- A +

Orta Anadolu’da Tuz Gölünün güneyinde Melendiz dağının indiği düzlükte kurulmuş olan Aksaray’ın ismi, Anadolu Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in burada yaptırdığı saraydan gelmektedir. Şehrin Hititlerin Kursaura kenti ile aynı yerde olduğu kabul edilmektedir. Kapadokya krallarının yeniden kurarak Archelias adını verdikleri şehir, Selçuklular tarafından 12. yüzyılda fethedilmiştir. Selçuklu sultanlarının askeri bir üs olarak kente verdikleri önemden dolayı, Darü’z-Zafer, Dar’ül-Cihad, Darrüribat isimleri ile anılmıştır.

Şehir, Konya ve Kayseri kentlerini birbirine bağlayan ticaret yolu üzerindedir. İç Anadolu bölgesinde, doğuda Nevşehir, güneydoğuda Niğde, batısında Konya, kuzeyde Ankara ve kuzeydoğuda Kırşehir ile çevrilidir. Yüzölçümü 7626 km²’dir. Aksaray’ın Ağaçören, Eskil, Gülağaç, Güzelyurt, Ortaköy, Sarıyahşi olmak üzere 6 ilçesi, 192 köy ve kasabası bulunmaktadır.

Aksaray Roma döneminde, Hıristiyan cemaatlerin sığındığı bir bölge olmuştur. Anadolu Selçukluların Danişmentlerle mücadelesinde bir üs olarak kullanılmış, bu dönemde Anadolu’daki ticari hareketin önemli bir merkezi olarak konumlanarak orta Anadolu’daki bu önemini Osmanlı döneminde de sürdürmüştür. Konya ve Kayseri arasında, özellikle II. İzzettin Kılçarslan’ın yaptığı bayındırlık faaliyetleri ile şehrin yeniden imar edildiği bilinmektedir. Selçukluların dağılmasından sonra Karaman Beyliği’nin hakimiyetine giren Aksaray, 1397’de Yıldırım Bayezit ve 1468’de Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlı mülküne girmiştir. Fatih’in nüfus politikaları çerçevesinde, nüfusun bir kısmı İstanbul’a getirilerek, bugün Fatih İlçesi sınırları içindeki Aksaray semti kurulmuştur.

Osmanlı İdari teşkilatında, Karaman Eyaleti’ne bağlı bir sancak olan Aksaray, 19. Yüzyılda Niğde’nin bir kazası olmuş, 1920’lerde vilayet merkezi olan şehir, 1933’de yeniden Niğde’ye bağlanarak ilçe statüsü almıştır. Aksaray 1989’da kendine bağlı yedi ilçesi ile il statüsü kazanmıştır.

Aksaray merkezinde yer alan Kılıçarslan tepesi eteklerinde yer alan Ervah Kabristan’ında tarihi özelliğe sahip yedi binden fazla kabir bulunmaktadır. En eski kitabesi 1250’ye tarihlenen mezarlıkta, Cemaleddin Aksarayi’nin tekkesi, Anadolu Selçuklu tarihinin temel kaynaklarından olan Müsâmeretü’l-Ahbâr’ın müellifi Kerimüddin Mahmud Aksarayi’nin mezarı ve daha pek çok tarihi şahsiyetin kabri yer almaktadır. Eski hac güzergahında yer alan kabristan, hacıların Konya Mevlana Türbesi’nden sonraki menzilini teşkil etmekteydi.

Akasaray’da tarihi öneme sahip yapılardan ilki, bugün Eğri Minare olarak bilinen Keyhüsrev  Camii, 1221-1236 yılları arasında Anadolu Selçuklu döneminde yapılmıştır. Bugünkü cami, yenilenmiş olup, minaresinin yapıldığı dönemde özellikle eğik yapıldığı iddia edilmektedir. Orijinal minare çeşitli müdahaleler sonucu tahrip olmuştur. Karamanoğlu Mehmet Bey’in 1408-1409 yıllarında inşa ettirdiği Ulucami, şehrin günümüze gelen en eski camisidir. 16. yüzyılda, bir camisi, beş medresesi, dört kervansaray, dört hamam, üç zaviye ve kırk beş mescidi olduğu belirtilen Aksaray’da eserlerin büyük kısmı günümüze ulaşmamıştır.

Günümüze ulaşan eserlerden Zincirli ya da Müselsile Medresesi, 14. yüzyılda Karamanoğullarından Yahşi Bey tarafından yaptırılmıştır. Dört Eyvan ve sekiz odadan müteşekkil medrese, yirminci yüzyıl başlarına kadar işlevini sürdürmüştür. Bu medresenin en önemli taraflarından biri, 14. yüzyılın tefsir, lügat, edebiyat ve tıp alimi Cemaleddin Aksarayi’nin ders verdiği  medrese olmasıdır. Asıl adı Mehmed olan Cemaleddin Aksarayi, Fahreddin Razi’nin torunlarından olup, Amasya’da aldığı medrese eğitimi sonrasında Aksaray’a dönerek, Zincirli Medrese’de ilmi faaliyetlerde bulunmuştur. Meşhur Osmanlı Şeyhülislam’ı Zenbilli Ali Efendi, Cemaleddin Aksarayi soyundan gelmesinden ötürü Cemali mahlasını kullanmış, Cemaleddin Aksarayi, Molla Fenari’ye de Mısır’a gitmesinden önce Aksaray’da ders vermiştir. Aksaray’da 14. yy. ve 15. yy. başında bulunmuş önemli bir isim olarak da Somuncu Baba olarak bilinen, Hamidüddin Aksarayi zikredilmektedir. Şeyh Hamid-i Veli olarak da bilinen Aksarayi’nin burada doğduğu, Safevi Erdebil’inde tasavvuf eğitimini aldıktan sonra, Bursa’ya yerleştiği, Şam’da, Adana’da ve nihayet Aksaray’da irşad faaliyetlerinde bulunduğu rivayet edilmektedir.

Aksaray bir ticaret güzergahı olarak zengin kervansaraylara sahip olmuştur. Günümüze intikal eden 1229’da yapımına başlanan Sultan Han’ı Selçuklu Mimarlığının müstesna bir örneğidir. Alay Han, Ağzıkarahan, Ak Han, Öresin Han, Kılıçaslan Han’ı yine Selçuklu devirlerinde inşa edilmiş önemli menzil duraklarıdır.

  • İlhan Şahin, “Aksaray”, DİA, c. 2, (1989), s. 291-92.

  • Mustafa Öz, “Cemaleddin Aksarayi”, DİA, c. 7 (1993), s. 308-09.

  • Pars Tuğlacı, Osmanlı Şehirleri: Aksaray, Milliyet Yayınları, İstanbul 1985.


Atıf Bilgisi

Aksaray. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/mekanlar/aksaray/140