- A +

İznik tarih boyunca pek çok isimle anılmıştır. Bunlardan en önemlileri; Antigoneia ve Nikaia’dır. Günümüzde kullanılan İznik ismi, Arap kaynaklarına göre Nikaia’nın Türkçeleştirilmiş halidir.

İznik, İzmit şehri kurulana kadar Bitinya (Bithynia) krallığının başşehri olmuş ve daha sonraki yıllarda Roma himayesine girmiştir. Roma döneminde sınırları genişleyen şehir milattan sonra yaklaşık II. yüzyılda şiddetli bir deprem sonucu yıkılarak harabe haline döndüğü ve şehrin yeniden imar edilmesinin İmparator Hadrianus tarafından sağlandığı pek çok kaynakta görülmektedir. Roma imparatorluğunun Hristiyanlığı kabul etmesinin ardından Hristiyan kiliselerine bağlı tüm piskoposların güncel dinî konu ve sorunları tartışıp, ortak bir karara vardıkları toplantılar olan konsillerin birincisi İmparator I. Konstantinos’un de katılımıyla IV. yüzyılın başlarında İznik’te gerçekleştirilmiş olup, şehrin Hristiyan dünya tarihi içerisinde oldukça önemli bir yere sahip olmasını sağlamıştır. Ayrıca VIII. yüzyılın sonlarına doğru Ortodokslar ve Katolikler tarafından son konsil olarak kabul edilen VII. Ekümenik Konsili de (II. İznik Konsili) şehirde gerçekleştirilmiştir.

XI. yüzyılda Süleyman Şah, Bizans İmparatorluğu’nda yaşanan siyasî karışıklığı fırsata çevirmiş, İznik ve civarını alarak Anadolu Selçuklularını kurmuştur. İlerleyen zamanda Büyük Selçuklular şehri almak için pek çok girişimde bulunmasına rağmen başarılı olamamıştır.  Süleyman Şah’ın oğlu I. Kılıçarslan’ın şehri yönettiği dönemde I. Kılıçarslan seferde iken Haçlı orduları şehri kuşatmış ve uzun yılların ardından şehrin yönetimi Anadolu Selçuklulardan Bizans’a anlaşmalı olarak verilmiştir.

İstanbul 'un IV. Haçlı Seferleri sırasında Latinlerin eline geçmesiyle şehirdeki Bizans hâkimiyeti ortadan kalkmış ve bunu takiben, şehirde XIII. yüzyılda I. Theodoros Laskaris tarafından İznik Bizans Devleti kurulmuş olup İstanbul Ortodoks Patrikliği de şehre nakledilerek taht giyme töreni şehirde gerçekleştirilmiştir. Böylece şehir, İstanbul geri alınana kadar Laskaris hanedanının ilk döneminde Bizans'ın kilise ve devlet merkezi görevini görmüş ve aynı zamanda önemli bir kültür ve sanat merkezi olmuştur.

Şehrin, Süleyman Şah tarafından fethedilmesinin ardından Bizans tarafından geri alınması, Anadolu'daki Türkmenlerin şehrin yeniden alınmasını bir misyon olarak belirlemelerine yol açmış ve bu durum Osmanlı Beyliği'nin kuruluş yıllarında Osman Bey tarafından kutsal bir hedef olarak nitelendirilmiştir. Osman Bey, şehri uzun süre kuşatmış olmasına rağmen şehrin güçlü surlara sahip olması sebebiyle şehri alamamış fakat daha sonra oğlu Orhan Bey 1329 yılında Pelekanon Savaşı'nda Bizans ordusunu yenerek 1331 yılında şehri almış ve İznik’i beylik merkezi yapmıştır. Bunu takiben konsillerin gerçekleştirildiği hristiyanlar tarafından oldukça önem atfedilen Ayasofya bazilikasını camiye çevirmiş ve bir medrese ile imaret yaptırarak şehrin imar anlamında gelişimini başlatmıştır. İznik zaman içerisinde Çandarlı ailesinin merkezi konumuna gelmiş ve şehir gelişimini Çandarlı ailesinin yaptırdığı eserlerle sürdürmüştür.

1402 yılında gerçekleşen Ankara Savaşı sonrasında şehir, Timur'un ordularınca tahrip edilmiştir ve aynı zamanda fetret dönemi karışıklıklarından da etkilenmiştir. 1453 yılında İstanbul’un Fatih Sultan Mehmet han tarafından fethedilmesiyle başşehirlik unvanı İstanbul’a verilmiş ve İznik bu anlamda önemini kaybetmiştir. Yönetim merkezi olma özelliğini kaybetmiş olsa da İstanbul’dan Anadoluya uzanan yol üzerinde önemli bir konumda olan şehir, kültür ve özellikle çini imalâtıyla sanat merkezi olma özelliğini devam ettirmiştir.

Osmanlı himayesinden itibaren şehre pek çok seyyah uğramış ve şehrin mevcut durumundan seyyahnamelerinde bahsetmişlerdir. Şehrin Osmanlılar tarafından alınmasından birkaç yıl sonra İbn Battûta, 1354 yılında Bizanslı din bilgini Georgios Palamas, 1530 yılında Bedreddin el-Gazzi, 1555 yılında Alman seyyah Hans Dernschwam, 1568 yılında Rauter, XVI. yüzyılın sonlarına doğru bir başka Alman seyyahı Lubenau, 1609 yılında Polonyalı Simean, 1648 yılında Evliya Çelebi, 1735 yılında seyyah Pococke, 1835 yılında Texier ve son olarak 1852 yılında Mordtmann şehri ziyaret eden seyyahlar olarak bilinmektedir.

Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş dönemi olan XX. yüzyıla gelindiğinde, şehir 1920 yılında Yunan ordusu tarafından işgale uğramıştır. Pek çok tahribata uğrayan şehir, bu tarihten itibaren birçok kere yönetim değiştirmiş ve son olarak İstiklal savaşı sonrasında Türkiye sınırları içerisinde kalmıştır. Cumhuriyetin ilanının ardından Kocaeli’ne bağlı bir ilçe merkezi iken bucak merkezi olan şehir, 1927 yılında Bursa ilinin Yenişehir kazasına bağlanmıştır. 1930 yılında ise yeniden kaza merkezi olmuştur. Pek çok medeniyete başşehirlik yapmış olan şehir, sahip olduğu tarihi ve kültürel değerlerden ötürü 1988 yılında "tarihi şehirsel sit alanı" ilan edilerek korunma altına alınmıştır.

Osmanlı hâkimiyetiyle birlikte İznik, uzun yıllar boyunca önemli bir ilim ve kültür merkezi olmuş ve pek çok âlimi ağırlamıştır. Şehirde ilk Osmanlı medreselerinde müderris olan Dâvûd-i Kayserî başta olmak üzere Tâceddin el-Kürdî, Hayâlî, Kara Alâeddin, Alâeddin Ali Esved ve onun bir süre öğrencisi olan Molla Fenârî, Eşrefoğlu Rûmî, Kutbüddin İznikî, oğlu Kutbüddinzâde İznikî, torunu Sadri Çelebi, Hümâmî, Kurbî ve Mûsâ İznikî gibi pek çok âlim, mutasavvif, şair ve edip yetiştiği veya ikamet ettiği bilinmektedir. Ayrıca Bizans döneminde de şehirde bir felsefe okulu olduğu bilinmektedir.

Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Türklerinin arkeolojik ve tarihi bir sanat laboratuvarı olarak nitelendirilen şehirde, günümüzde halen bu medeniyetlere ait izleri görmek mümkündür. Özellikle Bithynia Dönemi’nde inşasına başlanan, Roma ve Bizans dönemlerinde geliştirilmiş ve günümüzde halen büyük bir kısmı ayakta olan surlar, şehrin en önemli somut miras eserlerinden kabul edilmektedir. Sahip olduğu zengin tarihi, kültürel mirası ve günümüzde halen hayatta olan somut kültür varlıkları sayesinde şehir, 2014 yılında UNESCO tarafından Dünya Miras Geçici Listesi’ne alınmıştır.

Şehirdeki somut kültürel miras varlıklarının en önemlilerinden biri kuşkusuz Orhan Gazi zamanında camiye çevrilmiş olan Ayasofya Kilisesidir, bu eserin XVI. yüzyılda Mimar Sinan tarafından tamir edildiği de bilinmektedir. Ayrıca şehirdeki en eski Osmanlı eseri, 1333 yılında inşa edilen Hacı Özbek Camidir. Şehirdeki diğer önemli yapılara; şehrin Osmanlı himayesindeki ilk eserlerden kabul edilen Kırgızlar Türbesi, Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa tarafından inşasının 1378-1379 yılları arasında başlatıldığı ve 1391-1392 yılları arasında tamamlandığı bilinen Yeşilcami, 1388 yılında Sultan I. Murad’ın annesi adına yaptırdığı Nilüfer Hatun İmareti, XIV. yüzyılda inşa edildiği tahmin edilen İsmail Bey Hamamı, aynı yüzyıl içerisinde inşa edilmiş ve günümüzde halen varlığını sürdüren tek medrese olma özelliğine sahip Süleyman Paşa Medresesi, XIV. yüzyıl sonlarına doğru yaptırıldığı tahmin edilen Anadolu’nun ve Balkanların Türkleştirilmesinde önemli bir figür olarak kabul edilen Sarı Saltuk’un Türbesi, XIV. yüzyıl ile XVI. yüzyıl arasında inşa edildiği tahmin edilen I. Murad Hamamı örnek verilebilir.

Günümüzde orjinal ızgara kent formunu koruyan İznik şehri ayrıca çinilileriyle oldukça ünlüdür. Kökeni VIII. ve IX. yüzyıl Uygurlarına kadar uzandığı belirtilen Türk çini ve seramiklerinin Selçuklularla Anadolu'ya taşındığı bilinmekte ve İznik çinisi olarak nitelendirilen türünün şehrin XVI. yüzyılda çini ve seramik imalatında önemli bir merkez olmasını sağladığına inanılmaktadır. Osmanlı döneminde ilk önemli çini örneklerine Bursa Yeşil Cami ve Türbesi ile Bursa Muradiye Camii’nde rastlanmaktadır. Bunu takiben aynı yüzyılda inşa edilen Süleymaniye Camii ve Selimiye Camii başta olmak üzere pek çok farklı şehirdeki yeni yapıda İznik çinisi kullanılmış ve bu dönemde çini imalatı oldukça ihtişamlı günlerini yaşamıştır. XVII. yüzyılda ihtişamı kaybolmaya başladığı tahmin edilen İznik çinisinin XVIII. yüzyılda eski önemini kaybettiği fakat daha sonra XX. yüzyılda bu sanatın yeniden icra edilmeye ve üretilmeye başlanmasıyla eski öneminin bir kısmını sürdürdüğü bilinmektedir.

Günümüzde İznik, başta ev sahipliği yaptığı tüm medeniyetlerin izlerini halen yansıtması, Hristiyan dünya tarihindeki önemi ve somut kültürel miras varlıkları ve özellikleriyle ziyaretçilerin ilgi odağı bir merkez konumundadır.

  • N. Altun, “Kuruluşundan Günümüze İznik’in Yerleşim Özellikleri”, Coğrafya Dergisi, sy. 6 (2012), s. 345-366.
  • Y. Ayönü, “IV. Haçlı Seferinin Ardından Batı Anadolu’da Mücadele Eden İki Rakip: İstanbul Latin Krallığı ve İznik İmparatorluğu”, Cihannüma: Tarih ve Coğrafya Dergisi, sy. 1 (2015), s. 9–25.
  • J. M. Bloom, S. S. Blair (ed.), Grove Encyclopedia of Islamic Art & Architecture, Oxford University Press, Oxford 2009.
  • H. T. Dağlıoğlu, On Altıncı Asırda Bursa, 1558-1589, Vilâyet Matbaası, Bursa 1940.
  • M. Edwards, “The first Council of Nicaea”, The Cambridge History of Christianity, Cambridge University Press, 2006.
  • Erdoğan Savaş, İznik (Nicaea), İstanbul 1963.
  • S. Eyice, İznik Tarihçesi ve Eski Eserleri, Örünç Ofset, İstanbul 1988.
  • N. Firatli, İznik: Tarihi ve Abideleri Hakkinda Muhtasar Rehber, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu, Istanbul 1959.
  • R. M. Grant, “Religion and Politics at the Council at Nicaea”, The Journal of Religion, 55/1 (1975), s. 1–12.
  • H. İnalcık, “Osman Gazinin İznik Kuşatması ve Bafeus Muharebesi”, Osmanlı Beyliği: 1300-1389, trc. Gül Çağalı Güven v.dğr., İstanbul 1997, s. 78-105.
  • J. Raby, “A Seventeenth Century Description of Iznik-Nicaea”, Istanbuler Mitteilungen, sy. 26 (1976), s. 149-188.
  • M. T. Koyunluoğlu, (İznik) ve Bursa Tarihi, Vilayet Matbassı, [Bursa] 1935.
  • R. Pococke, A description of the East, and Some Other Countries, London 1743.
  • M. S. Tite, “Iznik Pottery: An Investıgation of the Methods of Production”, Archaeometry, 31/2 (1989), s. 115–132.

Atıf Bilgisi

İznik. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/mekanlar/iznik/68