- A +

Beled, bugün Yukarı Mezopotamya olarak bilinen Dicle ve Fırat nehirleri arasında kalan ve Ortaçağ’da el-Cezîre olarak anılan bölgenin Diyâr-ı Rebî‘a kısmında Musul’dan Nusaybin’e giden anayol üzerinde Dicle nehrinin sağ kıyısında bulunmaktadır. Beled ismi, “Belet/Balat” ve “Bâşây” şeklinde de anılmaktadır. Musul ile yaklaşık 42 km. (7 fersah) ve Nusaybin ile yaklaşık 138 km. (23 fersah) olan Beled, 20. yüzyılda Eski Musul olarak bilinen mevkinin yerini tutmaktadır.

Coğrafyacı Yâkût el-Hamevî’ye göre, Farsça’da “Şehrâbâz” olan Beled “Belet” şeklinde de telaffuz edilmiştir. Musul’un yukarısında kadim bir şehirdir. Beled’in ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu bilinmemektedir. Bir başka coğrafyacı İbn Havkal, Beled’in X. yüzyılda önemli bir kasaba olduğunu belirtmektedir. Aynı coğrafyacı, Beled’de çok sayıda değirmenin olduğunu ve burada öğütülen unun Irak’a sevk edildiğini ve Hamdânîler’in uğursuzluğu bunlarla sahiplerinden bir şey bırakmadığını söylemektedir. Bir başka İslâm coğrafyacısı olan İstahrî’ye göre küçük bir şehir olan Beled, Fırat nehrinin batısında bulunmaktadır. Dicle nehri dışında başka akarsuları da mevcuttur. Sulanabilir ve yağmur suyu düşmeyen, sulanamayan çolak arazileri ile ağaçları çok olan bir şehirdir.

Beled’in tarihi hakkında net bilgilere ulaşılamamaktadır. Bu nedenle de Diyâr-ı rebî‘a’ya ve Musul’a hâkim olan devlet ve hanedanların Beled’i de idare ettikleri söylenebilir. Beled’in İslâm’dan önce sırasıyla Bâbilliler, Asurlular, Hititler, Persler, Büyük İskender, Selefkiler, Romalılar, Bizans ve Sâsânîler tarafından idare edilmiş olduğu tahmin edilebilir. Beled, muhtemelen Musul’un İslâm orduları tarafından 641 yılında Ebû Mûsâ el-Eş‘arî’nin de bulunduğu Irak ordusu tarafından fethedilmiştir. İslâm fetihlerinden sonra Emevîler, Abbâsîler, Hamdânîler, Ukaylîler, Selçuklular, Zengîler, İlhanlılar, Celayirliler, Timurlular, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Safevîler ve son olarak Osmanlılar idare ettiği söylenebilir.

Beled ile ilgili olarak tarihî kaynaklarda oldukça az bilgi bulunmaktadır. Bu doğrultuda, Abbâsîler’in önde gelen Türk emîrlerinden İshâk b. Kündâcık, 879 yılında Beled’deki Ya‘kûbî Hıristiyanlarını hâkimiyeti almıştır.

Hamdânîler’den Nâsıru’d-devle (929-967), Musul’da çiftlik sahiplerini çeşitli baskı ve hilelerle mülklerini satmaya zorlamış ve bu şekilde bölgedeki toprakları zamanla ele geçirmiştir. Benzer uygulamaları Nusaybin, Beled ve Re’sül‘ayn’da da yapmıştır. İbn Havkal’a göre mahsulü, malı, eşyası ve âlimleri çok zengin olan Beled’i Nâsıru’d-devle b. Hamdân zapt edip, zenginlerin mallarına el koymuştur. Muhtemelen Hamdânî hükümdarı Nâsıru’d-devle’nin vurduğu ağır darbeden sonra önemsiz bir kasabaya dönüşmüştür.

1204 yılında Zengîler’den Nûru’d-dîn Arslanşâh’a karşı amcasının oğlu Kutbu’d-dîn Muhammed’in tarafında yer alan Meyyâfârikîn Eyyûbîleri’nin hükümdarı el-Meliku’l-Eşref ve müttefikleri Nûru’d-dîn Arslanşâh’ı ağır bir yenilgiye uğrattılar. Hemen ardından da başta Beled şehri olmak üzere çevreyi vahşice yağmaladılar.

Yâkût el-Hâmevî, Beledî nisbeli çok sayıda âlimden bahsetmektedir. Bunlar arasında Muhammed b. Ziyâd b. Ferve el-Beledî, Ahmed b. İsâ el-Beledî, İmâmu’l-Beledî olarak tanınan Ebu’l-Abbâs Ahmed b. İbrahim, İbnu’s-Seyyâh el-Beledî olarak tanınan Ebû Mansûr Muhammed b. el-Hüseyin, Ebu’l-Hasan Muhammed b. Amr el-Beledî, Ali b. Muhammed b. Abdu’l-vâhid el-Beledî, Muhammed b. Zureyk b. İsmail el-Beledî, Ebû Ali el-Hasan b. Hişâm el-Beledî ve Muhammed b. el-Hüseyin el-Beledî gibi isimleri sayabiliriz.

Bugün Irak toprakları arasında bulunan Beled, Selahaddin Eyaletinin şehirlerinden biridir. Şehirde Şiîler çoğunluktadır ve nüfusu 2015 yılı rakamlarına göre yaklaşık 80 bindir.

  • Ahmet Güner, “Nâsırüddevle”, DİA, c. 32 (2006), s. 402-403.
  • İbn Havkal, Sûretu’l-arz, çev. Ramazan Şeşen, 10. Asırda İslâm Coğrafyası, Yeditepe Yayınları, İstanbul 2014.
  • İbn Hurdâzbih, Kitâbu’l-mesâlik ve’lmemâlik, çev. Murat Ağarı, Yollar ve Ülkeler Kitabı, Kitabevi, İstanbul 2008.
  • İstahrî, Mesâliku’l-memâlik, çev. Murat Ağarı, Ülkelerin Yolları, Ayışığı Kitapları, İstanbul 2015.
  • Bahattin Kök, “Nûreddin Zengî, Arslanşah”, DİA, c. 33 (2007), s. 258-259.
  • Guy Le Strang, Doğu Hilafetinin Memleketleri (Mezopotamya, İran ve Orta Asya): İslâm Fetihlerinden Timur Zamanına Kadar, çev. Adnan Eskikurt-Cengiz Tomar, Yeditepe Yayınları, İstanbul 2015.
  • Ramazan Şeşen, “Cezîre”, DİA, c. 7 (1993), s. 509-511.
  • Yâkût el-Hamevî, Mu‘cemu’l-buldân, c. 1, Dâru Sâdır, Beyrût 1977.

Atıf Bilgisi

Beled. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/mekanlar/beled/96