Urfa
Urfa, Musul’u Halep’e bağlayan yol üzerinde, kendisiyle aynı ismi taşıyan geniş Urfa platosunun orta kesiminde kurulmuştur. Günümüzde Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bir il olan Urfa’nın nüfusu 2015 yılında 1.800.000’i geçmiştir. Şehir geçmişte Nemrud ve Hz. İbrahim arasında gerçekleşen olaylardan ötürü halk arasında “kutsal şehir, peygamberler şehri” olarak da anılmıştır. Tarihte bilinen en eski adı Edessa’dır. Osmanlı döneminden Meşrutiyet’e kadar şehrin Arapça adı olan Ruha kullanılmış daha sonra kelime zamanla Urfa’ya dönüşmüştür.1984 yılında Kurtuluş savaşında göstermiş olduğu başarıyı vurgulamak için “Şanlı“ unvanına layık görülmüştür.
Urfa kalesi, idari merkezi ve koruyucu duvarlarıyla eski çağların en sağlam, karakteristik şehirlerden biridir. MÖ 2000 yılında yapıldığı tahmin edilen Şanlıurfa Kalesinin bugüne kadar kalabilen kısmı halk arasında mancınık diye bilinen, Dergah Cami’nin hemen yukarısında bulunan çift sütunudur. Şehrin ne zaman ve kim tarafından kurulduğu bilinmemekle beraber halk arasında Nemrud tarafından kurulduğuna dair bir inanç vardır. Bugünkü Şanlıurfa’yı içine alan bölge MÖ 1000’den sonra 11.500 yıllık tarihi süreç içerisinde Ebla, Akkad, Sümer, Babil, Hitit, Hurri-Mitanni, Arami, Asur, Pers, Makedon (Hellenistik Dönem), Roma, Bizans gibi uygarlıkların egemenlikleri altında yaşamıştır. 4. yüzyılın sonunda Roma İmparatorluğunun Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılmasıyla şehir Doğu Roma toprakları içinde kaldı. Hz. Ömer zamanında da fethedildi.
Şehir 8. yüzyılda bir müddet Abbâsîler ile Emevî taraftarları arasındaki mücadelelere sahne oldu. Daha sonra Mervaniler ile Bizanslılar arasında anlaşmazlıklar sırasında zaman zaman isyan ve karışıklıklarla sarsıldı.11. yüzyıla kadar şehir Bizans ve küçük İslam devletleri arasında el değiştirdi. Şehir halkı yöneticileri beğenmediklerinde, şehri rakip devlete teslim ediyor, bir süre böyle devam ettikten sonra Urfa yeniden el değiştiriyordu. Anadolu, Suriye ve Irak'a yerleşen Türklerin Haçlıları belirli bir yere sıkıştırması, onlara zorluk çektirmesi ve hâkimiyetlerini sınırlandırması sebebiyle, Haçlılar birleşip bu duruma son vermek için zaman zaman Müslümanlara Urfa topraklarında savaş açmış ve şehir bu süreçte ağır tahribata uğramıştır.
12. yüzyılın sonunda Selahaddin-i Eyyübî'nin idaresine giren şehir ve çevresi bir müddet Eyyübîler'le, Musul Atabegleri ve Artuklular arasındaki mücadelelere sahne oldu.16. yüzyılın başında Urfa Safeviler'in eline geçti ve Safevi Devleti'nin sınır kalesi özelliğini kazandı. Ardından Osmanlılar ile Safevîler arasında cereyan eden muharebeler sonucunda Urfa Osmanlı topraklarına katıldı.
Osmanlı idaresine girdikten sonra Ruha adıyla anılan şehir Diyarbekir eyaletine bağlandı. Osmanlı hâkimiyetinin ardından yaklaşık 100 yıl Urfa tarihinin istikrar devresidir. Ardından gelen yüzyıllar ise şehir tarihi açısından uzun bir durgunluk dönemidir. Şehir 20. yüzyılın ilk çeyreğinde önce İngilizlerin, ardından Fransızların işgaline uğradı. Halkın ayaklanmasıyla Fransızlar Urfa'yı boşaltmayı kabul ettiler ve ertesi gün şehri terk ettiler.
Urfa'nın XVII. yüzyıldaki görünümünü anlatan coğrafyacılar şehrin özellikle Halilürrahman makamı ve camisini, Balıklıgöl'ü, diğer dini-sosyal yapılarını ve çarşı pazarıyla ilgili ayrıntılarını aktarmışlardır. Genellikle hububat ağırlıklı ziraatın yapıldığı şehir, bilhassa kale ve çevresiyle önemli miktarda nüfus barındırabilme potansiyeline sahipti. Günümüze kadar ulaşan tekkeler; Şeyh Mesud Zaviyesi, Osmanlı döneminden Afgan, Hindistani, Sadık Kalfa ve Şeyh Saffet tekkeleridir. 16. yüzyılda İslam coğrafyacılarının bahsettikleri Kızıl Cami Medresesi ve Sultan Hasan (Hasan Padişah) Medresesi yıkılmıştır. Başka hiçbir kaynakta adına rastlanmayan Firuz Bey Medresesi'nin yeri ise tespit edilememiştir. 19. yüzyıl salnamelerinde Urfa merkezde yirmiye yakın medresenin olduğu belirtilmektedir. Şuan ayakta olan medreseler ise; Eyyûbi Medresesi, Nakibzâde Hacı İbrahim Efendi Medresesi, Halil-ür Rahman Medresesi ve Rızvaniye Medresesi’dir.
Eskiden burada doğup büyüyenler Rûhâvi nisbesiyle anılırdı. Ulaşabildiğimiz kadarıyla Urfada bulunmuş önemli şahsiyetler şunlardır; Ebû Abdullah Muhammed b. Yezid b. Sinan er-Ruhâvî, Hişam b. Katade, son devir Osmanlı şair ve edibi, devlet adamı Abdurrahman Fehmi, Ebü'l-Hasan Ahmed b. Süleyman, tabiinden Ebu Şecere Kesir b. Mürre elHadrami, Yahya b. Enise, Ebu Muhammed Hasan b. Ahmed b. Said es-Sülemî, hadis âlimi Abdülkadir b. Abdillâh er-Ruhâvî el-Hanbelî, Hekimlik ahlâkına dair Edebü’t-tabîb adlı eseriyle tanınan tabip İshak B. Ali Er-Ruhâvî, şair ve göz hekimi (kehhâl) Abdülmü’min b. Abdülmün‘im, müderris Abbas Vâsık Efendi, hikemî şiirin divan edebiyatındaki en önemli temsilcisi, şair Nâbî, Tebeu’t-tâbiîne mensup muhaddis ve fakih Zeyd b. Ebî Üneyse.
- İbn Havkal. Şüretü'l-arz. s. 236-37.
- Evliya Çelebi. Seyahatname. C. III. Haz. Seyit Ali Kahraman ve Yücel Dağlı. İstanbul: YKY, 2006. 91-97.
- Katip Çelebi. Cihannüma. s. x443-444
- A. Cihat Kürkçüoğlu. “Şanlıurfa (Mimari)”. DİA. c. 38. İstanbul: TDV, 2010: 343-46.
- Mes'ûdi. et-Tenbih. s. 130-144-152.
- Makdisî. Ahsenü 't-tektisim. s. 130-140-144-152.
- A. Nezihi Turan. “Şanlıurfa”. DİA. c. 38. İstanbul: TDV, 2010: 336-41.
- Metin Tuncel. “Şanlıurfa (Bugünkü Şanlıurfa)”. DİA. c. 38. İstanbul: TDV, 2010: 341-43.
- Türkiye İstatistik Kurumu. Yıllık Nüfus Verileri.


