- A +

Kütahya adı şehrin eski ismi olan Kotiaeion'dan (Kotiaion, Cotyeium, Cotyeum. Cotyaium) gelmektedir. Yerleşim tarihinin antik dönemlere kadar indiği Kütahya, Küçük Frigya denilen bölgede bulunmaktadır. MÖ VI. yüzyılın sonlarına doğru Lidyalıların, Perslerin ve ardından MÖ IV. yüzyılda İskender'in eline geçen şehir onun ölümünden sonra da Britanya ve Bergama krallıklarının idaresi altına girmiştir. MÖ I.-MS IV. yüzyıllarda ise Roma hâkimiyetinde kalmıştır. Kütahya Bizanslılar zamanında da önemini korumuş ve bir piskoposluk merkezi haline gelmiştir. IV. Romanos Diogenes, Malazgirt savaşının ardından tahtını geri almak için yaptığı mücadelelerde yenilince Kütahya Kalesi'ne getirilip hapsedilmiştir. XI. asırda Malazgirt'ten sonra Anadolu'nun büyük bir kısmı ile beraber burası da Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından fethedilmiş ve asrın sonuna kadar Selçuklu idaresi altında kalmıştır. XIII. yüzyılın ikinci yarısında şehir ve çevresi Germiyanoğullarının etkisi altına girmiştir.

Şehir Osmanlı idaresine girdikten sonra, önce sancak, ardından eyalet merkezi olarak Anadolu Beylerbeyliği’nin merkezi olmuştur. Bu merkezî konumuna ilave olarak Kütahya, özellikle XVI. asırda Kanunî’nin oğulları Şehzâde Bayezid (1550-1558) ve Şehzâde II. Selim’in (1562-1566) sancak beylikleri sırasında oldukça ehemmiyetli ve işlevsel bir siyasi konum elde etmiştir. İşte, bütün bunlardan dolayı Kütahya, mezkûr asırda şehzade sancağı şöhreti ile İstanbul'a yakınlığı ve tahta daha kolay geçebilmek için önemli bir siyasî merkez olarak görülmüştür. Diğer taraftan Kütahya, mezkûr asırda Anadolu taraflarına yapılan seferlerde hem bir toplantı yeri hem de önemli bir yol kavşağı olmuştur. Diğer taraftan 1559-1560 (h. 966-967) yıllarında medreseli hareketinden (suhte isyanları) etkilenen Kütahya’nın, XVII. yüzyıl başlarında Celâlî saldırılarına da hedef olduğu ve Celâlî eşkıya reislerinden Deli Hasan’ın, Kütahya Kalesi’ne sığınan Hafız Ahmed Paşa’yı ele geçirmek için şehri üç gün muhasara altında tuttuğu belirtilmektedir. III. Selim devrinde (1789-1807) Fransızlar ile yapılan savaşlarda Mısır ve Suriye'de esir alınan Fransız askerlerinin ikamet ettirildiği Kütahya, Osmanlı-Mısır savaşlarında da önemli olaylara sahne olmuştur. Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın oğlu İbrahim Paşa, Konya'da Osmanlı kuvvetlerini yenerek Kütahya'ya kadar ilerleyip şehre hâkim olduysa da kısa bir süre sonra Kütahya Anlaşması ile (1833) buradan çekilmiştir.

XX. yüzyıl başlarında da şehir önemli olaylara sahne olmuştur. Örneğin; Mondros Mütarekesi'nden sonra İngilizler, demiryollarını korumak bahanesiyle Eskişehir ve Kütahya'yı denetim altına almış, bunun üzerine Eylül 1919'da burada Kuvay-i Milliye teşkilatı kurulmuştur. Yunan kuvvetlerinin 1920'de Alaşehir ve Gördes'i alarak Demirci'ye ulaşması üzerine Kütahya Müdafaa-i Hukuk Merkezi, Kütahya Havalisi Kuva-yi Te'dîbiyye ve Teşkilat-ı Mahsusa Kumandanlığı adını almıştır. Bu sayede işgal kuvvetlerine karşı üstün mukavemet ortaya konulmasına rağmen Yunan ordusu 21 Temmuz 1921'de Kütahya'ya girerek şehri bir yıldan fazla süre işgal etmiştir. Haddizatında Yunan Kralı Konstantinos Kütahya'ya gelerek burada toplanan savaş konseyine başkanlık etmiştir (28 Temmuz 1921). 26 Ağustos 1922 sabahı Afyon'dan başlayan Büyük Taarruz, Yunan ordusunun direnişini kısa sürede kırmış ve 30 Ağustos günü bir süvari tümeni geri çekilen Yunan kuvvetlerinin yakıp yıktığı Kütahya'yı kurtarmıştır.

Burada özellikle belirtmek gerekir ki Kütahya Germiyanlılar ve Osmanlılar döneminde önemli siyasî ve idarî merkezlerden birisi olmanın yanı sıra Anadolu’daki en önemli ilmi, edebî ve kültür muhitlerinden birisi olmakla da haklı bir üne kavuşmuştur. Burada fıkıh, tefsir ve hadis âlimleri yetiştiği gibi, aklî ilimlerde de –özellikle riyaziyat ve ilm-i felekte- mütehassıs bilginler yetişmiştir. Tasavvuf alanında özellikle Mevlevi mutasavvıflar ve divan şiirinde meşhur şairler yetişmiştir. Bu mahiyet itibarıyla Sultan Bayezid’in Kütahya çevresinde bir irfan meclisi kurduğu, onun etrafında Nakşibendî şeyhlerinden Abdurrahman Gubarî, aynı zamanda vaiz olan şair Firâkî Abdurrahman Çelebi (ö. 1580), kendi hocası Abdülcebbar ile Mustafa İşretî ve Emre gibi değerli ilim ve sanat erbabının bulunduğu belirtilmektedir. Kütahya’nın önde gelen âlimleri arasında Arapça-Türkçe olarak kaleme aldığı, alanının yıldız eserlerinden olan “Ahterî-i Kebîr” sahibi Muslihiddin Mustafa b. Şemseddîn, meşhur ismiyle Ahterî’yi hatırlamamızda fayda bulunmaktadır.

Kütahya’da ilmî hayatın merkezinde yer alan müesseselerin başında şüphesiz medreseler gelmektedir. Medreselerin yanı sıra kütüphane ve tekke gibi yerlerde de eğitim öğretim yapılmıştır. Medreselerin ve tekkelerin aşikâr hale getirdiği en önemli gerçek Kütahya’nın İslam şehirleri arasında ilim, irfan ve hikmet şehri manzarası arz ettiği hususudur. Dahası günümüzde Dönenler Camii olan Erguniye Mevlevi Dergâhı, Konya’daki âsitaneden sonra açılan ilk Mevlevi dergâhlarındandır ve uzun yıllar Mevlevî geleneğinin önemli merkezlerden biri olmuştur. Yine Nakşibendîliği Anadolu’ya getiren ve burada neşvünema bulmasını sağlayan Abdullah İlâhî, Kütahyalıdır. Ayrıca, Kütahya şehri Halvetîlik, Bektaşîlik gibi tarikatların de önemli merkezlerinden biri olmuştur.

Kanaatimiz odur ki, Kütahya, tarihi eserler yönünden de zengin bir şehirdir. Selçuklu, Germiyanlı ve Osmanlı dönemlerine ait birçok cami, medrese ve kütüphane gibi eserler varlığını sürdürmektedir. Germiyanoğulları dönemine ait eserlerin başında Umur Bey Medresesi (Vacidiye Medresesi), Yukarı Kale Camii, Kurşunlu Cami, Çatal Mescid (783/1381), II. Yakub Bey'in çeşme ve medresesi (814/1411) sayılabilir. Osmanlı dönemi eserleri arasında ise Yıldırım Bayezid'in inşasını başlattığı, 813'te (1410) Musa Çelebi'nin tamamlattığı Ulu Camii, İshak Fakih Camii (XV. yüzyıl başları), Bey Camii (Saray Camii, 893/1488), Kapan Hanı (912/1506), Karagöz Ahmed Paşa Camii (915/1509), Rüstem Paşa Hamamı (956/1549) ve Medresesi (957/1550), Hatuniye Camii (1061/1651), Lala Hüseyin Paşa Camii (1566-1568), Ali Paşa Camii (1211/1796-97), Vahîd Paşa Kütüphanesi (1226/1811), Kamil Ağa Muvakkithanesi (1247/1832), İbrahim Bey Camii ve Kütüphanesi (1272/1856) önde gelmektedir.

Kütahya'nın gözden kaçırılmaması gereken son bir hususu da çini imalatçılığıdır. XVII. yüzyılda Kütahya çiniciliğinin tam bir faaliyet içinde bulunduğu ve İznik çiniciliği için gerekli malzemenin temin edildiği bir merkez olduğu anlaşılmaktadır. XVIII. yüzyılda İznik çini atölyelerinin son bulması Kütahya çini imalatına yeni bir hız vermiştir. XVII. yüzyılda İznik ve Kütahya çinilerinin bir arada kullanıldığı son abide İstanbul’daki Sultan Ahmed Camii'dir.

  • Abdulkadir Macit. “Ahterî Muslihiddîn Mustafa Karahisârî’nin ‘Tarih’i ve Bu Eseri Çerçevesinde Ahteri’nin İslam Tarihi ile Siyer ilmindeki Yeri”. İslam Medeniyeti Araştırmaları Dergisi (İMAD), I/2: 37-58.
  • Abdulkadir Macit. Ahterî Mustafa Muslihiddin EfendiOsmanlı’nın Bilgeleri. İstanbul: İlke Yayınevi, 2016.
  • Aydın Sayılı. “Vâcidiye Medresesi, Kütahya’da Bir Ortaçağ Türk Rasathanesi”. TTK Belleten, XII/47 (1948): 655-66.
  • Darkat-Tayyip Gökbilgin. "Kütahya". İslam Ansiklopedisi. c. VI: 1113-26.
  • Ebru Karakaya. “Kütahya (Mimari)”. DİA. c. 26. Ankara: TDV, 2002: 584-587.
  • Feridun Emecen. İmparatorluk Çağının Osmanlı Sultanları-I: Bayezid (II), Yavuz, Kanunî. İstanbul: İsam Yayınları, 2011.
  • Ersoy Ersen. XVI. Yüzyıl Kaynaklarına Göre Kütahyalı Şairler ve Kütahya’da Edebî Muhit. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Kütahya, 2004.
  • Faruk Şahin. "Kütahya' da Çinili Eserler". Kütahya: Atatürk'ün Doğumunun 100. Yılına Armağan. İstanbul: Yy, 1981-82.
  • Hakkı Dursun Yıldız. “Kütahya’nın Tarihçesi”. Atatürk’ün Doğumunun 100. Yılına Armağan: Kütahya. İstanbul: Yy, 1981-1982.
  • İrfan Aypay. “Kütahyalı Divan Şairleri”. Yedi İklim Dergisi. Kütahya Özel Sayısı. İstanbul, 1995.
  • İsmail Çiftçioğlu. “Germiyanoğulları Dönemi Kütahya Medreseleri”. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, XV (Ağustos, 2006).
  • İsmail Hakkı Uzunçarşılı. Kütahya Şehri. İstanbul: Maarif Vekâleti İstanbul Devlet Matbaası, 1932.
  • Mustafa Çetin Varlık. “Kütahya”. DİA. c. 26. İstanbul: TDV, 2002: 580-84.
  • Mustafa Çetin Varlık. “Kütahya’nın Şehzâde Sancağı Olarak İdaresi”. Türklük Araştırmaları Dergisi, V (1989).
  • M. Tayyib Gökbilgin. “Kütahya”. İA. c. 6. Ankara: MEB Yayınları, 1967.