Nasîrüddîn Tûsî (672/1274), Tecrîdü'l-akâid

M. 1262
- A +

Nasîruddin et-Tûsî’nin (ö. 672/1274) kelâm alanına dair oldukça muhtasar ifadelerle kaleme almış olduğu bir eserdir. Eserin ismi noktasında literatürde 4 isim karşımıza çıkar: Tecrîdü’l-i‘tikâd, Tecrîdü’l-akâid, Tecrîdü’l-kelâm ve Tahrîrü’l-akâid. Bunlardan yaygın olan ve en eski şerhlerinden itibaren karşımıza çıkanlar ilk iki isimdir. Üçüncü isimlendirme geç dönem şârihlerinden Abdürrezzâk el-Lâhîcî’nin (ö. 1072/1661) şerhinde karşımıza çıkmakta, dördüncü isimlendirme ise Zerîa müellifi Âgâ Büzürg’ün pek kabul görmeyen bir nakline dayanmakta ve bilinen herhangi bir nüsha veya şerh tarafından desteklenmemektedir. Tûsî bu eserini hayatının son dönemlerinde, kuvvetle muhtemel 660/1262 yılında yazmıştır.

Tecrîdü’l-akâid bir mukaddime ve altı bölümden oluşmaktadır. Her bir bölüm, “maksad” şeklinde isimlendirilmiştir. Bu bölümler sırasıyla: 1. Umûr-i âmme, 2. Cevherler ve Arazlar, 3. Yaratıcı’nın İspatı ve Sıfatları, 4. Nübüvvet, 5. İmâme ve 6. Meâd şeklindedir. Her bir maksad, kendi altında fasıllara ayrılmıştır. Umûr-i âmme bölümünün altında 1a. Varlık ve Yokluk, 1b. Mahiyet ve Eklentileri, 1c. İllet ve Malûl fasılları; Cevherler ve Arazlar bölümünün altında 2a. Cevherler, 2b. Cisimler, 2c. Cisimlerin Özellikleri, 2d. Soyut Cevherler ve 2e. Arazlar fasılları yer alır. Üçüncü bölümün fasılları: 3a. Yaratıcı’nın İspatı, 3b. Yaratıcı’nın Sıfatları ve 3c. Yaratıcı’nın Eserleri şeklindedir. Son üç faslın altında müstakil fasıl başlıkları açılmamıştır.

Tûsî bu eserinde gayet muhtasar ifadeler kullanarak oldukça net tercihler yapar ve bu tercihlerin temellendirilmesi noktasında dayanmış olduğu delilleri bazen birkaç kelimeyle bazense kısa bir cümleyle ifade etmekle yetinir. Bu tercihlerinde Meşşâîlik ve kelâmcılık arasındaki pozisyonu kendini göstermektedir. Meselâ nefsin gayr-i cismanî oluşu meselesinde Meşşâî görüşü paylaştığı hâlde cismanî haşrin kabulü, kâdir-i muhtâr Tanrı anlayışının kabulü, âlemin kıdeminin ve sudûr teorisinin reddi vb. hususlarda kelâmcı pozisyona sahiptir. Kelâmcılık içindeki pozisyonu ise birçok meselede Mu’tezilî perspektife yakındır.

Tecrîdü’l-akâid aynı zamanda İmâmiyye Şîası’nın akidevî görüşünü sistemleştiren bir metindir. Eserin imamet bölümü, tam olarak bu mezhebin yaklaşımını yansıtır. Diğer bölümlerdeki istidlâl titizlik ve hassasiyeti bu bölümde, belli ki mezhebî saiklerle, yerini oldukça zayıf istidlâllere bırakır. Bu kısımdaki iddia ve sunulan deliller, şârihlerden Şemseddin el-İsfahânî (ö. 749/1349) tarafından detaylı şekilde takrir edilip tek tek cevaplandırılmıştır. İmamet ve Meâd bölümlerinin sonradan İbnü’l-Mutahhar el-Hillî (ö. 726/1325) tarafından esere eklendiğine dair bir rivayet söz konusuysa da bu rivayete gelenekte fazla itibar edilmemiştir.

Tecrîdü’l-akâid, ilk yazıldığı dönemden itibaren oldukça geniş bir ilgiye mazhar olmuştur. Üzerine yazılmış olan şerh ve hâşiyelerin çokluğu bunun en belirgin göstergesidir. Şerh, hâşiye ve talik tarzındaki Tecrîd literatürü 200’ü aşmaktadır. Bu şerhler içerisinde kısa bir süre de olsa öğrenciliğini yapmış olan İbnü’l-Mutahhar el-Hillî’nin Keşfü’l-murâd fî şerhi Tecrîdi’l-i‘tikâd’ı başta gelir. Ön plana çıkan diğer iki şerhi de Şemsüddin el-İsfahanî’nin Tesdîdü’l-kavâid fî şerhi Tecrîdi’l-akâid’i ve Ali Kuşçu’nun (ö. 879/1474) eş-Şerhu’l-cedîd ale’t-Tecrîd’idir.

Literatürün hâşiye ayağına gelince: İsfahânî şerhi üzerine Seyyid Şerîf el-Cürcânî’nin (ö. 816/1413) hâşiyesi, Ali Kuşçu şerhi üzerine ise Celâleddin ed-Devvânî’nin (ö. 908/1502) üç adet ve Sadreddin ed-Deştekî’nin (ö. 903/1497)’nin iki adet olarak yazdığı hâşiyeler dikkat çekmektedir. Bu iki âlimin karşılıklı tartışma şeklinde kaleme aldığı bu beş hâşiye et-Tabakâtü’l-Celâliyye ve’s-Sadriyye ismiyle şöhret bulmuştur. Cürcanî, Devvânî ve Deştekî hâşiyeleri üzerine ikincil hâşiyeler de kaleme alınmıştır. Bunların içinde en çok rağbet görmüş olan Cürcanî üzerine yazılan ikincil hâşiyelerin sayısı kırkı aşmaktadır ki bunlardan Hayalî (ö. 875/1470 [?]) ve Hatibzâde (ö. 901/1496) hâşiyeleri üzerine üçüncül hâşiyeler bile kaleme alınmıştır.

Tecrîdü’l-akâid’in müstakil olarak üç tahkikli neşri bulunmaktadır. Bu tahkiklerden birisi 1977’de yapılmış bir doktora tezidir. Diğer iki tahkiki ise Muhammed Cevad Hüseyni Celali (Kum 1986) ve Abbas Muhammed Hasan Süleyman (Kahire 1996) tarafından hazırlanmıştır.

Muhammed Yetim

Atıf Bilgisi

Nasîrüddîn Tûsî (672/1274), Tecrîdü'l-akâid. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/booksmap/nasiruddin-tusi-6721274-tecridul-akaid/1101