Ebû Nasr es-Serrâc et-Tûsî (ö. 378/988), El-Luma'

M. 0000
- A +

Ebû Nasr es-Serrâc et-Tûsî’nin (ö. 378/988) Arapça kaleme aldığı, tasavvufun temel konularını içeren günümüze ulaşmış ilk sistematik kitaptır. Serrâc, kendisine tasavvufun mahiyeti ve insanların tasavvuf hakkındaki farklı kanaatleri hakkında soru sorulması üzerine bu kitabı kaleme aldığını, kitapta sûfîlere ait rivayetlerden, şiirlerden, hallerden ve makamlardan parıltılar (lüma‘) sunduğunu ve anlaşılması zor meseleleri izah ettiğini belirtir. Hayatının büyük bir bölümünde Irak ve Horasan havzasındaki sûfîlerle görüşmek için seyahatler yapan Serrâc, eserini hayatının son döneminde yerleştiği memleketi Tûs’ta kaleme almıştır. el-Lüma‘ tasavvufun dinî ilimlerden biri olduğunu savunmak amacıyla kaleme alınmıştır. Serrâc bu gayeyle fıkıh, kelâm, hadis gibi dinî ilimlerin konu ve metotlarını tasavvufa alan açacak şekilde ele alır ve tasavvufu İslâm’ın ahlâk ve maneviyatı ile ilgilenen, diğer dinî ilimler gibi istinbât yöntemini kullanan, fakat bununla fıkhın bâtınî hükümlerinin ortaya konulduğu müstakil bir ilim olarak resmeder.

Eser mukaddime, on üç bölüm (kitâb) ve yüz elli beş alt başlıktan (bâb) oluşur. Birinci bölümde tasavvuf ve sûfî kelimelerinin tanımı, sûfîler hakkındaki yanlış kanaat ve suçlamalar, tasavvuf ve dinî ilimler arasındaki ilişki ile sûfîlerin tevhîd konusundaki görüşleri ele alınır. İkinci bölüm tasavvufun hâller ve makamlar bahsinin kısa bir tasnifini içerir. Üç, dört ve beşinci bölümler sûfîlerin Kur’ân ve sünnetle ilişki biçimlerine ve naslardan istinbât ettikleri birtakım ahlâkî hükümlerden örneklere ayrılmıştır. Altıncı bölümde Hz. Peygamber’in ve belli başlı sahâbîlerin hayatlarından örneklerle tasavvufun kaynağının asr-ı saadet olduğu vurgulanır. Kitabın en hacimli kısmı olan yedinci bölümde, sûfîlerin ibadetlere, sosyal hayata ve tasavvufî uygulamalara dair âdâbı anlatılır. Sekizinci bölümde sûfîlerden nakledilen mektuplardan, şiirlerden ve dualardan örnekler verilir. Dokuzuncu bölümden itibaren kitap tasavvufun tartışmalı konularını ele alarak, bu hususlarda bir dinî ilim olarak tasavvufun söz sahibi olması gerektiğine işaret eder. Sırasıyla sema‘ ve vecd, mucize ve kerâmet, sûfîlerin kullandığı bazı kavramların tanımlanması, sûfîlerin şathiye türünden söz ve davranışlarının Sünnî ilkelere göre yorumlanması ve sûfîler arasında gerek itikadî gerekse amelî hususlarda hataya düşen ibâhî ve sapkın eğilimlerin tasavvuftan dışlanması konuları ele alınır.

Hicrî III. asrın ikinci yarısına kadar tasavvufa dair bilinenler, iki asır boyunca zâhidlerden ve sûfîlerden aktarılan ve belirli bir bütünlükten yoksun rivayetlerden ya da ufak çaplı risalelerden ibaretti. Serrâc daha çok Irak havzasındaki sûfîlere ve ağırlıklı olarak Cüneyd-i Bağdâdî’nin takipçilerine dayanarak, tasavvufa dair aktarılan hemen hemen bütün rivayetleri çeşitli konular altında tasnif edip söz konusu sözlü geleneği ilk kez tedvin etti. Bu bakımdan el-Lüma‘, tasavvufun teşekkül sürecini ve dinî ilim olma iddiasını anlamak için başvurulması gereken en temel kaynak mesabesindedir.     

Önemine rağmen el-Lüma‘ üzerine herhangi bir şerh ya da ta‘lîk çalışması yapılmamıştır. Bununla birlikte Kuşeyrî, Hücvîrî, Gazzâlî, Sülemî, Ebû Hafs es-Sühreverdî gibi müelliflerin Serrâc’ı ve eserini tanıdıkları ve ondan iktibaslar yaptıkları bilinmektedir. Hargûşî’nin Tehzîbü’l-esrâr’ı ile Sircânî’nin el-Beyâz ve’s-sevâd’ı da içerdiği konular ve tasnifleri bakımından el-Lüma‘ ile pek çok ortak noktaya sahiptir. el-Lüma‘ son olarak Muhammed Edîb el-Câdir tarafından çeşitli nüsha farklılıkları dikkate alınarak tahkik edilmiştir (Dâru’l-Feth, Amman 1437/2016).

Hacı Bayram Başer