Ferîdüddîn Attâr (ö. 618/1221), Mantıku’t-tayr

M. 1221
- A +

Nîşâburlu büyük sûfî Ferîdüddîn Attâr’ın (ö. 618/1221) Farsça tasavvufî manzumesidir. Eser, kuşların birlikte Simurg isimli bir kuşu arama yolculuklarını anlattığı bir hikâyenin üzerinden saliklerin manevî arayışlarını anlatan bir mesnevidir. Eser beş bini aşkın beyitten oluşmaktadır. Attâr’ın eserde ele aldığı temayı işlemek üzere kuşları seçimine, kendisinden önce de Ahmed Gazzâlî, İbn Sînâ, Hâkânî gibi isimlerin çeşitli eserlerinde rastlarız.

Eserin konusu kısaca şöyledir: Kuşlar, hiçbir ülkenin sultansız olmadığını, bu sebeple kendilerinin de sultanları olan Simurg’u bulmaları gerektiğini söyleyerek bir arayış yolculuğuna çıkarlar. Hüdhüd, kuşlara rehberlik etmeyi kabul eder. Ama uzun ve çileli bir yolculuk onları beklemektedir. Bu yolculuk süresince bülbül, papağan, tavus, kaz, keklik, hüma, doğan ve başka bazı kuşlar çeşitli mazeretler sunarak yolculuğa katılmazlar. Bu kuşlardan bülbül, kendisine gülün sevgisinin yettiğini söyleyerek fani sevgiyle yetinmenin temsilcisi; ölümsüzlük sırrı olan ab-ı hayatın peşine takılmış olan papağan, canını tehlikeye atmamanın temsilcisi; tavus, cennetle yetinen abid figürünün temsilcisi; kaz, yine zahire takılı zahidin temsilcisi; keklik, mücevher ve gösterişe sevdalı olmanın temsilcisi; hüma, ve doğan güce tapınıcılığın temsilcisi; ala üveyik, geçici ve değişken sevgilerin peşine düşen himmeti düşük kimsenin temsilcisi; baykuş, maddi zenginliğe adanmanın temsilcisidir. Görüldüğü gibi eser, çeşitli bahanelerin arkasına sığınarak, seyrü süluku göze alamayanların bir parodisini içermektedir. Yola çıkabilen kuşlar yedi vadiyi aşarlar. Bu vadiler talep, aşk, marifet, istiğna, tevhid, hayret, fakr ve fena vadileridir ki bunlar seyrü süluktaki makamların bir ifadesidir. Her bir vadinin zorluğu diğerinden farklıdır. Nihayet yolculuğu tamamlamış olan otuz kuş (si-murg) yolun ve çekilen çilelerin sonunda Simurg’un kendileri olduğu hakikatiyle tanışırlar. Böylece eser vahdet-kesret ilişkisine dair alegorik bir çözümlemeye dönüşür.

Mantıku’t-tayr, vahdet-i vücûd telakkisini alegorik bir yapı içinde işleyen bir eserdir. Bir yanıyla hakiki/mutlak varlık ile mecazi varlık arasındaki ilişkiyi ele alırken, bir yandan da hakiki varlığın tanınması için gereken eğitimin yapısını ele alır. Böylece tasavvufî bilginin hem niteliğini, hem de bu bilgiyi tahsil etmenin yolunu işler.

Attâr, tasavvuf edebiyatının çok önemli bir şairidir ve Mevlânâ başta olmak üzere kendisinden sonraki şairler üzerinde derin izler bırakmıştır. Onun sadece ilmî ve irfanî donanımı değil, edebi donanımı da bu eserde bütünüyle billurlaşır. Bu sebeple eser, Horasan’dan Balkanlara kadar olan coğrafyada bütün bir tasavvuf literatüründe derin izler bırakmıştır. XVI. yüzyıl şairlerinden Prizrenli Şem’î eser üzerine bir şerh yazmıştır. Gülşehrî (ö. 717/1317) eseri Türkçe’ye manzum olarak tercüme etmiştir. Gülşehrî’den sonra Ali Şir Nevâyî, Zaîfî, Kadızâde Şeyh Mehmed, Fedâî Dede de eseri manzum olarak Türkçe’ye çevirmişlerdir. Yine eser Türkçe dışında, Arapça’ya ve batı dillerinden İngilizce, Fransızca ve Almanca’ya tercüme edilmiştir.

                                                                                                                                                                                

Atıf Bilgisi

Ferîdüddîn Attâr (ö. 618/1221), Mantıku’t-tayr. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/booksmap/feriduddin-attar-o.-6181221-mantikut-tayr/3257