Gazzâlî (ö. 505/1111), Tehâfütü’l-Felâsife

M. 1095
- A +

İslâm düşünce tarihinde Meşşâî felsefe geleneğinin meydan okumaları karşısında kelâmî geleneğin sistematik çerçevede ortaya koyduğu esaslı ilk karşı duruşu ve hesaplaşmasıdır. Gazzâlî, kendisine o büyük şöhretini bahşedecek bu eserini Bağdat Nizâmiye Medresesi’ndeki müderrisliği sırasında 488/1095 yılında kaleme almıştır. Kitap, müellifin felsefeyi Fârâbî ve İbn Sînâ üzerinden iki yıl kadar bir sürede kendi başına tahsil etmesinin ardından meseleler üzerinde bir yıl kadar sürdürdüğü yoğun bir düşünme faaliyetinin ürünüdür.

Dine lakayt birtakım insanlara rastladığını belirten Gazzâlî, bu lakaytlığın ardında Eflâtun ve Aristoteles gibi her sahada üstün bir ilme sahip olduğu düşünülen filozoflara karşı beslenen hayranlığın ve onları taklit etme hevesinin yattığını ifade eder. Gazzâlî Tehâfüt’ü, mezkûr kadim filozofların özellikle ilahiyat sahasındaki fikirlerinin tutarsızlığını ortaya koyarak, bu konularda onlara duyulan körü körüne bağlılığı kırmak için kaleme alır.

Kitap, kısa bir giriş ile eserin kapsam, yöntem ve ana hedefinin açıklandığı dört mukaddimeden sonra, filozofların yanlış, yetersiz ve tutarsız olduklarının düşünüldüğü yirmi meseleyi işler. Meselelerin ilk on altısı ilahiyat/metafizik konularına, sonraki dördüyse tabiat/fizik bahislerine dairdir. Çalışma, felâsifenin İslâm dinine mensup kabul edilip edilemeyeceğinin ele alındığı kısa bir hatime ile nihayet bulur.

Gazzâlî Tehâfüt’te en büyük filozof olarak tanınan Aristoteles’in felsefesini eleştireceğini; bunu da İslam dünyasında onun en iyi temsilcileri olarak görülen Fârâbî ve İbn Sînâ’nın eserleri üzerinden yapacağını belirtir. ‘Tutarsızlık’ isminin seçilmesinin eserin muhteva, metodoloji ve gayesine yönelik önemli imaları vardır: Öncelikle kitap, felâsifenin kimi münferit ve dağınık yanlışlarıyla ilgilenmekten ziyade, onların tutarlı bir sisteme sahip olmadıklarını göstermeyi merkeze koyar. Yazara göre filozoflar, mantık ilminde burhan için koştukları şartlara metafiziğe ait meselelere geldiklerinde başta kendileri riayet etmemişlerdir. Eser boyunca temel motivasyon, doğru olan görüşleri açıklamak değil; filozofların iddialarının temelsiz, metotların tutarsız olduğunu ortaya koymaktır. Bu bakımdan filozoflar karşısında bir Eş’arî kelâmcısı olarak konuşma mecburiyeti duymayan Gazzâlî, onları herhangi bir İslam mezhebine ilzam etmekle maksadının hâsıl olacağını belirtir.

Bir şeyi tanıyıp anlamadan kabul veya reddetmenin söz konusu olamayacağını vurgulayan Gazzâlî, bunun bir gereği olarak Tehâfüt’ten önce Meşşâî felsefenin ana hatlarını tarafsız bir tarzda tasvir etmek gayesiyle Makâsıdu’l-Felâsife’yi yazmıştır. Öte yandan mantığın düşünceye dayanan her ilmin vazgeçilmez bir parçası olduğunu belirten Gazzâlî, Tehafüt’te yürüteceği tartışmaların sağlıklı bir şekilde takip edilebilmesi adına Miyâru’l-İlm’i kaleme alır. Bu açıdan Tehâfüt, Gazzâlî’nin bilgi-yöntem-tenkit şeklinde formüle edilebilecek felsefe üçlemesinin son ayağını teşkil eder.

Tehâfütü’l-Felâsife, İslâm düşünce tarihinin en kritik dönüm noktalarından birini oluşturur. Kelâmcı geleneğin felsefeye yönelttiği bu köklü eleştiri, sonrasında kelâm ve felsefenin birbiriyle olan ilişkisini daha sofistike bir hâle getirmiş; nihayet İbn Sînâcı felsefenin kelâmcı gelenek tarafından büyük bir mikyasta tevarüs edilip dönüştürülmesi sürecinin kapısını aralamıştır. Tehâfütü’l-Felâsife’nin felsefe cephesindeki yankısı İbn Rüşd’ün Tehâfütü’t-Tehâfüt’ü olurken, Gazzâlî’nin ortaya attığı tartışmalar kelâmcı cephede Fahreddin Râzî’nin İbn Sînâ’ya yönelteceği eleştirilerle daha ileriye bir seviyeye taşınmıştır. Hocazâde Muslihuddin ve Alâeddin et-Tûsî gibi âlimlerin iki Tehâfüt’ün muhakemesi çerçevesinde yaptıkları çalışmalarla Tehâfüt literatürü müteahhir dönemde de canlılığını korumuştur.

Tehâfütü’l-Felâsife ilk olarak 1302/1884 yılında Kahire’de basılmış; eserin ilk ilmî neşrini ise Maurice Bouyges, sekizi Türkiye yazmalarından oluşan 10’dan fazla nüshayı esas alarak 1927’de gerçekleştirilmiştir. Sonraki ilmî neşirler büyük oranda bu neşre dayanır.

Fikret Çetin