Allâl el-Fâsî

(ö. 1394/1974
Fas’lı devlet adamı, direniş lideri, ideolog
- A +

Hayatı

Allal el-Fâsî, nisbesinden de anlaşılacağı üzere Fas’ın Fes şehrinde doğmuştur. Endülüs’ten Fâs’a hicret edip Fes şehrine yerleşen köklü bir Arap ailesine mensuptur. Karaviyyîn Camii’nin banisi Fatıma bt. Muhammed el-Fihrî de bu sülaledendir. Bir ulema ailesinden gelen Allal el-Fâsî’nin babası Abdülvahid ve amcası Abdullah el-Fâsî, Karaviyyîn Üniversitesi’nde bir süre müderrislik yapmışlar, babası ayrıca birkaç yıl kadılık görevinde bulunmuştur.

Allal el-Fasî, henüz altı yaşına gelmeden ilkokula başlamış, okuma-yazmayı öğrenmiş ve Kur’ân-ı Kerim’i ezberlemiştir.  Daha sonra Hareket-i Vataniyye partisinin liderlerinin yaptırdığı bir ortaöğretim okuluna kaydolmuş, buradan mezun olunca İslâm dünyasının en önemli üniversitelerinden birisi olan Karaviyyîn Üniversitesi’ne girmiştir. Allal el-Fasî ilmî ve siyasî kimliğini burada kazanmış, tatlı ve etkili konuşması, hakkı mertçe ve korkusuzca söylemesi ile dikkatleri üzerine çekmiştir. Fas şehrine su hattı çekilmesi için Fransız yönetimine karşı başlatılan protestolara katılmış, Fransız ihtilaline karşı mücadelesinde Abdülkerim el-Hattabî’nin yanında yer almıştır. Bu esnada ihtilale karşı Cem’iyyetü’l-Karaviyyîn adlı bir direniş örgütü kurmuş ve üniversiteden arkadaşlarını bu örgüt çatısı altında bir araya getirmiştir. 

Siyasi Hayatı

Gençlik yıllarını Fransız sömürgesine karşı mücadele ile geçiren Allal el-Fâsî’nin çok hareketli ve çalkantılı bir siyasi geçmişi vardır. O kadar ki bunca hareketlilik içinde otuzu aşkın esere imza atan el-Fâsî’nin bu eserleri nasıl zaman bulup da yazdığını merak etmemek elde değildir. 

1930 yılında Fas’taki Berberî ve Arapları dinî, idarî ve yargısal açıdan birbirinden ayırmak amacıyla Fransız hükümeti tarafından çıkarılmak istenen Berberî kararnamesine karşı hocaları Ebû Şuayb ed-Dükkâlî ve Muhammed b. el-Arabî el-Alevî’yi destekleyen el-Fâsî, bu kararnameyi eleştiren pek çok konferans vermiştir. Çok güçlü ve etkili bir hitabeti olduğu için Fransız hükümetinin bu politikasına karşı pek çok protesto gösterisi olmuş, bunun üzerine Fransız güçleri henüz üniversitede öğrenci olan Allal el-Fâsî’yi 1931 yılında tutuklayarak Taza’ya sürgüne göndermiştir. Bir ay tutukluluk sonrası serbest kaldıktan bir süre sonra da Atlas dağlarında bir köye sürgün edilmiştir. Serbest bırakılıp üniversiteden mezun olduktan sonra ise Fransız hükümeti tarafından ders vermesi engellenmiştir. Bunun üzerine Allal el-Fasî, Karaviyyîn Üniversitesi’nde İslâm tarihine dair gece dersleri vermeye başlamış ve yaşadığı dönemle mukayeseler yaptığı siyer dersleri halkın büyük ilgisine mazhar olmuştur. el-Fâsî, bununla da yetinmemiş ve arkadaşlarından bir grubu seçerek halkı şuurlandırmak ve vatan bilinci aşılamak için köylere göndermiştir. 

1933 yılında Fransız hükümeti onu Tanca’dan dönerken bir kez daha tutuklamaya kalkışınca İspanya ve İsviçre’ye gitmiş ve orada Emir Şekip Arslan ve cemaati ile tanışmıştır. 

1934 yılında Mağrib’e geri dönerek henüz 24 yaşında bir genç iken Kütletü’l-Ameli’l-Vatanî’yi kurmuştur. Liderler arasındaki görüş ayrılıkları üzerine parti ikiye bölünmüş, el-Hizbü’l-Vatanî’nin başına Allal el-Fâsî, el-Hareketü’l-Kavmiyye’nin başına ise Muhammed Hasan el-Vezzân geçmiştir.

1937 yılında el-Fâsî, Fransız hükümetine halkın taleplerini içeren bir belge verince hükümet, partisini kapatmış ve onu 1941 yılına kadar Gabon’a ve ardından 1946 yılına kadar Kongo’ya sürgüne göndermiştir. Serbest bırakıldıktan sonra arkadaşları tarafından 1943 yılında kurulan İstiklal Partisi’nin başına getirilmiş ve Arap ülkelerini ve Avrupa’yı dolaşarak Fas’ın bağımsızlığı için mücadele etmiştir.

1948 yılında bir süre Tanca’da ikamet etmiş, daha sonra Kahire’ye giderek Mektebü’l-Mağribi’l-Arabî adlı bir merkez kurmuştur. 1953 yılında Fas kralı V. Muhammed Fransız hükümeti tarafından tutuklanınca İspanyol ve Fransızlara karşı silahlı direniş ve bağımsızlık mücadelesi başlatmış, yazılar ve bildiriler yayınlayarak ve savaş teçhizatı hazırlayarak bu direnişi Kahire’deki ofisinden bizzat kendisi yönetmiştir.

1956 yılında Fas bağımsızlığını kazanıp 1953 yılında sürgüne gönderilen kral tahtına yeniden oturunca Allal el-Fasî, 10 yıllık Kahire hayatından sonra ülkesine avdet ederek bir süre siyasetten uzak kalmış, bu süre zarfında Rabat’ta V. Muhammed Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğretim üyeliği yapmış ve eser telifi ile meşgul olmuştur. 

1960 yılında önceden kurmuş olduğu İstiklal Partisi’nin başına getirilmiş ve Fas anayasasını yapmak için atanan komisyonda asıl üyelik ve ardından başkanlık yapmıştır. Fakat anayasa çalışmaları siyasi birtakım sebeplerle akamete uğramıştır. 

V. Muhammed’in ölümünden önce şahsına iletilen devlet bakanlığı teklifini kalıcı anayasa hazırlanıncaya kadar yürürlükte kalmak üzere muvakkat anayasayı hazırlamak şartıyla kabul etmiş ve hazırladığı anayasa taslağı 1961 yılında kabul edilmiştir. 

1961 yılında yapılan seçimlere katılmış ve Vakıflar ve Diyanet İşlerinden Sorumlu Bakan olmuştur. 1963 yılında hükümetle iktisadı konulardaki görüş ayrılıkları yüzünden bakanlık görevinden istifa ederek partisi ile birlikte muhalefet saflarına geçmiştir. 

1974 yılında Bükreş’te Romanya devlet başkanı ile Filistin ve Batı Sahra meseleleriyle ilgili bir görüşme yaptığı esnada, 1972 yılında yakalandığı kalp hastalığı sebebiyle vefat etmiştir. 

Akademik Hayatı

Allal el-Fâsî, 1932 yılında 22 yaşında iken üniversiteden mezun olmuştur. Karaviyyîn Üniversitesi’nde öğrenci iken bir süre Nasıriyye Medresesi’nde müderris olarak görev yapmıştır. Babası Abdülvahid el-Fasî, amcası Abdullah el-Fâsî, Ebu Şuayp ed-Dükkâlî ve Muhammed b. Cafer el-Kettânî üniversitede ders aldığı hocalarından birkaçıdır. Üniversite diplomasını aldıktan sonra Karaviyyîn Üniversitesi’nde İslâm tarihi dersi vermiş, Karaviyyin Üniversitesi’ne bağlı Şeria Fakültesinde öğretim üyesi olmuş, V. Muhammed Üniversitesi’nin Rabat ve Fes şehirlerinde bulunan Hukuk ve Edebiyat fakültelerinde ve Karaviyyîn Üniversitesi’nin Şeria fakültesinde hukuk dersleri vermiştir.  

Allal el-Fâsî, Vakıflar ve Diyanet İşleri Bakanlığı’nın kurulmasına öncülük etmiş, Kral II. Hasan’ı teşvik ederek Daru’l-Hadisi’l-Haseniyye’yi inşa ettirmiştir. Karaviyyîn Üniversitesi’nin geliştirilmesinde ve Şeria Fakültesi, Usulü’d-din Fakültesi ve Arap Dili Fakültesi gibi fakültelerin açılmasında aktif rol oynamıştır. Fas’ın özgürlüğünü kazandığı dönemlerde kurulan Müdevvenetü’l-fıkhi’l-İslâmî’de üyelik yapmış, Suriye ve Kahire’deki Arap Dili Komisyonlarında uzaktan üye olarak görev yapmıştır. 

Allal el-Fâsî, İslâm hukuku, Fas’taki Arap milliyetçilik hareketleri, İslâm alemindeki maddi ve manevi canlanmaya dair otuzu aşkın eser telif etmiştir. 

Öğretisi

Allâl el-Fâsî, Arap-İslâm coğrafyasının kendi dönemindeki hal-i pür-melâlini resmeden ve hemen her alana dair çözüm önerileri ortaya koyan, pek çok eser kaleme almış bir mütefekkir olmasının yanı sıra hayatının 50 yılını dur durak bilmeksizin aktif olarak Fas’ın Fransız ve İspanyol sömürgesinden kurtulması ve bağımsızlığını kazanması için adamış bir aksiyoner ve devlet adamı kimliğine sahiptir. Onun bu mücadeleci, amacına ulaşmaktan asla vazgeçmez kişiliğini “Ölmeden önce asla ölmem!” sözü net bir şekilde ortaya koymaktadır. 

Belli dönemlerde Karaviyyîn Üniversitesi ve V. Muhammed Üniversitesi gibi yüksek eğitim kurumlarında dersler vermiş olmakla birlikte hayatının ağırlıklı bölümü siyaset ile geçmiştir. Hayat hikayesinden de anlaşılacağı üzere onun siyasete olan ilgisi bir kariyer ve meslek olmaktan ziyade, varoluşsal bir anlam taşımaktadır. Kurduğu partilerin isimlerinde yer alan “vatan” ve “istiklal” kelimeleri bir bakıma Allâl el-Fâsî’nin vatanın bağımsızlığı için verdiği amansız mücadelenin simgesi konumundadır.

Fâsî, yalnızca bağımsızlık mücadelesi vermekle kalmamış, en-Nakdü’z-zatî (Öz Eleştiri) adlı eseri başta olmak üzere hemen bütün eserlerinde Arap-İslâm coğrafyasının tarihin dışında kalmasına ve Avrupa ülkelerinin sömürgesi haline gelmesine sebebiyet veren toplumsal sorunları da saptayarak hukuktan iktisada, eğitimden kadın ve aileye hemen her alanda kapsamlı çözüm önerileri ortaya koymuştur. Giriş bölümünde İstiklal Partisi’nin Genel Başkanı kimliği ile değil; Allâl el-Fâsî olarak yazdığını özellikle belirtse de bu kitap, kapsamlı içeriği ile iyi hazırlanmış ve emek verilmiş bir parti programını andırmaktadır. Allal el-Fâsî’nin toplumsal sorunlara vukufunu ve çözüm önerileri son derece kapsamlı ve ayrıntılı biçimde içeren bu eser, onun sadece aksiyoner değil; aynı zamanda vizyoner bir lider olduğunu göstermektedir. Nitekim bağımsızlıktan dört yıl önce 1952 yılında basılan eserinin girişinde Fâsî, bu eserini bağımsızlık sonrasında hazırlıksız yakalanmamak için ayrıntılı bir hazırlık programı olarak kaleme aldığını açıkça ifade etmiştir. 

Mesela kadın ve aile sorunlarına ilişkin olarak Fasî, küçük yaşta evliliğin çağdaş döneme uygun düşmediği, dolayısıyla evlilik için bir yaş sınırlaması getirilmesi gerektiği, çok evlilik bir takım şartların bulunması halinde meşru olmakla birlikte günümüzde bu evliliklerin İslâm’a ve Müslümanlara zarar verdiği, bu sebeple ümmetin maslahatı gözetilerek çok evlilikten uzak durulması gerektiği, erkeğin kendisine verilmiş olan boşama yetkisini hoyrat bir şekilde kullanması sebebiyle birçok ailenin dağıldığı, kadının da erkek gibi medeni haklara sahip olduğu ve dolayısıyla toplum içinde var olmasına saygı gösterilmesi gerektiği gibi hususlara eğilir. 

Köyden şehre göç, hastalık ve fakirlik gibi toplumsal sorunlar üzerinde durur ve devletin işsizlere iş bulma, evsizleri barındırma, açları doyurma, eğitimde fırsat eşitliği sunma ve tedavi imkanlarını artırma gibi yükümlülükleri üstlenmesi gerektiğini savunur ki bütün bunlar, “sosyal devlet” anlayışının devlete yüklediği görevlerdir.

Fâsî’nin eğitime dair başlıca fikirleri ise şunlardır: Eğitimin amacı teorik bilgiyi öğretmek değil; uygulamalı olarak öğretmek olmalıdır. Kişiye rızkını temin edebileceği bir meslek kazandırmak önemli olmakla birlikte yeterli değildir, öğrenciye manevi değerlerin öğretilmesi ve güzel ahlâk kazandırılması da amaçlanmalıdır. Okullarda sağlık, fizyoloji ve beden eğitimi gibi dersler de bulunmalı, öğrenciye öz bakımı uygulamalı olarak öğretilmeli, öğrencileri teşvik için spor müsabakaları düzenlenmeli ve okullarda mutlaka oyun alanları olmalıdır. Okullar, öğrencileri en azından yılda bir kez sağlık kontrolünden geçirmeli ve ufak tefek yaralanmalar için ilk yardım ilaçları bulundurmalıdır. Konuşma, okuma, yazma ve aritmetik gibi temel bilgiler öğretilmeli; fakat bunların öğretiminde yabancı dil değil ülkenin bütün okullarında millî dil tercih edilmelidir. Eğitimde fırsat eşitliği sağlanmalı; zengin-fakir; erkek-kız ayrımı yapılmamalıdır. Eğitim laik değil; dînî karakterli olmalı ve zorunlu olmalıdır. Dile getirildikleri eserin Fas’ın henüz Fransız ve İspanyol sömürgesi altında bulunduğu 1950’li yıllarda yazıldığı hesaba katıldığında bu düşünceler, dönemsel olarak son derece önemli ve devrim niteliğindedir. Özellikle el-Fâsî’nin bir sömürge ülkesi olan Fas’ta yabancı dilde eğitime karşı çıkması calib-i dikkattir; çünkü Fâsî’ye göre bağımsızlık ve sömürgeden kurtulma mücadelesi, sadece askeri ve siyasi alanda değil; toplumsal tüm alanlarda geçerlidir. Yabancı dilde eğitim ise sömürgenin sonuçları itibarıyla henüz ortadan kalmadığının göstergesidir. 

Fâsî’nin toplumsal sorunlar için sunduğu çözüm önerileri o kadar detaylıdır ki köylerde ve şehirlerdeki evlerin sıhhî bakımdan nasıl olması ve müştemilatında hangi odaların bulunması gerektiğine varıncaya kadar ayrıntıya girer. 

Fâsî’nin yazılarında dikkati çeken önemli bir husus sorunların çözümünde irşat faaliyetleri ile yetinmeyip mutlak surette kanuni bir düzenleme yapılmasını önermesi ve hemen her meselede devlete bir ödev yüklemesidir. Bununla birlikte Fâsî, toplumsal hazır bulunuş henüz gerçekleşmeden kanun çıkarılarak tepeden inme bir şekilde uygulanmasına da taraftar değildir.  O, demokrasi, hürriyet, adalet ve fırsat eşitliği gibi döneminin hâkim değerlerini özümsemiş ve içselleştirmiş bir kişidir. Ancak bu değerlerin İslâm’a aykırı olmadığını, hatta İslâm’ın bu değerleri amir olduğunu ispat sadedinde zaman zaman icmadan şûrâ nizamına, şûra nizamından da demokrasiye intikal etmek gibi bir takım zorlama yorumlar yapmaktan da kendini alamamıştır.

Yeni kurulacak devlette tüm bu sorunların üstesinden gelebilmek için etraflıca düşünmenin ve kalkınmada dengeyi sağlamanın bir ihtiyaç olduğuna vurgu yapan Fâsî, aksi halde istenen başarının elde edilemeyeceğini dile getirerek şu olumsuz örneklere yer verir: “Muhammed Abduh ve Cemaleddin Efganî’nin ülkesi olan Mısır’da (!), Ezher Üniversitesi’nde dili ve vaaz üslubu değişmiş olmakla birlikte hala geri kafalı bir taife bulunduğunu” ifade ettikten sonra “bundan daha da tehlikelisi” diyerek din alimlerinin ve öğrencilerinin ağırlıklı olarak köyden şehre göç etmiş ailelerin çocukları olduklarını, köylü ve şehirli arasındaki iletişim güçlüğü sebebiyle şehirli çocukların bu okullarda okumak istemediklerini, bunun ise toplumun farklı kesimlerinde İslâm’ın farklı şekillerde tasavvur edilmesine yol açtığını dile getirir. Ardından Irak’ın yönetim biçimi olarak demokrasi ile yönetilmesine rağmen silahlı aşiretler düzeninin aynen sürdürülmesi sebebiyle demokrasiyi içselleştiremediği yönünde dikkat çekici bir tespit yapar. Kitapta dile getirdiği toplumsal sorunlar ve sunduğu çözüm önerileri, Fâsî’nin toplumsal ve bireysel her alanda etraflı bir ıslah ve tecdide taraftar olan yenilikçi bir yaklaşıma sahip olduğunu göstermektedir.      

Fâsî’nin aksiyoner ve siyasetçi kimliği yanında akademik bir kimliği de vardır. Fâs bağımsızlığını kazandıktan bir süre sonra Fas’taki birkaç üniversitede hukuk dersleri vermiş ve bu derslerin bir muhassalası olarak Makasıdu’ş-şeriati ve mekârimuhâ adlı eserini kaleme almıştır. Bu eserinde Fâsî, genel bir hukuk tarihi özetinden sonra İslâm hukukunun makasıd ve küllî maslahatlar temelinde genel bir tasvirini yapmış, yeri geldikçe İslâm hukuku ile beşerî hukuk sistemleri arasında mukayeseler yaparak İslâm hukukunun evrensel ilkeleri ve maslahatları göz ardı etmemesi sebebiyle beşerî hukuk sistemlerinin gerisinde kalmayan, bütün zaman ve mekanlara uygun bir hukuk sistemi olduğunu ispata gayret etmiştir. XX. Yüzyılda yazılan bu tarz eserlerin genelinde gözlemlendiğimiz savunmacı ve zaman zaman slogan düzeyinde seyreden üslup bu esere de sinmiştir. Fâsî’nin, adından da anlaşılacağı üzere İslâm hukukunun üstünlüklerini ortaya koymak amacıyla kaleme aldığı Difâ’un ani’ş-şeria adlı eserine uzunca bir takdim yazan Mali’li araştırmacı Drissa Traore, bu tavra es-selefiyyettü’t-temcîdiyye (yüceltici selefilik) adını vermiştir ki kanaatimizce bu gayet yerinde bir adlandırmadır. 

Fâsî’nin bu kitabının en özgün yanlarından birisi kitabının sonunda yer alan insan hakları bölümüdür. Fâsî, insan hakları kapsamında başlıca şu haklara yer vermiştir: Yaşama hakkı, saygınlık hakkı, hürriyet hakkı, inanç özgürlüğü, vatan özgürlüğü, bireysel özgürlük, siyasi özgürlük, akademik özgürlük, çalışma özgürlüğü, mülkiyet hakkı. Zikredilen bu hakların büyük oranda anayasa hukukundaki “negatif statü hakları” ile örtüşmesi dikkat çekicidir. Yukarıda temas ettiğimiz üzere Fâsî, Fâs bağımsızlığını kazandıktan sonra bir heyetle birlikte anayasa taslağı hazırlamış; ama bu taslak bazı sebepler yüzünden akamete uğramıştır. Daha sonra Fâsî, muvakkat bir anayasa hazırlamış ve bu anayasa 1961 yılında yürürlüğe girmiştir. Fasî’nin bu eseri ise 1963 yılında neşredilmiştir. Dolayısıyla bu bölümün içeriğinin oluşmasında aynı yıllara rastlayan anayasa hazırlama faaliyetinin etkisinin bulunduğu söylenebilir. 

Son olarak şunu da belirtelim: Allal el-Fâsî’nin hayatın her alanında yenilenme ve ıslah düşüncesine sahip olmasının en büyük amili -el-Harekâtü’l-İstiklâliyye adlı eserindeki ifadelerine göre- selefi düşünce olup bu düşüncenin Fâs’ta yayılmasında Cemaleddin Efgânî ve Abduh’un fikirleri yanında Ebû Şuayb ed-Dükkâlî, Mevlây Abdülhafîz ve Muhammed İbnü’l-Arabî el-Alevî gibi Fâs’lı alimlerin etkisi de büyüktür.

Öne Çıkan Eserleri

·      Mekâsıdü’ş-Şeriati’l-İslâmiyye: Müessesetü Allâl el-Fâsî, Rabat 1963.

·      el-Harekâtü’l-İstiklâliyye fi’l-Mağribi’l-Arabî: Müessesetü Allâl el-Fâsî, Rabat 2003.

·      en-Nakdü’z-Zâtî: el-Matbaatü’l-Âlemiyye, Kahire 1952.

·      Difâ‘un ‘Ani’ş-Şeriah: Daru’l-kitabi’l-Mısrî, Kahire 2011.

  • Abdülkerim Gallâb, Melâmih min Şahsiyyeti Allâl el-Fâsî, Matbaatü’r-Risale, Rabat 1974.
  • Allâl el-Fâsî, İslâm Hukuk Felsefesi, çev. Osman Güman, Soner Duman, Mana Yayınları, İstanbul 2014.
  • Mustafa L. Bilge, “Allâl el-Fâsî”, DİA, c. 2 (1989), s. 504.

Atıf Bilgisi

Allâl el-Fâsî. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/allal-el-fasi/7270