- A +

Fenikeliler tarafından inşa edilmiş olan şehir İber Yarımadası’nın güneyinde, Vâdilkebîr (Guadalquivir) nehrinin kenarında kurulmuştur. Roma ve Vizigot dönemlerinde önemli bir şehir olan Kurtuba, Müslümanlar tarafından fethedildikten kısa bir süre sonra idarî merkez yapılmıştır. Endülüs Emevî Devleti döneminde, özellikle de III. Abdurrahman’ın hükümdarlık yıllarında (912-961) yarım milyonu bulduğu tahmin edilen nüfusuyla İslâm dünyasının en önemli merkezlerinden biri haline gelmişti. III. Abdurrahman’ın 317/929 yılında Endülüs’te halifeliği ilan etmesinden kısa bir süre sonra şehrin kuzeyinde “Medînetüzzehrâ” adında yeni bir şehir kurularak idare buraya nakledilmişti. Endülüs Emevî Devleti’nin yıkılmasıyla birlikte ortaya çıkan Mülûkü’t-tavâif döneminde (1031-1090) ilk olarak Cehverîlerin idaresi altında bulunan Kurtuba, bir süre sonra Abbâdîler tarafından ele geçirilmişti. Murâbıtlar (1090-1147) ve Muvahhidler döneminde (1147-1232) önemini koruyan Kurtuba, VI/XII. yüzyıldan itibaren Kastilya tehdidini yakından hissetder hale gelmişti. Nitekim Kastilya Kralı VIII. Alfonso’nun Kurtuba ve İşbîliye’nin (Sevilla) kuzeyindeki bazı kaleleri ele geçirmesi üzerine Muvahhidî hükümdarı Ebû Yûsuf el-Mansûr ordusuyla birlikte Endülüs’e geçmiş ve Kurtuba’nın kuzeyinde el-Erek (Alarcos) isimli yerde 1195 yılında meydana gelen savaşta parlak bir zafer kazanmıştı. Muvahhidlerin dağılma sürecine girdiği bir dönemde şehri kuşatan Kastilya-León kralı III. Fernando tarafından ele geçirilmesiyle Kurtuba’da İslâm hakimiyeti sona erdi (633/1236).

Kurtuba işlenmiş deri ürünleriyle meşhurdu. Dokumacılık ve çeşitli el sanatları oldukça gelişmişti. Kurtuba işi fil dişi kutular şehrin düştüğü VII/XIII. yüzyıla kadar türünün en seçkin örnekleriydi. Endülüs’ün Mağrib idaresi altına girmesinden sonra Mağrib üzerindeki Endülüs etkisi de ağırlık kazanmıştı. Öyle ki, VI/XII. yüzyılda Muvahhidler tarafından Merakeş’te yapılan Kütübiye Camii’nin ahşap minberi Kurtuba’da yapılmıştı. Şehre kadar ulaşan Vâdilkebîr, şehrin İşbîliye başta olmak üzere diğer Endülüs şehirleriyle canlı bir ticarî ilişki içinde olmasını kolaylaştırmaktaydı.

Kurtuba, İslâm hakimiyeti dönemindeki imar faaliyetleriyle Endülüs’ün en mamur şehri haline gelmişti. Endülüs Emevî Devleti’nin kurucusu I. Abdurrahman döneminde (756-786) inşâ edilen Kurtuba Ulu Camii, zaman içinde büyüyen şehrin artan ihtiyacını karşılayamaz hale geldikçe II. Abdurrahman (822-852), II. Hakem (961-976) ve Hâcib el-Mansur (ö. 392/1002) tarafından yapılan ilavelerle üç defa genişletilmişti. II. Hakem’in cami tezyinatı için Bizanslı sanatkârları Kurtuba’ya getirttiğine de ayrıca işaret edilmelidir. Kurtuba Ulu Camii, Kayrevan Ulu Camii ile birlikte Murâbıtlar döneminden itibaren Mağrib’de inşâ edilen camiler üzerinde etkili olmuştur. Ayrıca şehrin içinden geçen Vâdilkebîr üzerine bir köprü inşa edilmişti. Dioskorides’in Materia Medica’sında yer almayan bazı ilaç tariflerine yer verdiği çalışmalarıyla dikkat çeken ve İbn Cülcül olarak bilinen Süleyman b. Hassân’ın (ö. 384/994?) verdiği bilgilere göre Endülüs Emevî halifesi II. Hakem tarafından ihtiyaç sahiplerinin ücretsiz tedavi edilip ilaçlarını alabildikleri bir mekan tahsis edilmişti. Makkarî’nin kaydettiğine göre Kurtuba’da faal halde elli bîmâristan bulunmaktaydı.

Kurtuba, Endülüs’te sadece idarenin değil ilmî faaliyetlerin de en önemli merkezi olduğundan, Endülüs ilmî hayatını Kurtuba’dan bağımsız düşünmek mümkün değildir. Şehir, Endülüs’ün çeşitli bölgelerinde doğan pek çok ilim adamının ya ilk tahsilini aldığı şehir, yahut da öğrenimini ilerletmek üzere geldiği bir ilim merkeziydi. Şehirdeki ilmî ortamın canlılığında, bizzat Endülüs Emevî Devleti hükümdarlarının himaye ve teşvikleri önemli pay sahibiydi. I. Hişam (786-796) tarafından ilim adamlarına verilen değer, bilhassa fakihlerin idare üzerinde etkili bir zümre olarak ortaya çıkması sonucunu beraberinde getirmişti. Bu durum şehirdeki ilmî çalışmaları olumlu yönde etkilese de, hükümdar değişikliği halinde kolaylıkla sorun yaşanabilecek bir ortam söz konusuydu. Nitekim I. Hişam’ın ölümünden sonra yerine geçen oğlu I. Hakem döneminde (796-822) yaşanan Rabad isyanının temelini işaret edilen bu durum teşkil eder. II. Abdurrahman döneminde Kurtuba’ya gelen ve hükümdarın himayesine giren musikişinas Ziryâb ile III. Abdurrahman döneminde (912-961) Kurtuba’ya gelen ve yine hükümdarın desteğini gören dil bilgini Ebû Ali el-Kâlî’nin Endülüs ilim ve kültür hayatına büyük katkıları olmuştu. Bununla birlikte Endülüs Emevî Devleti döneminde ilmî faaliyetleri en fazla destekleyen hükümdar hiç şüphesiz II. Hakem idi. Halife Hakem’in, aralarında İşbîliyeli meşhur dil bilgini Zübeydî’nin (ö. 379/989) de bulunduğu çeşitli şehirlerde yaşayan bazı ilim adamlarını ders vermek üzere Kurtuba’ya davet etmesi, şehrin Endülüs ilmî hayatındaki merkezî konumunu daha da güçlendirmişti. Kendisinden “en bilge kişi” anlamında el-ahkem olarak bahsedilen bu hükümdar, bazı kişileri Doğu İslam dünyasında telif edilen eserleri takip ederek Endülüse getirmekle görevlendirmiş ve şehirde dört yüz bin cilt kitaptan oluşan bir kütüphane vücuda getirmişti. Bunun yanı sıra çok sayıda şahsa ait özel kütüphane mevcuttu. Şehrin önemli ailelerinden İbn Futays’a mensup olup Kurtuba başkadılığı da yapmış olan Ebü’l-Mutarrif Abdurrahman b. Muhammed’in (ö. 402/1012) oldukça zengin bir kütüphanesi ve sadece bu kütüphane için çalışan müstensihleri bulunmaktaydı. Endülüs Emevî Devleti’nin yıkılış sürecinin ilmî hayatı ilgilendiren en önemli sonucu, aralarında ilim adamının da bulunduğu çok sayıda şehir sakininin can ve mal emniyeti içinde yaşayabilecekleri diğer Endülüs şehirlerine göç etmesi olmuştu. V/XI. yüzyıl başlarında yaşanan bu durum, Cehverîler’in şehirde huzur ve asayişi sağlamalarından sonra telafi edilmişti.

Endülüs’te dinî ilimlerle ilgili çalışmalar fıkıh merkezliydi ve bu çalışmaların da merkezi Kurtuba’ydı. III-IV/IX-X. yüzyıllarda şehirde yetişen Yahyâ b. Yahyâ el-Leysî (ö. 234/849), İbn Lübâbe (ö. 330/942) ve Eslem b. Abdülaziz (ö. 319/931) gibi Endülüs’te Mâlikî mezhebinin gelişiminde önemli payı olan kişilerin faaliyetlerinde Kurtuba daima merkezî bir konuma sahip olmuştu. Endülüs’te Kurtuba merkezli gelişen fıkıh çalışmaları, zaman içinde “amel-i Kurtuba” olarak isimlendirilen ve Mağrib bölgesinde de etkili olan bir amelin ortaya çıkıp yaygınlık kazanması sonucunu vermişti. Erken dönemlerden itibaren Kurtuba’da çok sayıda ulema ailesinin ortaya çıktığı görülür. Bunların en meşhurları Yahyâ b. Yahyâ el-Leysî, Bakî b. Mahled, İbn Zekvân, İbnü’l-Hazzâ ve İbn Rüşd’ün mensubu bulundukları ailelerdir ve bu ailelerin ilmî faaliyetlerinde fıkhın merkezî bir yer tuttuğu görülür. Endülüs’te ilmî faaliyetlerin fıkıh merkezli oluşu ve Mâlikî mezhebinin de Endülüs’teki hakim mezhep konumunda bulunması, Endülüslü Mâlikî fakihlerin son derece söz sahibi olduğu bir ilmî çevrenin oluşması neticesini vermişti. Fakihler, selefin itikâdî görüşlerine uymayan her türlü düşünce karşısında tavizsiz bir tavra sahipti ve söz konusu tavrın en güçlü hissedildiği yer Kurtuba idi. Öyle ki, bu sebepten ötürü Endülüs Emevî Devleti döneminde bir takım Mu‘tezilî ve bâtınî fikirlere sahip olan İbn Meserre (ö. 319/931) ve takipçileri Kurtuba’dan ayrılmak zorunda kalmışlardı.

Şehir sadece dinî ilimler için değil, dil, şiir, edebiyat, tarih, coğrafya, tıp ve eczacılık gibi çeşitli sahalarda yapılan çalışmalar için de Endülüs’teki başlıca merkez olma vasfına sahipti. Kurtuba, edebiyatçı ve şairlerin davet edildiği meclisleriyle canlı bir kültürel hayata sahipti. Şiir ve edebiyatla yakın ilgisi bulunduğu bilinen Hâcib el-Mansûr tarafından tertip edilen meclisler meşhurdu. Endülüs’teki coğrafya yazıcılığının temellerini atan Ebû Bekir Ahmed b. Muhammed er-Râzî (ö. 344/955) eğitimini bu şehirde almıştı. Mecrîtî nisbesiyle tanınan matematik ve astronomi âlimi Mesleme b. Ahmed (ö. 398/1007), Kurtuba’ya gelerek matematikçi Abdülgâfir b. Muhammed’den ders almış ve aklî ilimlerin başlamasında Endülüs’te en önemli şahsiyet olmuştu. Mecrîtî bu alanlardaki ilk çalışmaları yapan kişi değildi, fakat onun İbnü’s-Saffâr (ö. 426/1035), İbnü’s-Semh (ö. 426/1035), Kirmânî (ö. 465/1073) gibi öğrencileri ve onların yetiştirdiği talebeler yoluyla matematik ve astronomi çalışmaları müesses hale gelmişti.

Endülüs’ün siyasî, iktisadî ve ilmî inkişafıyla, III/IX. yüzyıldan itibaren çok sayıda sanatkâr ve ilim adamının çeşitli bölgelerden buraya gelerek yerleşmesini sağlamıştı. Yukarıda işaret edilen Ziryâb (ö. 238/852) ve Ebû Ali el-Kâlî’nin (ö. 356/967) yanı sıra Kayrevanlı tefsir ve kıraat âlili Mekkî b. Ebû Tâlib (ö. 437/1045) Kurtuba’daki ve dolayısıyla Endülüs ilim hayatına önemli katkılarda bulunmuş kişilerdi.

İslâm hakimiyeti boyunca Kurtuba’da çok sayıda ilim adamı yetişmiştir. Dinî ilimlerin Endülüs’teki ilk gelişiminde Abdülmelik b. Habîb (ö. 238/853), muhaddis Kâsım b. Asbağ (ö. 340/951), cerrahî alanında yeni bir çok alet ve uygulamanın mucidi Zehrâvî (ö. 404/1013), Zâhirî mezhebinin en önemli şahsiyetlerinden biri olan İbn Hazm (ö. 456/1064), Endülüslü meşhur muhaddis, fakih ve tarihçi İbn Abdülber (ö. 463/1071), “Endülüslü tarihçilerin sultanı olarak” anılan İbn Hayyân (ö. 469/1076), İbn Abdülberr’in en önemli talebelerinden ve yaşadığı dönemde kendisinden “Endülüslü muhaddislerin reisi” olarak bahsedilen Ebû Ali el-Gassânî (ö. 498/1105), el-Edviyetü’l-müfrede adlı eserin yazarı tabip ve eczacı Ahmed b. Muhammed el-Gâfıkî (ö. 560/1165), muhaddis ve fakih İbn Beşküvâl (ö. 578/1183), göz hekimi Muhammed b. Kassûm el-Gâfıkî (ö. VII/XIII. yüzyıl) bu kişilerden bazılarıdır.

Günümüzde Andalucía otonom bölgesi sınırları içinde yer alan şehrin nüfusu 2015 verilerine göre 327.362 kişidir. 

  • Cumhur Ersin Adıgüzel, "XI. Asırda Endülüs’te İlmî Hayat", Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2016.
  • Cumhur Ersin Adıgüzel, “Endülüs’ün Görkemli Hilâfet Şehri: Medînetüzzehrâ”, History Studies, sy. 12/3 (2020), s. 807-826.
  • Sa‘d Abdullah Beşerî, el-Hayâtü’l-İlmiyye fî Asri’l-Hilâfe fi’l-Endelüs (h. 316-422/ 928-1031 m.), Mekke 1997.
  • Ahmed Fikri, Kurtuba fi’l-Asri’l-İslâmî: Târîh ve Hadâre, İskenderiye 1983.
  • Mustafa Herrûs, el-Medresetü’l-Mâlikiyyetü’l-Endelüsiyye: ilâ Nihâyeti’l-Karni’s-Sâlisi’l-Hicrî, Dârülbeyzâ 1997.
  • C. Edmund Bosworth (ed.), Historic Cities of the Islamic World, Brill, Leiden 2007, s. 471-476.
  • Himyerî, Kitâbü’r-Ravzi’l-Mi‘târ, thk. İhsan Abbas, Beyrut 1975.
  • İbn Cülcül, Tabakâtü’l-Etıbbâ ve’l-Hükemâ, thk. Fuad Seyyid, Kahire 1955.
  • Thomas B. Irving, “Kurtuba”, DİA, c. 26 (2002), s. 451-53.
  • Makkarî, Nefhu’t-Tîb, thk. İhsan Abbas, Beyrut 1968.
  • Mahmud Ali Mekkî, “La Cultura Religiosa en el Reinado de ‘Abd al-Rahman III”, Éndoxa: Series Filosóficas, c. 6 (1996), s. 79-108.
  • Mehmet Özdemir, “IX. Yüzyıl Endülüs’ünde Zındıklık Suçlamaları”, Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, sy. 38 (1997), s. 195-224.
  • Sâid el-Endelüsî, Tabakâtü’l-Ümem, thk. ve trc. Ramazan Şeşen, İstanbul 2014.
  • Abdülaziz Sâlim, Kurtuba Hâdıratü’l-Hilâfe fi’l-Endelüs I-II, İskenderiye 1984.
  • Julio Samsó, “The Exact Sciences in al-Andalus”, The Legacy of Muslim Spain, ed. Salma Khadra Jayyusi, Brill, Leiden 1992, s. 952-73.
  • Yakût el-Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, Dârü’l-Kitâbi’l-Arabî, Beyrut [t.y]. 

Atıf Bilgisi

Kurtuba (Córdoba). İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/mekanlar/kurtuba-crdoba/108