- A +

Erzurum, Türkiye’nin Doğu Anadolu bölgesinde, aynı ismi taşıyan ovanın güneydoğusunda bulunmaktadır. Oldukça dağlık ve yüksek bir bölgede bulunan şehrin denizden yüksekliği yaklaşık 1850 metredir. Şehir en eski dönemlerde bugüne kadar Theodosiopolis, Karin veya Karnoi/Kalak, Karintis, Kâlîkalâ, Erzenü’r-Rûm (Erzen-i Rûm, Erz-i Rûm) ve Arz-ı Rûm gibi isimlerle anılmıştır. Siirt yakınlarındaki diğer Erzen ile karıştırılmaması için buraya Erzenu’r-Rûm (Erzen-i Rûm ve Erz-i Rûm) denilmiştir. Nitekim bu isim, Cumhuriyet döneminde Erzurum şekline dönüşmüştür.

Erzurum’un ilk dönemleri hakkında detaylı bilgi bulunmamaktadır. Şehir muhtemelen 415-422 yıllarında kurulmuştur. XI. yüzyıla kadar Bizans ile Müslüman Araplar arasında el değiştirdiği görülmektedir. Bu sırada kısa bir süreliğine (502-503) Sâsânîler tarafından zapt edilmişse de ise de ertesi yıl tekrar Bizans hâkimiyetine girmiştir. Müslümanlar ilk defa tarafından Hz. Osman döneminde 653 yılında şehre hâkim olmuştur, fakat 686 yılında Bizans tarafından tekrar alınmıştır. 700 yılında Müslümanlar tarafından ele geçirilmişse de elli yıl sonra Bizans hâkimiyetine girmiştir. 756 yılında Abbâsî Halifesi el-Mansûr’un gönderdiği ordu şehri zapt etmiştir. Ancak kısa süre sonra Bizans hâkimiyeti kurulmuştur. 948 yılına gelindiğinde ise bu kez Hamdânîler zapt etmiştir. Ancak ertesi yıl tekrar Bizans’ın idaresine girmiştir.

Tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte 1048 ya da 1049 yılında Selçuklu melikleri İbrâhim Yınal ve Kutalmış tarafından ele geçirilen şehirde Türk hâkimiyeti başladı. Ancak bu hâkimiyet de kısa süre sonra Bizans tarafından sona erdirildi. 1071 yılında Malazgirt’te Bizans’ın ağır yenilgi alması ile şehir bu kez Gürcülerin hâkimiyetine geçti. Bununla birlikte aynı yıl Selçuklu Sultanı Alp-Arslan’ın emirlerinden olan Saltuk tarafından şehrin ele geçirilmesiyle kesin olarak Türk hâkimiyetine girdi. Ayrıca Selçuklulara bağlı olarak Saltuklu Beyliği de kuruldu. Büyük Selçuklu Devleti’nin ardından (1157) beylik, Türkiye Selçuklu hâkimiyetini tanıdı ve dolayısıyla da şehir de Türkiye Selçukluları’nın idaresi altına girdi.

Kösedağ Savaşı (1243) öncesinde meydana gelen Moğol istilası ile şehir tahrip edildi ve halkının çoğu öldürüldü. Mezkûr savaştan ağır bir yenilgi alan Türkiye Selçukluları, Moğol hâkimiyetini tanımak zorunda kaldı. Sonrasında Moğollar’ın düzenlediği akınlardan dolayı şehir ağır bir yıkıma uğradı ve bu da halkın şehirden göç etmesine sebep oldu. 1308 yılında Türkiye Selçuklu Devleti’nin yıkılmasından sonra 1335 yılında kadar İlhanlılar tarafından yönetildi. İlhanlıların yıkılmasından sonra daha da karışık bir hal alan bölge hâkimiyet mücadelelerine sahne oldu. Nitekim XIV. yüzyılda İlhanlılardan sonra şehir, Togaylılar, Eretnalılar, Karakoyunlular ve Timurlular tarafından yönetildi. 1405 yılında Timur’un ölmesinden sonra şehirde Karakoyunlu ve Akkoyunlu mücadelesi yaşandı. Erzurum, 1435 yılında Karakoyunluların hâkimiyetine girerken, sonrasında Timurluların desteklediği Akkoyunlular şehri ele geçirmeyi başardılar. Ancak bir sonraki yıl tekrar Karakoyunlu idaresi girdi. 1467 yılında bu kez Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan şehri zapt etti.

1502 yılına gelindiğinde Safevî hükümdarı Şah İsmail Erzurum’a hâkim oldu. 1514 yılında Osmanlılar ile Safevîler arasında vuku bulan Çaldıran Savaşı’ndan sonra şehrin civarı Osmanlı idaresine girdi. Ancak şehir tamamıyla Osmanlılar tarafından ele geçirilemedi.  Bu sırada Erzurum’un kim tarafından yönetildiği tam olarak bilinmemektedir. Şehir, Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferinden sonra 1518-1519 tarihleri arasında Osmanlı idaresine girdi. Erzurum, Osmanlı döneminde İran’a karşı düzenlenen seferlerde askerî üs, Osmanlı askerinin toplandığı, erzak ve mühimmatın depolandığı başlıca ikmal ve hareket üssü olarak kullanıldı.

XIX. yüzyılda şehrin askerî öneminin artmasına rağmen, savunma gücünün zayıf olması nedeniyle İran tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Filhakika İran düzenlediği bir sefer ile şehrin civarını ele geçirdiyse de 28 Temmuz 1823’te imzalanan Erzurum Antlaşması ile Osmanlı-İran savaşı sona erdi. Böylece İran da şehrin civarında zapt ettiği yerleri iade etti.

Erzurum, XIX. yüzyılda bu kez daha ciddi bir tehdit olan Ruslar ile karşı karşıya kaldı. Üç defa Rus işgaline maruz kalan Erzurum’da kalıcı hasarlar meydana geldi. İlk işgal, 8 Temmuz 1829 günü başladı. Ancak Ruslar, birkaç ay sonra imzalanan Edirne Antlaşması dolayısıyla şehri terk ettiler (14 Eylül 1829). Rus işgali nedeniyle Müslümanlar’ın bir kısmı şehirden göç etti. Öte yandan Ruslar şehri terk ettikleri sırada birçoğu zanaatkâr ve sanat erbabı Ermenileri beraberlerinde götürdüler. Şehre de büyük zararlar veren Ruslar, birçok önemli sanat eserini kaçırdılar. İşgal sırasında da İçkale’yi güçlendirmek amacıyla gerekli taşları elde etmek için bazı cami, türbe ve binaları da yok ettiler.

Erzurum, 93 Harbi (1877-78) sırasında Ruslar tarafından bir kez işgal edilmek istemişse de Gazi Ahmed Muhtar Paşa ve halkın direnci ile şehir Rus istilasından kurtarılmıştır. Ancak savaş sonrasında imzalanan Edirne Mütarekesi (31 Ocak 1878) ile şehir Ruslar’a verilmiştir. Nihayetinde imzalanan Berlin Antlaşması (13 Temmuz 1878) ile Rus hâkimiyeti sona ermiştir.

Erzurum, I. Dünya Savaşı’nın başında bir kez daha Ruslar’ın hedefi olmuştur. 16 Şubat 1916 tarihinde Erzurum’a giren Ruslar, 1917 yılında meydana gelen ihtilâl ile savaştan çekilinde şehir de Rus işgalinden kurtulmuştur. Ruslar arkalarında Ermeni çetelerini bırakmışlarsa da Kâzım Karabekir Paşa kumandasındaki Türk birlikleri, 12 Mart 1918 tarihinde Erzurum’u Ermeni çetelerden kurtarmışlardır.

Şehir tarihinin önemli bir parçası da Erzurum Kongresi’dir. İstiklal Harbi öncesinde, 23 Temmuz-7 Ağustos 1919 tarihleri arasında şehirde düzenlenen kongrede alınan kararlar, hem savaşın rotasını çizmiş hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda önemli bir rol oynamıştır.

Erzurum’un en önemli ve bilinen medresesi XIII. yüzyılda inşa edilen Çifte Minareli Medrese (Hâtûniyye Medresesi)’dir. Bunun yanı sıra şehirde XIV. yüzyılda inşa edilen Yâkutiyye Medresesi ile Ahmediyye (Dârü’l-hadis) Medresesi ve Sultaniyye Medresesi bulunmaktadır.

Tarih boyunca şehirde yetişmiş önemli âlim, edip ve şairler arasında Mustafa Darir, Nef‘î, İbrahim Hakkı Erzurumî, Erzurumlu Emrah, Erzurumlu Zihni, Erzurumlu Seyyid Feyzullah Efendi, Alvarlı Muhammed Lutfi Efendi, Kemâlî Efendi, Ömer Nasuhi Bilmen, Mûsâ Kâzım Efendi ve Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu gibi isimler bulunmaktadır. Ayrıca son dönem Osmanlı devlet adamları ve âlimlerinden olan Ziya Paşa da Erzurumlu bir aileye mensuptur.

Bugün Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde bulunan Erzurum’un çevresinde Rize, Artvin, Ardahan, Kars, Ağrı, Muş, Bingöl, Erzincan ve Bayburt illeri bulunmaktadır. 25.066 km2lik bir yüzölçümüne sahip olan Erzurum’un günümüzdeki nüfusu 762 bindir.

  • Abdülkerim Özaydın, “Saltuklular”, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, İstanbul 1988, c. 8, s. 155-169.
  • Abdürrahim Şerif Beygu, Erzurum Tarihi: Tarihi, Anıtları, Kitabeleri, İstanbul 1936.
  • Ahmet Demir, İslâm’ın Anadolu’ya Gelişi (Doğu ve Güneydoğu İlleri), Kent Yayınları, İstanbul 2008.
  • Besim Darkot ve dğr., “Erzurum”, MEB İslâm Ansiklopedisi, c. 4, s. 340-357.
  • Cevdet Küçük, “Tanzimat Devrinde Erzurum”, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul 1975.
  • Cevdet Küçük, “Erzurum”, DİA, c. 11 (1995), s. 321-29.
  • Coşkun Alptekin, “Erzurum Kongresi”, Atatürk Devrimleri Enstitüsü Dergisi, sy. 1/1 (1978), s. 35-49.
  • Enver Konukçu, Selçuklular’dan Cumhuriyete Erzurum, Ankara 1992.
  • İbrahim Hakkı Konyalı, Âbideleri ve Kitâbeleriyle Erzurum Tarihi, İstanbul 1960.
  • Kâzım Karabekir, Erzincan ve Erzurum’un Kurtuluşu, İstanbul 1939.
  • Metin Tuncel, “Erzurum. Bugünkü Erzurum”, DİA, c. 11 (1995), s. 334-35.
  • Osman Gürbüz, Anadolu Selçukluları Döneminde Erzurum, Aktif Yayınevi, İstanbul 2004.
  • Rahmi Hüseyin Ünal, “Erzurum. Mimari”, DİA, c. 11 (1995), s. 329-34.

Atıf Bilgisi

Erzurum. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/mekanlar/erzurum/18