- A +

Tarih boyunca insanlar çeşitli sebeplerle kısa ya da uzun yolculuklara çıkmak durumunda kalmışlardır. Bu yolculuklar genelde ticarî ve askerî, özelde diplomatik, istihbarî veya ilmî maksatlar sebebiyle gerçekleştirilmiştir. Seyyahlar, uzak bölgelere giderken genelde yalnız yolculuk yapmak yerine kalabalık kafilelere dahil olmuşlardır. Güzergâh bilgisi, yol güvenliği, bölgelere giriş izni, konaklama tercihleri konusundaki engin tecrübeleri sebebiyle kervanlar, motorlu araçların yaygınlaşacağı XX. yüzyıla kadar bir yerden bir yere gitmenin en makul, masrafsız ve güvenli vasıtası olmuşlardır. Pehlevîce, bir grup insan/ordu (kâr-vân), bir işi muhafaza etmek (kâr-bân) ya da Sanskritçe deve (karabhâ) kelimesinden türediği düşünülen kervan kelimesi, Latinceye “caravana” şeklinde intikal etmiş ve Avrupa’da uzun yıllar kalabalık bir şekilde yol alan insanları tanımlamak için kullanılmıştır. Kervanların durakladığı ve gecelediği mekanlara, muhkem bina anlamına da gelen “saray” kelimesiyle birlikte “kervansaray” denmeye başlanmıştır. “Fünduk” ise Şam fetihlerinden sonra Levant bölgesinde yaygın olarak kullanılan Yunanca pandokeîon kelimesinin İtalyanca telaffuzu olan “fondaco” kelimesi, Venedik tacirlerinin tesiriyle Arapçaya girmiştir. X. yüzyıldan sonra Türklerin ticaret ve siyasette etkinleşmesinin bir yansıması olarak han ve kervansaray kelimeleri belli bir mimari form ile bütünleşerek daha yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Antik Yunan’da kassope/epidauros, Romalılarda ksenodokion/mansio, Perslerde hippon, Japonlarda ryokan, Orta çağ Avrupası’nda hôtel, hospital, inn, Gasthof, Gasthaus olarak tanımlanan konaklama yerleri, İslâm tarihinde zamana ve zemine göre kervansaray, dârü’l-berîd, saray, mihmansaray, han, ribât, fünduk, vekale, tekke, zâviye, düveyre, mahras, hisar, hankâh, menzil gibi kelimelerle ifade edilmiştir. Hz. Ömer döneminde inşa edilen dârü’l-berîdlerden Osmanlı hanlarına varıncaya kadar İslâm dünyasında bu yapıların yalnızca isimleri değil, aynı zamanda mimari yapıları ve hizmet biçimleri de farklılaşmıştır. Ayrıca batıdaki ve doğudaki muadillerinden farklı olarak Müslümanlar, konaklama yerlerine vakıf kültürünü ve ahîlik ahlâkını da taşımışlardır. Yerli ve yabancı misafirlerin mallarını ve canlarını emanet edebilecekleri, ticari ürünlerin zarar görmesi durumunda tazminat talep edebilecekleri, hasta olduklarında tedavi olabilecekleri, yorgunluklarını atabilecekleri, gerektiğinde bineklerini takasla değiştirip yola devam edebilecekleri bu kurumlar, asırlarca küresel ticaretin temel taşları olmuşlardır. 

İpek Yolu, Pers Kral Yolu ve Antik Roma Yollarını ilk dönem İslam fetihleriyle devralan Müslümanlar, deniz ticaretinde VII. yüzyıldan XVI. yüzyıla kadar Akdeniz, Kızıldeniz ve Hind Okyanusu’na hâkim olmuşlar ve Horasan, Türkistan, Ermenistan, Afganistan, Hind, Şam, Mısır, Sudan, Kuzey Afrika ve Endülüs arasında sıkı ticari bağlar kurmuşlardır. Bu yollar üzerine on binlerce kervansaray inşa edilmiş; yollar arasına kilometre taşları ve kuleleri dikilmiş; yol emniyet birlikleri istihdam edilmiş; kimlik ve vize kontrolü, gümrük denetimi, ithalat vergisi gibi uygulamalar titizlikle tatbik edilmiş ve böylece ticaretin rahat bir şekilde yürütülmesi için tüm imkanlar seferber edilmiştir.

Tacirlerin, rehberlerin, muhafızların ve diğer yolcuların bulunduğu kervanlar, bazen onlarca bazen de binlerce kişiden oluşmaktaydı. Lahor’dan Agra’ya ya da İskenderiye’den Halep’e bölgesel veya Tanca’dan Pekin’e kadar uzanan küresel mesafeler ancak kervanlarla aşılabilirdi. Müslümanların Hind bölgesinden Endülüs’e kadar dünya ticaretini karada ve denizde başarılı bir şekilde yönettikleri dönemlerde Bağdat ve Basra’da milyonlarca dinar sermayesi olan tüccar sınıfının ortaya çıkmasında yollardaki ve kervansaraylardaki sürdürülebilir intizamın payı büyüktür. Yahudiler de bu dönemde kendilerine has geleneksel ticaret ağları güçlendirmişler ve Müslümanların tesis ettiği hanları kullanmışlardır. Kaynaklarımız, Horasan kervansaraylarında Bulgarlardan veya Çin’de Frank tüccarlardan bahsetmektedir. Her taife, kervansarayların kendilerine ayrılan bölümlerinde kalmaktadır. Benzer şekilde Hristiyan Batıya ticaret için sefere çıkan Müslümanlar da kendilerine ayrılan hanlarda ikamet etmişlerdir. 1621'de Venedik Senatosu'nun kararıyla Osmanlı topraklarından gelen tacirlere tahsis edilen Türk Hanı (Fondaco dei Turchi), bu duruma bir örnektir.

Selçukluların, dörtgen planlı, revaklı, geniş bir avluya açılan eyvanları, masif kulelerle desteklenen kesme taşlarla örülmüş kalın duvarları ve dışa taşkın taçkapısına sahip tipik kervansaray mimarisi, Osmanlılar döneminde kısmen terk edilerek daha çok iki katlı, avlulu, kale görünümünden uzak, şehirle bütünleşik mekanlara evirilmiştir. Kervansaraylar arası mesafe 30-40 km civarındadır. Bunun sebebi, yaklaşık 150 kg mal taşıyabilen develerin, yüklüyken saatte 4 km yol almaları ve günde en fazla 50 km kat edebilmeleridir. Ayrıca coğrafi şartlara göre yollara koşulan at, eşek, katır, öküz, fil gibi hayvanların boş ve dolu hızları, beslenme ve bakım durumları da dikkate alındığında en ideal mesafenin hesap edilerek kervansarayların inşa edildiği anlaşılmaktadır. Kervansarayların büyüklüğü, mimari yapısı, istihdam edilen kişi sayısı ve meslek grupları da yine ihtiyaca binaen değişiklik arz etmekteydi. Kervansarayda misafirleri kabul eden bir hancı (muzîf, menzil emîni, sâhibü’l-fünduk), işletmenin büyüklüğüne göre menzil kethüdası, ahur kethüdası, imam, odacı, sürücü, hekim, baytar, tellak gibi görevliler bulunabilmekteydi. Barınma ve yemek hizmetlerinin yanı sıra mescid, mutfak, hamam, eczane ve bakkal imkanları da mevcuttu. Müşterilerin binek, silah, ayakkabı, yem, nal gibi ihtiyaçları, kervansarayın dışına çıkmadan karşılanırdı. Hancılar, tacirler ile alışveriş yapabilirler; başka tacirlere ya da son kullanıcılara ürünün ulaşmasına aracılık edebilirlerdi. Özel sektörün elindeki mekanlardaki konaklamalar ücretliydi. Vakıf kervansarayları ise sembolik bir ücret karşılığında hizmet verirlerdi. Devlet yetkilileri ise diledikleri hanlarda üç gün süreyle ücretsiz konaklayabilmekteydi. 

Kervansaraylarda tacirlerin dışında alimlerin, hacıların, casusların, postacıların ve sefirlerin de ikamet ettikleri bilinmektedir. Ayrıca yabancı sefirlerin ağırlanması ve suçluların hapsedilmesi için uygun yerlerdi. Ancak kervansarayların aslî vazifesi, yorgun yolcuların istirahat etmesi olduğu için bu mekanlarda gerçekleşmiş ilmî, siyasî ve içtimâî faaliyetler konusunda detaylı bilgilere sahip değiliz. Ancak ahîlik geleneğinin sürdüğü dönemlerde kervansaraylarda Kur’ân-ı Kerim, Arapça, tarih, ilmihal ve edebiyat dersleri verildiği; Selçuklular döneminde dâîlerin, vaizlerin, fakihlerin buralarda ikamet ettiği; şehir içinde kalan bazı hanların, çeşitli tarikatların misafirlerine tahsis edildiği ve İstanbul’da belli hanların da gayri Müslimler tarafından eğitim maksatlı kullanıldığı bilgilerine rastlanılmaktadır. Kolonyal dönemle birlikte ticaret yollarının ve biçimlerinin değişmesiyle kervansaraylar peyderpey önemlerini yitirmişlerdir. Günümüzde, ayakta kalan ve restore edilen kervansaraylar, otel (Abbâsî Otel, İsfahan), müze (Türk Hanı, Venedik), kurum (Kuruçeşme Hanı, Konya), lokanta/kahvehane (Hasan Paşa Hanı, Diyarbakır), kültür merkezi (Deveci Han, Edirne) sanat galerisi (Esad Paşa Hanı, Şam), kongre merkezi (Saruhan, Nevşehir) gibi farklı amaçlarla kullanılmaya devam etmektedir.

  • Hakkı Acun (ed.), Anadolu Selçuklu Dönemi Kervansarayları, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara 2007.

  • Cahit Baltacı, İslam Medeniyeti Tarihi, Marmara Üniversitesi İlahîyat Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul 2019.

  • Wayne E. Begley, “Four Mughal Caravanserais Built during the Reigns of Jahângîr and Shâh Jahân”, Muqarnas, sy. 1 (1983), s. 167-179. 

  • Gönül Güreşsever Cantay, Osmanlı Menzil Kervansarayları, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2016.

  • K. N. Chaudhuri, Trade and Civilisation in the Indian Ocean: An Economic History from the Rise of Islam to 1750, Cambridge University Press, New York 1985.

  • Osman Eravşar (ed.), Anadolu Selçuklu Kervansarayları, Selçuklu Belediyesi Kültür Yayınları, Konya 2011.

  • Şebnem Eryavuz, “Kervansaray”, DİA, c. 25 (2002), s. 299-302. 

  • Richard C. Foltz, Religions of the Silk Road: Premodern Patterns of Globalization, Palgrave Macmillan, New York 2010.

  • Mohammad Gharipour (ed.), The Bazaar in the Islamic City: Design, Culture, and History, The American University in Cairo Press, Kahire 2012.

  • Ceyhan Güran, Türk Hanlarının Gelişimi ve İstanbul Hanları Mimarisi, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Ankara 1982.

  • Kâsım Ğanîmât, Devrü’t-Ticâre ve’t-Tâcir fî İntişâri’l-İslâm fî Cenûbi Şarki Âsyâ, Dârü’l-Hâlîc li’n-Neşr ve’t-Tevzî‘, Amman 2017.

  • Yusuf Halaçoğlu, “Menzil”, DİA, c. 29 (2004), s. 159-161. 

  • Gavin Hambly, Central Asia, Delacorte Press, New York 1966.

  • Philip K. Hitti, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, çev. Salih Tuğ, Bilge Kültür Sanat, İstanbul 2020.

  • İbn Battûta, Rıhletü İbn Battûta, Akademiyyeti’l-Memleketi’l-Mağribiyye, Ribat 1997.

  • İbn Hurdâzbih, el-Mesâlik ve’l-Memâlik, Dâru Sâdır, Beyrut 1889.

  • İsmet İlter (ed.), Tarihi Türk Hanları, KGM, Ankara 1969.

  • Ziya Kazıcı, İslâm Medeniyeti ve Müesseseleri Tarihi, Marmara Üniversitesi İlahîyat Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul 2016.

  • Ira Marvin Lapidus, İslâm Toplumları Tarihi, çev. Yasin Aktay, İletişim, İstanbul 2020.

  • Guy Le Strange, The Lands of the Eastern Caliphate: Mesopotamia, Persia, and Central Asia from the Moslem Conquest, Cosimo Classics, New York 2010.

  • Mahmud Şevket Paşa, Osmanlı Teşkilat ve Kıyafet-i Askeriyesi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2018.

  • Mesûdî, Altın Bozkırlar: Muruc Ez-Zeheb, çev. Ahsen Batur, Selenge Yayınları, İstanbul 2004.

  • Murat Özer, Osmanlı’da Seyahat Kültürü Kervansaraylar, Pınar, İstanbul 2018.

  • Peter C. Perdue, China Marches West: The Qing Conquest of Central Eurasia, Belknap Press of Harvard University Press, Cambridge 2005.

  • D. S. Richards (ed.), Islam and the Trade of Asia: A Colloquium, University of Pennsylvania Press Anniversary Collection, [Philadelphia] 2016.

  • Tom Schutyser, Reza Aslan, Caravanserai: Traces, Places, Dialogue in the Middle East, 5 Continents Editions, Milan 2012.

  • İsmail Yiğit, “Ribât”, DİA, c. 35 (2008), s. 76-79. 

  • Corci Zeydan, İslam Uygarlıkları Tarihi, İletişim, İstanbul 2017.

Atıf Bilgisi

Kervansaray. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/kervansaray/7165