümanlar tarafından benimsendiği anlaşılmaktadır. Zira Medine şehrinin Dârülhicre, Dârüsselâme, Dârülîmân, Dârülebrâr, Dârülahyâr, Dârüsselâm ve Dârülfeth olmak üzere çok sayıda olumlu anlam yüklü ismi zikredilmektedir.

622 yılında gerçekleşen hicretten sonra şehir, Hz. Peygamber tarafından harem kabul edilmiştir. Bunun yanı sıra şehir planlaması yapılmış ve Mescid-i Nebevî inşa edilerek şehrin merkezi tayin edilmiştir. Hicret esnasında Medine’de Yahudi kabileleri Benî Kurayza, Benî Kaynuka ve Benî Nadîr ile Arap kabileleri Evs ve Hazrec farklı mahallerde yerleşikti. Her biri bağımsız olan bu kabileler arasında rekabet mevcuttu. Bu durum, Hz. Peygamber’in düzenlemeleri ile giderildi ve siyasî birlik oluşturuldu. Bununla birlikte Medine ile Mekke arasında mücadele başladı. Bu mücadele, Mekke’nin Müslümanlar tarafından fethi ile sona erdi. Ancak Medine, Halife Hz. Ali dönemine kadar Müslümanların başkenti olmaya devam etti. Emevîler döneminde başkentin Dımaşk olarak tayin edilmesi, Medine’nin siyasî konumunu zayıflattı. Fakat ilim ve kültür merkezi olarak şehir, canlılığını korudu. Emevî iktidarına karşı Medine, muhaliflerin merkezi oldu. Bu muhalefet dolayısıyla Emevî kuvvetleri tarafından yürütülen Harre savaşında (63/683) şehirde büyük tahribat oluştu. Abbâsîler döneminde şehir, daha çok Ali evlâdının isyanları ile gündeme geldi. Muhammed en-Nefsüzzekiyye’nin (ö. 145/762) liderliğindeki isyan, en meşhurlarındandır. Emevî döneminde başlayan ve Abbâsîler döneminde devam eden bu mücadeleler, şehrin gelişimini olumsuz etkiledi. Abbâsî hâkimiyetinin zayıflamasıyla şehirde Abbâsîler ile Fâtımîler iktidar mücadelesi yaşandı. Bu süreçte sık sık el değiştiren şehir, Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin ağabeyi Turan Şah (ö. 576/1180) tarafından 569 (1174) yılında ele geçirildi. Önce Eyyûbîlerin ardından Memlüklerin şehre olan ilgisiyle yeniden toparlanma devresi başladı. Memlükler, muhtelif vakıflar kurarak, Medine’nin ve Medine halkının ihtiyaçlarını sağladı. Ayrıca bu dönemde Medine’de birden fazla kâdîlkudâtın görev yaptığı da bilinmektedir. Fatih Sultan Mehmed döneminden itibaren Memlüklerle Haremeyn hizmetleri konusunda çekişme yaşayan Osmanlılar, Hicaz’a hâkim olunca Medine’nin imtiyazlı konumunu sürdürdüler. Hac yolunun güvenliğinin sağlanması için tedbirler alındı ve halkın ihtiyaçlarının karşılanması için vakıflara olan destek devam etti.

Medine, XVIII. yüzyıla kadar sakin bir şehirdi. Ancak Vehhâbî hareketi şehirde büyük tahribat oluşturdu ve şehir halkından bir kısmı göç etmek zorunda kaldı. Bu dönemde Medine, demiryolu ile İstanbul’a bağlandı ve telgraf hattı çekildi. I. Dünya Savaşı sırasında Fahreddin Paşa (ö. 1948), Medine’yi başarılı bir şekilde müdafaa etmesiyle meşhur olmuştur. Ayrıca o, şehirdeki kutsal emanetlerin İstanbul’a güvenli bir şekilde nakledilmesini de sağlamıştır. Savaş sonunda Medine, Osmanlıların elinden çıktı ve 1925’ten itibaren Suûdîler tarafından yönetilmektedir. Suudi Arabistan’ın artan petrol gelirleri sayesinde gelişen bir şehir hüviyetine bürünen Medine’nin nüfusu da hızla arttı. Mekke ve Kudüs ile birlikte İslâmiyetin üç mukaddes şehrinden biri olan Medine, özellikle Hac mevsiminde Müslümanların ziyaret ettiği şehirlerden biridir.

Medine’nin Müslümanlar için arz ettiği önem dolayısıyla çok sayıda medrese yaptırıldığı görülmektedir. Bunlar arasında Eyyûbîler döneminde yapılan ve dört Sünnî mezhebe göre eğitim yapan Şihâbiyye Medresesi önemlidir. Bunun yanı sıra Osmanlılar döneminde yaptırılan Murâdiye, Rüstemiye, Hasekiye, Mahmud Ağa, Şifâ, Kara Paşa, Sakızlı, Köprülü, Beşir Ağa, Hamîdiye ve Mahmûdiye medreseleri de zikredilmelidir.

Çok sayıda âlimin mücavir olarak yerleştiği Medine’de yetişen meşhur ulemâ arasında meşhur siyer ve megazî müellifi İbn İshak (ö. 151/768), Medine hakkında yazdığı şehir tarihi bilinen İbn Zebâle (ö. 199/814’ten sonra), Mâlikî fakihi Bedreddin İbn Ferhûn (ö. 769/1367) ve mutasavvıf Kuşâşî (ö. 1071/1661) sayılabilir.

  • Cengiz Kallek, Hz. Peygamber (S. A. S.) Döneminde Devlet ve Piyasa, İstanbul 1992.
  • Mustafa S. Küçükaşcı, Cahiliye’den Emevîler’in Sonuna Kadar Haremeyn, İstanbul 2003.
  • Mustafa S. Küçükaşcı, Abbasîler’den Osmanlılar’a Mekke-Medine Tarihi, İstanbul 2007.
  • Saleh Mohammad Amr, The Hijaz under Ottoman Rule 1869-1914: The Ottoman Vali, The Sharif of Mecca, and The Growth of British Influence, Riyad 1974.
  • Doris Behrens-Abouseif, “Sultan Qaytbay’s Foundation in Medina, the Madrasah, the Ribat¸ and the Dashishah”, Mamluk Studies Review, sy. 2 (1998), s. 61-71.
  • Suraiya Faroqhi, Hacılar ve Sultanlar, Osmanlılar Döneminde Hac: 1517-1638, çev. Gül Çağalı Güven, İstanbul 1995.
  • Zekeriya Kurşun, Necid ve Ahsa’da Osmanlı Hâkimiyeti, Ankara 1998.
  • Mustafa Güler, Osmanlı Devletinde Haremeyn Vakıfları, İstanbul 2002.

Atıf Bilgisi

Medine. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/mekanlar/medine/38