- A +

Akdeniz’in önde gelen ticaret merkezlerinden biri olan İskenderiye, bölgenin en önemli liman kentlerindendir. Verimli arazilere sahip olan İskenderiye, Nil deltasının batı yakasında, başkent Kahire’nin kuzeybatısında yer alır ve Mısır’ın ikinci büyük şehridir. Şehir, Büyük İskender’in emriyle dikdörtgen planlı olarak yapılmaya başlanmıştır. Batlamyus (Ptolemaios) hânedanı (M.Ö. 305 – M.S. 30) döneminde şehrin inşaatı bitmiş ve Mısır’ın başkenti yapılmıştır. Ticarî önemi yanında Yunan düşünce dünyasının odağı haline geldi. Nitekim Milattan sonra II. asırda yaşayan, meşhur astronom ve coğrafyacı Batlamyus, İskenderiyeli olup, hem Hıristiyan hem de İslam dünyası üzerinde tesirleri olmuştur.

Roma döneminde İskenderiye’de Hıristiyanlığın yayılmasıyla birlikte İskenderiyeli Clement ve Origene gibi önde gelen Hıristiyan teologlar yetişmiştir. Bizans döneminde de önemini koruyan İskenderiye, Hıristiyanlığın kabulünden sonra ortaya çıkan mezhep mücadeleleri ve Sâsânîler ile yapılan savaşlar nedeniyle büyük tahribata uğradı. Müslümanlar tarafından fethedilmeden önce Bizans hâkimiyeti altındaki İskenderiye, Bizans İmparatoru Herakleios tarafından birbirleriyle mücadele eden Hıristiyanları birleştirmek amacıyla Mısır genel valisi olarak görevlendirilen Mukavkıs’ın idaresi altındaydı. Hz. Ömer dönemine tekabül eden 21 (642) yılında Amr b. As komutasındaki ordu tarafından fethedilen İskenderiye, asırlardır sürdürdüğü Mısır’ın başşehri olma özelliğini de kaybetmiştir. İskenderiye’yi kaybeden Bizans imparatorluğu da ciddi bir çöküş sürecine girdi.

Uzun yıllar Mısır valiliği yapan Amr b. As, düşman saldırılarına açık olması hasebiyle İskenderiye’yi tahkim etmiş ve pek çok Arap kabilesini buraya iskân etmiştir. Hz. Osman döneminde bir donanma oluşturularak askerî üs haline getirilen şehirde, Emevî döneminde imar faaliyetlerine sahne olmuş ve bazı kiliseler camiye çevrilmiştir.

Mısır şehirleri arasında Abbâsî egemenliğine giren ilk şehir İskenderiye olmuştur. Abbâsîler döneminde de şehrin donanma gücüne önem verilmiştir. Bölgede Abbâsîler’in otoritesi zayıflayınca Tolunoğulları, İhşîdîler ve Fâtımîler’in hâkiyeti altına giren İskenderiye, liman kenti olma özelliğini korudu. Fâtımîler döneminde mimarî alanda önemli atılımlar gerçekleştirilmiştir. Nitekim buradaki ilk medreseler, Sünnî vezirler tarafından kurulmuştur. Bunlardan Mâlikî fıkhı okutulan ve Medresetü’l-Avfiyye olarak isimlendirilen ilk Fâtımî medresesi 532 (1138) yılında burada yaptırılmıştır. Şâfiî fıkhının okutulduğu ve 546 (1151) yılında yaptırılan Medresetü’l-Âdiliyye, İskenderiye’deki ikinci Fâtımî medresesidir. Büyük çoğunluğu Sünnî olan şehir halkı Fâtımîler’e karşı Selâhaddîn-i Eyyûbî’yi desteklemiştir. Bu durum, Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin şehre özel önem vermesine neden olmuştur. Ancak Eyyûbîler döneminde şehir, Kahire ve Dımaşk’ın gölgesinde kalmıştır. Memlükler döneminde Haçlıların saldırıları dolayısıyla İskenderiye tahkim edilmiştir. Sultan Baybars, gözetleme kulesi yaptırırken, Sultan Muhammed b. Kalavun el-Halîcü’n-nâsırî denilen su kanalı yaptırmıştır. Böylece deniz taşımacılığı ve sulanabilir tarım arazisi artmıştır. Muhammed b. Kalavun’dan sonra yaşanan istikrarsızlıklar ve veba salgınları şehre zarar verse de şehir yeniden ticaret merkezi olma özelliğine kavuşmuştur. Ancak Memlükler’in sonuna Ümitburnu yolunun keşfedilmesi İskenderiye merkezli deniz ticareti büyük zarar görmüştür.

İskenderiye, 923’te (1517) Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. Memlükler döneminde nâib tarafından yönetilen şehir, Osmanlılar’da beylerbeyi tarafından idare edilmiştir. Osmanlılar’ın ticarî imtiyazlar vermesiyle bazı devletler İskenderiye’de konsolosluklar açtı. Bu durum, İskenderiye limanındaki hareketliliği artırmıştır. Ancak Osmanlı ile Mısır arasındaki bağ zayıflayınca İskenderiye idaresi 1798’e kadar Memlük beylerinin nüfuzları altında kaldı. Bu tarihten itibaren de Fransızlar İskenderiye’yi işgal ettiler. Ardından 1807 yılında İngilizler şehri teslim aldı. Ancak kısa sure sonra şehirden çekildiler ve İskenderiye yeniden Mısır eyaleti oldu. Ancak şehirde İngiliz nüfuzu artarak sürdü. II. Dünya savaşından sonra ise nüfuzu azalmaya başladı. Günümüzde Mısır Arap Cumhuriyeti’nin önemli şehirlerinden olan İskenderiye, tarım, ticaret, sanayi ve turizm merkezi olarak dikkat çekmektedir.

İskenderiye, tarih boyunca önemli şahsiyetler yetiştirmiştir. Bunlar arasında el-Hikemü’l-‘Atâ‘iyye adlı eseriyle bilinen ve Şâzeliyye tarikatının önemli isimlerinden biri olan İbn Atâullah el-İskenderî (ö. 709/1309), felsefe, kelâm ve tefsir alanında telif ettiği eserleri ve mâkemeleri ile Arap edebiyatında da adından söz ettiren Muhammed Ferîd Vecdî (1878-1954), son dönem hukukçularından Abdürrezzâk Ahmed Senhûrî (1895-1971), İslâm tarihi ve Arap edebiyatı alanındaki çalışmaları ile damga vuran İngiliz asıllı müsteşrik Sir Hamilton Gibb (1895-1971) ve ilmî neşirlerle İslâm dünyasında adından söz ettiren Abdüsselâm Hârûn (1909-1988) zikredilmelidir.

  • Eymen Fuâd es-Seyyid, “İskenderiye”, DİA, c. 22, İstanbul 2000, s. 574-576.
  • Micheal Reimer, “Ottoman Alexandria: The Paradox Decline and the Reconfiguration of Power in Eigtheenth-Century Arab Provinces”, Journal of the Economic and Social History of the Orient 37 (1994), s. 107-146.
  • Niall Christie, “Reconstructing Life in Medieval Alexandria from an Eighth/Fourteenth Century Waqf Document”, Mamluk Studies Review, c. 8/2 (2004), s. 163-190.
  • Seyyid Muhammed es-Seyyid, “İskenderiye (Osmanlı Dönemi)”, DİA, c. 22, İstanbul 2000, s. 576-580.

Atıf Bilgisi

İskenderiye. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/mekanlar/iskenderiye/119