İmam Ebü'l-Hasen el-Eş'arî (ö. 324/935-36), El-Lüma'

M. 0920
- A +

Eş‘arîliğin kurucusu kabul edilen Ebü’l-Hasan el-Eş‘arî’nin (ö. 324/935-36) kelâmın ana konularını ele aldığı önemli bir eserdir. Kitabın adı yazma nüshalarda sadece el-Lüma‘ olarak geçmekteyken İbn Asâkir’in ilavesiyle el-Lüma‘ fi’r-red alâ ehli’z-zey g ve’l-bida‘ şeklinde şöhret bulmuştur. Adından da anlaşılacağı üzere el-Lüma‘, Ehl-i sünnet’e muhalif bid‘at fırkaların kelâmî görüşlerini reddetmeyi amaçlamaktadır. Ancak eser boyunca diğer mezheplerden ziyade doğrudan Mu‘tezile’nin hedef alındığı dikkati çekmektedir.

Eş‘arî’nin “Hakikatin açıklığa kavuşup bâtıl düşüncelerin çürütüldüğü muhtasar bir kitap kaleme almamı benden istemiştin” şeklindeki giriş cümlesi, onun bu eseri bir arkadaşı veya talebesinin isteği üzerine kaleme aldığını ve eserin başlangıçta özet mahiyetinde kurgulandığını göstermektedir. Bununla birlikte kitap, muhtasar bir çalışmanın sınırlarını aşacak detaylarla donatılmıştır. Ehl-i sünnet kelâmını savunusundaki başarısı ve akılla nakil arasındaki kurduğu denge sebebiyle eserin ünü kendi döneminin çok ötesine geçmiştir. Soru-cevap yöntemiyle kaleme alındığı için erken dönem cedel/kelâm yönteminin en güzel örneklerinden biri sayılmaktadır. Ayrıca Mu‘tezile’ye yöneltilen eleştirilerin, kendi saflarından ayrılmış bir bilgin tarafından dile getirilmesi bu eseri daha da önemli kılmaktadır.

el-Lüma‘nın Eş‘arî tarafından hangi zaman diliminde kaleme alındığı konusu ilmî çevrelerde ihtilaflıdır. Eserin müellif tarafından Mu‘tezile ile ilgili tereddütler yaşadığı dönemde telif edildiğini savunanlar bulunmaktadır. Bununla birlikte Eş‘arîliğin el-Lüma‘daki kelâm anlayışına göre teşekkül etmesi ve bu anlayışın öğrencileri tarafından da takip edilmesi gibi bazı hususlar kitabın, müellifin Mu‘tezile’den ayrılıp el-İbâne’yi telif etmesinden daha sonra kendisinin Bağdat’taki fikrî olgunluk döneminde yazıldığı görüşünü teyit eder. Eserde diğerlerinden farklı olarak hiçbir hadisin delil olarak zikredilmemesi ve Selef âlimlerinin üzerinde önemle durdukları haberî sıfatlar ve âhiret bahisleri gibi konulara yer verilmemesi göze çarpmaktadır. Eş‘arî eser boyunca bid‘at fırkalara karşı dışlayıcı söylemlerden uzak durur. Buradan hareketle müellifin yeni kelâm anlayışının genel hatlarıyla belirginleştiği bir dönemde yazıldığı anlaşılan el-Lüma‘, bu alanda uzmanlaşmış bulunan belirli bir kesime hitaben kaleme alınmış olmalıdır.

İlk dört bölümü ilahiyyât, üç bölümü kader, iki bölümü iman ve son bölüm de imâmet bahsi olmak üzere eser toplam on bölümden oluşmaktadır. İlâhiyyât konularında Allah’ın varlığı, selbî ve sübûtî sıfatlar, özellikle Mu‘tezile ile tartışmalı olan kelâm, irade ve rü’yetullah meseleleri ele alınır. Eş‘arî isbât-ı vâcib maksadıyla cevher ve araz teorisi yerine, insanın yaratılış evrelerindeki düzen ve sürekliliğe dikkat çekerek istidlâl getirir. Kader bahsinde kullara ait fiillerin yaratılmışlığı, istitâat, ta‘dîl ve tecvîr meseleleri incelenir. Bu bölümde kesb teorisinin ayrıntılarını görmek mümkündür. İman bahsinde imanın tasdike dayalı tanımı ve mürtekib-i kebîrenin durumuna temas edilir. Nihayet kitap imamet bahsi ile son bulur. Müellif bu son bölümde Şiî imamet anlayışının yanlışlığını ortaya koymak maksadıyla Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer’in hilâfetinin meşruiyetine dair Kur’ân’dan çeşitli deliller getirir. Bu yönüyle el-Lüma‘ kendi dönemindeki eserlerden farklılaşmakta ve kendisinden sonraki eserlere örneklik teşkil etmektedir.

Eş‘arî düşüncesinin ana kaynakları arasında seçkin bir konuma sahip bulunan eserin muhtelif neşirleri içerisinde Richard McCarthy, Hammûde Gurâbe ve Abdülazîz İzzeddin es-Seyrevân tarafından yapılan çalışmaları zikretmek mümkündür. Ayrıca eser Türkçe ve İngilizce’ye de tercüme edilmiştir.

Hikmet Yağlı Mavil