Hâce Abdülazîz

(X./XVI. yüzyıl)
XVI. yüzyıl Safevî nakkaşı
- A +

Hayatı ve Öğretisi

Kadı Ahmed Kummî’ye göre Kâşânlı, Gelibolulu Mustafa Âlî’ye göre Isfahanlıdır. Doğum ve ölüm tarihleri belli değildir. I. Tahmasb’ın kütüphane çalışanları arasındadır ve tasvir sanatını Üstat Behzâd’tan öğrenen Hâce Abdülazîz döneminin iyi nakkaşlarından biridir. Sâdıkî’nin Mecmaü’l-Hâvas adlı eserinde bu bilginin doğrudan Hâce Abdülazîz’in dilinden aktarılmış olması ve sanatkârın bazı tasvirlerinde (TSMK H.2161) Şâgird-i Üstad-ı Behzâd (Üstat Behzâd’ın talebesi) ibareli bir imza kullanması iki nakkaş arasındaki hoca talebe ilişkisine dair herhangi bir kuşkuya mahal bırakmamaktadır. Sâdıkî’nin, Hâce Abdülazîz hakkında aktardığı bir diğer önemli bilgi ise sanatkârın burnunun kesilmesi ile sonuçlanan olay hakkındadır. Gelibolulu Mustafa Âlî Menâkib-i Hünerverân’da ve Kâdî Ahmed Kummî Gülistân-ı Hüner’de aynı olaydan bahsederler. Kummî’ye göre nakkaşın böyle bir ceza alması, kötü niyetli kişilerle birlik olup I. Tahmasb’ın mührünü taklit etmesinden kaynaklanmıştır. Bu rivayete göre, Hâce Abdülazîz’in öğrencisi Molla Ali Asgar ile birlikte cezalandırılmasının nedeni, I. Tahmasb’ın hareminde hizmet eden Mirza Muhammed isimli bir genci ayartıp Hindistan’a gitmek üzere saraydan ayrılmaları ve Şiraz’da şahın mührünü taklit etmeye kalkıştıkları için yakalanmalarıdır. Bu sebeple her üçü hakkında ölüm cezası verilmişse de I. Tahmasb bu cezadan vazgeçmiştir. Hâce Abdülazîz’in burnunun kesilmesine gelince, I. Tahmasb’ın Mirza Muhammed’e karşı aşırı bir muhabbet beslediğinin altını çizen Gelibolulu, bu cezanın bizzat hükümdar tarafından uygulandığını ifade eder. Sâdıkî ise I. Tahmasb’ın suçluları tamamen affettiğini, fakat Mirza Muhammed’in babası Hâce Kabahat Cerrah’ın durumu kabullenemeyerek hükümdarın adına yalan söylediğini ve söz konusu cezayı uygulattığını vurgular. Yine Sâdıkî’den öğrendiğimiz kadarıyla, olaydan sonra sanat faaliyetlerini sürdüren Hâce Abdülazîz, nakkaşlıktan kazandığı parayla kendisine öncekinden çok daha güzel ve estetik bir burun yaptırmıştır.

Hocası Behzâd’ın üslubunu devam ettiren nakkaşın oldukça ince, kıvrak ve güçlü bir fırçası vardır. Yaşadığı dönemde yaygın olan tek figür çalışmaları ile hocasının izinden giderek bu sahada ustalığını göstermektedir. Eserlerinde hâlkâr tekniğinin yanı sıra klasik tezhip anlayışı ile tezyin edilen doğa tasvirleri, kurt, aslan, koç, tavşan, kuş veya insan figürü de kullanır. Bu tarz çalışmalarında bilhassa vak vak üslubunun özelliklerini kendi karakteristik tavrı ile hazırlar.

Sanatçının elinden çıkmış bazı tasvirler, Şah Tahmasb adına hazırlanmış Houghton Şehnâmesi’nde yer almaktadır. “Şâkird-i Behzâd” imzalı tasvirin yer aldığı Şah Tahmasb Albümü ise Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde (Hazine, nr. 2161) korunmaktadır. Ayrıca “amel-i Hâce Abdülazîz” imzalı bir minyatürü Paris Bibliothèque Nationale’dedir.

  • Gelibolulu, Mustafa Âli, Menâkıb-ı Hünerveran: Hattatların ve Kitap Sanatçılarının Destanları, haz. Müjgan Cunbur, Büyüyenay Yayınları, İstanbul 2012.
  • Sâdıkî Kitabdâr, Mecmaü’l-Havâs, nşr. Abdürrasul Hayyampur, Çaphâne-yi Ahter, Tebriz 1327.
  • Filiz Çağman, “Abdülazîz b. Abdülvehhâb”, DİA, c.1 (1988), s. 185-186.
  • Qâdî Ahmad [Qummî], Calligraphers and Painters, çev. V. Minorsky, Freer Gallery of Art, Washington 1959.
  • D. Duda, “Abd-Al-Aziz b. Abd-Al-Vahhab”, Encyclopædia Iranica, c. I/1, s. 97-99 http://www.iranicaonline.org/articles/abd-al-aziz-b-abd-al-vahhab.
  • Gülnihal Küpeli, “Savasçı Bir Sanatkârın Kaleminden Safevi Sarayındaki Müzehhib ve Nakkaşlara Dair Notlar”, Akdeniz Sanat Dergisi, sy. 24/13 (2019), s. 63-81.

Atıf Bilgisi

Hâce Abdülazîz . İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/hace-abdulaziz-/6212