İbnü’l-Kâs et-Taberî

(ö. 334/946)
Şâfiî fakihi, usûlcü
- A +

Hayatı

et-Taberî nisbesiyle meşhur olmuştur. Doğum yeri ve yılı hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Taberî nisbesi ve Irak bölgesine sonradan gitmesi, III./IX. yüzyılın ikinci yarsında Taberistan’da doğmuş olma ihtimalini kuvvetlendirmektedir.  Uzun yıllar Bağdat’ta kaldığı için el-Bağdâdî nisbesiyle de anılmaktadır. Kendisine İbnü’l-Kâs künyesinin niçin verildiği konusunda iki yorum vardır. Birinci yoruma göre babası cihada katılan askerleri teşvik etmek amacıyla vaazlar verdiği ve kıssalar anlattığı için babasına nispetle İbnü’l-Kâs olarak anılmaktadır. Diğer bir yoruma göre ise bizatihi kendisi cihada katıldığı ve cihada katılan askerleri teşvik etmek amacıyla vaazlar verdiği, kıssalar anlattığı için bu nispetle anılmaktadır. İbnü’l-Kâs’ın zühd ve takvâ ehli olduğu, insanları etkileyen vaazlar verdiği dikkate alındığında kendisinin de babası gibi özellikle cihada katılan askerleri teşvik etmek için vaazlar verdiği ve kıssalar anlattığını söylemek gerekir.

İbnü’l-Kâs’ın Bağdat’a gitmeden önceki hayatı ve kimlerden ders aldığı konusunda yeterli malumat yoktur. Bağdat’ta Ebü’l-Abbâs İbn Süreyc’ten (ö. 306/918) fıkıh eğitim almış ve onun seçkin öğrencilerinden biri olmuştur. İbn Süreyc dışında fıkıh eğitimi aldığı başka bir hocasına ilişkin ulaşabildiğimiz herhangi bir bilgi yoktur. Dönemin birçok hadis bilgininden hadis rivayetinde bulunmuştur. Ebû Halîfe el-Cumahî el-Basrî, Muhammed b. Abullah el-Hadramî, Abdullah b. Ğanâm el-Kûfî, Ahmed b. Hişâm el-Bağavî, Muhammed b. Muhamed el-Bağendî, Muhammed b. Osman b. Ebî Şeybe, Muhammed b. Salih b. Zurayh, Muhammed b. Saîd el-Azrak, Ebü’l-Kâsım el-Bagavî, Muhammed İbnu’l-Farac, İshâk b. Ahmed el-Haza‘î, el-Kâdî Ca‘fer b. Muhammed el-Firyâbî, el-Hasen b. Ali et-Taberî, Ebû Şuayb Abdullah b. el-Hasen el-Harrânî ve el-Mufaddâl b. Muhammed eş-Şa‘bî hadis rivayetinde bulunduğu isimlerdendir.

İbnü’l-Kâs, Bağdat dışında memleketi Taberistan’da da ilmi faaliyetlerde bulunmuş ve Taberistan’ın imamı olarak meşhur olmuştur. Taberistan fakihleri ondan fıkıh eğitimi almıştır. Burada ondan eğitim alan en seçkin öğrencisi, el-Kâdî Ebû Ali el-Hasen b. Muhammed b. el-Abbâs et-Taberî ez-Zucâcî (ö. 400/1009 yılına yakın)’dir.  İbnü’l-Kâs cihad etmek maksadıyla sefere katılmış ve ömrünün sonlarına doğru Tarsus’a gitmiştir. Burada kadılık görevini üstlenmiş, ayrıca tedris, fetva ve vaaz meclisleri kurmuştur. Tarsus’taki öğrencilerinden el-Kâdî Ebû ‘Amr Osman b. Abdullah et-Tarsûsî, İbnü’l-Kâs’ın 330 yılında Tarsus’taki el-Mescidu’l-Câmii’de hadis imla ettiğini nakletmektedir. Onun dışında Ebû Ca‘fer Muhammed b. Ahmed b. Mansûr el-Atîkî, Musa b. İbrâhîm el-Varrâk, Ebû Zer Hıdır b. Ahmed et-Taberî gibi kişiler İbnü’l-Kâs’tan hadis rivayet etmişlerdir. Fıkıh ilmindeki üstünlüğünün yanı sıra zühd ve takvâ durumunda yaptığı etkileyici vaazlar ile ön plana çıkan İbnü’l-Kâs, Tarsus’ta sınır muhafızı (murâbıt) olarak 335/946 yılında vefat etmiştir. 336/947 yılında vefat ettiği nakledilmekle beraber kaynaklar, 335/946 yılında vefat ettiği konusunda neredeyse ittifak etmişlerdir. Huşû içinde verdiği bir vaaz esnasında, vecd halindeyken vefat ettiği nakledilmektedir. Bağdat’ta büyük sûfî Cüneyd-i Bağdâdî’nin (ö. 297/909) meclisine uğradığına ilişkin kayıtlara bakıldığı taktirde dönemin zühd ehlinden etkilenmiş olması ihtimal dahilindedir.

Öğretisi

Tarihi kaynaklarda Şâfiîlerin şeyhi/imamı, kendi asrının imamı, zühd ve ilimde benzersiz, mezhepte eşsiz ve muteber eserlerin musannifi gibi nitelemelerle takdim edilen İbnü’l-Kâs, Şâfiî mezhebinde imamın usûlüne uygun olarak tahrîclerde bulunan müctehid tabakasını ifade eden ashâbü’l-vücûh’tan sayılmaktadır. Fürû fıkıhta kaleme aldığı eserler, hem Şâfiî’nin ve öğrencilerinin görüşlerini (nass) aktarma hem de bunlara dayalı olarak ortaya koyduğu tahrîcleri ile ön palana çıkmaktadır. Onun kaleme aldığı eserleri şu şekilde sıralamak mümkündür:

et-Telhîs (et-Telsîh fî furûi’ş-Şâfiîyye): İbnü’l-Kâs’ın eserleri arasında en önemli olan ve en çok rağbet edilen eseri et-Telhîs’tir. Bundan dolayı o, kaynaklarda Sâhibu’t-Telhîs olarak anılmaktadır. İbnü’l-Kâs, et-Telhîs’in girişinde eseri yazmasını iki amaca dayandırmaktadır. Birincisi, muhtasar düzeyde kaleme alınan fürû fıkıh eserlerinin anlaşılmasındaki zorluğu gidererek Şâfiî fıkhına özgü anlaşılır muhtasar bir eser kaleme almaktadır. İkincisi ise, Kûfîler olarak isimlendirdiği Hanefîlerin görüşlerini de ana hatlarıyla aktararak münazarada hasmıyla tartışan kişiye diğer mezheplerin görüşlerini bilmesi konusunda yardımcı olmaktır. O, eserini muhtasar olarak kaleme aldığı için delillere uzun uzadıya yer vermeyeceğini belirtmektedir.  Onun bu açıklamalarına ve eserinin niteliğine bakıldığında, Hanefîler ile münazara bulunacak olan Şâfiîler için el kitabı mahiyetinde bir eser yazmak istediği anlaşılmaktadır. Hem Şâfiî mezhebini özet olarak aktarması hem de Hanefîlerin görüşlerine, özellikle de onların kendi mezheplerinin usûlüne aykırı olarak benimsedikleri görüşlere yer vermesi, bunun bir neticesidir. Bu durum, Irak bölgesindeki Şâfiîler ve Hanefîlerin arasında mezhep eksenli tartışmaların yaşandığını göstermektedir. et-Telhîs’i Ebû Abdullah el-Hıtın el-İsmâîli (ö. 386/996), Ebû Alî es-Sincî (ö. 430/1038-39) ve Ebû Bekir el-Kâffâl el-Mervezî es-Sağîr (ö. 417 1026) şerh etmişlerdir.

Nusratü’l-Kavleyn li’l-İmâm eş-Şâfiî: Şâfiî’nin kavl-i kadîm ve kavl-i cedîd olarak bilinen bazı fıkhî görüşlerdeki ictihad değişikliği ve bir meselede iki görüşün tahrîc edilmesi erken dönemden itibaren farklı mezhep mensuplarınca eleştiri konusu olmuştur. İbnü’l-Kâs, özellikle Hanefîlerin Şâfiî’nin bir meselede farklı görüşler tahrîc ettiğini ileri sürerek, onu ictihadlarında zihin karmaşası içinde olmakla eleştirdiklerini aktarmaktadır. O, bu konuda Şâfiî’yi eleştirenlere cevap vermek ve meseleyi izah etmek için, Şâfiîler tarafından kendisine gelen teklifleri dikkate alarak eserini kaleme aldığını belirtmektedir. Bu eser, kavleyn savunusu olarak Şâfiîlerin telif etmiş olduğu ilk eserlerden biri olarak temayüz etmiştir. Eserde Irak bölgesinde Şâfiî ve Hanefîler arasında mezhep eksenli tartışmaların yaşandığı, İbnü’l-Kâs’ın Şâfiî’yi ve mezhebi savunmak amacıyla bu eseri kaleme aldığı anlaşılmaktadır.

Edebü’l-kâdî: III./IX. asırda Şâfiî çevrelerde kadılık görevlerini üstlenme konusunda belirgin bir artış olmuştur. Şâfiîler bu dönemde kadılık görevinin usûl ve kaidelerini içeren muhakeme usûlüne dair eserlerin kaleme alınmaya başlanmasının, bu gelişmelerle paralel olduğu anlaşılmaktadır. Kendisi de kadılık yapan İbnü’l-Kâs, eserinde özellikle Şâfiîler ile Hanefîlerin ittifak ve ihtilaf ettiği meseleleri aktarmaya özen göstermektedir. Ona göre, fakih muhaddisler (fukahâu’l-hadis) arasında Şâfiî sünnetlere en çok uyan, ehl-i rey arasında Ebû Hanîfe de [meseleleri] detaylandıran kişidir.  Kâdî ikisinin de görüşlerini bilmeye muhtaçtır. Bu iki mezhep dışında kalan fakihlerin de görüşlerini aktaran İbnü’l-Kâs, Şâfiî ve ashâbının görüşlerini, kendi tahrîclerini aktarmaktadır. O Kureyş kabilesini öne geçirmeyi içeren hadise dayanarak ilk önce Şâfiî’nin görüşlerini ele alacağını belirtmektedir.

Cüz’ fihî Fevâi’dü Hadîsi Ebî  Umeyr (Şerhu Hadîsi Ebî  Umeyr): İbnü’l-Kâss, ehl-i hadîsin hiç  bir faydası olmayan hadisleri rivayet ettiklerine yönelik eleştire karşı olarak, ehl-i hadisi savunma amacıyla kaleme aldığı bir eserdir. O hadis ehlini eleştirenlerin Ebû ‘Umeyr hadisini örnek verdiklerini, buna karşın kendisi bu hadisten altmış tane fıkhî vechi tespit ettiğini belirtmekte ve bunları eser boyunca ele almaktadır.

Delâilü’l-Kıble: Kıble yönünün belirlenmesi amacıyla kaleme alınan eser, bir coğrafya kitabı olarak da kabul edilmektedir. Coğrafi olarak yeryüzünün kısımları, bölgeleri, nehirleri, dağları ve yıldızlar hakkında bilgilerin bulunduğu eser, “kıble coğrafyası” temasıyla türünün Arapça literatürde tek örneği olarak dikkat çekmektedir.

İbnü’l-Kâs’ın yukarıda zikrettiğimiz eserleri dışında günümüze ulaştığı tespit edilemeyen farklı konularda yazmış olduğu eserleri bulunmaktadır. Fıkıh usûlü alanında muhtasar olmakla beraber yetkin bir kitap yazdığı, cedel alanında Edebü’l-cedel adında bir eserinin olduğu, muhtemelen namaz vakitlerini konun edin el-Mevâkit adında bir eser yazdığı kaydedilmektedir. Bunların dışında, fetvâlarını içeren el-Fetâvâ, kadınların ihram giymesini konu edinen İhrâmü’l-mer’e adında bir eseri vardır.  Ferâiz ilminde de eser yazmış, öğrencisi Ebû Ali ez-Zucâcî’nin kendisinden talikte bulunduğu devir konusunda (Kitâbün fi’d-devr) yazdığı bir eseri vardır. et-Telhîs dışında fürû fıkıh alanında yazmış olduğu en önemli kitap el-Miftâh (Kitâbü’l-miftâh fî mezhebi’ş-Şâfiî) adlı eserdir. Hacim olarak et-Telhis’ten daha küçük olan bu eser şerh ve ziyade çalışmalarına konu olmuştur.  Ebû Halef Muhammed b. Abdulmelik et-Taberî (ö. 370/980 yılına doğru), Abdülkâhir el-Bağdâdî (ö. 429/1037-38) ve Ebü’l-Hayr Selâme b. İsmâil el-Makdisî ed-Darîr (ö. 480/1086) bu esere birer şerh yazmışlardır. Ebû Ali ez-Zucâcî eser üzerine, Ziyâdetü’l-Miftâh (et-Tehzîb) adında bir ziyade kaleme almıştır. el-Miftâh, bizatihi kendisinden işitilmiş ve rivayet edilmiş olup, Ebû Ca‘fer Muhammed b. Ahmed b. Mansûr el-Atîkî bunu İbnü’l-Kâs’tan işitenler arasındadır. Ancak el-Miftâh’ın günümüze ulaştığı tespit edilememiştir.

İbnü’l-Kâs, et-Taberî’nin fıkıh usûlü alanında yazmış olduğu eser günümüze ulaşmadığı için onun usûl düşüncesini sistemli bir şekilde tespit etmek güçtür. et-Telhîs’in girişinde muhtasar olarak bazı fıkıh usûlü konularına değinmektedir. Bunun dışında sonraki usûl eserleri ve günümüze ulaşan eserlerindeki bazı verilerden hareketle genel bir değerlendirme yapmak mümkündür.

Hatîb el-Bağdâdî’nin muhtemelen onun Edebu’l-cedel’inden yaptığı bir alıntı onun öğretisini genel olarak yansıtması bakımın önemlidir (Hatîb el-Bağdâdî, 1996, c. 2, s. 36-37; Eşit, 2019, s. 130-131). İbnü’l-Kâs, aşağıda aktardığımız bu pasajda münazarada bulunanın bilmesi gereken asılları yedi kısma ayırmaktadır:

Asıllar yedi tanedir: Hiss (duygu), akıl, Kitap ve sünneti bilme, icmâ, luğat ve ibret (kıyâs). Münazaracıların bunların hepsini bilmesi gerekir. Hissler de beş tanedir: Duyma, görme, tatma, koklama ve dokunma. Akıl ise iki kısımdır: Ğariziyye (içgüdüsel/tabii) ve mustecleb (sonradan elde edilmiş). Kitap ve sünnet iki harftir: Mucmel ve mufesser. Sünnetin yolları ikidir: Mütevâtir ve âhâd. İcmâ, iki kısımdır: Ümmetin icmâ‘ı ve âlimlerin icmâ‘ı (icmâ’u’l-hucce). Luğat ise iki kısımdır: Mecâz ve hakikât. İbret iki kısımdır. Aslın manasında olanı, âlimin bilmemesinde mazereti söz konusu olmadığı [birinci kısım]’dır. İkincisi ise birçok kısma ayrılır. Hissi inkâr eden kendini inkâr eder. Aklı inkâr eden onun yaratıcısını inkâr eder. Kur’ân’ın umûmunu (genelini) inkâr eden onun hikmetini inkâr eder. Haber-i vâhidi inkar eden şerî‘âtı inkar eder. Ümmetin icmâ‘ını inkar eden onun nebisini inkar eder. Luğatı inkâr eden iletişim kuramaz…İbreti (kıyâsı) inkar eden babasını ve annesini inkar eder.

Sem‘ânî ve Zerkeşî gibi Şâfiî âlimleri, İbnü’l-Kâs’ı Kitap, sünnet, icmâ ve kıyâs dışında aklı, hissi ve luğat’ı da birer asıl kabul edip asılları yediye kadar çıkarmasını eleştirmektedirler (Sem‘ânî, 1998, c. 1, s. 14; Zerkeşî, 1994, c. 1, s. 28). Ancak kanaatimizce burada İbnü’l-Kâs’ın bahsettiği asıllar şer‘î asıllar ile sınırlı bir taksim olmayıp, bilginin elde edilmesine ilişkin genel bir çerçevedir. Onun asıl kapsamında akıl, duyu ve luğatı da eklemesi, münazarada bulunan kişinin bilmesi gereken ve taşıması gereken nitelikleri ifade etmek içindir. Nitekim o, Edebü’l-kâdî adlı eserinde kâdînin fakih olması gerektiğini belirtmektedir. Ona göre kadı Kitâb, sünnet, icmâ ve ihtilâfı, kıyâsı bilmesi gerekir. Ayrıca dili bilen, emin, akıllı, zeki, halim, görme ve duyması sağlam gibi birçok niteliğe sahip olması gerektiğini belirtmektedir (İbnü’l-Kâs, 1988, s. 98). Kâdînin şer‘î deliller dışında taşıması gereken niteliklerinin olması gerektiği gibi münazarada bulunan kişilerin de şer‘î delillerin bilgisine sahip olma dışında taşınası gereken nitelikler bulunmaktadır.  Buradan hareketle onun akıl, hiss ve luğatı şer‘î asıllar kapsamında değerlendirmediğini tespit etmek gerekir.  Bu tespite rağmen İbnü’l-Kâs aklın dini alanı da kapsayan hususlarda belirli bir fonksiyona sahip olduğunu düşünmektedir. İlk dönem Iraklı Şâfiîlerin Mu‘tezile’den etkilendiğine işaret eden hususlardan bir tanesi olan nimeti verene şükretmenin aklî zorunluluk olduğu görüşünü benimseyenler arasında İbnü’l-Kâs da bulunmaktadır.  Zerkeşî, onun Edebü’l-cedel adlı eserinden kendisine nispet ederek aktardığı aşağıdaki pasaj İbnü’l-Kâs’ın akla yüklediği fonksiyonu göstermektedir:

“Akıl açısından eşyalar üç kısma ayrılmaktadır: Aklın zorunlu kıldığı kısım, reddettiği (olumsuzladığı) kısım ve câiz kıldığı, tersini caiz kıldığı kısım. Aklın zorunlu kıldığı kısım, yaratıcının bilinmesi ve nimeti verene şükretmenin vâcib olmasıdır… İlk iki kısmı (aklın zorunlu kıldığı ve reddettiği) kısım şerî‘at gelmeden önce de geldikten sonra da Allâh, akıl sahiplerine hüccet kılmıştır. Sem‘ ancak (bu kısımlara) uygun olarak varit olur.” (Zerkeşî, 1994, c. 1, s. 196; Eşit, 2019, s. 131-132).

İbnü’l-Kâs, sünneti mütevatir ve ahâd olmak üzere iki kısma; icmâ‘ı ümmetin üzerinde ittifak ettiği temel farzlara ilişkin icmâ (avâm icmâ) ve genel halk kitlesinin bilmekle zorunlu olmadığı ancak uzman fakihlerin bilebildiği ve üzerinde ittifak ettikleri meselelerdeki icmâ (havâs icmâ), kıyâsı da  aslın manasında olan ‘illet/manâ kıyâsı ve onun dışında kalan kıyâs türleri olmak üzere temelde iki kısma ayırmaktadır. İbnü’l-Kâs dilde mecazın varlığını kabul etmesine rağmen, kendisine nispet edilen görüşe göre Kur’ân’da mecazın varlığını kabul etmemektedir.

İbnü’l-Kâs, bütün müctehidlerin müsîb olmadığı görüşünü benimsemekte, bütün müctehidlerin müsîb olduğunu kabul etmenin haddi aşan fasık ve muannitlerin görüşlerinin doğrulanmasını beraberinde getireceğini ve dinde kaotik bir durumun oluşacağını düşünmektedir.

İbnü’l-Kâs, Şâfiî’nin taklîdi yasakladığını ve öğrencilerini ictihada teşvik ettiğini, haberleri taklit etmek ve hakimin nesep uzmanı olmadığı taktirde nesep uzmanının görüşünü taklit etmesi dışında taklidin caiz olmadığını düşünmektedir.  İbnü’l-Kâs’ın aktardığına göre Şâfiî, Saîd b. el-Müseyyib’in mürselleri dışında mürsel hadisi hüccet kabul etmemektedir. Şâfiî’nin istihsânı, kabul etmemesine rağmen bazı görüşlerde istihsâna dayalı olarak hüküm verdiğine ilişkin eleştiriler karşısında İbnül-Kâs, Şâfiî’nin sadece üç meselede istihsâna göre hüküm verdiğini belirtmektedir (İbnü’l-Kâs, 2010, s. 73-75). Zerkeşî, Şâfiî’nin istihsân ile amel ettiğine ilişkin yapılan eleştirenlere karşı çıkan Şâfiîler arasında İbnü’l-Kâs’ı zikretmektedir. Ona göre İbnü’l-Kâs’ın da dahil olduğu Şâfiîler, Şâfiî’nin istihsan ile hüküm verdiği söylenen meselelerde mutlaka bir delile dayalı olarak bunu kabul ettiğini vurgulamaktadırlar (Zerkeşî, 1994, c. 8, s. 106).

Temel Soruları

  • Mezhep imâmı olan Şâfiî’nin ve öğrencilerinin görüşlerini tespit etmek, nakletmek ve yorumlamak.
  • Mezhep imamının usûlüne uygun olarak tahrîclerde bulunmak.
  • Muhalif mezheplere karşı, Şâfiî’yi ve mezhebi savunmak.
  • Muhalif mezheplerle münazarada bulunacak olan Şâfiîler için hem kendi mezheplerinin hem de muhalif mezheplerin görüşlerini özetleyen el kitabı mahiyetinde eserler yazmak.
  • Şâfiî mezhebinin, ağırlık merkezi olan Irak ve Mısır dışına özellikle Horasan bölgesinde yayılmasını sağlamak.
  • Cihat amacıyla farklı bölgelere gitmek, buralarda tedris, fetva ve vaaz meclisleri kurmak.
  • Münazarada bulunacak fakih ve usûlcülere tartışmanın mantığını öğreten eser kaleme almak.
  • Kamusal alanda yargısal görevlerde bulunanlara, yargılama usûlü ve kaidelerini içeren eser yazmak ve bizatihi yargı görevini ifa etmek.
  • Hiçbir faydası olmaya hadisleri rivayet ettikleri yönünde ehl-i hadise yapılan eleştirilere karşı onları savunmak.
  • İbadet vakitlerinin belirlenmesi ve kıble yönünün tayini konusunda çalışmalarda bulunmak.
  • Devir ve ferâiz meselelerine ilişkin eserler telif etmek.
  • Bazı meselelerde (nimeti veren şükretmenin aklî zorunluluğu gibi) Mu‘tezile mezhebinin görüşlerinden etkilenmek ve fıkıh usûlünün bazı meselelerini kelâmî perspektifle ele almak.

Öne Çıkan Eserleri

  • et-Telhîs: Mektebetu Nizâr Mustafâ el-Bâz, Suudi Arabistan 2010.
  • Nusratü’l-Kavleyn li’l-İmâm eş-Şâfi‘î: Dâru’l-Beyrûtî, Dımaşk 2009.
  • Edebü’l-Kâdî: Mektebetü’s-Sıddîk, Tâif 1989.
  • Cüzʾ fîhi Fevâʾidü Hadîsi Ebî ʿUmeyr: Mektebetü’s-Sünne, Kahire 1992.
  • Delâilü’l-Kıble: “Kitâbü Delâili’l-kıble li-İbni’l-Kâs (Kitâb Dalâ‘il al-Qibla” li-Ibn al-Qâss)”, Zeitschrift für Geschichte der Arabisch-Islamischen Wissenschaften, nşr. Fuat Sezgin,  Frankfurt 1987-88.
  • Edebü’l-Cedel.
  • el-Miftâh.
  • Abbâdî, Kitâbu Tabakâti’l-Fukahâi’ş-Şâfi‘îyye, thk. Gösta Vitestam, E.J. Brill, Leiden 1964.
  • Ahmet Özel, “İbnü’l-Kâs”, DİA, c. 21 (2000), s. 100-1002
  • Ahmet Temel, The Missing Link in the History of Islamic Legal Theory: The Development of Usûl al-Fiqh between al-Shâfi‘î and al-Jassâs during the 3rd/9th and Early 4th/10th Centuries, Yayınlanmamış Doktora Tezi, University of California, California 2014.
  • Bilal Aybakan, İmam Şâfiî ve Fıkıh Düşüncesinin Mezhepleşmesi, İz Yayıncılık, İstanbul 2007.
  • Davut Eşit, Şâfi‘î Fıkıh Usûlünün Gelişimi, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2019.
  • Hatîb el-Bağdâdî, Kitâbü’l-Fakîh ve’l-Mütefakkih, Dâru İbn Cevzî, Riyâd 1996.
  • Nail Okuyucu, “Şâfiî’nin Kaynak İçi Nesih Teorisi ve Şâfiî Fıkıh Geleneğinde Yorumlanış Biçimleri”, İslam Araştırmaları Dergisi, sy. 43 (2020), s. 1-44.
  • Nail Okuyucu, Şâfiî Mezhebinin Teşekkül Süreci, M.Ü. İlahiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul 2015.
  • Sem‘ânî, Kavâti‘u’l-Edille fî Usûli’l-Fıkh, thk. Abdullâh Hâfız Ahmed el-Hükmî, Mektebü’t-Tevbe, Riyâd 1998.
  • Suat Koca, “Bir Hadis, Almış Hüküm (Vecih): “İbnü’l-Kâs ve Fevâʾidü Hadîs̱i Ebî ʿUmeyr Adlı Hadis Cüzü”, Cumhuriyet İlahiyat Dergisi, sy. 23/2 (2019), s. 787-811.
  • Şîrâzî, el-Luma‘ fî Usûli’l-Fıkh, Dâru İbn Kesîr, Dımaşk-Beyrût 2008.
  • Yusuf Eşit, Kavleyn Literatürü Bağlamında Şafiî Savunusu, Fecr Yayınları, Ankara 2019.
  • Zerkeşî, el-Bahrü'l-Mühît fî Usûli'l-Fıkh, Dârü'l-Kütûbî, [y.y.], 1994.

Atıf Bilgisi

İbnü’l-Kâs et-Taberî. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/ibnul-kas-et-taberi/4722