Fârâbî (339/950), Kitâbu’l-Hurûf

M. 0950
- A +
Günümüze tek nüshası ulaştığı bilinen Kitâbu’l-Hurûf’un ilmî neşri Muhsin Mehdi tarafından yapılmıştır (Beyrut 1970). Eser ismindeki “hurûf” kelimesi, Arapçada edat anlamına gelen “harf” kelimesinin çoğulu olup “keyfe” (nitelik), “kem” (nicelik), “metâ” (zamanda oluş) ve “eyne” (mekânda oluş) gibi kategori isimleri olarak kullanılan edatları ifade eder. Dolayısıyla kitap adını bilhassa kategorilerin incelendiği birinci bölümden alır.

Kitâbu’l-Hurûf, iki ana bölümden oluşur. Birinci bölümde Fârâbî, Fî ağrâzî’l-Hakîm’de metafiziğin konusunun mutlak varlık olduğunu belirtir. Dolayısıyla Kitâbu’l-Hurûf’un ilk bölümü, bir yandan metafiziğin konusunun kavramsal açıklamasının yapıldığı, diğer yandan da varlık anlamının farklı bulunuşlarının ve kiplerinin incelendiği bölümdür. Bölümün iki temel sorusu vardır. Birincisi şudur: Var olmak ne anlama gelir? Bu bağlamda Fârâbî, mevcûd ve vücûd kelimelerinin Arapçada hangi anlamlarda kullanıldığını ve felsefî anlamları kazanma sürecini özetledikten sonra felsefî bir mesele olarak varlık yüklemini tartışır. Fârâbî, Kitâbu’l-Hurûf’ta mevcûdun üç anlamı olduğu sonucuna ulaşır: (i) Kategori, (ii) Doğru (zihinde bulunup dış dünyaya örtüşen önerme), (iii) Şeyin (zihinde tasavvur edilip edilmediğinden bağımsız olarak) zihin dışında bir mahiyete sahip olması. Fârâbî’nin Kitâbu’l-Hurûf’ta mevcûda ilişkin tahlillerinin düşünce tarihi bakımından en önemli yönlerinden biri, hem yoktan yaratma görüşüne hem de panteizme yönelik eleştiriler içermesidir.

Kitâbu’l-Hurûf’un birinci bölümünün ikinci temel sorusu, mevcûdun türleri mesabesinde olan şeyler nelerdir? sorusudur. Dolayısıyla bölümün ikinci temel meselesi, kategorilerdir. Bu bölümün kategorilere tahsis edilmesi, kategorilerin de esas itibariyle mantığın değil, metafiziğin meselesi olduğunu ima eder. Nitekim Fârâbî, Fî ağrâzi’l-Hakîm’de de kategorilerin metafiziğin konusu olduğunu açıkça ifade eder. Bu bağlamda Kitâbu’l-Hurûf’taki kategoriler incelemesi, Fî ağrâzi’l-Hakîm’deki ifadenin bir tatbiki olarak değerlendirilebilir.

Kitâbu’l-Hurûf’un ikinci bölümü, Kitâbu’l-Mille ve İhsâu’l-ulûm’da ortaya konan nübüvvet ve medenî ilimler teorisine uygun şekilde millet teorisine tahsis edilmiştir. Bu sebeple bölümün birinci kısmında dil, din ve felsefenin oluşum süreçleri ve aralarında ilişki incelenir. Bu inceleme, dil, din ve felsefenin oluşum ve ilişkilerine getirdiği açıklamalar bakımından İslam düşünce tarihi açısından benzersizdir. Bu bölümde Fârâbî, düşünme faaliyetinin, her türlü dil becerisini öncelediğini; dilin, insanların düşüncelerini birbirlerine anlatma ihtiyacından doğduğunu; eşyaya dair kavrayışın incelmesiyle felsefenin ortaya çıktığını; felsefenin ma’kullerle, dinin bu ma’kullerin temsilleriyle ilgili olduğunu; dolayısıyla felsefenin, mertebe bakımından dini öncelediğini; dinin ancak makulü temsil etme kabiliyet ve becerisine sahip bir peygamber tarafından vaz edilebileceğini ve dinin esas işlevinin, hakikati insanların geneline anlatabilmek ve bu hakikate uygun bir yaşam vasatı oluşmak için yasalar vaz etmek olduğunu iddia eder. Bu bakımdan Kitâbu’l-Hurûf’un ikinci bölümü metafiziğe mülhak bahislere tahsis edilmiştir ve bu bölümün Fârâbî külliyatında en yakın akrabası, Kitâbu’l-Mille’dir. Fakat Fârâbî, Kitâbu’l-Hurûf’ta Kitâbu’l-Mille’de bulunmayan bir dil teorisi inşa eder.

Kitâbu’l-Hurûf’un eksik bıraktığı kısım, ilahiyât (teoloji) bahisleridir ve bu bahisler, el-Medînetü’l-fâzıla ve es-Siyâsetü’l-medeniyye gibi kapsamlı eserlerde telafi edilmektedir. Özellikle bu bahisler de dikkate alındığında kitabın bütünü hakkında şu sonuca varılabilir: Fârâbî’nin Fî ağrâzi’l-Hakîm’de ortaya koyduğu, es-Siyâsetü’l-medeniyye, el-Medînetü’l-fâzıla, Kitâbu’l-Hurûf ve Kitâbu’l-Mille’de aslî ve ferî meselelerinin parça parça kaleme aldığı çerçeve, İbn Sînâ’nın eş-Şifâ külliyatının İlâhiyyât (Metafizik) cildinde bütüncül bir anlatıya kavuşmuştur. Fârâbî’nin bilhassa Kitâbu’l-Hurûf’un ikinci bölümünde ve Kitâbu’l-Mille’de ayrıntısını ortaya koyduğu nübüvvet ve toplum teorisinin de İslâm’da felsefe geleneğinin ana yönelimini belirlediğini söylemek gerekir. Fakat sadece Kitâbu’l-Hurûf’ta vaz edilen dil teorisinin, İslâm düşünce geleneğinde bilindiği kadarıyla herhangi bir takipçisi yoktur.

Ömer Türker

Atıf Bilgisi

Fârâbî (339/950), Kitâbu’l-Hurûf. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/booksmap/kitabul-huruf/1896

Baskı ve Çevirileri:

Beyrut,1970;

metin-çev.: çev. Ömer Türker, Harfler kitabı: Kitâbu'l-hurûf, İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, 2015, 331 s.