- A +

Bu dikdörtgen biçimindeki yapıya, Ömer Mescidi isimlendirmesinden başlayarak el-Câmi, el-Muğattâ (örtülü bina), el-Maksûf (Çatılı bina), Cuma Mescidi, Cami, Beytülmakdis, el-Aksâ Camii ve Kıble Mescidi'ne kadar çok sayıda isim verilmiştir (Al-Ratrout, 2004, s. 170-171). Ancak geç bir dönemde yapı, tüm mekan için el-Harem isminin verilmesinden sonra Mescid-i Aksâ olarak anılmaya başlanmıştır. Bu durum Memlük döneminin sonunda ve Osmanlı döneminin başlangıcında Mücîrüddîn el-Hanbelî tarafından not edilmiş; “Halk tarafından bilinen şey, el-Aksâ'nın minber ve büyük mihrabı barındıran Kıble yönündeki Mescid'in önüne inşa edilen yapı olduğudur. Ancak gerçek şu ki el-Aksâ adı [antik] duvarlarla çevrili tüm Mescidi ve içindeki her şeyi ifade ediyor. (...) Mescid'in en üst cephesindeki bu yapı, Kubbetü’s-Sahrâ ve Revaklar gibi diğer yapılarla birlikte daha sonra inşa edilmiş olup el-Aksâ Mescidi adının atıfta bulunduğu şey duvarların içindeki her şeydir.” (Hanbelî, c. 2, s. 24).

Mücîrüddîn el-Hanbelî’nin işaret ettiği bu geniş alana inşa edilen ilk yapı, el-Aksâ Camii bölgesinin Hz. Ömer tarafından tanzim edilip temizlenmesinden sonra fethi (16/638) takiben sahâbe tarafından inşa edilen ilk bina olan Ömer Camii'dir. Elli yıl sonra Emevî ve bunu müteakip Müslüman yöneticiler tarafından bu küçük mescit, el-Aksâ Camii olarak yeniden inşa edildi. el-Vâkıdî gibi erken dönem Müslüman kaynaklar, Hz. Ömer’in el-Aksâ Camii alanında bir bina inşa ettiğinden (el-Waqidi, 1997, s. 233), Ahmed b. Hanbel’in Müsned’i gibi hadis kaynakları da bu yapının inşasının Hz. Muhammed'in tüm Peygamberlere namazda imamlık yaptığı yerde olduğundan bahsetmektedir (Hanbal, 1995, c. 1, s. 277). 50/670’de şehri ziyaret eden Fransız Hıristiyan hacı Arculf, Ömer Mescidi'nin nispeten ayrıntılı bir tanımını yapıyor ve yapının kirişler ve kalaslarla ahşaptan yapıldığını ve 3000 kişiyi (48m × 48m) barındırabileceğini belirtiyor. Buradan anlaşıldığına göre yapı, Medine'deki Peygamber Camii'ninkine benzemektedir.  Göz önünde bulundurulmalıdır ki Ömer Mescidi, bugün bulunsaydı, Babu’n-Nebi'nin (veya Çifte Kapı'nın) aynı seviyesinde Kadim Aksâ olarak bilinen bölgede, mevcut Aksâ Camii'nin yaklaşık 6 metre altında, alt katta olurdu (Al-Maqdisi, c. 4, s. 87). Emevî döneminde bu bina başlangıçta Halife Muaviye (Hanbal, 1995, c.1, s. 277) tarafından yenilenmiş, daha sonra Aksâ Camii’nin yeraltı kısmına çok daha büyük ve ihtişamlı bir ölçekte aktarılmıştır.

Bu yapının yeniden inşası, el-Makdisî gibi erken Müslüman alimler tarafından Abdülmelik b. Mervan'a (66-86/685-705) atfedilirken, daha sonraki bazı alimler bu durumu, yenilenmesi Abdülmelik tarafından başlatılmış olmakla birlikte, yeniden inşasını tamamlayacak olan oğlu el-Velid'e (86-96/705-715) atfetmişlerdir. Ancak mevcut yapı, kutsal şehri vuran çok sayıda depremden sonra meydana gelen birçok yeniden yapılanma nedeniyle Emevîler döneminde inşa edilen binanın sadece bir kısmıdır (Al-Maqdisi, 1991, s. 168-171). İlk yapı Kubbetü’s-Sahrâ ile aynı eksende inşa edilmiş olup kubbesiz bir şekilde Mescid-i Aksâ kompleksinin güney bölümünün çoğunu kaplayacak şekilde uzanıyordu. İlk Emevî yapısı, kuzeyden güneye uzanan ve güney duvarı dışında günümüze ulaşmayan sıra kemerlerle (muhtemelen 32 tane) ayrılmıştı. Ayrıca, dıştan Kubbetü’s-Sahrâ’dakine benzer renkli mozaik ve mermerlerle dışarıdan kaplanmıştı (Al-Ratrout, 2004, s. 511-515).

Çok sayıda deprem nedeniyle binanın restorasyonuna ve yeniden inşasına ihtiyaç duyulmuştur. Bu inşa süreçlerini gösterecek şekilde binada, erken Abbâsî döneminden kalan, Ebu Cafer el-Mansur saltanatı (155/771) ve takiben Abbâsî halifesi el-Mehdi (164/780) saltanatı boyunca yapılan yeniden inşa kayıtları mevcuttur. Bu yeniden inşa süreçleri, geniş bir merkezi nefin oluşturulmasını, binayı kuzeye doğru 19 metre uzatmanın yanı sıra yapıyı taşıyan bir kubbe ve kemerlerin inşasını içeriyordu. Toplamda merkezi nefin her iki tarafında yedi koridor, toplam on beş koridor ve çarşı (69,2m x 102,8m), bugün her iki tarafta sadece 3 sıra kemer (boyut 50m x 80m) ile duruyor. Fâtımî döneminde meydana gelen bir başka depremin ardından bina, Fâtımî halifesi el-Zâhir döneminde 425/1033 yılında yeniden inşa edildi (Al-Ratrout, s. 515-520). Yapının içindeki Artuklular gibi sonraki döneme ait kitabelerde çok sayıda ekleme ve restorasyonun izine rastlanmaktadır (Salameh, 2009, s. 107-117).

Binanın işlevinde büyük bir değişiklik, hem binayı Tapınak Şövalyeleri’nin yerel kullanımı için hem de kilise olarak dönüştüren Haçlı döneminde gerçekleşti. Buna göre bina ilk başlarda Kraliyet Sarayı olarak kullanıldı ve 1119'dan sonra Tapınak Şövalyeleri'nin kumanda merkezi olarak istihdam edildi. Yapıyı konut, manastır, kilise, depo ve diğer kullanımlara ayırmak için çok sayıda bölme duvar ördüler, ayrıca bir bölümü günümüze ulaşan devasa tonozlu galerilerle yapıyı doğuya ve batıya uzanan bir girinti şeklinde genişlettiler (Boas, 2001, s. 91). Bunların hepsi, 1187'de şehri kurtardıktan sonra Selahaddin tarafından bir mescid işlevine geri döndürüldü. Bu minvalde Selahaddin yapının içindeki duvarları kaldırmış ve temizlemiş ve daha önceki ihtişamına kavuşturmuştur. Ayrıca mihrabı yeniden inşa eden Selahaddin’in adı bugüne değin mihrap üzerinde korunmuştur. Nureddin Zengî minberini de Halep'ten getirerek mihrabın yanına yerleştirdi (İbn Şeddad, 1994, s. 374). 746/1345’de Memlük döneminde değişiklikler yapıldığından beri yapının mevcut şekli büyük bir yapısal değişiklik görmemiştir. Ancak XX. yüzyılın başlarında meydana gelen başka bir depremin ardından Mimar Kemalettin'in, mevcut binayı yanında büyük bir merkezi kubbe bulunan Osmanlı Camii temelinde yeniden inşa etmesi önerisi vardı. Onun bu planları uygulanmadı ve daha ziyade yapı daha da eski şeklinde onarıldı (Yavuz, 1996, s. 149-164).

1967'deki Siyonist işgalin ardından Aksâ Camii'ni ve Mescid-i Aksâ'nın içindeki diğer yapıları yıkmak için birçok girişim planlandı. Bir Hıristiyan Siyonist, işgal kuvvetlerinin desteğiyle Ağustos 1969'daki yangında Aksâ Camii'ne büyük zarar verme konusunda başarılı oldu. Ateş, yapının üçte birinden fazlasını yaktı ve kubbeyi ve sultan Nureddin'in tarihi minberini yakmayı başardı (Saleh, 2006, s. 414). Bu girişim, caminin altına kazılan ve caminin temellerini zayıflatan gizli tüneller de dahil olmak üzere şimdiye kadar başarısız olan diğer yok etme girişimleri tarafından takip edilmiştir. Amerikan başkanı D. Trump döneminde yapılan "Yüzyılın Anlaşması"na göre yalnızca Kıble Mescidi olarak bilinen bu yapı Mescid-i Aksâ olarak kabul edilir ve bütün yerleşkenin diğer kısımları Mescid-i Aksâ’ya dahil edilmez. Bu, Mescid-i Aksâ'yı Müslümanlar ve Yahudiler arasında zamansal ve mekansal bir temelde bölme planına uygun şekilde tasarlanmış bir öneridir. Dolayısıyla halihazırda uygulamaya konulmak istenen bu öneri Hıristiyan ve Yahudi Siyonistlerin Mescid-i Aksâ’nın atıfta bulunduğu, Kubbetü’s-Sahrâ’yı da içine alan kapsamlı yerleşkeyi bir Yahudi Tapınağı inşa etmek üzere yıkma planının bir parçası olarak görünmektedir. Birçok Hıristiyan ve Yahudi Siyonistin Mescid-i Aksâ'nın tüm alanını yok etmek ve tüm alana bir Yahudi Tapınağı inşa etmek için zorladığı büyük planın bir parçasıdır.

 

·             H. Al-Ratrout, The Architectural Development of Al-Aqsa Mosque in the Early Islamic Period Sacred Architecture in the Shape of the ‘Holy’, ALMI Press, Dundee 2004.

·             M. el-Hanbali, Al-Uns El-Celîl fı Tarih al-Kuds ve'l-Halil, Maktabat Dandis, Amman [t.y].

·             M. el-Waqidi, Futuh el-Sham, Dar al-Kutub al-Ilmiyah, Beirut 1997.

·             Hanbal, Musnad Ahmad, Dar al-Hadith, Kahire 1995.

·             Al-Maqdisi, Kitab al-Bid’ wal-Tarikh, Maktabat al-Thaqafah al-Diniyah, Port Said [t.y].

·             A.Al-Maqdisi, Ahsan al-Taqâsîm fi ma‘rifat al-Aqâlîm, Matbat Madbuli, Kahire 1991.

·             G. El-Farani, "Al-Aqsa Mosque from the Period of the Abbâsîd Caliphate To the Crusaders’ Invasion: Architectural Descriptive Study," Journal of the Arab American University, c2/1 (2016).

·             K. Salameh. "A New Saljuq Inscription in the Masjid al-Aqsa, Jerusalem." Levant, c. 41, sy. 1 (2009), s. 107-117.

·             J. Boas, Jerusalem in the Time of the Crusades: Society, landscape and art in the Holy City under Frankish Rule, Routledge, London 2001.

·             Ibn Şeddad, en-Nevâdirü’s-sulṭâniyye ve’l-meḥâsinü’l-Yûsufiyye (Sîretü Ṣalâḥiddîn, es-Sîretü’l-Yûsufiyye), Maktabat el-Hanci, Kahire 1994.

·             Y. Yavuz, “The Restoration Project of the Masjid al-Aqsa by Mimar Kemalettin (1922-26)”, Muqarnas, sy. 13 (1996).

·             M. Saleh, “The Arson of al-Aqsa Mosque in 1969 and its Impact on the Muslim World As Reflected in the British Documents”, Dirasat: Human & Social Sciences, sy. 33/2 (2006).

·             K. El-Awaisi, C. Yavuz, “The Future of Al-Aqsa Mosque in the Light of Trump’s Deal of the Century”, Insight Turkey, sy. 22/3, s. 215-236.

Atıf Bilgisi

Kıble Mescidi/Ömer Mescidi. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/kible-mescidiomer-mescidi/7372