İbn Atâullah el-İskenderî (709/1309), El-Hikemü’l-Atâiyye

M. 1287
- A +

Hikem-i Atâiye, Şâzeliyye tarikatının kurucu isimlerinden İbn Atâullâh el-İskenderî’nin (ö. 709/1309) en önemli ve meşhur eseridir. Onun ve aslında Şâzelî geleneğinin tasavvuf anlayışının bütün unsurlarını özlü bir biçimde Hikem’de bulmak mümkündür.

Hikem aynı zamanda İskenderî’nin ilk eseri olmalıdır.  Eser hicri 686 yılından önce, yani şeyhi Ebü’l-Abbâs el-Mursî vefat etmeden evvel yazılmış olmalıdır. Çünkü İskenderî Hikem’i şeyhine göstermiş ve övgüsünü almıştır. Bu durumda Hikem aynı zamanda İskenderî’nin gençlik yıllarına ait ve henüz Kahire’ye taşınmadan önce yaşadığı İskenderiye’de yazdığı bir eser olmaktadır. Ayrıca İskenderî’nin diğer bazı eserlerinde Hikem’e yapılmış atıflara rastlanır.

Hikem, tasavvuf tarihinin en bilinen ve sevilen eserlerinden biri olmuştur. Eserin aynı zamanda şarihlerinden olan İbn Acîbe Hikem’i konu bakımından, tasavvuf alanında yazılmış kitapların tamamının kuşatan bir eser olarak görür. Bazı sufi çevrelerde kitapla ilgili olarak şu söz dile getirilmiştir: “Namazda Kur’ân’dan başka bir şey okumak caiz olsaydı Hikem okunurdu.”

Hikem’in ana teması, tasavvufla ilgili bütün başyapıtlarda rastladığımız gibi marifet ve ona ulaşmanın yollarıdır. Literatürün başka bazı önemli eserlerinden farklı olarak yazar, tedbirin terki temasına merkezi bir yer verir (ki tedbirin terkiyle ilgili et-Tenvîr fî ıskâtı’t-tedbîr başlıklı müstakil bir eser daha yazmıştır). Bununla birlikte Hikem’i teorik tarafı ağır basan bir eser saymak yanlış olur. Çünkü Hikem, genç bir salik olan İskenderî’nin bir tür seyrü süluk notları gibidir. Saliğin manevi yolculuğunda karşılaşabileceği tuzaklar ve kısa yollar eserin bütününe yayılmıştır.

Hikem salikin yolculuğunun temel stratejilerini büyük bir vukufiyetle özetleyen iki yüz elli civarında (tasniflere bağlı olarak bu sayı üç aşağı beş yukarı değişir) tasavvufi aforizmadan oluşur. Hikmetler arasında mantıkî bir ilişki ve süreklilik çok belirgin değildir. Ama yine de esere yönelik bazı tebvîb denemelerinin gösterdiği gibi, eserde bazı tematik süreklilikler göstermek yine de mümkündür.

İskenderî’nin eseri, vahdetle ilgili ifşacı ve cüretkar değil, temkinli bir dil seçilerek yazılmıştır. Birkaç özdeyiş dışında, vahdetle ilgili şatahata yaklaşan bir ifade yoktur.

Hikem, üslup bakımından Arap tasavvuf edebiyatının şaheserlerinden sayılmaktadır. Çok özlü olması, kavranması güç birçok tasavvufî inceliği anlaşılır ve çok çarpıcı bir biçimde dile getirmesi Hikem’in en belirgin edebî özelliklerindendir. Eseri neşre hazırlayıp Fransızca’ya da çeviren Paul Nwyia, Hikem’i, Nil kıyılarında ortaya konmuş son sufi mucizesi sayar.

Kitap üzerine seksenin üzerinde şer yazılmıştır ve bu sayı sürekli artmaktadır. Bu durum eserin hem tarihte hem de günümüzde gördüğü ilgiyi yansıtmaktadır. Eser birçok kez şerh edilmiştir. Bu şerhlerden en meşhurları Muhammed b. İbrahim b. Abbas er-Rundî’ye (ö. 792/1390), Ahmed Zerrûk’a (ö. 899/ 1493), İbn Acibe’ye (ö. 1224/1809) ait olan şerhlerdir. Hikem Türkçe, İngilizce, Fransızca, Almanca, Malayca gibi birçok doğu ve batı diline çevrilmiştir.

Ahmet Murat Özel