Kadızâde-i Rûmî

(ö. 844/1440)
İslam dünyasında riyaziyat alanının en çok okunan ismi, matematikçi, astronom
- A +

Hayatı

Tam adı, Salâhuddin Mûsâ b. Muhammed b. el-Kâdî Mahmûd el-Burusevî er-Rûmî'dir. Ailesi ulemâ sınıfından olan Kadızâde'nin babası Muhammed genç yaşta öldü. Sultan I. Murad döneminde Bursa kadısı olan dedesi Kadı Mahmûd tarafından yetiştirildi. Halk tarafından çok sevildiği için “Koca Efendi” diye anılan dedesine nisbetle Kadızâde lakabıyla tanındı. Döneminde Osmanlı-Türk Devleti'nin başşehri olan Bursa'nın ilmî çevrelerinde yetişen Kadızâde, özellikle bu yüzyılın en önemli allâmesi Molla Fenârî diye bilinen Şemsuddin Muhammed b. Hamza Fenârî'den (ö. 834/1431) okudu; bahusus matematik ve astronomi tahsil etti. Akabinde, Şeyh Bedreddin ile Konya'ya gitti. Burada, Müneccim (astronom) Feyzullah'tan ders aldı. Anadolu'daki hocaları arasında, ayrıca, Saferşah Rûmî de bulunmaktadır. Teşekkül aşamasında bulunan Osmanlı-Türk ilmî hayatının seviyesiyle yetinmek istemeyen Kadızâde, hocası Molla Fenârî'nin de teşvikiyle, gitmesine karşı çıkan ailesinden habersiz olarak, Merağa matematik-astronomi okulunun, özellikle Kutbuddin Şirâzî, Nizâmuddin Nîsâbûrî, Kemaluddin Fârisî, Cemâluddin Türkistânî ve Yahya b. Ahmed Kâşî gibi âlimlerin mîrâsı çerçevesinde aklî ve riyâzî ilimlerde hala canlılığını koruyan Mâverâünnehir ile Horasan bölgesine seyahate çıktı. Kızkardeşi, kendisinden habersiz, gurbette muhtaç duruma düşmemesi için, ziynet eşyalarının bir kısmını kitapları arasına koydu. 811/1408-1409 tarihlerinde Şîraz'da görünen Kadızâde, 814/1411-1412 tarihlerinde Semerkand'a ulaştı. Mâverâünnehir'de dönemin parlak simalarından olan kelâmcı, matematikçi ve astronom Seyyid Şerîf Cürcânî'den (ö. 1413) ders okuyan Kadızâde, hocasıyla, riyâzî yönelimi dolayısıyla anlaşmazlığa düştü; bundan dolayı da Seyyid Şerif'ten ders almayı bıraktı. Öyleki hocasının ünlü eseri Şerhü’l-Mevâkıf'ın muhtelif fikirlerine tenkit yazdı, ancak bunları temize çekmeye vakit bulamadı. Kendisi de matematikçi olmasına rağmen, öğrencisi hakkında "tabiatına riyâziyyât gâlip gelmiş" diyen Seyyid Şerîf'in ifadesinin anlamı, varolanın (mevcûd) bilgisini elde etmede o dönemde cârî olan tabîî ve kelâmî yönteme karşı, Kadızâde'nin hendesî çizgideki riyâzî tavrı benimsediğini gösterir. Semerkand'ta, Uluğ Bey ile tanışan Kadızâde, kısa zamanda onun özel hocası oldu. Akabinde Sultan tarafından inşa ettirilen, “kare” şeklindeki Semerkand Medresesi'ne başhoca olarak tayin edildi. Kendisi ders vermeye başlayınca bütün diğer müderrisler talebeleriyle birlikte hazır bulunurdu; ayrıca Uluğ Bey de onun bu derslerine katılırdı. Medrese hocalığı esnasında, Kadızâde, bilginin özerkliğini ön planda tuttu. Öyleki, kendisi de bir âlim olan Uluğ Bey'in, kendisinden habersiz olarak bir müderrisi azletmesi karşısında ders vermeyi bıraktı. Sebebini soran Uluğ Bey'e "Ben, tavsiye üzerine, sultanların azil mekanizmasının müdahale etmediğini zannettiğim eğitim-öğretim hayatını seçtim. Gördüm ki, burada da ilim sahibi azledilebiliyormuş; bundan dolayı öğretim hayatını terkettim" şeklinde cevap verdi. Bunun üzerine özür dileyen Uluğ Bey, müderrisi görevine iade etti ve bir daha müderris azletmeyeceğine dair söz verdi; akabinde Kadızâde tekrar ders vermeye başladı.

Uluğ Bey ile çevresindeki âlimler, Nasîruddin Tûsî'nin Zîc-i İlhânî'sinde bazı eksiklikler ve hatalar bulunduğunu tesbit edince, bunların tashihi için, 824/1421 yılında Semerkand Rasathânesi’ni inşa etti. Ayrıca, Uluğ Bey'in riyâzî ilimlere olan aşırı ilgisi ile astrolojiye (ilm-i nucûm) olan tutkusu böyle bir rasathânenin tesisinde rol oynamış olabilir. Mevcut bilgilere göre, Uluğ Bey, rasathânedeki gözlem işlerinin başına önce Cemşîd Kâşî'yi, onun ölümü üzerine Kadızâde'yi getirdi. Kaynaklar, Kadızâde de gözlemleri tamamlayamadan ölünce Uluğ Bey'in, rasathânenin başkanlığına Ali Kuşçu'yu getirdiğini kaydeder. Ancak, öğrencisi Fethullah Şirvânî'ye verdiği 13 Eylül 1440 tarihli icâzetnâme, Kadızâde'nin en azından bu tarihde hayatta olduğunu gösterir. Ayrıca, Zîc'in de 1437’de tamamlandığı gözönüne alınırsa bu bilginin sıhhati tartışmalı olur; en azından bu tarihlere kadar bizzat Kadızâde'nin rasathânenin başında olduğunu gösterir.

Kadızâde, döneminde Fahreddîn Râzî kelâmî çizgisi ile Sadreddin Konevî vahdet-i vücûd tasavvufî çizgisini cem eden Molla Fenârî üzerinden İslâm medeniyetinde cârî olan hem irfânî hem de burhânî yaklaşımlarla temas kurdu. Daha önce ilk Osmanlı müderrisi Davud Kayserî'nin temsil ettiği tasavvufî-kelâmî yaklaşım da o dönem Osmanlı ilmî muhitlerinde canlılığını korumaktaydı. Ancak Kadızâde meşrebi itibariyle, daha çok, hendesî muhtevadaki riyâzî çizgiyi tercih etmiş; dolayısıyla zamanında bu çizginin en iyi temsil edildiğine inandığı Maverâünnehir bölgesine gitmiştir. Nitekim kendisi de riyâzî yönelime sahip olan Uluğ Bey'in Kadızâde'ye teveccühünde, ikisi arasındaki bu meşreb yakınlığı önemli rol oynamıştır. Kadızâde'nin Semerkand'taki faaliyetleri hakkında, Uluğ Bey'e yaptığı hocalık, Semerkand Medresesi'ndeki eğitim-öğretim faaliyetleri ile Semerkand Rasathânesi'ndeki çalışmaları dışında, fazla bir bilgi yoktur. Özellikle yetiştirdiği öğrenciler ve Orta-Asya İslâm-Türk kültürü ile İran kültür bölgesindeki etkileri henüz ayrıntılarıyla ortaya konulmamıştır. Ancak, Fethullah Şirvânî'nin de Şerh el-tezkire fî ilm el-hey'e adlı eserinde belirttiği gibi, hocası Kadızâde öğrencilerini, özellikle Osmanlı Ülkesi'ne gitmeye teşvik etmiştir. Bu öğrencilerinden Ali Kuşçu, daha sonra İstanbul'a gelip Osmanlı ilim zihniyetinin belirleyici isimlerinden birisi olmuş; Fethullah Şirvânî de Anadolu'ya gelerek, muhtelif bölgelerde bulunan medreselerde Semerkand matematik-astronomi okulunun birikimini aktarmıştır. İster tarihte ismi kaydedilsin ister kaydedilmesin pek çok âlimin Anadolu'ya gelmesine vesile olan Kadızâde, esas itibariyle Osmanlı coğrafyasında yaşamamasına ve ilmî faaliyetlerini bu topraklarda ortaya koymamasına rağmen, Taşköprülüzâde tarafından Osmanlı âlimlerinin en önemlilerinden sayılıp, ikinci tabaka yani Sultan I. Murad dönemi âlimlerinden kabul edilmiştir. Bu durum ve kendisine verilen ayrıcalıklı yer onun, Osmanlı ilim hayatını öğrencileriyle beslemesinden kaynaklanmaktadır. Öte yandan muhtemelen Ali Kuşçu'nun belirlemesiyle, Kadızâde'nin Şerhu eşkâli’t-te’sîs adlı eseri geometri sahasında, Şerhu’l-mulahhas fi’l-hey'e isimli çalışması da astronomi alanında Osmanlı medreselerinin orta seviyede ders kitabı olmuştur. Böylece Kadızâde Osmanlı ilim hayatını hem öğrencileriyle maddî olarak hem de eserleriyle muhteva itibariyle zenginleştirmiş ve yönlendirmiştir. Bu çerçevede Osmanlı ilim ortamının yetiştirdiği gerçek anlamda ilk özgün matematikçi ve astronom olarak kabul edilebilecek isim Kadızâde'dir. Kadızâde, Semerkand Rasathânesi'nin, özellikle Semerkand matematik-astronomi okulunun müşterek ürünü olan Zîc-i Gurgânî'nin (Zîc-i Uluğ Bey) telifine katılmış; ayrıca önemli birçok matematik ve astronomi eseri üzerine şerh ve haşiyeler kaleme almıştır. Ancak Kadızâde'yi, şerhettiği eserlerin müelliflerinden daha açık neticelere vardığından ve farklı çözümler önerdiğinden, basit bir şârih olarak görmek mümkün değildir. Öte yandan Salih Zekî'nin işaret ettiği üzere, Kadızâde, eserlerinde, kendi döneminde revaçta olan ilm-i nucûm'a (astroloji) yer vermez. Bunun en önemli sebebi, Şerhu’l-mulahhas fi’l-hey'e adlı çalışmasında da görüleceği üzere, astronomi incelemelerinde Aristotelesçi tabiî yaklaşımı dikkate almamasıdır.

Öğretisi

Kadızâde'nin matematik sahasındaki ilk telifi, 784/1382 tarihinde Bursa'da telif ettiği Muhtasar fi el-Hisab (el-Risale el-Salahiye fi el-Kavaid el-Hisabiye) adlı eserdir. İkinci eseri Şerh el-Risalet el-Huseyniyye'dir. Pratik geometri (misaha) sahasında kaleme aldığı Farsça, Risale fi el-Misaha adlı küçük bir eseri daha mevcuttur.

Kadızâde'nin teorik geometri çalışması Şemsüddin Semerkandî (ö. 600/1203)'nin Eşkal el-Tesis adlı eserine Tuhfet el-Reis fi Şerh Eşkal el-Tesis ismi ile 815/1412 tarihinde Uluğ Bey'e ithafen yazdığı şerhtir. Eser daha çok Şerh Eşkal el-Tesis adıyla tanınmaktadır. Şerh Eşkal el-Tesis uzun yıllar, medreselerde "orta seviyeli" bir geometri kitabı olarak okutulmuştur. Bu yaygınlığı yanında birçok Osmanlı matematikçisi tarafından üzerine haşiyeler ve talikler yazılmıştır. Ayrıca Sultan III. Selim ve Sultan II. Mahmud dönemi matematikçilerinden Müftizade Hoca Abdurrahim Efendi (ö. 1252/1836) tarafından açıklamalarla Türkçe'ye tercüme edilmiştir.

Kadızâde'nin matematik sahasında yazdığı en orijinal eser şüphesiz, Risale fi İstihracı Ceybi Derece Vahide bi Amalin Müessetin ala Kavaidin Hisabiyye ve Hendesiyye ala Tarikati Gıyâseddin el-Kâşi'dir.

Kadızâde matematik eserlerinin yanında, astronomi alanında da bazı eserler kaleme almıştır. Kadızâde Nasîrüddin Tûsi'nin, Batlamyus sistemini eleştirdiği meşhur astronomi eseri el-Tezkire fi'l-Hey'e'yi şerhetmiştir. Ayrıca yine Nasîrüddin Tûsi'nin Tahrir el-Macesti adlı eseri üzerine Nizâmuddin Hasan b. Muhammed el-Nîsâbûrî'nin (ö. 730/1329) yazdığı Tabir el-Tahrir adlı şerhin bazı önemli ve aynı zamanda zor olan yerlerini açıklayıcı bir haşiye kaleme almıştır. Nısf el-nehar hattı ve kıblenin tayininden bahseden Risale fi İstihraci Hatti Nısf el-Nehar ve Semt el-Kıble adlı küçük çalışması da Kadızâde'nin tek Farsça astronomi eseridir.

Kadızâde'nin astronomi sahasında telif ettiği önemli eser, Mahmud b. Ömer el-Çağmini el-Hârezmi'nin (ö. 619/1221) dönemin astronomisinin genel bir özeti olan ve ders kitabı olarak hazırlanan el-Mulahhas fi’l-Hey'e üzerine 814/1412 yılında yazdığı şerhtir. Osmanlı medreselerinde ders kitabı olarak okutulduğundan Şerhu’l-Mulahhas fi’l-Hey'e üzerine, aralarında Sinan Paşa (ö. 891/1482), Abdulalî el-Bircendî (ö. 935/1528'den sonra) ve Abdurrahman el-Ceberti'nin (ö. 1188/1774) de bulunduğu yirmi dört haşiye yazılmıştır.

Yukarıda zikrettiğimiz matematik ve astronomi eserleri yanında Kadızâde, Esîruddin Ebherî'nin, mantık, fizik ve metafiziği sırasıyla inceleyen ve Osmanlı medreselerinde ders kitabı olarak uzun yıllar okutulan Hidayet el-Hikme adlı eserinin üzerine Mevlanazâde Ahmed b. Mahmud el-Herevi tarafından telif edilen şerhe bir haşiye yazmıştır.

Kadızâde eserleri yanında Türkistan'dan Osmanlı ülkesine gelerek matematik ve astronomi ilmini yaygınlaştıran iki öğrencisi Ali Kuşçu ve Fethullah eş-Şirvânî ile de Osmanlı bilimine tesir etmiştir.

Öne Çıkan Eserleri

  • Tuhfetü'r-Re'îs fî Şerhi Eşkâli't-Tesîs: Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 2743.
  • Risâle fi'istihrâci Ceybi Derece Vâhide bi-A'mâln Mü'essese 'alâ Kavâ'ide Hisâbiyye ve Hendesiyye 'alâ Tarîkati Gıyâseddîn el-Kâşî: Kandilli Rasathanesi Ktp., nr. 76.
  • Şerhu'l-Mülahhas fî 'İlmi'l-hey'e: Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 2662.
  • Hâşiye 'alâ Tahrîri'l-Mecistî
  • Risâle fi'stihrâci Hatti Nısfi'n-nehâr ve Semti'l-Kıble.

Atıf Bilgisi

Kadızâde-i Rûmî. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/kadizade-i-rumi/378