- A +

Bugünkü yerleşimin kuzey bölgesinde Erzurum ve Trabzon arası bir mevkide kurulduğu bilinen şehir, tarih boyunca pek çok farklı biçimde anılmıştır. Payberd, Payper, Baberd, Paipurth, Baiburt, Babirt ve Papirt bu isimlerden bazılarıdır. Son dönem Osmanlı kaynaklarında ise şehrin adı Bayburd olarak geçmekte ve şehrin ismindeki son hecenin kale anlamına gelen “burt” kelimesinden oluştuğu bilinmektedir.

İlk çağlarda Haldililerin yaşadığı yerde kurulduğuna inanılan şehir, bu dönemden itibaren pek çok farklı medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bir dönem Roma imparatorluğunun sınırları içerisinde bulunan şehir, daha sonra Roma imparatorluğunun bölünmesinin ardından Doğu Roma sınırları içerisinde kalmıştır.  Şehrin ev sahipliği yaptığı medeniyetlerden bazıları Medler, Kimmerler, Persliler, Pontuslular, Romalılar, Bizanslılar, Bagratid Ermenistan Krallığı, Selçuk Türkleri, Ak Koyunlular, Safavi Persliler ve Osmanlı Türkleridir. 

VI. yüzyıl ile VII. yüzyıl arasında Azziler tarafından oldukça gelişmiş bir hale getirilen Bayburt ve çevresi, Anadolu'ya gelen Türklerin ilk yerleşim yerlerinden biri olmuştur. Şehir, XI. yüzyılda Tuğrul Bey tarafından gerçekleştirilen pek çok akına maruz kalsa da şehir alınamamış fakat daha sonra Malazgirt Savaşı’nın Türk boyları tarafından kazanılması sonucu Türklerin hakimiyetine geçmiştir.

XI. yüzyıl ve XIII. yüzyıl arasında Saltuklular ve Danişmendiler arasında şehri almak için pek çok mücadele yaşanmıştır. Saltukluların hüküm sürdüğü şehir, XIII. yüzyılda Selçukluların idaresine geçmiştir. XIII. yüzyılda Süleyman Şah’ın kardeşi Erzurum meliki Mugisuddin Tuğrul Şah ve oğlu Cihan Şah’ın yönetim döneminde şehirde pek çok imar faaliyeti gerçekleşmiş olup şehrin surları ve Bayburt kalesi kuvvetlendirilmiştir. 

Anadolu’ya yapılan Moğol saldırılarına karşı I. Alaeddin Keykubad döneminde surları sağlamlaştırma faaliyetleri devam etmiş aynı zamanda şehir ve çevresinde yeni kaleler inşa edilmiştir. Bu dönemde şehir Anadolu Selçuklularının başşehri olan Konya’ya bağlanmıştır. 1243 yılında Kösedağ Savaşı’nın sonucunda Moğolların Anadolu’yu istilasından şehir de etkilenmiş, fakat yapılan anlaşmalar sonucunda şehrin Selçuklularda kalmasına karar verilmiştir. 

İlhanlıların şehir yönetiminde olduğu dönemde şehir Tebriz ile Trabzon arasındaki ticaret yolu üzerinde olması hasebiyle pek çok Ceneviz ve Venedik kervanının konakladığı canlı bir merkez haline gelip “Dârülcelâl” ismiyle anılmıştır. Benzer biçimde İran’a ulaşan yolun da üzerinde bulunmasından ötürü stratejik mevkiiye sahip olan şehirde Marco Polo tarafından gümüş madenlerinin olduğu belirtilmiştir. Canlı iktisadi faaliyetlere sahip olmasıyla beraber şehirde ahilik teşkilatının da kurulduğu bilinmektedir. Aynı dönemde kültür alanında gelişmelerin yaşandığı belirtilen şehirde Mevlevilik’in gelişmiş ve Mahmudiye ile Yakudiye medreseleri kurulmuştur.

İlhanlılar döneminin ardından Eretnalılar’a ve daha sonra Akkoyunlular’a geçen şehir, 1501 yılında Safevîler tarafından alınmıştır.  1514 yılında ise şehir Osmanlı yönetimine girmiştir. Osmanlı döneminde kale-şehir olarak önemini sürdüren şehir, Kânûnî Sultan Süleyman zamanında esaslı bir onarım görmüştür. Bu yüzyıl sonlarında şehirde 110 cami ve mescit, 51 kilise, 83 medrese, 34 sıbyan mektebi, 481 dükkân, 40 han, 3 hamam, bir tabakhane, sabun ve boya imalâthaneleri bulunmakta olup 186 köy bulunduğu bilinmektedir.

XIX. yüzyıla kadar Osmanlı yönetiminde olan şehir 1828 yılında Rus-Osmanlı savaşında Rusların eline geçmiş fakat kısa sürede geri alınmıştır. XIX. yüzyılın sonlarına doğru 1878 yılında ve 1916 yılında Ruslar tarafından yeniden işgal edilen şehir, pek çok hasara uğramıştır. İstiklal savaşının sonucunda alınan şehir Erzurum’un bir kazası olmuştur. Daha sonra Gümüşhane’ye bağlanmış ve 1989 yılında ise il statüsü kazanmıştır. 

Gelişmiş bir yerleşim yeri olarak nitelendirilen şehrin kültür ve ilim alanındaki önemi, İlhanlılar döneminde kurulmuş olan Mahmudiye ve Yakudiye medreselerinde farklı dönemlerde yetişen pek çok önemli âlimlerden anlaşılmaktadır. Bu isimlerden öne çıkanlar Bayburtlu Ahi Mehmed ve Ekmeleddin el-Bâbertî olmustur. Bunların dışında Hoca Ali, Kadı Mahmud, Şeyh Hayran, Bekir Çelebi, Şeyh Veysel,  Seyyid Yakub, Sultan Fakih ve Abdülvehhab Gazi gibi pek çok âlim bu şehirde yaşamıştır. Ayrıca Osmanlı’nın son dönemlerinden şair Bayburtlu Zihnî de Bayburt'ta doğmuş olan bir diğer önemli isimdir.  

Tarih boyunca şehirde pek çok imar ve inşa faaliyetleri gerçekleşmiş olan şehirde, geçmişten günümüze en önemli yapı, pek çok kez onarım geçirmiş olmasına rağmen surlar olmuştur.  Selçuklular döneminde yapılmış olan Cami-i Kebir Camisi, Şeyh Veysel Camisi, Ulucami, Şehit Osman Türbesi, Bent Hamamı, Şingah Hamamı, Sultan Fakih Zaviyesi ve Seyyid Salih Zaviyesi şehirdeki önemli yapı manzumelerinden birkaçıdır. Günümüze ulaşan başlıca tarihî eserler Bayburt Kalesi, Ulucami, Şehit Osman Türbesi, Taşhan, Künbed, Bent Hamamı, Paşaoğulları, Şingâh ve Meydan hamamlarıdır. 

  • Abdürrahim Şerif Beygu, Erzurum Tarihi, İstanbul 1936.

  • Aziz b. Erdeşir Esterabadi, Bezm-u Rezm, çev. Mürsel Öztürk, Kültür Bakanlığı, Ankara 1990.

  • İ. Galip, Takvim-i Meskûkât-i Osmaniyye, Mihran Matbaasi, Konstantiniyye 1307. 

  • İsmet Miroğlu, “Bayburt”, DİA, c. 5 (1992), s. 225-228

  • G. Sagona, C. Sagona, Archaeology at the North-East Anatolian Frontier I: An Historical Geography and A Field Survey of the Bayburt Province, Peeters Press, Dudley 2004.

  • İ. Şahin, İsmet Miroğlu, “16. Yüzyılda Bayburt Sancağı”, Tarih Dergisi, 30 (1975), s. 208-209.

  • O. Turan, “LIslamisation dans la Turquie du Moyen Age”, Studia Islamica, sy. 10, (1959), s. 137.

Atıf Bilgisi

Bayburt. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/mekanlar/bayburt/77