- A +

Arapça’da “h-s-b” kökünden gelen hisbe, “sevabını sadece Allah’tan umarak, onun rızasını kazanmak için bir iş yapmak’ anlamına gelir. İhtisab da aynı kökenden gelmektedir. el-Ahkâmu’s-Sultâniyye adlı eserinde hisbe hükümlerine genişçe yer veren Mâverdî, muhtesibi, “gerektiğinde cebir kullanarak ve yardımcılarından destek alarak insanların haklarını zimmete geçirenlerin üstesinden gelen kişi” olarak tarif eder (el-Ahkâmu’s-Sultâniyye, s. 315-316).

Görev, yetki ve çalışma sahaları günümüzde bir kurumda toplanamayacak kadar geniş olan hisbe teşkilatı, tarih boyunca İslâm toplumlarında kamu düzenini ve toplumsal huzuru koruma adına, iktisadî hayata dair gerekli olan her türlü düzenleme ve denetleme faaliyetlerini yapan müessesedir. Hz. Peygamber (sav) devrinden itibaren varlığı bilinen hisbe teşkilatı Hulefâ-i Râşidîn döneminde de devam etmiş ve İslâm devletinin birçok kurumunda olduğu gibi Hz. Ömer’in hilafeti zamanında kurumsallaşmıştır.

Muhtesib atamalarında kişinin müslüman, mükellef, adil ve zeki olması yanında, otoriter bir mizaca sahip olup insanlar arasında kendisine saygı duyulan, heybetli ve kuvvetli bir kimse olmasına dikkat edilirdi. İnsanları ticaret ahlâkına uygun davranmaya teşvik eden muhtesibin iktisat bilgisi yanında helal ve haramları birbirinden ayırabilecek fıkıh bilgisine sahip olmasına önem verilirdi. Çoğunlukla erkekler arasından seçilmesine rağmen, muhtesib atamasında cinsiyet şartı aranmamıştır. Nitekim, Semra bint Nüheyk adlı hanım sahabi, Hz. Peygamber tarafından muhtesip olarak çarşı pazarı denetlemesi için görevlendirilmiş, Hz. Ömer zamanında da aynı görevi yürütmüştür.

Fıkhî açıdan Müslümanlara farz-ı kifâye olan Emir bi’l ma’rûf ve nehiy ani’l münker (iyiliği emretme kötülükten alıkoyma) temel esasına göre kurulmuş bir yapı olması hasebiyle, varlık sebebi dinen yerine getirilmesi gereken bir zorunluluk üzerine inşa edildiği için halk arasında muhtesiplerin meslekî meşruiyetleri yüksekti. Yolsuzluklara karışmadıkları müddetçe muhtesipler hükümdarlar nezdinde de itibar görmüşlerdir.

Farklı asırlardaki uygulamalara bakıldığında, toplumsal düzen ve adaletin tesisinden sorumlu olan kadı, emniyet ve asayişin temininden sorumlu olan şurta ve çarşı pazarların denetiminden sorumlu olan muhtesibin birbirleri ile koordineli olarak çalıştıklarını, zaman zaman da görev ve yetki alanları arasında geçişkenlik olduğu gözlenmektedir.

Muhtesipler öğüt verme ve ikaz etme gibi yumuşak metodlarla birlikte, yanlarında taşıdıkları bir takım silah, kırbaç, falaka vb. şeylerle kanun ve kuralları ihlal edenlere anında müdahale etmiş, kamu çıkarlarını gözetme adına gerekli gördüklerinde suçluları teşhir etmiş ve bazı tazir cezalarını infaz etmişlerdir. Muhtesiblerin her ne kadar gördüğü münkere fiili müdahale yetkisi olsa da, tecessüs yoluyla suçlu hakkında bilgi toplamalarına müsade edilmemiştir.

Muhtesipler toplumsal huzur açısından kamu denetimi yapan ve devlet idarecileri tarafından atanmış maaşlı görevliler olmalarına rağmen, tarihî süreç içerisinde muhtesib zümresinin kendilerine ait müstakil idarî binalarının olmaması dikkat çekici bir husustur. Muhtesipler kendilerini ilgilendiren davalara genellikle camilerde bakarlardı.

Muhtesibin görev ve sorumlulukları yaşadığı bölge ve zaman dilimine göre farklılık arz etse de genel itibariyle kaynaklarda şu şekilde sıralanmıştır: Fert ve toplum sağlığına zarar verecek hususları ortadan kaldırmak, ölçü ve tartı aletlerini denetlemek, tedavülde olan altın ve gümüş paraların ayarını ve ağırlığını kontrol etmek, şehrin temizliğini ve yolların seyir güvenliğini temin etmek, kamu görevlilerinden ihmalkâr ve kusurlu davrananları tespit ve tecziye etmek, halkı ilgilendiren ferman ve duyuruları ilan etmek, şehir halkının ihtiyacına yönelik üretim yapan imalathaneleri, yapacağı âni baskınlarla denetlemek, toplumsal ahlakı bozmaya yönelik her türlü girişimi ortaya çıkarmak, müşteri gibi davranan görevli çocuklarla çarşı pazarlarda fiyat kontrolü yapmak, dolandırıcıları, sahtekârları, sarhoşları tespit etmek ve cezalandırmaktır. Her türlü hak ihlalini önlemek, yerinde ve zamanında müdahale ederek adaleti gecikmeden tesis etmek muhtesibin başlıca önceliği olmuştur. Kaynaklarda muhtesibin görevleri arasında, gıda imalatında çalışan işçilerin yüzlerine maske, alınlarına bandaj takma zorunluluğu başta olmak üzere beden temizliği teftişleri ile ilgili bölümler oldukça dikkat çekicidir.

Ayrıca muhtesipler buldukları içkiyi dökmeye, kadın hamamları ve pazarları önünde toplanan erkekleri dağıtmaya, yol hakkını ihlal eden her türlü yapıyı, mescid de olsa yıkmaya yetkiliydiler. Yük hayvanlarına haddinden fazla aşırı yükleyenleri, başkasının evine bakacak şekilde pencere açanları ve kötü hava koşullarında denize açılmak isteyen denizcileri engelleme yetkisine de sahiptiler. İmam, vaiz ve müezzinleri teftiş etmek, mabetlerin temizliğini ve heybetini muhafaza etmek, öğrencilerine şiddet uygulayan hocaları tespit etmek de muhtesiplerin yetki alanına giriyordu.

Hisbe teşkilatı, ilk muhtesib olan Hz. Peygamber’den itibaren Hulefâ-i Râşidîn döneminde devam etmiş, ardından gelen bütün İslâm devletlerinde, yerleşim birimlerinin iktisadî ve siyasî durumlarına göre büyüyerek varlığını sürdürmüştür.

Emevîler döneminde Sâhibu’s-sûk adı verilen kişi daha çok çarşı ve pazarların düzenlenmesi ve denetlenmesi ile ilgilenmiştir. Abbâsîler döneminde hisbe teşkilatının görev alanlarının genişlediğini ve devlet bürokrasisi içinde Emevî dönemine kıyasla daha yaygın ve etkin bir hale geldiği görülür. Abbâsî halifesi Me’mun, Emevîler tarafından kullanılan Sâhibu’s-sûk tabirini değiştirmiş, yerine hisbe terimini kullanmıştır. Hisbe kurumu Endülüs’te de mevcuttu ve gelişmiş bir teşkilatlanma yapısına sahipti. Endülüs muhtesiplerinin ictihad yapabilecek derecede fıkhi bilgisi iyi olan kadılar arasından seçildiği, Hıristiyanların ele geçirdiği müslüman şehirlerindeki muhtesipleri, şehir hayatının düzeninin devamını sağlama adına ‘al-motacan’ ismiyle görevlerinde bıraktıkları kaynaklarda zikredilir.

Osmanlılarda da devletin kuruluşundan itibaren “ihtisab ağalığı” veya “ihtisab eminliği” ihdas edilmiş, hemen her beldeye ihtisab ataması yapılmış ve Devlet-i Aliyye’nin yıkılışına kadar çeşitli isim ve yetkilerde varlığını devam ettirmiştir. İhtisab ağası genellikle işlerin yürütülmesinde kadıya yardımcı olmuş, kendisine de “hüddâm-ı ihtisab” adı verilen kişiler yardımcı olmuştur. Değişen şartlara bağlı olarak görev ve yetkileri, zaman zaman çıkartılan “ihtisab kanunnâmeleri” ile yeniden düzenlenen ihtisab ağalığı, II. Mahmud devrinde 1826 yılında nâzırlığa çevrilmiş, ihtisab ağası da ihtisab nâzırı olarak devlet bürokrasisindeki yerini almıştır. Modern belediyecilik anlayışına doğru gidilen yolda ihtisab nezâreti 1854 yılında lağvedilmiş, görev ve yetkileri belediyelere (şehremâneti) devredilmiştir.

İslâm medeniyetinin doğuşundan itibaren, şehir hayatının düzeninin sağlanması adına geniş yetkilerle donatılan ve hemen bütün İslâm devletlerinde görülen hisbe teşkilatı, günümüzde görev ve yetkileri farklı kamu kurum ve kuruluşlarına dağıtılmış olmasından dolayı işlevini tamamlamış, fiilî ve fizikî varlığı sona ermiştir. 

  • Abdullah Muhammed, Vilâyetü’l-Hisbe fî’l İslâm, Kahire 1996.
  • Vecdi Akyüz, Bir İslâm Kurumu Olarak Hisbe, İnsan Yayınları, İstanbul 1989.
  • R.P. Buckley, “The Muhtesib”, Arabica, c. 39/1 (1992).
  • Ishaq Musa al-Husaini, “Hisbe in Islam”, The Islamic Quarterly, sy. 10/3-4 (1996), s.72-73.
  • Fazlı İlâhî, el-Hisbe Ta’rîfuhâ ve Meşrûiyyetuhâ ve Vucûbuhâ, Riyad 1993.
  • Kalkaşendî, Subhü'l-A'şa fî Sınaati'l-İnşa, thk. Muhammed Hüseyin Şemseddin, Dârü'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut 1987.
  • Cengiz Kallek, “Hisbe”, DİA, c. 18 (1998), s. 133-143.
  • Yusuf Ziya Kavakçı, Hisbe Teşkilatının Bir İslâm Hukuk ve Tarih Müessesesi Olarak Kuruluşu ve Gelişmesi, Ankara 1975.
    • Ziya Kazıcı, Osmanlılarda İhtisab Müessesesi, İstanbul 1987.
    • Ziya Kazıcı, İslâm Medeniyeti ve Müesseseleri Tarihi, MÜİFV Yayınları, İstanbul 2011.
    • Mâverdî, el-Ahkâmu’s-Sultâniyye, Beyrut 1978.
    • A.I. Omer, “The Institution of al-Hisba in the Islamic Legal System”, Journal of Islamic and Comparative Law, sy. 10 (1981), s. 63 vd.
    • Şavkî Ebû Halil, İslâm ve Dünya Medeniyetleri Tarihi, çev. Atik Aydın, Abdulhadi Timurtaş, Bilge Adam Yayınları, İstanbul 2005.
    • Ramazan Şeşen, İslâm Medeniyeti Tarihi, İSAR Vakfı Yayınları, İstabul 2012.
    • Şeyzerî, İslâm Devletinde Hisbe Teşkilatı, çev. Abdullah Tunca, İstanbul 1993.
    • İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti Teşkilâtına Medhal, Ankara 1970.
    • Metin Yılmaz, “Semra bint Nüheyk”, DİA, c. 36 (2009), s. 499.
    • Metin Yılmaz, “Hisbe Teşkilatı”, İslâm Kurumları Tarihi El Kitabı, ed. Eyüp Baş, Grafiker, Ankara 2013, s. 339-350.

    Atıf Bilgisi

    Hisbe Teşkilatı. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/hisbe-teskilati/4945