- A +

Çanakkale Boğazı’nın kuzey giriş kısmında ve Saros Körfezi’nin güneyinde yer alan bir yarımadadır. Yarım adanın uzunluğu yaklaşık 76 km’dir. Şehrin ve yarımadanın adı olan Gelibolu (Kallipolis veya Gallipolis) gemi şehri, güzel şehir veya Galyalılar’ın şehri anlamına gelmektedir. Türkler buraya Gelibolu demişlerdir.

Gelibolu’nun ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu tam olarak bilinmemekle beraber yarımadadaki buluntular tarihinin MÖ 8-6. bin yıllarına kadar gittiğini göstermektedir. Ayrıca yazılı kaynaklara göre ilk yerleşimin Traklarca gerçekleştirildiği bilinmektedir. Traklardan sonra Foçalılar ve Miletlilerin bu bölgede kolonileri olduğu belirtilmektedir. Yarımada stratejik noktada ve verimli arazilerin bulunması sebebiyle birçok kavmin tarih boyunca geçiş güzergâhı ve yerleşim alanı olmuştur. Gelibolu yarımadasında MÖ 7. yüzyılda Atinalıların eline geçti. Atinalıların hâkim olduğu dönemde Persler Lidyalılara son verip Gelibolu yarımadasına kadar etkilerine almışlardır. Daha sonra yarımadaya Spartalılar, Makedonya Krallığı, Bergamalı Krallığı hâkim oldu. Bergama Krallığının son bulması (MÖ 133) ile tüm toprakları gibi Gelibolu’da Roma hâkimiyetine girdi. Romalılar döneminde yarımada Pontusluların saldırısına uğradı (MÖ 88) ve kısa süreliğine onların kontrolüne girdi. Roma döneminde sessizliğe bürünen yarımadanın ehemmiyeti Byzantion’un (İstanbul) I. Konstantinos tarafından başkent seçilmesi ile arttı (324). Çünkü Çanakkale Boğazı İstanbul Boğazı ile beraber Anadolu’ya açılan kapı idi. Bundan dolayı Gelibolu yarımadasının savunulması daha da arttı.

Bizans döneminde ehemmiyeti artan Çanakkale Boğazı ve Gelibolu yarımadası önce Gotlar’ın ardından da Avrupa Hun İmparatorluğu’nun (441) saldırılarına maruz kaldı ve yarımadada bulunan kale ve şehir harap oldu. Bizans hükümdarı I. Justinianos (527-565) tarafından kale tamir edildi. Kalenin tamiri ile beraber Gelibolu yarımadası önemli bir liman ve ticaret merkezi haline geldi. VII. Yüzyılda Arap İslam orduları Bizans’ın elinden Filistin, Suriye, el-Cezire, Mısır, Rodos, Kıbrıs gibi yerleri alarak kısa süre içerisinde İstanbul’a dayandılar. 717 yılında İstanbul’a yürürken İslam orduları Gelibolu üzerinden geçerken şehir etkilendi. Haçlı Seferleri sırasında Anadolu’ya geçiş için kullanılan Gelibolu yarımadası ve Çanakkale Boğazı 1204 yılında Latinlerin idaresine girdi. Daha sonra tekrar Bizans’ın eline geçti. 1071 Malazgirt zaferinden sonra Türk orduları Ege ve Marmara kıyılarına kadar gelmişlerdir. Gelibolu yarımadası ve Çanakkale Boğazı XIII. yüzyılın sonlarından itibaren Türkmen beylikleri Gelibolu yarımadasını hedef aldılar. Bizans buranın Türkmenler tarafından fethinden korktuğu için buraya Katalanları yerleştirdi (1304). Bizans’a karşı isyan eden Katalanlar, Karesioğlu beylerinden yardım istediler. 300 kişilik Karesioğlu’ndan gazi Gelibolu’ya yerleşti. 1331 veya 1332'de Aydınoğlu Beyi Gazi Umur Bey Saruhanoğlu'nun desteğini alarak idaresindeki donanması ile beraber Gelibolu Kalesi’ni muhasara altına aldı. Kaleyi alamasa da Gelibolu limanı yakınındaki Lazgölhisarı mevkiinde tutunmayı başardı. 1340-1352 yılları arasında Karesi Beyleri (Ece Bey, Hacı İlbeyi, Evrenos) Osmanlılar ile birleşerek Trakya’nın fütuhatında önemli üs olarak kullandılar. Daha sonra Orhan Bey'in oğlu Süleyman Paşa idaresindeki Osmanlı kuvvetleri İmparator Kantakuzenos'un müttefiki sıfatıyla yarımadaya geldiler (753/1352). Süleyman Paşa beraberindeki gaziler ile Bizans kuvvetlerine yardım ederek Sırp ve Bulgar askerleriyle mücadele etti. Bu yardıma karşılık Osmanlı Devleti’ne Gelibolu yarımadasındaki Çimbihisarı (Çimpe Kalesi) verildi. 1354 yılında Gelibolu tamamen Osmanlı’nın eline geçti. Kale ve Gelibolu bu tarihten sonra Osmanlı Devleti’nin özellikle de İstanbul’un fethine kadar Balkan yarımadasına yaptıkları fetih hareketlerinde kullandıkları üs oldu. Anadolu'dan Türk nüfus getirilip şehre yerleştirildi. Osmanlı hâkimiyetinde Gelibolu, Rumeli’de ilk Paşa sancağının merkezi oldu. Gelibolu fatihi Süleyman Paşa 1357 yılında vefat ederek Gelibolu Bolayır’a defnedildi. Türklerin elinden Eğe ve Akdeniz’deki liman ve sahilleri almak için başlayan Haçlı Seferleri başladı. 1366 yılında Haçlılar Gelibolu’yu alarak Bizans’a teslim ettiler. Bu durum Osmanlıların Balkanlar'la olan bağını kesintiye uğrattıysa da Bizans imparatoru IV. Andronikos, I. Murad'ın ısrarlı talebi sonucu kaleyi Osmanlılara bıraktı. 1376'da Gelibolu kesin olarak tekrar Osmanlı hâkimiyetine girdi. I. Murad kendi döneminde (1362-1389) Gelibolu’yu bir geçit ve üs olarak kullandı. 1389’da Kosova Savaşı öncesi orduyu Rumeli’ye Gelibolu’daki donanma vasıtası ile geçirdi. I. Bayezid, Gelibolu’daki tersane inşa ettirdi. Bu tersane yıllarca Osmanlı Devleti’ne hizmet verdi. Harap durumdaki hisarı yeniden yaptırdı, limanı bir sur ile denizden ayırdı ve genişletti. Limanı güçlü iki kule ile koruma altına aldı. Ayrıca gümrük istasyonu haline getirerek İstanbul’a gidip-dönen sivil tüccar gemilerini limana yanaşmaya zorladı. Bu durum sonucu ticari menfaatleri oldukça zedelenen Venedikliler şehre yönelik saldırılarda bulundular. Çelebi Mehmed döneminde Gelibolu, Osmanlılar ile Venedikliler arasında başlıca tartışma konusunu oluşturdu. Venedikliler 1416, 1423, 1430 yıllarında Gelibolu’ya saldırsalar da Çanakkale Boğazı’nda kontrolü sağlayamadılar. Gelibolu II. Murad ile amcası Mustafa (Düzmece) arasındaki mücadelelerde de önemli rol oynadı. Mustafa, halkın desteğiyle Gelibolu’ya hâkim oldu. II. Murad’a karşı Bizans ile ittifak yaparak Gelibolu’yu ve bazı yerleri Bizans’a vermeyi vaat etti. Bunun sonunda Bizans Mustafa’yı sultan olarak tanıdı. Daha sonra Mustafa beylerin desteği ile burayı Bizans’a vermekten vaz geçti. II. Murad Rumeli’ye Mustafa’nın üzerine ordu ile giderken Boğaz’ın sıkı kontrolü sebebiyle geçmekten zorlandı. II. Murad bunun üzerine Cenevizliler ile anlaşarak onların donanması ile Gelibolu’dan askerini Rumeli’ye çıkardı.

Gelibolu önemine binaen Fatih döneminde esaslı bir şekilde tahkim edildi. Ayrıca Çanakkale Boğazı’nın ve şehrin korunması için boğazın en dar yerinde karşılıklı iki hisar yaptırdı. Böylelikle hem Gelibolu’nun hem de İstanbul savunmasının Çanakkale Boğazı’ndan başladığı gerçeği tam anlamı ile ortaya çıkmış oldu. İstanbul’da Haliç Tersanesi’nin devreye girmesi ile kısmen önemi azalsa da deniz seferleri için donanmanın önemli ana merkezlerinden oldu. 1613 yılında I. Ahmed Gelibolu’ya gelerek atalarından Gelibolu fatihi Süleyman Paşa ve Yazıcızade Mehmed Efendi'nin türbelerini ziyaret etti. Osmanlı’nın Girit’i almak için başlattığı fetih hareketlerinde (1645-1669) tekrar önemli hale geldi Gelibolu. Bu dönemde Venedikliler Çanakkale’yi ablukaya aldılar. Bu durum XVIII. yüzyılın başlarına kadar sürdü. Gelibolu ve çevresindeki halkın yanı sıra İstanbul’da da halk telaşa kapıldı. XVI. yüzyılın sonlarında ilginç bir hadise yaşandı. 1683 yılında Viyana bozgunundan sonra Fransız kralı XIV. Louis İstanbul’u kuşatma planına girişti. 1686 yılında Fransa’nın İstanbul’daki elçiliğinde görevli E.G. d’Ortieres’e İstanbul’un iskeleleri ve özellikle de “İstanbul’un Kilidi” Çanakkale Boğazı ve İstanbul’un haritasını çizme vazifesi veriliyor. Çanakkale Boğazı’nı ve çevresini tüm ayrıntıları ile çizen d’Ortieres raporunda Çanakkale Boğazı’nın geçilmesi taktirde İstanbul’a varmak için önemli bir tehdidin kalmadığını belirtmiştir. 1770’teki Çeşme faciasının ardından boğazlar ve Gelibolu yeni bir tehditle daha karşı karşıya kaldı. 1790'1ardan itibaren de Hafız Mustafa adlı bir ayanın nüfuzu altına girdi ve bazı karışıklıklar yaşandı. 1853 yılında Osmanlı ile Rusya arasında başlayan Kırım Harbi’nde İngiltere ve Fransa orduları Osmanlı’ya yardım için Gelibolu yarımadasına asker çıkardılar. 93 Harbi’nde Rus tehdidi ile karşı karşıya kalan Çanakkale Boğazı ve Gelibolu Osmanlı ile İtalya arasında vuku bulan Trablusgarp Savaşı’nda da tehlike ile karşılaştı. Hatta İtalyan Amirali Viyale Çanakkale Boğazı’nın önüne kadar geldi (1912) ve burada küçük çaplı bir savaş yaşandı. Balkan Savaşları’nda da tehlike atlatan Çanakkale Boğazı ve Gelibolu asıl tehlikeyi I. Dünya Savaşı sırasında yaşadı. Boğaz ve Gelibolu Çanakkale muharebeleri sırasında İtilaf kuvvetleri tarafından bombalanarak tahribata uğradı. 18 Mart 1915 günü İngiliz ve Fransızların savaşa yakışır isimler vererek çok güvendikleri gemilerinin çoğunluğu denize gömüldü veya büyük hasar aldı. Yalnız deniz kuvvetleri ile denize hâkim olamayacaklarını anlayarak karaya asker çıkardılar. İngilizler Gelibolu yarımadasına asker çıkardılar. Osmanlı orduları kara savaşlarında çok kayıp vermesine rağmen İtilaf kuvvetleri askerlerinin İstanbul’u kuşatmasını engellediler. Ardından imzalanan Mondros Mütarekesi ile İtilaf kuvvetlerinin Çanakkale ve İstanbul Boğazı’ndan Karadeniz’e serbestçe geçişi sağlamakta idi. Rahatlıkla Gelibolu’yu işgal ettiler ve bu maddeye dayanarak Çanakkale Boğazı’ndan rahatça geçtiler. 1920 yılında Yunanlar tarafından işgal edilen Gelibolu 3 Ekim 1922’de terk edildi.

Osmanlı döneminde Gelibolu’da çok önemli ilim adamları yetişmiştir. Hatta Yazıcızade ismiyle maruf bir ulema ailesi mevcuttur. Bu ailede iki kardeş Yazıcızade Mehmed ve Ahmed Bican önemli ilim adamlarıdır. Ayrıca babaları Yazıcı Salih de önemli âlimlerdendir. Gelibolu diğer bir âlim ise Çelebi Mehmed’in şehzadeliği sırasında hocalığını yapan Derviş Bâyezid’dir. Molla Zaifî Muhammed ve meşhur tarihçi Mustafa Âlî Efendi Efendi’de Gelibolulu’dur. Mustafa Âlî’nin hocası olan Mustafa Surûrî de Gelibolulu olup çok sayıda eser kaleme alan büyük bir âlimdir. Halvetiyye-Uşşâkıyye tarîkatının Câhidiyye kolunun kurucusu olan Câhidî Ahmed Efendi Gelibolulu âlimlerdendir. Meşhur denizci Pirî Reis de Gelibolulu’dur.

Gelibolu’da Osmanlı döneminde Sarıca Paşa imareti ve Medresesi, Mihaliç Hatib Medresesi, Balaban Paşa Medresesi ve Mesih Paşa Medresesi bilinen medreseleridir.

Osmanlı döneminin Rumeli’nin ilk paşa sancağı olan, denizcilik idare merkezi olan ve Kaptan-ı Derya’nın merkez edindiği Gelibolu Rumeli beylerbeyliğine bağlıydı. İstanbul’a yakınlığı, liman ve tersane şehri olması, İstanbul’daki Tersane-i Amire için barut üretiminin yapılması, Akdeniz ve Karadeniz’in birleşme noktası olması ve Rumeli ile Anadolu arasında kavşak noktası olması hasebiyle cumhuriyetin ilk yıllarında vilayet yapıldı. Ancak, 1926 yılında Çanakkale’ye bağlı bir ilçeye dönüştürüldü.

  • İdris Bostan, Beylikten İmparatorluğa Osmanlı Denizciliği, Kitap Yayınevi, İstanbul 2006.
  • İdris Bostan, Osmanlı Bahriye Teşkilatı: XVII. Yüzyılda Tersane-i Amire, TTK, Ankara 1992.
  • Feridun Emecen, “Gelibolu”, DİA, c. 14 (1997), s. 1-6.
  • Yaşar Ertaş, “Osmanlı Ordusunun Geçiş Güzergahı Olarak Gelibolu”, Çanakkale Tarihi, II. ed. Mustafa Demir, İstanbul 2008, s. 887-98.
  • İbrahim Güran Yumuşak ve M. Mehdi İlhan (ed.), Gelibolu (Tarih, Eser ve Anı), İstanbul 2013.
  • M. Tayyib Gökbilgin, XI ve XVI. Asırda Edirne ve Paşa Livası: Vakıflar, Mülkler ve Mukataalar, İstanbul 1981.
  • Halil İnalcık, “Fatih’e Kadar Çanakkale Boğazı, Gelibolu Osmanlı Üssü ve Osmanlı-Venedik Karşılaşması”, Çanakkale Tarihi, I. ed. Mustafa Demir. İstanbul 2008, s. 15-44.
  • Halil İnalcık, “Fâtih, Boğazların, Karadeniz; Bir Osmanlı Gölü”, Çanakkale Tarihi, I. ed. Mustafa Demir. İstanbul 2008, s. 45-52.
  • İnalcık, Halil, “Akdeniz’de Egemenlik ve Çanakkale Boğazı”, Çanakkale Tarihi, I, ed. Mustafa Demir, İstanbul 2008, s. 53-58.
  • Halil İnalcık, “Çanakkale Boğazı, Özet ve Kronoloji”, Çanakkale Tarihi, I. ed. Mustafa Demir, İstanbul 2008, s. 65-72.
  • Fevzi Kurtoğlu, Gelibolu ve Yöresi Tarihi, İstanbul 1938.
  • İbrahim Sezgin, “XV. ve XVI. Yüzyıllarda Gelibolu Şehri”, Çanakkale Tarihi, II. ed. Mustafa Demir. İstanbul 2008, s. 665-94.
  • Haşim Şahin, “XV. Yüzyılda Gelibolu’da Dinî Hayat ve Sufîler”, Çanakkale Tarihi, II. ed. Mustafa Demir, İstanbul 2008, s. 727-48.
  • Metin Tuncel, “Çanakkale Boğazı”, Çanakkale Tarihi, I. ed. Mustafa Demir, İstanbul 2008, s. 121-28.
  • Metin Tuncel, “Çanakkale Yöresinin Coğrafyası”, Çanakkale Tarihi, I. ed. Mustafa Demir, İstanbul 2008, s. 175-82.
  • İdris Bostan ve diğer (ed.), Türk Denizcilik Tarihi I-II, İstanbul 2009.
  • Mehmet Fatih Yavuz, “İlkçağda Gelibolu Yarımadası”, Çanakkale Tarihi, I. ed. Mustafa Demir, İstanbul 2008, s. 419-46.

Atıf Bilgisi

Gelibolu. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/mekanlar/gelibolu/21