İmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî’nin (ö. 478/1085), Eş-Şâmil fî usûli’d-dîn

M. 1085
- A +

İmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî’nin (ö. 478/1085) en kapsamlı kelâm eseridir. Adından da anlaşılacağı gibi bu eser başta Eş‘arî geleneğinin kelâm anlayışı olmak üzere birçok kelâm cenahının görüşlerini kapsar şekilde tasarlanmıştır. Kâtib Celebi (ö. 1067/1657) tarafından beş ciltten oluştuğu belirten bu eser günümüze eksik şekilde ulaşmıştır. Mevcut baskılarda başta kelâm ilminin semiyât bahisleri olmak üzere irâde, kulların fiilleri gibi önemli başlıklar bulunmamaktadır. Cüveynî bu eserinde diğer eserlerinden sadece fıkıh usulü sahasındaki Telhîsü’t-Takrîb’e atıfta bulunur. Söz konusu atıftan yola çıkarak eş-Şâmil’in Hicaz seyahatinin sonlarında yazılmaya başladığı ve Nîşâbur’a dönüşte tamamladığı tahmin edilebilir. Bu da yaklaşık olarak 454/1062 tarihinden sonraki yıllara tekabül etmiş olabilir.

Öğrencileri olmaları muhtemel bir grubun Cüveynî’den kelâm sahasında muhtasarlardan daha geniş ve mutavvellerden de daha dar bir eseri telif etmesini ister. Bu istek doğrultusunda daha önce fıkıh usulü alanında Bâkıllânî’nin et-Takrib ve’l-irşâd’ını Telhîsü’t-Takrîb adıyla şerh eden Cüveynî, aynı yöntemle bu defa Bâkıllânî’nin Şerhu’l-Lüma‘ adlı kitabını merkeze alarak bu eserin yazımına başlar. İhtiyaca binaen yeni başlıklar ilave ettiğini kaydeden Cüveynî, kimi yerde yoğun içeriğe ve gerekli gördüğü yerlerde de uzun anlatıya başvuracağını dile getirir.

eş-Şâmil’in tamamı günümüze ulaşmadığından dolayı tam olarak kaç başlıktan oluştuğunu ancak İbnü’l-Emîr (ö. 736/ 1336) tarafından ihtisar edilmiş el-Kâmi fî ihtisâri’ş-Şâmil adlı eser sayesinde 10 bölümden (kitâb) ve yaklaşık 217 alt başlıktan (fasl-bâb-kavl) oluştuğunu öğrenebilmekteyiz. Bu 10 bölümden sadece 4’ü mevcut eş-Şâmil baskılarında yer alır. Birinci bölümde nazar, nazarın kısımları, kelâm atomculuğunun cevher-araz teorisi, bu teorinin inşasındaki asıl amaç olan hudûs delili ve bu teori bağlamında açığa çıkan kavramlar (mümaselet, muhalefet, muğayeret, müşabehet) ele alınır. İkinci bölümde tevhîd üst başlığıyla “bir”in (vâhid) tanımı, bir oluşun (vâhidiyet/vahdaniyet) sıfat olup olmadığı, sıfatların çoklu şekilde Allah’a nispetinin makuliyeti, başta Mu‘tezile cenahı olmak üzere karşıt görüşlere cevaplar, Gaip âlem ile şâhid âlemin mukayesesi bağlamında cismin neliği, cismi oluşturan parçacıkların niceliği hususu, birleşme, ayrışma, telif, itimad, halâ, melâ, zât-sıfat probleminin doğurduğu birlik-çokluk konusu bağlamında teslis eleştirisi, Mesih’in çarmıha gerilmesi ve İncil’de yer alan tahrifat  gibi konular oldukça detaylı bir şekilde bahsedilir. Üçüncü bölümde sıfatlar üst başlığı altında Tanrı’nın varlığı, varlığın başlangıcının olmayışı ve Tanrı’nın sahip olduğu sıfatlar ele alınıp temellendirilmeye çalışılır. Dördüncü bölüm olan ve sıfatların varlık problemini temellendiren illetler konusu ele alınır. Bu bölümde kelâm atomculuğunun tümel modeli şeklinde tanıtılabilecek hâller problemi geniş çapta konu edinilir. İlletli ve illetsiz hâller, başka bir ifadeyle mânevi ve nefsî sıfatlar ele alınır.

Günümüze ulaşan mütekaddimîn Eş‘arî literatürünün en kapsamlı eseri olan eş-Şâmil hem Mu‘tezile hem de Eş‘arî cenahlarının kelâm anlayışını konular bazında detaylı şekilde ele alan, mevcut görüşleri özetleyen ve mezhep farkı gözetmeksizin yeri geldi mi eleştiren bir eserdir. Mütehhirîn dönem Eş‘arîliğin en kapsamlı son kelâm eseri olmasından dolayı bu dönemin doğru analiz edilmesi için birinci kaynak konumunda değerlendirilebilir. Önemine atfen bu eserin Fahreddîn er-Râzî (ö. 606/1210) tarafından ezberlendiği aktarılır.

Cüveynî’nin el-Burhân adlı eseriyle beraber Eş‘arî kelamında yöntem değiştirme eğilimi baş göstermiş ve eş-Şâmil’in mütehhirîn kelâmcılar üzerinde anlamlı bir etkisi kalmamış olsa da, öğrencilerinden Kiyâ el-Herrâsî’nin (ö. 504/1110) ve Ebü’l-Kâsım el-Ensârî’nin (ö. 512/1118) kelâm düşüncesinde etkili olmuştur. Ayrıca Cüveynî’nin ilk dönem eserleri olan eş-Şâmil ve el-İrşâd, Mağrib âlimleri için başucu kaynağı olma niteliğini sürdürmüştür. Bununla beraber bu eser İbnü’l-Emîr tarafından el-Kâmil fî ihtisâri’ş-Şâmil adıyla özetlenmiştir. Orijinal dili olan Arapça’dan başka bir dile henüz aktarılmayan bu eser, ilk defa sıfatlar bölümünün bir kısmını da içerecek şekilde Helmut Klopfer tarafından oldukça eksik olarak (Kahire 1960), sonra ise Ali Sâmi en-Neşşâr’ın öncülüğünde daha kapsamlı şekilde neşredilmiştir (İskenderiye 1969). İkinci neşirde eserin girişi (dibâce), nazar bölümünün eksik kısmı ve illetler bölümünde yer alan tanımlar başlığı eksiktir. Bu eksiklikler Richard M. Frank’in neşriyle gün yüzüne çıkar (Tahran 1981). Ancak tüm bu girişimlere rağmen eser hala tamamlanmış değildir.

Mehmet Aktaş