İmam Ebü'l-Hasen el-Eş'arî (ö. 324/935-36), El-İbâne

M. 0930
- A +

Eş‘arîliğin kurucusu Ebü’l-Hasan el-Eş‘arî’nin (ö. 324/935-36) bazı kelâmî görüşlerini ele aldığı önemli bir eserdir. Kaynaklarda kitabın tam adı el-İbâne an usûli’d-diyâne şeklinde zikredilir. İsminden de anlaşılacağı üzere müellifin amacı, dinin temel ilkelerinin açıklığa kavuşturulmasıdır. Bu bağlamda eser boyunca Ehl-i hak ile Ehl-i bid‘at’i birbirinden ayıran temel kriterler belirlenir, Kur’ân ve sünnete göre Ehl-i hakk’ın görüşlerinin doğruluğu, Ehl-i bid‘at fırkalarının ise yanlışlığı naklî ve aklî delillerle ve icmâ yoluyla ispatlanır. Ehl-i sünnet akîdesinin sınırlarının çizilmesi bakımından eser, kendisinden sonraki dönem üzerinde önemli bir etki bırakmıştır.

Eserin müellife aidiyeti konusunda neredeyse tüm bilginler görüş birliği içerisindeyken, asıl tartışma konusu kitabın kaleme alındığı zaman dilimi hakkındadır. Bu meselede iki temel görüş bulunur. Bazı âlimlere göre el-İbâne, Eş‘arî’nin Mu‘tezile’den ayrılmasından hemen sonra te’lif edilmiş olmalıdır. Bazılarına göre ise, müellif tarafından ömrünün sonunda fikrî bir olgunlukla kaleme alınmış bulunan eser, Eş‘arî düşüncesinin zirve noktasını temsil etmektedir. Bu yöndeki genel kabul, Eş‘arîlerin nezdinde el-İbâne’nin değerini bir kez daha artırmaktadır.

Güncelliğini hala koruyan bu tartışmalar müellifin eserde farklı bir tutumla okuyucularının karşısına çıkmasından kaynaklanır. Zira kelâm yönteminden hiçbir zaman vazgeçmeyen Eş‘arî’nin kelâm karşıtlığıyla bilinen Ahmed b. Hanbel’e bağlılığını dile getirerek kitaba başlaması herkesi şaşırtır. Devamında o, Ehl-i hak ile Ehl-i bid‘ati keskin çizgilerle birbirinden ayırır ve bid‘at ehlini sünnet karşıtlığı olarak izah eder. Eser boyunca bu fırkalara karşı eleştirilerini sert bir dille yöneltmekten geri durmayan Eş‘arî, zaman zaman objektif tutumundan uzaklaşarak muhataplarını küfürle suçlar. Yine hasımlarını eleştirmek için çoğunlukla hadislerden ve Selef âlimlerinin görüşlerinden delil getirir. Haberî sıfatların te’vil edilmesine karşı çıkar ve amelin dâhil edildiği farklı bir iman tanımı benimser. Diğer eserleriyle kıyaslandığında el-İbâne’de görülen bu farklılık, kendisinin Mu‘tezile’den ayrılarak gittiği Bağdat’ın düşünce ortamına hâkim bulunan Ehl-i hadis çevrelerinin desteğini alabilmek ve Ehl-i sünnet’e bağlılığını göstermek amacıyla bu eseri yazmış olduğu şeklindeki ilk yorumu güçlendirmektedir.

Eser Ehl-i bid‘at ve Ehl-i sünnet’in Görüşleri, Rü’yetullah’ın İsbatı, Kur’ân’ın Mahlûk Olmadığı, Kur’ân’ın Ezeliliği Hakkındaki Rivâyetler, Kur’ân Mahlûktur veya Mahlûk Değildir Demem Diyenlerin Sözleri, Arşa İstiva, Vech, Ayn, Basar, Yedeyn Sıfatı, İlim ve Kudreti Nefyeden Cehmiyye’yi Red, İrade, Kulların Fiilleri, Kader Hakkındaki Rivâyetler, Şefaat, Havz, Kabir Azabı ve son olarak da Hz. Ebû Bekir’in İmâmeti’ konularını içeren toplam on beş bölümden oluşur.

Müellif ele aldığı meselelerde özellikle aklî düşünceyi temsil eden Cehmiyye ve Mu‘tezile ile tartışmalara girer ve onların görüşlerinin Hz. Peygamber ile Selef âlimlerinden nakledilen rivâyetlere ters düştüğünü belirtir. Ona göre “sünnet karşıtlığı” anlamına gelen bu tavır zaman zaman bir mezhebi küfre düşürebilecek hatalardır. Eserdeki Mu‘tezile’ye yöneltilen eleştiriler aynı zamanda okuyucuya Eş‘arî’nin Mu‘tezile’den ayrılmasının arka planına ışık tutacak fikirler verir. Dolayısıyla bir dönemi anlamamıza yardımcı olan el-İbâne, Ehl-i sünnet inançlarının tespiti hususunda önemli bir yere sahip olmasının yanı sıra kendisinden sonraki kelâmcılar üzerinde önemli tesirleri bulunan temel bir eserdir.

Fevkıyye Hüseyin Mahmud, Abdülkâdir el-Arnaut ve Abbâs Sabbâğ gibi çeşitli araştırmacılar tarafından neşredilen eserin tamamı İngilizce ve Türkçe’ye çevrilmiş, bazı bölümleri de Almanca ve Fransızca’ya tercüme edilmiştir.

Hikmet Yağlı Mavil