Şâfiî, İmam Şâfiî Muhammed b. İdrîs b. Abbâs (204/820) er-Risâle

M. 0820
- A +

İmam Şâfiî’nin fıkıh usûlü sahasında telif edilmiş ilk eser kabul edilen kitabıdır. Abdurrahman b. Mehdî’nin (ö. 198/813-14) talebi üzerine kaleme alınan bu metin, uzunca bir mektup suretinde yazılıp gönderildiği için risâle (mektup, yazılı mesaj) diye anılmıştır. er-Risâle’nin farklı tarihlerde telif edilmiş iki farklı versiyonu bulunmaktadır. Bahsi geçen talep üzerine kaleme alınan ilk versiyonun (er-Risâle el-kadîme) Şâfiî’nin Bağdat’ta bulunduğu sırada, yaklaşık olarak h. 195-198 yılları arasında kaleme alındığı tahmin edilmektedir. İkinci versiyon (er-Risâle el-cedîde) ise Şâfiî’nin hayatının son dönemini geçirdiği Mısır’da kaleme alınmış olup h. 200-204 yılları arasında yazılmıştır. İlk versiyon belli bir tarihe kadar tedavülde kalmış olsa da zamanla unutulmuş olup günümüze intikal eden ve yayınlanan versiyonu bu ikincisidir.

Şâfiî’ye gelen mektupta kendisinden, “Kur’ân’ın manaları, haberlerin/rivâyetlerin kabul kıstasları, icmânın delil değerini, Kur’ân ve sünnette yer alan nâsih ve mensuhların açıklamasını” içeren bir metin kaleme alması istenmişti. O da bu talebi yerine getirerek anılan başlıklarını da içeren bir eser yazdı. Kitap, Ehl-i re’y fakihlerinin tedavüle soktuğu ve başarıyla kullandıkları umum-husus, mücmel-mübeyyen, nâsih-mensûh kavramları ve bu çerçevede Kur’ân-sünnet ilişkisine dair elde edilen teorik çerçeve ile icmâ ve kıyasın delil değeri hakkındaki tartışmalar karşısında Ehl-i hadis çevresinin temel kabullerini yansıtır. Bu yönüyle er-Risâle, Şâfiî’nin de içinde bulunduğu ve Ehl-i re’y karşısında alternatif bir fıkhî söylem inşa etmeye çalışan Ehl-i hadis adına sunulmuş bir cevap ve itiraz olarak da görülebilir.

er-Risâle, nasların nasıl anlaşılması ve yorumlanması gerektiği (sübût ve anlam teorisi), fıkhî bilginin kaynakları ve değeri (fıkıh epistemolojisi) ile fıkhî istidlal hakkında teorik değerlendirmeler sunan ve günümüze intikal ilk metin olduğu için daha sonraları bu bahisleri konu edinerek gelişecek fıkıh usûlü ilminin de ilk eseri kabul edilmektedir. Şâfiî er-Risâle’ye şer’î hitabın kullara intikal yol ve biçimlerinden bahsettiği “Beyan”la ilgili bir bölümle başlamış, ardından naslardaki ifade biçimleri ile âyetler ve hadisler arasındaki ilişkiler, hukukun kaynağı olarak Hz. Peygamber’in sünneti, hadislerin rivayeti, icmâ, kıyas, ictihad, istihsan, ilim ehli arasındaki görüş ayrılıkları ve sahâbe kavilleri konularını işlemiştir.

Şâfiî, metin boyunca şu soruların cevabını arar: Bağlayıcı şer‘î deliller hangileridir? Kur’ân, sünnet ve âsâr (geçmiş nesillerin ictihadları) arasındaki sıralama nasıl tesis edilmelidir? Geçmiş uygulamalar ve şehirden şehre farklılaşabilen mahallî bilgiler (amel) bağlayıcı mıdır? Hükümleri teklif yani salt sorumluluk esasında mı ele almak yoksa maslahat yani Şârinin kulların yararlarını gözettiği esasına mı dayandırmak gerekir? Hükümler arasındaki ilişki maslahat gibi ilkelerle tesis edilebilir mi? Naslarda açık hükmü bulunmayan konularda müctehidler nasıl hareket etmelidir; onları genel olarak yönlendiren birtakım kuralları var mıdır, ictihad sınırlandırılacaksa müctehide rehberlik edecek ilkeler nelerdir? Şâfiî bu sorulara, kendisinin geliştirmiş olduğu bir şer’î hukuk teorisi ışığında cevaplar verir. Onun özellikle hukukun kaynağı olarak ilahi hitabın mahiyeti, Kur’ân-Sünnet bütünlüğü ve naslar arası uyum, Hz. Peygamber’in hadislerinin rivayeti ve kabul şartlarıyla ilgili yaklaşımları ve nasların doğrudan çözüme kavuşturmadığı konularda müctehidlerin nasıl hareke edeceği ile ilgili önerileri önem arz eder. Kitapta, sonraki usul eserlerinin de merkezi konularını teşkil edecek âm-hâs, nâsih-mensûh, cümle-nas, farz-edep-irşad-ibâha kavram ve ayrımları ustalıkla işlenmiş ve oldukça gelişmiş bir anlam-yorum teorisi sunulmuştur.

er-Risâle yazıldığı günden beri ilgiyle okunan ve tartışılan bir metin olagelmiştir. Öğrencilerinin bu metinden hareketle kaleme aldığı kısa hacimli bazı çalışmalara ilaveten, hicrî dördüncü ve beşinci asırda kitap üzerine bazı şerhler kaleme alındığı görülür. Hepsi birer Şâfiî fakihi ve usulcüsü olan Sayrafî, Kaffâl eş-Şâşî, Ebû Bekir el-Cevzakî, Rüknülislâm el-Cüveynî gibi âlimler tarafından yazılan şerhlerden herhangi birisinin günümüze intikal ettiği bilinmemektedir. er-Risâle, özellikle hicrî III. yüzyıl boyunca reddiye türünde bir çok çalışmaya da konu olmuştur. Şâfiî’nin görüş ve yaklaşımlarını eleştirdiği iki ana fıkhî hareket konumundaki Hanefî ve Mâlikîlerin yanı sıra diğer mezhep ve çevrelere mensup bazı âlimlerin de er-Risâle’ye reddiye niteliğinde çalışmalar kaleme aldığı bilinmektedir.

er-Risâle, Şâfiî’nin öğrencisi Rebî‘ b. Süleyman el-Murâdî (ö. 270/884) tarafından istinsah edilip aktarıldığı kabul edilen bir nüshaya dayalı olarak birkaç kez yayımlanmıştır. Bunlar içerisinde en makbul görüleni, metni değerli notlar ve açıklamalarla birlikte yayıma hazırlayan Ahmed Muhammed Şâkir’in neşridir (Kahire 1938, 1940). Kitap, aralarında Türkçe ve İngilizce’nin de bulunduğu birçok dile tercüme edilmiştir.

Nail OKUYUCU

Atıf Bilgisi

Şâfiî, İmam Şâfiî Muhammed b. İdrîs b. Abbâs (204/820) er-Risâle. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/booksmap/imam-safii-muhammed-b.-idris-b.-abbas-204820-er-risale/2505