Kadı Abdülcebbar (ö. 415/1025), El-Muğnî

M. 0970
- A +

Kâdî Abdülcebbâr (ö. 415/1025) tarafından kaleme alınan eserin tam adı el-Muğnî fî ebvâbi’t-tevhîd ve’l-adl’dir. İsminin işaret ettiği üzere, Mu‘tezile kelâmının beş esasından en temel ikisi olan tevhîd ile -diğer üç esası da içerisine alan- adalet esası merkezinde inşa edilmiş olup, yine isminin çağrıştırdığı üzere, konuyla ilgili okuyucu için başka bir kaynağa ihtiyaç bırakmayacak şekilde kelâm ilminin temel meselelerini sistematik ve geniş bir şekilde ele alındığı külliyat olarak ortaya koyulmuştur. Kâdî bu eserini 360/970 yılında ilim tahsili için Râmehürmüz’e geçtiğinde ve teberrüken Abdullah b. Abbas mescidinde kaleme almaya başlamış, fakat başta tedris olmak üzere farklı meşguliyetler sonucunda eseri tamamlaması 380/990’ı bulmuştur. Tamamladıktan sonra dönemin veziri Sâhib b. Abbâd’a (ö. 385/995) bir nüshasını ilettiği eser övgüyle karşılanmıştır. Kâdî Abdülcebbâr’ın 20 cilt halinde ortaya koyduğu külliyat; 1, 2, 3, 10, 18 ve 19. ciltleri eksik olarak günümüze ulaşmıştır. 6. ve 20. ciltlerin iki kısımdan oluşmasıyla eser 16 parça halinde 14 ciltten meydana gelmektedir.


Kâdî Abdülcebbâr külliyatını genel olarak tevhîd ile adalet şeklinde iki, ayrıntıda ise tevhîd, adalet, nübüvvet, şer‘iyyât ve imamet olmak üzere beş temel esas üzerine inşa etmiş ve her bir cildi bir büyük kelâmî konuya karşılık gelecek şekilde ortaya koymuştur. Buna göre 4. cilt Tanrı’dan olumsuzlanması zorunlu nitelikler; 5. cilt İslâm dışı fırkalar, iki kısımdan oluşan 6. cildin birinci kısmı adalet, ikinci kısmı irade; 7. cilt ilâhî söz; 8. cilt yaratma; 9. cilt nedensellik; 11. cilt dinî sorumluluk; 12. cilt akıl yürütme ve bilgi; 13. cilt ilâhî yardım ve elemler; 14. cilt en iyi olanı yaratma; 15. cilt peygamberlik; 16. cilt Kur’ân’ın mucize oluşu, 17. cilt dinî hükümlerin kaynakları; 20. cilt ise imamet üst başlıklarına sahiptir. Kâdî Abdülcebbâr’ın diğer eserlerinin içerik düzeniyle karşılaştırıldığında elimizde olmayan ciltlerden 1-3. ciltlerin âlemin yaratılmışlığı, yaratıcının ispatı ve Tanrı’nın nitelenmesi zorunlu nitelikleri, 10. cildin fiil teorisinin uzantısı olan bazı meseleleri, 18-19. ciltlerin ise va‘d-va‘îd ile el-menzile beyne’l-menzileteyn çerçevesine giren hususları içerdiği tahmin edilebilir.


Kâdî Abdülcebbâr eser boyunca başta Ebû Ali el-Cübbâî (ö. 303/916), Ebû Hâşim el-Cübbâî (ö. 321/933), Ebû Ali b. Hallâd el-Basrî (ö. IV./X. yüzyılın ortaları) ve hocaları Ebû Abdullah el-Basrî (ö. 369/979) ile Ebû İshak İbrahim b. Ayyâş (ö. 386/996) olmak üzere Basra Mu‘tezilîlerinin görüşlerine yer verir. Ayrıca onun Ka‘bî (ö. 319/931), Nazzâm (ö. 231/845), Câhiz (ö. 255/869) gibi farklı çizgilerdeki Mu‘tezilî kelâmcıların fikirlerine de atıflar yaptığı da görülür. Bu açıdan el-Muğnî oldukça kapsayıcı yapısı itibariyle hem farklı kelâm ekollerinden kelâmcıların ilgili konular hakkında bilinmeyen fikirlerini öğrenmeyi sağlaması hem de özellikle Kâdî Abdülcebbâr’ın mensubu ve hocası Ebû Abdullah el-Basrî’den sonra imamı olduğu Basra Mu‘tezilesi’nin temel öğretilerini birincil kaynaktan ayrıntılı bir şekilde elde etme imkanı vermesi bakımında eşsiz bir eserdir.


Kâdî Abdülcebbâr’ın, aralarında el-Muğnî’nin de yer aldığı eserleri 1950’li yıllarda Yemen’de yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkarılmıştır. Mikrofilmleri hazırlanıp Kahire’ye getirilen eserlerin tahkikli neşri, 1960-1965 yılları arasında Taha Hüseyin’in koordinatörlüğünde oluşturulan bir komisyon tarafından yapılmıştır. el-Muğnî’ yayınlandığı tarihten itibaren özelde Kâdî Abdülcebbâr olmak üzere genel olarak Mu‘tezile’nin kelâm sistemine dair büyük ilgi uyandırmıştır.

Sami Turan Erel