- A +

Dımaşk, zamanla adını Arapça kaynaklarda Suriye’nin tamamını ifade etmek için kullanılan ve günümüzde Suriye Arap Cumhuriyeti’nin başkenti olan Şam’a bıraktı. Geniş ve düz bir coğrafyanın ortasında yer alan şehir, bu ülkenin güneybatısında, Beyrut’un doğusunda ve Hıms’ın güneyinde yer alır. Dünya tarihi boyunca bu şehirde, aralıksız bir şekilde insanların yaşadığı kabul edilmektedir. Şehrin adının etimolojik kökeni hakkında farklı görüşler söz konusudur. İslâmiyet’ten hemen önce şehir kısa bir süre Sâsânîler’in hâkimiyeti altında kalsa da burası uzun yıllar Bizanslılar’ın idaresinde bulunmuştur. Halife Hz. Ebû Bekir döneminin (11-13/632-634) sonlarına doğru elde edilen Ecnâdeyn zaferi ile Dımaşk ve Suriye’nin fethine zemin hazırlandı. Hz. Ömer döneminin (13-23/634-644) birinci yılında da Dımaşk fethedildi.

Müslümanlar tarafından fethedilen Dımaşk, İslâm dünyasının önde gelen siyasî, kültürel ve ekonomik şehirleri arasında yer aldı. Ancak şehrin bu konumu, her zaman aynı şekilde olmamış ve önemini yitirdiği dönemler de olmuştur. Nitekim Hz. Ali ve Suriye valisi Muâviye arasındaki iktidar çekişmesi ile başlayan ve Emevî Devleti’nin kurulmasıyla devam eden süreçte şehrin siyasî ehemmiyeti sürekli artmıştır. Emevîler’in başkent olarak Dımaşk’ı tercih etmesi İslâm dünyasında dinî ve iktisadî olarak da şehrin merkez olmasını sağlamıştır. Bu dönemde inşa edilen ve günümüze kadar ayakta kalabilen Emeviyye Câmii, İslâm mimarisinin ilk muhteşem eserleri arasındadır. Bununla birlikte Emevîler’den sonra şehir, söz konusu özelliklerinden bir süre uzakta kalmıştır. Abbâsîler döneminde Bağdat’ın başkent yapılması ve Dımaşk’ın gözden düşmesi ile başlayan süreç, Tolunoğulları, İhşidîler ve Fâtımîler döneminde de devam etmiştir. Mısır merkezli bu devlet döneminde Dımaşk’ın ihmal edildiği görülmektedir. Bu dönemlerde Bağdat ve Kahire İslâm dünyasının önde gelen ilmî ve iktisadî merkezleri arasında yer almıştır.

Fâtımîler’den sonra Tutuş tarafından kurulan Suriye Selçukluları döneminde (471-511/1079-1117) şehrin istikrarın sağlanması için imar faaliyetlerine girişilmiş ve ticaretin gelişmesi için önlemler alınmıştır. Alınan tedbirlerin netice verdiği ve Dımaşk’ın Fâtımî hâkimiyetinden sonra Sünnî düşüncenin önemli merkezleri arasında yer aldığı görülmektedir. Haçlı seferlerinin başlaması ve Kudüs’ün işgaliyle birlikte çok sayıda âlim Dımaşk’a göç etmek zorunda kaldı. Bu aileler arasında yer alan Hanbelî mezhebine mensup Kudâme ailesi, yaklaşık dört asır boyunca meşhur âlimler çıkarmayı başarmıştır.

Nûreddin Mahmud Zengî’nin şehre hâkim olması (549/1154) önemli bir dönüm noktasıdır. Emevîler’den sonra şehir yeniden parlak günlerine dönmüştür. Yoğun bir imar faaliyetine başlayan Nureddin, siyasî kültürel ve dinî bir merkez olarak şehri canlandırmıştır. Başta dönemin en önemli tıp eğitim merkezi olan Nureddin Zengî hastanesi olmak üzere çok sayıda medrese, tekke ve hamam yaptırılmıştır. Bu çalışmalar şehrin nüfusunun artmasına neden olmuş ve yeni yerleşim birimleri inşa edilmiştir.

Nureddin Zengî döneminde Haçlılarla İslâm dünyası arasında askerî ve stratejik mücadelenin merkezi olan şehir, 570/1174 yılında Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin idaresine geçti. Eyyûbîler döneminde de istikrarını sürdüren şehir siyasî, askerî, ilmî ve iktisadî özelliklerini korudu. Bu durum, meşhur âlimlerin Dımaşk’tan çıkmasına ve Dımaşk tarihiyle ilgilenmelerine yol açtı. Bunlar arasında Târihu Dımaşk adlı eseriyle tanınan tarihçi İbnü’l-Kalânisî (ö. 555/1160) ile Târîhu medîneti Dımaşk adlı eseriyle bilinen tarihçi Ebü’l-Kâsım İbn Asâkir (ö. 571/1176) ilk akla gelenlerdendir. Büyük bir kısmı devlet adamları veya hanımları tarafından yürütülen imar faaliyetleri ile çok sayıda medrese, hangah, câmii ve türbe yaptırılmıştır. Bunlar arasında büyüklüğü ve itibarı bakımından Âdiliyyetü’l-Kübrâ medresesi en önemlisidir. Yapımına Nureddin Zengî tarafından başlanan ancak el-Melikü’l-Muazzam İsa döneminde 619/1222 yılında bitirilebilen bu medresede Şâfiî fıkhı okutulmaktadır. Memlükler döneminde de şehrin en meşhur medresesi olarak göze çarpan Âdiliyye’de özellikle Dımaşk Şâfiî kâdılkudâtlarının müderrislik yapması dikkat çekmektedir.

Eyyûbîler’den sonra şehir, 658/1260 yılında Moğollar’ın egemenliğine geçti. Şehrin önemli tahribat gördüğü kısa sureli bu hâkimiyetten sonra şehirde istikrarın yeninde sağlandığı Memlük dönemi başladı. Ancak Memlükler döneminde Dımaşk, başkent Kahire’nin gölgesinde kaldı. Her ne kadar Memlükler de şehrin imarı için çaba sarf etseler de bu dönemdeki imar faaliyetleri, Kahire’nin gerisinde kalmıştır. Ayrıca zaman zaman şehrin Moğol ve İlhanlılar’ın işgaline uğraması ve Dımaşk nâiblerinin isyanına sahne olması şehrin zarar görmesine neden oldu. Özellikle 803/1401 yılında Timur tarafından işgali sırasında büyük bir yıkıma uğrayan şehir, çok sayıda âlimin onun yanında götürülmesi ile ilmî ve kültürel canlılığını yitirmesine sebep oldu. Bundan sonra Dımaşk, Memlükler’in yıkılışına kadar eski konumundan çok uzak kaldı.

Memlükler döneminde Dımaşk’ta yetişen ve buradaki önemli medreselerde müderrislik yapan çok sayıda âlim bulunmaktadır. Bunlar arasında muhaddis ve tarihçi Birzâlî (ö. 739/1339), tarihçi ve devlet adamı İbn Fazlullah el-Ömerî (ö. 749/1349), Takıyyüddin İbn Teymiyye (ö. 728/1328) ve öğrencisi Hanbelî fakihi İbn Kayyim el-Cevziyye (ö. 751/1350), muhaddis ve tarihçi Zehebî (ö. 748/1348), tarihçi Kütübî (ö. 764/1363), el-Bidâye ve’n-nihâye adlı tarih eseriyle tanınan İbn Kesîr (ö. 774/1373), Hanbelî fakihi İbn Receb (ö. 795/1393), kıraat âlimi İbnü’l-Cezerî (ö. 833/1429), Şâfiî fakihi ve tarihçi Takıyyüddin İbn Kâdî Şühbe (ö. 851/1448), Şehâbeddin İbn Arabşah (ö. 854/1450) ve Dımaşk’taki medreseleri konu edinen ed-Dâris fî târîhi’l-medâris adlı eseriyle meşhur olan Nuaymî (ö. 927/1521) özellikle belirtilmelidir.

922/1516 yılında Halep civarında Mercidâbık’ta yapılan savaşta Memlükler’in mağlup olmasıyla Dımaşk’ta Osmanlı hâkimiyeti başladı. Şâm-ı şerif unvanıyla anılan şehir, Osmanlılar döneminde yeni imar faaliyetlerine sahne olmuştur. Bunlar arasında XVI. yüzyılın ortalarında yaptırılan Süleymaniye Külliyesi özellikle zikredilmelidir. Bununla birlikte şehirde Memlükler’e ait olan yapıların sayısının, Osmanlılar döneminde yapılanlara göre oldukça fazla olduğu da belirtilmelidir.

Osmanlı yönetiminde açık bir gelişime sahne olan şehirde yönetim tarzı olarak da bazı değişiklikler yapıldığı görülmektedir. Memlükler döneminde dört mezhepten birer kâdîlkudât ataması yapılırken, Osmanlılar bu uygulamaya son verdi ve sadece Hanefî mezhebinden atama yapıldı. Böylece şehirde Hanefî mezhebinin önemini artırdı ve meşhur Hanefî âlimlerin yetişmesine zemin hazırladı. Bunlar arasında Reddü’l-muhtâr adlı Hanefî fıkhına dair meşhur eserin müellifi İbn Abidin (ö. 1252/1836) dikkat çekmektedir.

I. Dünya Savaşı’ndan sonra şehirde Osmanlı egemenliği sona erdi. II. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar Fransız manda yönetimi altında kalan şehirde, Fransızlara karşı yerel bağımsızlık mücadelesi yapıldığı görülmektedir. Ancak Fransa’nın bölgeden çekilmesinden sonra da siyasî istikrarsızlık bir süre daha devam etti. Ancak şehir, Arap milliyetçiliğinin artması neticesinde Mısır ve Suriye’nin birleşmesiyle 1958 yılında kurulan ve 1961’de sona eren Birleşik Arap Cumhuriyeti dönemi dışında Suriye Arap Cumhuriyeti’ne başkentlik yapmıştır. 2011’de Suriye’yi yöneten Baas Rejimine karşı başlayan barışçıl gösterilere rejimin sert müdahalelerinin ülkeyi savaş ortamına sürüklemesi neticesinde Dımaşk da bu durumdan etkilenmiş, şehir siyasi, sosyal, kültürel ve ilmi hayat açısından gerçek bir krizi tecrübe etmiştir.

  • Michael Chamberlain, Ortaçağ’da Bilgi ve Sosyal Pratik (Şam 1190-1350), çev. Büşra Kaya, Klasik Yayınları, İstanbul 2009.
  • Richard Van Leeuwen, Bir Osmanlı Şehri Şam: Vakıflar ve Şehir, çev. H. Ebru Aksoy, Küre Yayınları, İstanbul 2012.
  • Ş. Tufan Buzpınar, “Şam (Osmanlı Dönemi)”, DİA, c. 38 (2010), s. 315-320.
  • Cengiz Tomar, “Şam”, DİA, c. 38 (2010), s. 311-315.

 


 

Atıf Bilgisi

Dımaşk (Şam). İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/mekanlar/dimask-sam/84